Translate

29 Haziran 2012 Cuma

Çocuksun Sen Daha Linet Bu Sevda Çok Geldi Sana :)


Harcamayın olm sizi seven insanları ne istiyorsunuz..ne yetmiyor ? Niye ezip geçiyorsunuz da bu kadını içli içli söyletip bizi de burada ağlatıp sızlatıyorsunuz...vallahi asarım kulaklarınızdan tavana kimse alamaz..Hişşş sen orda ki, bakma öyle sağa sola, sana diyorum atletli olan.. ara bakiim hemen düzeltin aranızı sevdicekle. Bir daha mı dünya ya geleceksiniz beee...hadi bu gün birileri umutla uyusun bari hadi bakalım...açmıyorsa mesaj at mutlaka ulaş ama, bence affedecektir sen bana güven :)

Bilmesin O Felek Orhan Gencebay Kelek aratlar sonra bize

Bildiğim bir şey varsa ne kadar çok araya insan girerse o kadar boka sarar ilişkiler. Ben tek başıma kalsaydım daha güzel olurdu diye kendini yiyip bitirsen ne fayda...çalınır, koparılır, ayırırlar işte böyle itina ilen. Gamsız gecesine hazırlık devam ediyor arkadaşlar..Müzikler benden dinleyip Gamlanmak sizden. Bu gece gamınızı, üzüntünüzü, kederinizi yanınıza alın öyle buyrun sayfama..azıcık hüzünlemek de yakışır bize 2 damla yaş da hediyesi olsun tüm dertlilere :)

Seni Buldum ya Orhan Gencebay daha ne istiyorsun ? :)


Sürekli her önüne çıkana seni buldum ya diyenden korkacaksın bunu bilir bunu söylerim...bir kere bulduysan bırakmayacaksın, bıraksan da gidip tekrar tutacaksın, tabi istemiyorsa yapacak bir şey yok elbette o zaman bırakacaksın çaresiz.
Kıymet bilin kardeşim yaaaaa...bu kadar besteyi boşuna yapmadı bu adam herhalde bak yıllardır gül gibi geçinip gidiyorlar :))

Yansın Geceler Erhan Güleryüz yanmazsa ben sana o zaman sorarım :)



Ruhum ay gibi sulara vursun, her şey den de vazgeçtim, yansında geceler amk her yer de yakamoz olsun mühim değil, boş ver gitsin diyor herkes yalan değil lakin o kedı bu gece buraya gelecek o kadar :)) Kedısız olmuyor :))

Bir Ömür Yetmez ki Müslüm Gürses sen nediyon yaa:)


Ayin gibi bir bir aşk, .ibadet gibi sevda masalı düşünün ve buna bir ömür de yetmez ya. illa yanında yöresinde içinde yaşamak zorunda değilsin aşk zaten görülüp tutulabilseydi bu kadar değerli olurmuydu ?
Ben kendimde yarattığım sevdayı öyle güzel bir yere koymuştum ki içine edene kadar saklı bir cennetti...o cenneti bozup dağıtsın istemedim öyle hırçın korudum ki ve o da öyle fethetmek istedi ki zorla girdiğinde o cennete, öldürdüğü ilk şey aşk oldu. Ben öyle güzel bir dünya yaratmıştım ki bencilliğinde yok olup gitti.
Bir ömür yetmeyen şeye tarif isteyenlere, anlatılmaz yaşanır diye ısrarla söylenmesine rağmen 1 yıl pay biçip sığ bir hesapla matematik problemi çıkaranlara benden selam olsun :)

 Böylesi sevdalara yetemeyenlere de ayıplar olsun...seviyorum deyip kirletmeyin bari, burası temiz kalsın !

Tutamıyorum Zamanı Müslüm Gürses

Bu şarkıyı ne zaman dinlediysem hep hüzünlendim. Yalnız bu adamın sesinden dinlediğim de ise çakılı kaldım olduğum yere. 
Ben hiç inadıma yenilmedim biliyormusunuz çünkü o kadar çok sevdiğim kişi kayıp gitti ki hayatımdan başka dünyalara. Şu kısacık zamanım da kimi sevdiysem onun yanında oldum kovulana dek hemde. Bu seneye kadar da kovulduğum olmamıştı ama onu da yaşadım çok şükür. Büyük bir eksiklikmiş meğerse çünkü grurdan yapılmış o duvara bir kez daha hırsla savrulup tekrar öldüm ya ben. Biri insan olarak soktuğu mezarımdan zombi olarak çıkardı beni ve eserini beğenmeyip tekrar bu sefer çok haince öldürdü. Neyse işte konu o değil. Bu şarkı dinleyin bakalım size neler hissettirecek. benim aklıma ilk gelenleri yazdım.
Kalbini kaybedenlere, aşka zülüm edenlere, siyahını bırakamayıp çekip gidenlere ve bu korku ile yüreğini cayır cayır yakanlara gönderiyorum....

Kal ! gittiğin yerde mutlu ol, öyle mutlu ol ki duyduğum da bende tebessüm edip oh nihayet mutlu diyebileyim. Mutlu değilsen de söyle kim üzdüyse seni gidip kalbini sökeyim koyayım önüne bak bakalım bir daha yapabiliyor mu ? :))

Zaman tutulmuyor arkadaşlar onun için zamanlarınızı ve sevdiceklerinizi salak saçma şeylere kurban etmeden yaşayın gidin güzel güzel hadi üzmeyin beni bakiim :)


Bizim Kızlardan Yeni Anekdot: Spora Giderken :)

Biri stres atmak için, diğeri de özenle biriktirdiği yağlarını artık eritmek için bir süredir spora gidiyorlar. Strescan olanın arabası var, diğer Ev içi Kadını nı almaya gidiyor evine sonra aynen yola devam..

Bu gün Aksaray yakınlarında trafiğin durduğu an da bizim kızlar bir meczupla göz göze geliyor. Meczup uzaktan el ediyor bunlara, sigara var mı diye soruyor el kol lisanı ile. Bizim kızlar da var deyip çağırıyorlar adamı yanlarına. Camdan uzatıyorlar 2-3 dal sigara. Bu arada arabayı kullanan adama espri ile  karışık hadi tutma bizi göreve gidiyoruz diyor.. adam bir kaç salise düşünüyor, bir yandan bunlara bakıyor ve patlatıyor bombayı...
Hayırdır diyor meczup asayiştenmisiniz yoksa s.kayişten mi demez mi....Kızlar önce bozuluyor ama renk vermeden basıyorlar kahkayı.Trafik açılıyor ve bizim görev kadınları görev yerlerine doğru yol alıyor.

1. Görev Kadını : Strescan
2. Görev Kadını: Ev içi Kadını
Meczup:  Meczup
Yer: Aksaray
Asayiştenmisiniz : Polismisiniz
S.kayiştenmisiniz : Hayat Kadınımısınız
Bunu Yaz diye bildiren : Ev içi Kadını
Yazan: Nickimsiz :)

Haydi okuyun kalmasın :))

27 Haziran 2012 Çarşamba

Deli Bir Kadının Hatıra Defteri....Hikaye

Yıl 1996 Şubat.

Gecenin soğun da Nişantaşında ıssız bir sokağın ışıksız bir apartmanının içinde bekliyordu adamı. Elinde bir şırınga, şırınganın içinde onu yavaşça bayıltacak ve sersemletecek bir ilaç. Bu süre onu bir taksiye atıp adamı hapis edeceği yere götürmeye yeterdi. Adam köşe başında göründü. Kadının kalbi daha hızlı çarpıyordu artık. Adam yaklaşmaya başladıkça kısa bir an yapmak ve yapmamak arasında bocaladı. Ama çektiği acı o kadar derindi ki mutlaka bir bedel lazımdı ve bu bedelin Allah tarafından da verileceği yoktu o zaman kendisi halledecekti bu konuyu.

Adam apatmanı geçti. üstündeki trençkotuna sıkı sıkı sarılmıştı ve belli ki biraz da alkollüydü. Kadın karanlığın içinden sıyrılıp, adamın arkasından yavaşça süzüldü. Öyle hızlı atıyordu ki kalbi adam duyacak diye korktu bir an. Issız sokak az ötede bir caddeye çıkyordu ve adam bu sokağın caddeye yakın tarafında oturuyordu. Adam eve yaklaştıkça kadın da adama yaklaştı ve hamlesini yaptı, ensesine doğru şırıngayı var gücüyle sapladı. Adam hızla dönmeye çabaladı ama ilaç hemen etkisini göstermeye başladı alkol de yardımcısı oldu tabi ki.  kadına bir şey diyemeden yalpalamaya başladı. Kadın sakince koluna girdi ve caddeye doğru yürümeye ve adamı da taşımaya başladı. Soakağın başında adamı duvara dayayıp bir taksi çevirdi ve zorla bindirdi damı yanına oturup taksiye gideceği söyledi. Adam ağzında bir şeyler gevelemeye çalışıyordu ama kadın taksiciye durumu anlattı hemen. Güya sarhoştu adam ve her gün yaşanan bir durumdu.

Şehirden uzak bir sanayi bölgesiydi adamı götüreceği yer ve yeni yapılandığından tek tük esnafı vardı. Kadın burayı tuttuğunda bomboş, yanında yöresinde herhangi bir esnaf bulunmayan bir dükkanı tercih etmişti. 2 katlı müstakil bir dükkandı burası.

Taksiden inip adamı da  zorla çıkardı arabanın içinden. Dükkanın alt katına indirdi adamı. Adam artık iyice kendinden geçmişti. Çırılçıplak soydu adamı ve sıkıca bağladı, saçlarını kazıdı. diğer köşeden gelen inleme sesiyle o tarafa yöneldi bir hışımla. Bir kadın vardı orada ve kadında çırılçıplak ve hertarafı bağlı bir şekilde beton zemin üstünde yarı battaniye ye örtülmüş şekilde yatıyordu. Yalvarır gözlerle baktı kadına. Kadın daha bir öfkelendi ve suratına sert bir tekme attı kadının.

Deli kadın o kadının kendi yatağında, adamın altında şehvetle inlerken gözlerinin içine nasılda bir memnun bir zevkle baktığı zamanı da bilirdi...Şimdi kadının inlemesi ve ondan aman dilemesi hiç bir işe yaramazdı çünkü yaşadıkları bu acıma duygusunu yok etmişti artık.

Tekrar adama yöneldi. Dükkanın alt katında çıplak bir ampul ışığında yerde duran adamı izledi uzun bir süre.
Seneler önce yaşadıkları mutlu günler geldi aklına. Sonra adamın yavaş yavaş değişmeye başladığı ve kadını her terkedişinde yalvar yakar binbir tövbelerle geri dönüşlerini hatırladı. Kadın öyle sevmişti ki adamı her defasında affetti adamı. Her defasında yine aynı hakaret ve hor görülme ile kovulmuş tekrar tekrar geri döndürülmüştü adamın yanına. İstemediği zamanlarda zorla alınmıştı kadın kurmaya çabaladığı yeni dünyalarından her seferinde...her seferinde yine paramparça olup dağılıp gitmişti onca sene bu adam için.

Kimse durduk yere delirmezdi ki elbet bir sebebi vardı...Adam kadını bu noktaya getirdiğinde sandı ki ondan sonsuza kadar kurtuldum. Bilmediği ve hesaplayamadığı şey ise deli bir kadının aslında ne kadar akıllı olabileceğiydi. Adam bilmeden senelerce kadının bu kısmını bilemişti....Artık yaşanacaklar kadının zekasının kötü sınırların nereye kadar ulaştığı ile alakalı bir durumdu ve yaşanılıp görülecekti................



Burada tükendim artık. Bu kadar kötülüğe benim bile aklım ermez azcıkın araştırma vs. yapiim ben en iyisi. yarın yada öbür gün devam ederim. Aklına böyle sadist fikirler gelen yazsın..ne yapalım bunlara nasıl acı çektirelim ki ? Gerçeğini yapamayacağımıza göre bari yazıp çizelim de intikam hakkını içinde saklayanlara hediye edelim :) Hadi bekliyorum bakalım neler gelecek...

Nickimsiz Alacakaranlık Kuşağı Gururla Sunar :)



Nickimsiz' in Sedef Adası Macerası :)

Akşama kadar o kadar koşturduktan sonra yorgun argın eve geldim. Artık kıçımı yayar otururum diye düşünürken geçen gün bahsettiğim yeni arkadaşım aradı beni. Gündüz aradığında bu bunaltıcı havada kan ter içinde koştururken aslında denizin orta yerinde bi filtre kahve içsem ne iyi olurdu demiştim.

Sen yeme içme bunu içine dert edin bir güzel...haydi dedi akşam aradığında 1 saate kadar hazırlan denizin orta yerine kahve içmeye gidiyoruz demez mi bana...Akşam yorgunluğunda gündüz hayalim önce koca bir ağırlık gibi gelse de bahane uydurmadım bu sefer. Çünkü artık evde bensiz ne yaparlar endişesini hala yenemesem de üstesinden gelmeye çalışıyorum. Daha önce bu tarz düşüncem bana nelere mal oldu hala zehirli ok gibi saplı duruyor içimde.

Neyse efendim duş aldım süs püs yaptım kendime. Hava serin olur diye de bir şal aldım yanıma her ihtimale karşı. 1 saat sonra Ataköy Marinadan bir sürat teknesiyle denizin orta yerine doğru açıldık ama bende tık yok. Çünkü açıkça hem biraz ürktüm hemde sevdim sürat teknesini. İlk defa binmek kısmet oldu da kendilerine o bakımdan :)

Arkadaşım bana, ee sormayacakmısın beni nereye götürüyorsun diye dedi. Yoo dedim elbet sonunda kahve içeceğimiz bir yer olacak onun sormuyorum sana bıraktım dedim. Hiç mi korkmuyorsun dedi bu bana...yooo korkmuyorum çok endişe edersem en fazla atlarım teknenin yan çaprazından(!) (bkz alttaki açıklama) nasılsa, bir sandal yada bir tekne kurtarır beni dedim. E öyle ya...nasılsa marinadan çıkmışsın her bi şeyin kaydını tutuyor orası, ailem kiminle olduğumu biliyor, sende o kadar aklı evvel değilsen bir kadın için gelecekteki hayatını zehir edecek bir şey yapmazsın değil mi ama ? Bunu dediğim de senden korkulur çok akıllı bir kızsın sen dedi bana...yahu akılla ne alakası var ki mantık kırıntısı taşıyan herkes bunu düşünebilir. Nedir bu adamgillerin bu kadın aklı ile dertleri anlayamadım ki ben de...yok valla burada sadece sana yazmadım arkadaşım genel olarak yazıyorum :)

Beni Sedef adasında çok güzel bir yere götürdü arkadaşım. Bütün adaları bilirim ama Sedef adasına gitmek hiç mümkün olmamıştı bu akşama dek. Akşam gün batımında çok güzel kendi halin de küçücük bir ada ve gerçekten çok güzel mekanlar var..fazla değil ama seçenek bol, ısrarla tavsiye edilir. Nereye gittiğimi de yazmiim artık reklama girmesin. gidin kendiniz keşfedin oraları da bi zahmet :)

Gündüz hayalim akşam gerçek oldu. Denizin ortasında çok güzel bir yerde ve ilk defa gittiğim bir ada da keyifli bir sohbet, biraz dertleşme, biraz hüzün ama daha çok neşe şeklin de geçti. Akşama kadar koşturmanın ödülü de sevgili arkadaşımdan geldi.

Ne yazmalı bilmiyorum...Yine güzeldin, yine incelikli haytasın, seni kendi ellerimle ben evlendireceğim söz :) Aha vallaha kızdı, kaçıyorum ben, adam bu sefer kafama bulduğu en büyük kayayı geçirecek :)

Teknenin yan çaprazından atlamak: denizin orta yerinde bir gün atlamak zorunda kalırsanız aklınızda bulunsun diye ufak bir ayrıntı. teknenin orta kısmından çaprazlama olarak atlarsanız hızından ve motor gücünden gücünden doğan dip dalgayı nispeten kendinizden uzak tutarsınız ve tehlike kısmen azalır, tabi atladıktan sonra bayık balık gibi durmayın var gücünüzle aksi istikamete kulaç atın. Çünkü genelde denizin ortasında beyaz atlı prens olmaz ve doğal olarak sizi kurtaramaz. Bu gibi durumlarda damarlarınız da ki asil kan sizi hayatta tutar meraklanmayın :)

Haydi Kalın Sağlıcakla :)


26 Haziran 2012 Salı

Uzaylı Sevgilim Olsa Ona Bile Atar yaparım Bakmam Gözünün Yaşına :)

Uzaylı Türkücümüz olan uzaylıdan bahsetmiyorum, öyle eciş bücüş, antenli, elips gözlü vs olanlarından da değil...basbayağı Colin Firth, George Clooney gibi yakışıklı, bizim gibi insan türünden uzaylıdan bahsediyorum...

Düşünsenize hanımgiller bunların bizden tek farkları her birinden 1000 ad. felan olmaları olsun. Yani bir batında doğmuş olsun bunlar. Bizim dünyamıza keşif için geldiklerin de de hemencik bize aşık olsunlar. Çünkü balkonumuza yada bahçemize konsun gemileri...amanın ne güzel olurdu, tadından yenmezdi vallahi. O zaman burdaki adamgilleri ne yapalım istediğimiz türde uzaylı adamlar var hıh suratlarına bakmayız valla :) Dünyalı adamlar da kimmiş ıyk...

Sonra bunlar bizim istediğimiz gibi olmuş olsalardı bir de yani kadının ruhundan anlayan, önemli günleri unutmayan, aldatmayan, bir anda çektirip gitmeyen. Saçını sakalını bize süpürge edip sadece bizi görselerdi. Bize olan aşklarından kıçları ortadan ikiye yarılsaydı felan....ayyy neee hoooşş.

Ay çok güzel bir hayal ama...o kadarından da sıkılırdık beeee...yani adama azıcık atar yapacaksın, o da sana yapacak ki sonra naz kapris yapıp barışma vs. durumları olsun..hayat daha bir anlamlı olsun. Kadir kıymet bilinsin, sonra bir güzel boynuz yiyeceksin ki kadının fendi neymiş görsün cümle alem. Kadın hakları, feminizm diye tutturup yeri geldiğin de ben kadın halimle ne anlarım deyip koruncak modeli olacaksın. kocanı boşarken donunun beneklerini bile alacaksın ki, bir daha kadın deyince kaçacak kıyı bucak, kadın düşmanı olup kendi uhrevi hayatına çekilecek.

Aşk acısı olacak ki romanlar şarkılar yazılsın, okuyan yerlere yapışsın, ağlasın zırlasın tepinsin. Kadın değilmiyiz en acıklı halimizle zeytinyağı gibi de çıkmalıyız su yüzüne en haksız olduğumuz konular da bile....

Yani sevgili arkadaşlar gökten zembille adam ithal etsek onun bile ağzına mıçıp atar yaparız biz. Bize gelmez öyle her yola gelen adam. Çünkü tüm bunlar olmasa kadının tutunacak nesi kalır ki..ayyy düşünemedim bi an. Biz ki sızıldanmaktan asla bıkmayan tek canlı türüyüz. Memnun olmak bizim genlerimiz de na mevcut. Onun için birbirimizi kandırmadan gelin itiraf edelim. adamların bu hallerini olmasaydı nice olurdu halimiz. Ne dedikodu, ne hırs, ne kıskançlık bunları nasıl beslerdik ki içimizde.

Valla en önemli sektör olan kozmetik ve spa merkezleri vs.çökerdi, estetik cerrahlar işsiz kalırdı önce ben size diyim. Çünkü adamlarımızın bizden başka hiç bir kadını gözleri görmüyor..ee o zaman neden şişko cadının biri olmayayım ki...yani yukarıda ki hayaller boş hayaller arkadaşlar bize rahat batar...e biz böyle olmasak da dünya piyasaları batardı...Gördünüz mü bizim gibi uyuz kadıngiller olmasa Dünyanın dengesi bile bozulur.

Demek ki neymiş Uzaylı Sevgili bize gelmezmiş, adamgiller istediğimiz gibi olsa dünya piyasaları çökermiş :)

Haydi kalın sağlıcakla :)



Sex And The City Hatunları Olmak İçin Gereken Malzemeler :)

3-5 Hatun sürekli komün halde yaşayıp, her bi bokumuzu püsürümüzü birbirimize rahatlıkla anlatabiliyorsak genelde kendimize bu dizinin hatunları gibi roller verip grubumuza Yerli Sex And The City kızları deriz...biz çekinmeden diyoruz bakın :)

İşte bunun için gerekli olan ahval ve durum listesi:

1. İllaki büyük şehirlerden birinde yaşıyor olmak.

2. Bir adet saftirik Şirine : Her duruma illaki olumlu yaklaşıp, dünyanın hala iyi insanlarla dolu olduğuna inanan bir kadıngil.

3.Bir adet şüpheci Şirine: Her mevzuya illaki şaibe ve şüphe katıp akıl fikir karıştıran ve daha iyi düşünmeye yönlendiren bir kadıngil.

4.Bir adet hormonları tavan yapmış Şirine: Vaktinin çoğunu bakımına, güzel ve sağlıklı olmaya adamış cinsel performansı yüksek, fantezileri okyanus kadar olan bir kadıngil.

5. Bir adet edebi yanı güçlü Şirine: Tüm bunları kendi dünyasında karıştırıp genelde daha akılcı çözümler üreten çoğunlukla mantıklı ama duygusal ikna kabiliyeti yüksek yazabilitesi olan bir kadıngil.

Grubunuz daha fazla kadıngilden oluşuyorsa kişiliklerine göre ekleme yapabilirsiniz. Malzeme ne kadar zenginse o kadar eğlenceli olur :)

İşte size kendinizi iyi hissettiğiniz birbirinizden güç aldığınız, eğlenip, coştuğunuz hayata dair her şeyi paylaşıp rahatladığınız bir terapi grubu. Kıymetini bilin ve birbirinizi acıtıp kırmadan her zaman yanyana olun...paylaştıkça hayat daha yaşanır olur unutmayın :)

Nickimsiz yaz kış demeden aklına ne gelirse yazmaya devam ediyor.....beni okumaya devam edin :)

Ruh Öküzleri İle Yaşama Rehberi 3

Ruh Öküzlerimiz kendilerini hiç hastalanmayacak süper ötesi varlıklar olarak görürler. Bizlere de sürekli başım ağrıyo kıçım ağrıyo vs gibi sızıldanmalardan, nazlanmalardan geri durmazlar ama. E hadi kalk doktora gidelim dediğimizde ise bir takım atletik hareketlerle komik bir şekilde benim bir şeyim yok derler.

İşte böyle durumlarda siz onların bu dediklerine kayıtsız kalmayın arkadaşlar. Çünkü bu cinsler sızıldanıyorsa mutlaka önemli bir şeyler var demektir bünyelerinde. Nihayetinde bunların hayatları her ne kadar renkli gözükse de yaptıkları en temel şeyler yemek, içmek, dışkılamak, klozeti nişan tahtası gibi görüp hedef belirleyerek işemek, gaz çıkarmak, geğirmek, maç izlemek, işe gitmek ve kalan zamanlarda sizi uyuz etmektir.

Böyle durumlarda bizim yapmamız gerekenler sırayla şunlardır:

1. Böyle yakınmalar başladığında sizde hasta numarasına yatın.

2. Doktora gitmem lazım sende yanımda ol deyip aslında onun için randevu alın.( bu durumu doktorunuza açıklayın ki doktor da Ruh Öküzünüze nazikçe yaklaşıp işlem yapsın) çünkü ürktüklerinde acayip vahşi olabiliteleri vardır. aman dikkat :)

3. Tuzağa düşüldüğünü anlayan bu cinsler çok sinirli olabilir böyle durumlarda onun sinirini bir anne şefkatiyle göğüsleyin ve ne dediğine bakmadan yumuşatmaya çalışın. Örn. aaa bak hemşirenin göğüsleri ne kocaman, aa bak şu kadın sana nasıl bakıyor, seni süzüyor , bak şunun donu gözüküyor vs. gibi...artık onun seyirlik ilgi alanına göre bu örnekleri  çoğaltabilirsiniz. :)


4. Tahlilleri ve sonuçları da takip etmek yine size düşüyor tabi. Çünkü genelde mutlaka büyük bir şey çıkacak diye kıçlarını kurtlar kemirdiğinden kendilerine göre senaryolaştırdıkları vahim sondan kaçmak için başlarını kuma gömerler eğer ilgilenmezseniz.


Genelde sapasağlam çıkarlar bu kontrollerden ama siz temkinli olun yine de. Malum bunun deli danası var, leptospirozu var, şarbonu var, var da var işte... :)


Ruh Öküzleri kendi sağlıklarına önem vermezler sevgili arkadaşlar eğer çiftliğinizin en değerli ve yagane damızlığını kaybetmek istemiyorsanız işte yukarıda yapmanız gerekenler.

Ruh Öküzlerimizin en derinin de büyümemiş, hala sokaktaki misketlerini sayan yaramaz çocuklar vardır arkadaşlar. Bunu sakın unutmayın. Sizin verdiğiniz değerle daha sağlıklı ve her zaman şirin baş belalarınız olarak hayatlarınız da uzun seneler olması dileklerimle :)

Sıcaktan mayışmış, akatlar da erik ağaçları, vişne ağaçları altında serinlemeye çalışıp börtü böcekle uğraşırken...haa bir de yumurtacı bağırıp duruyor tiz sesiyle...haydeee yumurtaaaaa, yufkaaaa....eee börek nerde ? :))

Kalın sağlıcakla, serin günler.......

22 Haziran 2012 Cuma

Ruh Öküzleri ile yaşama rehberi: bölüm 2

Şimdi yaz geldi ya bizim Ruh Öküzlerimizin de beyinlerine, beyincik(!)lerine sıcaktaktan mütevellit aşırı kan pompalanmaya başlar. Bir spor salonlarına gitmeler, bir sauna yapmalar, bir saç değişiklikleri, giyim kuşam da farklılık vs. vs.

Bu cinsler nedense kendilerine bütün kadınların deli divane olduklarını düşünmeye başlar. Onlara göre koca kıçları dar, koca göbekleri kas, diğer uzuvları da Conan' ın kılıcıdır ya, gören kadının yere kapanıp secde edesi gelir...onlara göre tabi bu. :) Çevrede ki cıvırlara (taze kız anlamında kullanır) daha bir alıcı gözle bakarlar, kesik atar, kaş göz sarkıtırlar. Bu halleri gördüğünüz Ruh Öküzlerinize abartılı kıskançlık tripleri yapmayın ey Hatun milleti, çünkü tepkinizi bu şekil ortaya koyarsınız muhtemelen yaz sonuna kadar terk edilir, eliniz böğrünüzde buhranlı İnek sendromuyla başbaşa kalırsınız, ağlar, zırlar, küfür eder koca yazı kendinize zehir edersiniz benden söylemesi.

Ruh Öküzlerinizin kendilerini Yaz İlahı gibi görmesine izin verin sevgili arkadaşlar, bırakın sizin yanınız da o duygularını tatmin etsin, yalnız kontrolü de tamamen bırakmayın. Onların da bir ruhları var sakın ha unutmayın.
bu gibi durumlarda erkeğin en öz hali olduğunu vurgulayacak hal ve tavırlar da olun. Sadece sizin beğendiğiniz değil herkesin hayranlık duyduğu bir Ruh Öküzü olduğunu hissettirin. Gecelerinizi renklendirin, fantezilerinizi çoğaltın ve sürekli bakımlı ve cazibeli olmaya çalışın.

Baktınız olmuyor devreye hemen kankagillerden olan erkek arkadaşlarınızı devreye sokun reyting arttırıcı ufak oyunlar oynayın. Her Ruh Öküzü ilgi görmeyi ve ilah gibi tapılmayı sever ama yanında ki kadının bir başkası tarafından İlahe gibi algılanmasına tahammül edemez ve hemen atar damarları kabarır sizi tekrar kendi otlağının en lezzetli otu ilan eder meraklanmayın. Yalnız bu reyting durumunun dozunu fazla kaçırmayın çünkü bu cinslerin çoğunun içinde ''ilk ihsan'' yaşadığından sonuç lehinize sonuçlanabilir. Haklılığınız haksız boyuta ulaşmasın. Çünkü genelde bu durum Ruh Öküzlerinin sizi bambaşka bir gözle görmesine neden olur, düşürür...siz ne derseniz deyin onun haklılığının ötesine bir adım bile geçemezsiniz. Yine eliniz böğrünüzde bu sefer tamamen kaydettiğiniz Ruh Öküzünüzün uhrevi aşkıyla hazan diyarlarına yelken açarsınız.

Kısaca sevgili arkadaşlar Ruh Öküzlerinizle Matrak oynayın böyle durumlarda can acıtmadan savaşma sanatı yapın ki hayatınıza renk gelsin, Mevzuya tatlı sert dalın ve o durumun kumandanı yine siz olun..ama o bunu bilmesin...Yegane Kumandan Kendisinin olduğunu sanmaya devam etsin :))

Eveeett bu akşam da bu çıktı...haydi sıcak sıcak okuyun kalmasın :)

Not: Espri, hiciv şeklinde yazıyorum sakın ha üstünüze başınıza alınmayın valla hüngür hüngür ağlarım, kimse susturamaz :) Kalın sağlıcakla....

Sondurak da ki Ev : Sarmaşıklı Balkonun Hüznü

Ah bir dili olsa da konuşsa o sarmaşıklı balkon....gecenin kutup soğun da bir sandalyenin üstünde acıya tuz basa basa kendimi avuttuğum geceleri. Göz yaşımın donduğunu bilirim de, içimin acısı öyle bir yakardı ki canımı, mutlu olduğumu bildiğim her an yaktı geçti bu bedeni, aklı, beyni, yüreği...

Yavaş yavaş soğudu gitti, bitti, tükendi ya. Asla acısı bitmez sanırken bir bakmışım gülerek anlatıyorum o günleri. Öyle bir sızladı ki ciğerim, yüreğime bir tebessüm asılı kaldı gitmedi.

Şimdi anlamsızlığında devleşiyor daha komik oluyor, ama o zaman öyle taşınmaz, öyle geçilmez bir duygu boğumuydu ki !  Hepsini o sarmaşıkların yapraklarına asa asa bitip tüketmişim işte...kaç yaprak dökümü geçti üstünden, benden sonra kimleri taşıdı o balkon..insanlar gitti, hüzünleri balkona yadigar, adı hüzünlü balkon kaldı.

Şimdi başka bir evin terasında aynı acı, aynı hüzün tek fark bunaltıcı sıcak :)

Desenize ben yine aynı dangoz beyinle hayata devam ediyorum...hissiyat külliyesine bir mantıklı eser bırakamamışım ya yazıklar olsun bana...insan azcık da olsa akıllanırdı dimi..ama bende nerede o beyin...

Anlaşılan o ki benm gibi dingillere de beyin estetiği lazım :))

20 Haziran 2012 Çarşamba

Esmer Görünümlü Sarışın Beyinli Olmanın Sırrı :)

Extra bir çabaya gerek yok aslında her hatunceğiz gibi aynı anda çok şey düşünüp çok şey yapmaya kalkarsanız mutlaka karıştırıp ayrıştırmakta zorlanmaya başlıyorsunuz zaten.

Ben mesela bu gün içi dolu bir kül tablasını bulaşık makinesine boca etmeyi başardım...mutluyum gururluyum.

Geçen gün de yeni alınmış sebze meyve poşetini çöpe atıp, çöp poşetini buzdolabına tıktım...ohh misss.

İçinde pili olmayan bir kumandanın makinasını da bozdum bir güzel...suç asla pil de değil ama mutlaka makina da dır, öyle olmak zorunda...kafasına gözüne 2 tane çakmak lazım, yetmedi içini aç, topladığında dışarıda kalan parçaları tanımadığın için atmayı ihmal etme ki bir daha o makina asla çalışmasın. Para bok ya gider yenisini alırsın zati :)

Bakkaldan aldığın sigarayı cebine sokuştur, sonra cebine sokuşturduğunu unuttuğun için bir sinir bir öfkeyle ''way hergele, beni kazıklamaya kalkıyor''diye bakkala bir güzel diklen...elini cebine attığında sigaranın orda olduğunu anlayınca bir güzel bozum ol çık bakkaldan...sonra o bakkal sana bunak muamelesi yapsın her seferde...vallahi tadından, lezzetinden yenecek durum değil, nasıl bir anlamlı. anlatılmaz yaşanır yani :)

Bunlarla da bitmiyor...dışarıdan yemek siparişi ver ama adres vermeden kapa telefonu..kapat kapat hiç çekinme...çünkü adamlar müneccim karıları ile yatıp kalkıyorlar ya mutlak senin adresini sen söylemeden bilmek zorundalar. yoksa aradan 1 saat geçip yemek gelmediğinde haksız yere kime sıçıp sıvayacaksın...sonra  o sıçıp sıvadıklarını nasıl eriteceksin bünye de..aaa mutlaka denenmesi gereken bir vak-a gözlerinin akına kadar nasıl utanılır sonra aynaya git bak...süper bir manzara görüyorsun sana yansıyan şeyde :))

Lütfen arkadaşlar bir gün kendimi de kaybedip gideceğim ya, olurda denk gelirseniz nezaketle yaklaşınız ki sizi de sapık, hayatıma kastı olan seri katil biri sanmayayım :))

İşte size Esmer görünümlü, sarışın beyinli olmanın bir kaç sıırından bahsettim...bunları bir yerinize kayd edin de unutmayın sakın. Ne olur ne olmaz.

Haydı kalın sağlıcakla :)

Sondurak da ki Ev: Parasızlığın Dibi :)

Haftasonu ve sıcaktan mayışmışız. Kardeşim yatağında ben kanepe de Rexciim dibimde. Ay sonuna da bir kaç gün var ve nasıl parasısız, dolap tam takır, sigara yok, şampuan yok, deterjan yok. Canımız çay çekti o bile yok düşünün yani.

Kardeşim;  yaaa Anneme gidelim bari yemek yer sonra biraz para alır döneriz dedi ama nasılda bir üşengeçlik var üstümüzde. Mesafe yakın ama parasızlıkdan o bile aşılmaz dağ geliyor bize :)

Ben; gökten para yağsa ne iyi olurdu dedim...bir kaç dakika sonra balkona paralar düşmeye başladı. Kardeşim bana, ben ona baktım. Şaşkınlıktan ne diyeceğimizi şaşırıp kalmıştık. Rüyada gibi balkona çıkıp düşen paraları topladık, kenarda sarmaşığa takılı kalanları bile sağ bırakmadık...sağa sola, yukarı aşağı baktık ama paraların nereden geldiği belli değil.

Sanki Yüce Rabbim o an sesimi duymuş isteğimi anında yerine getirmişti. Paralarla önce yandaki markete gidip bir güzel alışveriş yaptık, Kalan para ile de kiramızı verdik...Düşünün ne kadar çok para vardı balkona düşen....sonra kalan az bir miktarını ihtiyaç sahibi olabilir diye düşündüğümüz yaşlı bir teyze ye verdik.

Bu olaydan sonra canlı Türbe gibi bir işlev gördüm bir süre. Çünkü kime anlatsak üzerime yapışıp dualar ve dilekler de bulunuyordu. Aradan 1 hafta geçince o paraların nereden geldiğini anladık ama olayı kabullenip parayı geri verme kısmını yapamadık çünkü maaşlarımızda dahil paralar yerini çoktan bulmuştu.

Paraları yanlışlıkla kocasının pantalonunu silkelerken düşürmüş bizim üst katta ki komşu...açıkçası kendisini de çok sevmezdim çünkü ota boka karışır, başına ne gelse bizden bilirdi ve uyuz karının tekiydi. Kendi evindeki hamam böceklerinin bizden geldiğine dair bir takıntısı vardı ve sürekli suçlar dururdu..ayol sanki böceklerin üzerine not iliştiriyorum ''Merhaba biz alt komşudan geldik, tıkınacak bir şey var mı?'' diye. Hem ben canım böceklerimi neden sana yolliim, zaten ben onlara her gün mükellef yemekler veriyorum, seninkiler bana geliyordur dimi ama ?

Neyse işte...Sanırım o kadar çok günahımızı almaya Allah bile razı gelmedi onun kısmetinden çıkanı bize yolladı. Olan benim canım Evliyalık karizmasına oldu. Sonra kimse bana uhveri varlık muamelesi yapmadı. Halbu ki ben öyle de mutluydum yani :)

Parasızlığımızın dibinde açlığın pençesinde debelenirken Mucizemiz herkesi memnun etti. Darısı sizlerin başına.

Ev sahibi: Kirasını erken aldığı için mutlu oldu.
Market sahibi: O günün rekor satışını bizden yaptı.
İhtiyaç Sahibi Kadın: Mutlu oldu ve canının istedğini aldı.
Komşularımız: O gün mükellef bir yemekle ziyafet çektik,
Kardeşim ve Ben: Şaşırdık Mutlu Olduk.
Kötü Komşu: Umarım bir daha günahımızı almamıştır, yaşlı bir kadın dı öldüyse de Allah rahmet eylesin. Kursağımızdan ekmeği geçti helal etsin :)

19 Haziran 2012 Salı

KGB Nedir ? :)

Biz Kadıngillerin bir araya gelip fil gibi yemek yeme, dedikodu yapma, fal bakınma, kaş, bıyık yolma, ağda yapma durumuma KGB yani Kadın Göbeği Birliği denir.

Bu gibi toplantılarda genelde herkes bir şeyler yapar. Kimi tepsilerce börek, kimi kazan dolusu kısır, kimi kalıp kalıp kek döker bu yiyeceklerin toplamı genelde bir İlçeyi doyuracak kadar olur ama yine de gözümüze az görünür yedeklemesi mutlaka yapılır.

Patlayana kadar yenip içilirken onu bunu çekiştirip büzüştürmek genelde adettendir. Çoğunlukla erkeklerimizin cinsel performansından, ruhsal öküzlüğünden dem vurulur. Elalem kadınlarının kocalarına sevgililerine iç geçirilir, mevkii, makamı, parası konuşulur. Ve mutlaka o Elalem kadınları kötülenir pis kaka ilan edilir iç rahatlatılır.

Çok konuştuğumuz için çenemizin işlemesi oranında yine karnımız acıktığından bu sefer bir hırsla sanki o karıgillerin butunu bacağını yiyormuş gibi iştahla yine yemek merasimi yapılır. O fasıl biter kahve faslı başlar, fallar bakılır herkes duymak istediğini duyar rahatlar. Sıra kıl tüy vs. lerden kurtulmaya gelmiştir. Yeteneklerimize göre kimimiz kaş alır, kimimiz bıyık alır, kimimiz ağda yapar iyice bir rahata ereriz.

Sıra kendi yediğimiz haltların komik anılarına gelmiştir. Yaptığımız bütün salaklıklarımızı, eski sevgilerimize neler yaptığımızı sıra ile anlatıp günahımızıda çıkarttıktan sonra sıfırlanmış rahatlamış, kısmen stresi atılmış bir bünye ile sevgilerimizin, kocalarımızın koyunlarına ermiş kadın edasıyla girer horlaya kaşına uyuruz..uyurmuyuz? Genelde o kadar çok temizlik yapıldıktan sonra bir imza illa lazımdır...eh bu teşviki mesaide elbetteki erkeklerimize düşer. Beden iyice gevşemiş bir daha ki KGB ye kadar taslarımız dolana kadar hayatımıza devam ederiz.

İşte Kadıngillerin genelde ayda bir evlerde gizli tarikat gibi toplanıp yaptıkları genel detoks a KGB (Kadın Göbeği Birliği) denir...denmez mi ? Denir denirrrr hemi de öyle güzel denir ki :))))


Bu gece de bünyeden bu çıktı..haydi okuyun afiyetle...offf börek de olsaydı beeee :)

18 Haziran 2012 Pazartesi

Nickimsiz' in başına gelenler....

Bir kaç gündür daha önce ismini dahi duymadığım bir arkadaşlık sitesinde kendi profilimin (Nickimsiz nicki ile) olduğunu öğrenince çok şaşırdım.

Seneler önce Türkiye nüfusunun en az yarısının da üyesi olduğu bir arkadaşlık sitesinde ki bilgilerim ve resimlerim kopyalanmış ve daha absürt bilgiler girilmişti bu sitedeki profile..gereken uyarıları yaptık elbette.

En ilginci ise siteye üyelik yapıldığı anda girilen bilgisayarın IP tespitinde yaşadığım şoktur. Şimdi burada açık açık kim olduğunu yazacak değilim elbette ama o kadar üzüldüm ki anlatamam.

Bir insanın ne kadar değişecebileceğinin iyilikten, ketumluğa oradan kötülüğe ulaşan adım adım bir kişisel evrim sürecidir.

Neden olduğunu hala anlayamadığım bir nefret dağının can yakıcı lavları gibi üstüme yağıyor. Aksine ben hala nefret etmiyorum arada öfkelenmekten başka da yapacağım bir şey yok. Daha önce çok akıllı insanların iyilik ve kötülük sınırlarının yok olduğu ile ilgili bir yazı yazmıştım benzer bir durumu bu kadar yakın bir zamanda yaşayacağım aklımın ucuna dahi gelmezdi ama bu da oldu işte neylersin.

Neyse üzüldüm çok....bir kere daha kırıldım...bir kere daha hayal kırıklığı...Polyanna bebeğimden bir parça daha koptu...hep olumluya dönen yüzüme şüphe bulaştı bir kısmı karardı. Öyle işte.................

17 Haziran 2012 Pazar

Dövüyor Çünkü Beni Seviyor :)

Bu nasıl bir algılama şekli ise artık... ama bu model hatunumuz da var, yok değil yani memlekette :)

Adam bunun ağzını burnunu kırıp dağıtınca..mor göz, salkım saçak, huşu içinde çevresine övüne övüne anlatır da bu durumu. Adamın iz bıraktığı yerler sevgi içinde okşanır, Ay beni kıskandı dövdü, beyim değil mi döver de sever de, ben hakettim ama vs. vs. o anı anlata anlata bitiremez, her anlattığında daha bir heyecan pırıltıları gözlerinde, o ağız büzüşe büzüşe, kaş göz oynaya oynaya, kahve çay, börek, çörek eşliğinde sanki oskarlık film anlatıyor o derece yani.

O cins havvagillerin aklı sanırım dayaktan mütevellit geriye doğru evrimleşiyor belli bir süre sonra. Dayak la sevdayı aynı potada eritebilen yaratıklarız ya biz daha ne desek, ne yakıştırsak kendimize az a dostlar!

Bir arkadaşım vardı benim de. Sevgilisi bunu sokakta dövmeye başlamış kız kaçıp benim eve sığınmaya çalışırken kapıya bir omuzla dalıverip benim evin her yerinde dövdüydü kızı, fantezi misali.Bizim ki de az değil ama...adam vurduğu yerden kan çıkartıyor bu da sen de erkekmisin canımı bile yakamıyorsun deyip tam gaz yükleniyordu adama.

Adamın elinden zor aldım kızı....adam da elimden bir kaza çıkmasın deyip kaçtı zaten, böylesi tahrik noktası yüksek kadın ölse o an, ruhu devam eder daha yok mu demeye.

Evin tavanlarına kadar kan içinde kalmış, darma duman salonun orta yerine çöküp ağzından damlayan kanlı salyasını toplaya toplaya bir kahkaha atışı vardı hala unutamam. ''Gördün mü nasıl seviyor beni'' demez mi sonra. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırmış, aptala bağlamıştım uzun bir süre.

Hayatımda gördüğün en korkunç dayak sahnesi benim evde yaşandı. Babasından bir tokat bile yememiş, abisinden şiddet in Ş ine bile maruz kalmamış ben..bir erkeğin en vahşi halini de gördüm ya Cennetliğim sandım o an :)

Bizim ailemizin erkekleri bağırır çağırır ama sokağa atmakta bulur çareyi..Zaten tek bir abiceğimiz kaldı onca kadın arasın da, bilir yani kadın uyuzluğunu gardını ona göre alır..Oy canım abim ya böyle durumlar da beyefendiliği ile daha bi çok seviyom onu :)

Neyse konumuz cento erkek değil, onu da başka bir zaman yazarız.

Görüldüğü üzere şiddete maruz kalmayı sevgi pıtırcığı sanan, gözünde ki morluğun koyuluğunda ''adam beni ne kadar seviyor'' falı baktıran da var bu memlekette, dünya da.

Mevzu epeyce bir derindir, derin olduğu kadar da aslında içler acısı...Kim bilir bunları okuya yaza bu ironiden de bir pay çıkartırız kendimize ne dersiniz?

akşamın ilk yazısı...nickimsiz gururla sunar :))


16 Haziran 2012 Cumartesi

Facebook' lu Olmanın Altın Kuralları :)

1. Dip dibe otururken çayını kahveni  bile yanındakinin duvarına yazarak iste.

2. Haber akışlarını anında takip et ve en iyi cevabı sen yapıştır.

3. Her zaman karizmatik olmaya çalış.

4. Gün aşırı zaman tüneli başlık resmini ve profil resmini değiştir.

5.Mobil aletinle sürekli nerede olduğuna dair güncelleme yap.

6.Grup sayfalarının gediklisi ol ve mümkünse en ilginç şeyleri sen paylaş.

7.Facebook oyunları oynamıyorum de ama en az 5 tane oyunun delisi ol.

8.Yediğinin, içtiğinin, sıçtığının resmini albümler haline paylaşmayı ihmal etme.

9.Grup, komün, klan halinde bol bol resimlerin olsun ve altına bol bol yorum yapılmasını sağla.

10.Ne Düşünüyorsun kısmına mutlaka özlü sözler yaz.

Daha bir sürü bir şey vardı ama aklımın kenar köşesinden aktı gitti....şimdilik bu kadar sanırım :)

Kartoloş Kızların Günlüğü :)

Sevgili Günlük; Bu gün de çok vasat geçti, bakkal çırağına cilve yaptım yemedi, bana abla dedi. Sucu geldi sonra, ama ona cilvelenmedim çünkü kabzımal tipli erkekleri beğenmiyorum. Ben Kıvanç Tatlıtuğ ile İbrahim Tatlıses karışımı adamlardan hoşlaşıyorum.

Temizlik yaptım, Bilgisayarımın mönitör örtüsünü yeni ördüğüm örümcek modeli dantel ile değiştirdim, hemen resmini çekip twitter ve facebook' umda paylaştım. Twitter de 15 reweet ve facebook ta da yaklaşık 20 kişi beğenip paylaşmış, çok sevindim..geçen gün de klavyemin tuşlarını çamaşır suyuna bastığım resmi de böyle paylaşmışlardı. Galiba sosyal medyatik biri olma yolunda ilerliyorum. Facebook ta şimdiden 23 abonem var. Twitter da ise pampişlerim her geçen gün çoğalıyor.

Geçen gün örüp bitirdiğim dantel erkek donundan isteyen çok kişi oldu ne yapacağımı şaşırdım. Asıl sürprizi ise şimdi yazıyorum, yine dantelden prezervatif örüyorum, kenarları altın sırmalı su taşı ve ucunda küçük kırmızı noktası olacak. Bu akşam bitireceğim sanırım. Her şey gelecekte ki kocam için.

Sevgili günlük sanal alem çok güzel ama çok şeyi anlamıyorum daha, geçen gün msn de ciddi yazıştığım 2-3 kişi oldu bunlar bana belli bir süreden cinsellikle ilgili sorular sormaya başladılar. Birisi evleneceğim kızın bazı yerlerini de görmem lazım, hem sende benimkine bakarsın deyip kamerada bana cinsel organını gösterdi...ben bir şey göremedim ama o benimkine hayran olduğunu söyledi..nede olsa koca adayım ona göstermeyeceğim de kime göstereceğim değil mi ama ?

Sevgili günlükcüğüm bunca yıldır tazecik bir genç kızım hala gönlümün erkeğini bulamadım. Her gün rapunzel gibi camdan saçlarımı sarkıtıyorum olmuyor, hafta da en az 3 kişiye veriyorum belki beni alır diye olmuyor olmuyor...kısmetimi mi bağladılar acaba ? Geçenler de ciddi bir evlilik sitesi için bir sürü adamla aynı yatakta cinsel münasebet içeren videomu da çektiler ondan da bir haber çıkmadı..çok üzgünüm sevgili günlük çook bu el değmemiş halimle neden beni kimse beğenmiyor...

Neyse Sevgili günlük annem çağırıyor....şimdilik bu kadar, benim için dua et.

Deniz anaları gibi yayılan yarım akıllı hatunlara gecelik eğlence...haydi okuyun afiyetle :)

15 Haziran 2012 Cuma

Her Şey İhtimal Dahilinde...

Öyle çok demişizdir ki ''bir daha asla yapmam'' diye, bir çok şey için. Sonra hepsinin üstünden dans ede ede geçmişizdir. Aklımıza ne geldiyse yapmışızdır ya bile bile yada ''bilmeden'' Çoğunlukla bilmeden yapılmıştır ama.....

Birinin canını bilmeden yakmışızdır, bilmeden yok saymışızdır, bilmeden terk etmişizdir, bilmeden hayallerini yıkmışızdır, bilmeden ağzına sıçmışızdır....çünkü öyle bir bilinç kaybındayız ki, o bilinmedik zamanlarda sormayın gitsin.

Sonra birinin yuvasını bile bile yapmışızdır...yukarıdaki yazdıklarımın aynısını bu sefer bile bile yapmışızdır.
Hatta daha da ileri gidip yalan söylemişizdir  ilk önce kendimize, başkalarını da inandırmak için. İnandırmışızdır ve o da bunu kabul etmiştir. Kabul ettiği için sevinmişizdir çünkü her şeye göze alıp ''beni seviyor'' diye düşünmüşüzdür. Birinden emin olabilmek için en pis işlere de bulaşmışızdır sonun da.

İçten içe çürüyüp kendi çürüğümüzden yeniden filizlemişizidir. bir gün kafamız esmiştir çürütüp tekrar yeşerttiğimiz her şeyi ezip geçmişizdir, tüm emekleri boşa çıkartıp kaçmayı tercih etmişizdir.

Dün kaka dediğimizi bu gün afiyetle yemişizdir sonra, hatta delisi olmuşuzdur. Aynaya baktığımızda bir gözümüz kör, bir de güzel bulmuşuzdur ki bu halimizi, hala daha savunuruz da kendimizi ben değişmedim diye.

Öyle bir değişmişizdir ki benliğimizden karakterimizden eksiltmişizdir. Ben adamım, ben kadınım derken içimizde bilinmedik bir yaratık bizi öyle güzel şekillendirip uydurmuştur ki kendine, geride sadece tanıdık siman kalmıştır....

Her şey ihtimal dahilinde...bu gün iyi dediğimize kötü, canım dediğimize canın çıksın derken buluruz kendimizi...dün savunduğumuz aynı şeydi ya, bu günde bunların ateşli savunucuları oluruz.

İnsanoğluyuz netice de şeşerken beşer, beşerken şeşeriz......anlayana bam telinden nağmeler dinlediniz efendim, kalın sağlıcakla :)


Akıllı Kadınlar Ansiklopedisi :)

Akıllı Kadınlar kendi içlerinde yeteneklerine göre gruplara ayrılır.

Duygusal zekaları yüksek olanlar : Bu model hatunların genelde 6. hisleri kuvvetli olur ve genelde mantıklarını geriden ama etkili biçimde kullanırlar.

Yapay Zeka Kullananlar: Başkalarının fikirlerini kendilerine göre uygular ve suya sabuna dokunmadan iş bitirirler. Kısaca Amerika keşfedilmiş se tekrar keşfetmenin ne alemi var mantığı güderler. :)

Ağlak Zeka Kullananlar: Her şeye ağlanıp sızlanırlar..sürekli ağladıkları ve şikayetçi oldukları içinde her daim onların dediği olur :)

Cinsel Zekasını Kullananlar: İstediklerine kolay ulaşabilmek için dişiliğini ön plana çıkartırlar ve her zaman başarılı olurlar.

Toplumsal Zeka Kullananlar: Genelde büyük kitlelere ulaşmak için toplumun zaaflarını iyi bilen büyük ihtimalle kar amacına yönelik kazançlar sağlamak için bu yolu kullanırlar. Örn: Üfürükçü, Falcı, Büyücü, Dini Lider, Siyasi Dişi :)

Politik Zeka Kullananlar: Her ortamda kendini belli eder, her bi boktan çakar, herkese eşit mesafededir, iyi arabulucudur ve ikna kabiliyeti yüksektir.

Sarışın Zeka Kullananlar: Erkek avlamak için tercih edilen en klasik zeka tipidir. salağa yatıp kalkmak bilmeden bir erkeğe dilediğini yaptırabilir. Aciz ve koruncak görünümlü, her daim şaşkın ifadeli cik-cik nağmeli..şampanyalı bal köpüklü tipitoşlardır :)

IQ' sunu Kullananlar: Genelde iş dallarının hepsinde başarılı olurlar. Kariyer odaklı her yolun başındandırlar. Bu tiplerin özel yaşamlarında durum iş alanında ki kadar parlak değildir. Sürekli yalnız ve hazan mevsiminde gibi yaşarlar. Bu yüzden hırslarını işe yansıtıp milletin anasını ağlatırlar :)

Biliyorum hepimizden bir parça var....ben eğlence olsun deyu azıcık uyuzluk yaparak yazdım :)
İyi Hafta Sonları Arkadaşlar....merak etmeyin ben hala burada yazıyor olacağım :)


14 Haziran 2012 Perşembe

Kimileri 'Seviyorum' der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir. - Can Yücel -

Kimileri 'Seviyorum' der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir.
- Can Yücel -



Bunu da yazmış ya Rahmetli daha ne olsun. Benim anlatamadığım bir duruma 2 cümle içinde onca şey sığdırmış ki !
Ben ezberleyemenler kısımında kalıp daha çok üzülen ve ezilenler arasındayım. Öyle kıyamadım ki söylemeye bitip, yitip gidecek sandım, bağıra bağıra söylersem anlamsızlaşacak sandım, kaçtım saklandım, korktum, sakındım. Ama hissettim hep, hissettirmeye çalıştım. kendimden vazgeçercesine kimseyi duymadan sadece kalp yordamıyla sarıp sarmaladım. 

Bir nefeste harcanamayacak kadar benimdi çünkü ''seviyorum seni''  Diyememek ama onca kırgınlığa rağmen hissettirmeye çalışmak. Bekleyip her an daha da kuvvetlice yeşermesini izlemek.


Zaman benim zamanım değil heyhat !  öyle çabuk tükenmeye mahkum ki her güzel şey...sindiremeden kayıp gidiyor elinden. Sen sindiğinle kalıyorsun sadece. Kendine çekilip düşüncelerinde, nedenlerinde boğulmamak için kendi idam sehpam da kendimi asıyorum her gece. Her sabah yine kendime uyanıyorum sonra. Tekrar tekrar her gece aynı şey...daha kaç kere ölüp, kaç kere daha uyanacağım içimde aynı öfke ile. Bu sabah kendime uyanmak yerine ölüme uyanayım ne olur....yok olsun içimde öfke, nefret ve ona benzer her şey...bu sabah kendi sela mı verip çekilsem bu hayat sahnesinden ve artık kaldırmaya gücümün tükendiği her şeyden.....vakit dolsun, vade gelsin, bitsin gitisin biri daha bu dünyadan...............

Şahin K. ne işe yarar :)




Açıklıyorum...biz bekar hatungillerin de arada sırada başına vurduğu anlar vardır. İşte bu anları kazasız belasız atlatabilmenin en etkili formülü Hollywood tarzı porno filmler değildir arkadaşlar.

Bu tepemize vurmuşluk halimizi bir doz Şahin K. izleyerek atıyoruz...yani hepimiz için geçerli değildir elbette ben ve benim çevremde 3-5 hatun için durum böyle..Bir doz Şahin K. izlenince bünye anında cinsel dürtüşlerine son veriyor. Bir erenlik bir evliyalık havası çöküyor. Tepemize vurmuşluk halimizle giydiğimiz leopar iç çamaşırlamızı çıkartıp, lastiği hemen göğüs altımızda biten  evliya donlarmızı giyiyor ve kendi normlarımıza dönüyoruz...

Arada komedi diye de izliyoruz itiraf ediyorum...hatta onun repliklerini en çamur ağzımızla taklit bile edebilitemiz var.

Aslında saygı da duymak lazım yani pek çok erkek bu halde, götlü göbelekli varla yok arası bir cinsel organ...ama adam öyle bir kendine güven kaynağı ki. Burada espri konusu yapıyor olsak bile, yaptığını tasvip etmesek bile bir şekilde iş görüyor...her türlü amaca yönelik yani. Bakın bizi sakinleştirmeye yarıyor mesela ?

 Az önce baktığın her yerde başka şeyler görüyordun ya noooldu abla ???? Şahin K. sağolsun anti sex ilacı, izledik uhreviyata geri döndük çok şükür evladım :)


Harflerimin bile beyni sulandı :)

''A'' yazınca ''Arabesk'', ''B'' yazınca ''Bok'' ''C'' yazınca ''Cinayet'' çıkıyor...eyvahlar olsun harflerime virüs bulaştı.

Hazır bu durumdayken bazı kirli çamaşırlar mı dökseeeemmm, yoksa eteğimde ki kayaları mı dökseeem...ne yapılır ki bu bozuk, virüslü harf sendromu ile ?

Allahım pislik yapasım var bu gün..klavyemi silah gibi kullanıp katliam yapasım var...noluyo bana olm.

Sıcak çok sıcak...daha da sıcak olacak bu geceeee rım rım rım rım....bu geceeee :)))


12 Haziran 2012 Salı

Buhranlarım Geldi İmdat :)

Arada bir psikopata bağladığım zamanlarım oluyor....Düşünsel asabiyetimi aksiyon filmi gibi yaşayıp fiziksel deşarj  istiyorum..mesela birini şimdi evire çevire, tekme tokat, diş tırnak yolup bırakmak gibi vahşi ve gem vurulmaz bir arzum var ama yapmayacağım tabi ki...her aklıma geleni yapsam seri katil ve azılı bir suçlu olurdum değil mi ?
Galiba sıcaklar iyi gelmiyor bana....sadist benliğimi zaptetmeye zorlanıyorum...sanırım damarların sıcaktan mayışıp gevşemesinden mütevellit deli akıyor kan bünye de.
Aman gidip buz bastırayım beynime belki yavşamış yumaşamış halinden normale döner. Olmadı gider uyurum artık mır mır kedi tısırtısı eşliğinde :)
Yine şuraya bi ekşın iyi giderdi beeee..off  kim var ki dövülecek gecenin bu saatinde, aklıma da gelmez bak şimdi en son kim uyuz etmişti beni ya ??

Neyse başıma buz basmaya gidiyorum ben.

Arkadaşın biri anekdot 5: + 18 - Tabusu olan kadın gerektiğinde sex oyuncağına bile naz yapabilir :)

Geçen sene çok uzun zamandır kimselerle birlikte olmayan bir arkadaşımız anlatmıştı. Bu blog' u aktif  hale getirdikten sonra yazmak için izin istemiştim. Epeyce bir düşünme zamanı geçti üstünden ve nihayet bu gün izin çıktı....bende aynen yazıyorum. Okuyun bilgilenin arkadaşlar, çünkü her kadıngilin aşamadığı bir şey var :)

Hanım kızımızın uzun zamandır hayatında kimse yok ve olsun istiyor. Çevresinde de biri var ama kızımız yanlış bir karar vermekten çekindiği için emin olamıyor. Bir yandan cinsel arzuları da tavan yapıyor kızımızın. Bu kişi ile hafif flörtleşiyor ama iş cinselliğe gelince kızımız 15' lik genç kızlar gibi ''ay yapma, orama dokunma, burama elleme, öpme, koklama'' nazlanmalarıyla savuşturuyor adamı. Adam da saygı duyduğu için fazla üstüne gitmiyor, Kızımızın ruhuna ince ayar yaparak girmekten yana yani (aferin incelikli hayta imiş ademoğlu)

Lakin gelin görün ki kızımızın libidosu tavan yapmış. Aklı cinsellikten başka bir şeye çalışmaz olmuş bir halde arkadaşlarıyla dertleşirken, arkadaşlarından biri bu sorunu vibratör yardımı ile aşabileceğini söylüyor. Kıza mantıklı geliyor hemen sipariş veriyor.
3 Gün sonra eve teslim edilen oyuncağı bir süre paketinden çıkartmadan inceliyor...arkadaşı paketi açmasını ve eline alıp kurcalamasını tavsiye ediyor. Kızımız bir kaç gün sonra bir cesaretle paketi açıp eline alıyor korka korka sonra elektrik çarpmış gibi aniden atıyor elinden. Kendi kendine bir utangaçlık hasıl oluyor kızda.Bir süre daha elleyemiyor ama aklında sürekli.

Bir gece yine tavan yapıyor bunun libidosu...Kızceğiz alev alev yanıyor, duş alıyor olmuyor, komedi filmi izleyeyim diyor olmuyor sürekli bir sevişme arzusu ile oyuncağı sakladığı yerden çıkartıyor nihayetinde. Bir süre bakıyor, eline alıyor okşuyor hoşuna gidiyor ama o şehvet ve arzularına bırakamıyor kendini...en sonunda kendini mırıl mırıl oyuncakla konuşurken yakalıyor...''ay yapmamam lazım, ama çok da tatlısın...hay allah ne yapsam ki..ay yok olmaz, bi gören olsa beni sapık zannederler...ayyyşş dayanamıyorumda'' kız bu haleti ruhuyeden cep telefonu sesiyle sıçrıyor ki ne sıçrayış ama oyuncak kanepenin altına kayıp gidiyor. Telefonu korkudan titremekten açamıyor elinden düşürüyor

Bir süre donup kalıyor o halde, sonra kendine geldiğinde kendi kendine gülmeye başlıyor. epeyce bir gülüyor susturamıyor kendini ama, o derece. Sonra yine oyuncağı yerine kaldırıp..gidip soğuk bir duş alıyor uzunca. Kızımız kendi aşılmaz duvarlarına yenik, bir süre debeleniyor bu duygularla. Adam da bu durumdan sıkılıyor ve bırakıyor kızı ( vaaaayyyy öküz vaaayyy..zaten çok güvenmemiştim, erkek milleti değil mi zaten :) )
Neyse ki kızın ateşi düşüyor ve kendi normlarına dönmeyi başarıyor..

adam: bir başkasıyla çıkmaya başlıyor.
oyuncak: saklandığı yerde bir gün sıranın ona gelmesini bekliyor.
Kız; hala kendi ikilemlerinde boğuşuyor, adamı unuttu, oyuncak arada bir aklını kurcalıyor....hayat yine devam ediyor :)

Hatunsal Durum Kritiğinin Kendimsel Hali :)

bunca zaman ördüğüm tabularımın içinde yaşıyormuşum ve arkadaşlarıma bu durum kendime güvensiz biri olduğum izlenimini veriyormuş (bu her durum geçerli değil elbette, sadece ikili ilişkiler boyutunda)
öyle değil aslında sadakat ne olursa olsun önemli...sürekli değişik insanları tanımaya çabalamakla zaman tüketmek ve sürekli hayal kırıklığı yaşamak istemediğimden sanırım. bir kişi olsun eksiği ve fazlasıyla biz olalım fikri sabitliğindeymişim. Oysa baltayı vurmak zamanı geldiğinde yüzleşmek yerine kaçmayı tercih ettim ben....bunu da yapmamın bir nedeni hiç kimseyi kaybetmek istememem çünkü duygusallık bitince dostluk yada arkadaşlık müessesine de inananlardanım :)

Çoğu insan akıllı olduğum da hemfikir ama ben buna böyle demezdim şahsen :) 
sadece akıldan üretilmiş çok iyi maskem var. yoksa salağın önde gideniyim. Öyle olmasaydım bunca zaman erdem, ahlak zabıtası olduğunu düşünen insanların dediklerinden ziyade gerçekten hissettiklerime inanıp hareket etmem gerekirdi ki. ben gördüğüme inanmayı tercih ettim...her görünen göründüğü gibi değildir arkadaşlar. Sadece görünen kısmına kendimizi saklamayı iyi beceriyoruz...tabi bu durumsallığın versiyonları çok, sadece görünenle kendimiz ne kadar uyumluyuz bunu bilmemiz lazım. Eğer değilsek ciddi kişilik problemlerimiz var demektir ki eyvahlar olsun ! bu hepimiz için geçerli tabi. yani çok fazla akıl iyilik ve kötülük sınır çizgilerimizi yok edebilir. Bazen cahillik iyi bir durummuş :)

Kadınsal Görüneyim diye bir derdim yoktu...ama şimdi var :) 
neden mi, neden olmasın ki ? bunca zaman çok nadir olarak kadın kimliğimle dış görünüşüm bütünleşmiştir. Her zaman olmasa da başıma güzel şeyler gelmedi değil bu durum görünümündeyken. Şimdi burada kendimi övmekle zaman harcamayacağım elbette ama kendisi ile ilgilenmeyi becerebilen her kadın alımlı ve çekicidir bence. İşte bende bu aralar bunu yapıyorum. Farklı makyaj uygulaması, biraz oje, biraz bakım harikalar yaratıyormuş...benim gibi ruhu neandartel olan kadıngillere önemle duyurulur :) Bir erkek arkadaşım vakti zamanında dediydi ki bana, kızım sende öyle bir şey var ki her kadın bunu göz önüne çıkartmak için delirir ama sen tam tersine saklamak için çıldırıyorsun. Bilmem ben, büyük ihtimalle abartmıştır ama arada iyi gaz kaynağı oluyor...tavsiyelerini dinlemek şimdiye kısmetmiş. sağolasın canım arkadaşım :)

Kendime zaman ayrımayı öğrendim yaşasın :)
Çoğu kadıngillerin programlayamadıkları bir durumdur bu...bende uzun bir süre bunu nasıl yapacağımı bilemedim, bununla ilgili verilen her fikri benimseyemedim, her şey zamanla ve gerçekten istemekle oluyor ve son 4 aydır bunu yavaş yavaş aşıyorum..henüz tam rayına oturmuş değil çünkü öyle uzun zamandır kendimi unutmuşum ki daha yeni buluyorum ayarımı :)

Evet yapılması gereken daha çok iş var bu şantiye de ama gün geçtikçe daha bir umutla yükseliyor..üstelik kendi özümü değiştirmeden üstünden daha belirgin çizgiler çekiyorum sadece...Her yenilenmede özümüzden ödün verirsek geriye ben diye kim kalacak ? Benliğimizi kaybetmeden yeni ufuklar açmak lazım...haydi kalın sağlıcakla :)















11 Haziran 2012 Pazartesi

İstek Gecesi: Özdemir Erdoğan-Baharda Kuşlar Gibi


Baştan sona doğru istekleri yayınlamaya başlıyorum. Bu şarkıyı isteyen kişi çok güzel bir anısını da paylaşmış ama buraya yazılmamasını rica etmiş. Ben de sadece bahsedip üstünden geçiyorum. Çok güzeldi yazdıklarınız. Umarım başka şeyler de paylaşırsınız. Söz bende kalacak :)

İstek Gecesi : 7 Kocalı Hürmüz :)

Al bakalım bacımmm...bu gece bendensin hişşşşş :)) varsa istediğin söyle hemen ışınlayayım buraya...ışınnnnnn kılıcııııııı...ehue. Allah seni tek başına komasın canımmmm sıra sıra, dizi dizi hayranların kapında beklesin :)
Bana da bunları yazmak düşsün :) daha varsa söyle valla anında yapıştıracağım buraya :) Hey Tanrım sana 3 tane, 5, 7 ohooooo yollla ordan bi kamyon....nerde bira ?

İstek Gecesi :)

Bu gece Etiler, Akaktlar da arkadaşımın evinde kopmaca seansı yapıyoruz...dilimize dolanan bir şarkı var baştan alıp dinlemeye doyamadık bu gün, kaçıncı tekrarı bilmiyorum ama kafalar hafiften demlenmeye yüz tutmuş. Sıcak bir yandan, rehavet çökmüş üstümüze bi yandan. bu gece şarkı paylaşım gecesi....evet alalım istekleri :))

Leylayım sana Zeki Müren




Ben daha bit kadardım...bu şarkı ne zaman radyo da çalsa başına çöküp kendimden geçerdim. Ne alaka, bit kadar çocuğun böyle bir şarkının duygusal dehlizlerinde ne işi olur değil mi ama ?
Galiba bu şarkılarla büyümenin bir getirisi olarak biraz akıldan melankolik durumum var :) İkizler burcu hatuna yakışmayan hareketler bunlar, ama neylersiniz ki duygusal geri zekalıyımdır. Olsun bu halimden de memnunum,
Leylayım ben bu adama yaw...her namesine vurgun, her şarkısına ayrı sevdalı. TSM krizi tutunca bir doz iyi geliyor bünye ye...sizler de dinleyin dedim. Leylalar ve Mecnunlar için bu şarkı, keyifle dinleyin :)

10 Haziran 2012 Pazar

Blog Hakkında :)

Blog yazma fikrini aklıma sokan eski oturduğum apartmanda ki kapı komşuluğunu aşıp canımın komşusu olan bir arkadaşım olmuştur.

Verdiği gazla blogu oluşturup, içine de bir yazı atıp uzun bir süre uğramadım buralara. Anlatacak çok şey vardı, olmaz olur mu, ama yazmaya kafa yoktu. Harfleri dizip cümle yapacak can yoktu. Aslında şimdi de yok ama artık öyle aş ermişim ki yazmaya, beynime doluşmaya başladıkları anda oturup yazıyorum işte Allah ne verdiyse.

Çok da iyi oldu. Önce kendimi tamir etmeye başladım bu sayede...kısır döngü gibi çemberini kıramadığım bazı durumların üstesinden gelmeye, bakış açımı değiştirip başka yönden bakmaya başladım kendime, geride bıraktıklarıma, geleceğe dair umduklarıma ve yapmak istediklerime yardımcı oldu. Kendimi öve saklaya yazmak yerine olduğu gibi yazmayı tercih ediyorum..hatta çoğunlukla bazı yazım hatalarını bile düzeltmeden yolluyorum...neden mi ? çünkü bir kısmını beğenmeyip düzeltebilirim ve gerçekçi olmaz düşüncesinden.

Velhasıl yazmaya başladığımdan beri bilen arkadaşlar, bilmeyenlerle hatta seni tanımayanlarla da paylaş yazdıklarını deyince onu da yaptım....reklamın iyisi kötüsü olmaz hesabı :) İtiraf etmeliyim  ki hiç bu kadar bir okur kitlesi beklemiyordum. Kendi çapımda döner dolaşırım çok çok kendi aramızda eğlencelik, düşüncelik anı yumağı olur diye beklerken Facebook ve bu blogun bağlı olduğu mail adresine beğeni ve eleştiri mesajları gelmeye başladı...beğenenlere de eleştiri yapanlara da teşekkürlerimi yolluyorum çünkü hem şaşırdım hem de sevindim.

Yazdıklarımın çoğuna isim, yer, mekan, yıl vs eklemediğim için havada asılı kalmış gibi yazmışsın diyenler oldu. Hemen belirteyim özelliği o zaten, yani hiç kimseyi ama herkesi kapsıyor yazılanlar, okuyanlar kendilerininkine benzer durumları buluyor çoğunlukla...kişi yada mekan belirtsem ''Nickimsizin İsimsiz Anıları'' olmazdı değil mi blogun adı ? Kendi hayal gücünüzle kendi isim, mekan ve tarihlerinizle bütünleştirin istedim.

Anlatım dilimin sohbet havasında, sanki okuyanla muhabbet ediyormuşcasına olduğunu ve bu yazım şeklinin okuyanı çok rahatlatıp olayın merkezine çektiğini yazdılar. Onu da hemen açıklayayım genelde bu şekil yazdığım için hiç zorlanmadım..istediğimde tam tamına bu idi anlayanlar için ayrıca teşekkür ederim :))

Bu yazıları blog dışında ulusal medya da okumak istediklerini ve hatta bunun için yardım edebileceklerini, tavsiye edebileceklerini yazanlar da oldu. Aslında hiç fena olmaz dı ama henüz daha pişme sürecinde olduğu için öyle yüksek hayallerim yok şimdilik. Bu teklifler ne kadar hoşuma gitse de kendimi henüz etiketleyemedim bu duruma....biraz daha yazıp kalfalık mertebesine ulaşayım o zaman ben peşinize düşeceğim emin olun. Destekleriniz için ayrıca teşekkür ederim, tanımasam da samimi olduğunuza inanıyorum :)

Eveeeet 2010 ylından bu yana uyumuş ve şimdi uykudan fırlamış, sanki bir şeylere yetişmeye çalışır gibi yazmaya gayret ediyorum. Günlük tıklanma sayısı 600' ü geçmiş durumda imiş, beni mi kekliyorlar anlamadım ki :)) neyse şaka bir yana okuyup ve mesaj bırakan herkese ayrı ayrı teşekkür...bu blogun bağlı bulunduğu mail adresini tekrar yazıyorum  nickimsiz@gmail.com bana her konu da yazabilirsiniz. İyi geceler arkadaşlar :)


Elalem Kızları :)

Bu resimi Facebook ta gördüm ve aklıma hemen annem geldi....
Annem bizi mütemadiyen onun kızı, berikinin sıpası ile kıyaslar dururdu. Ah bir dinleseydiniz sanki ulu bir eren, evliyadan bahsediyor. O kız annesi ne derse onu yapıyormuş, bu kız ev işinde çok marifetliymiş. Şunun kızı saatinde eve dönüyormuş, berikinin kızının ise eline erkek eli değmemiş. Biz ise o kadar edep terbiye  almamıza rağmen onlar gibi olamamışız. Aklımız bir karış havadaymış. kafamız hep başka işlere çalışırmış...mış mış  mış....
20' li yaşların ortalarına kadar biz de bir tuhaflık mı var niye biz bu kadar gezmeye tozmaya düşkünüz diye vicdan yaptık. Elalemin kızları prenses, biz sokak kızı irmik olduk.  Derken bir gün bu kızlardan biri ile derin bir münasebetimiz oldu. Dedikodu ve kızsal durumları konuştuk ettik, ama bizim gözümüze o kız uhrevi bir varlık ya, nasıl hanımcık, çıt kırıldımlıklı konuşuyorduysak kızla, kız o duvarı kendisi yıktı ve bize öyle şeyler anlattı ki aklımızı yitirip tekrar bulmakta zorlandık vallahi. Meğerse kız Ailesini kendi emelleri için ayakta uyutmuş, görünen kısmı ile gökten zembille inmiş masum bir melek olan kızımızın yemediği...eee şey yani yapmadığı şey kalmamış. Sadece eline erkek eli değmekle kalmamış, değdirdikleri dokundurdukları ile kuleler, gökdelenler dikmiş....Ağızmız bir karış açık dinledik. Kız sonra biri ile evlendi gitti ama arkasında bıraktığı naneleri öyle bir temizledi ki ne siz sorun ne ben yazayım buraya. Yook yazamayacağımdan değil yazarım da herkes her türlü cinliğimizi bilmesin :) o zamana kadar benim bile aklıma konmayan bir şekilde kabarık sabıka dosyasını temizleyip pür-ü ak pak evlendi evinin, kocasının el değmemiş hatunu oldu hanım kızımız.
Biz onca yıl kendimizi yediğimize mi yanalım, bir eğlence mekanında aman kendimize mukayıt olalım, ağır abla modeli duralım diye kendimizi paraladık durduk...aslında bir tık önümüz de imiş yapmamız gerekenler.
Boşverin kızlar iyiki de yapmamışız. Biz nereye gitsek ne yapsak herkesin haberi olur bilirdi ve evelallah gittiğimiz gibi geri gelirdik. Yalan hile olmadan neysek o olduk çok şükür. Eee ne diyelim olmayanlar utansın.
Demek ki neymiş bu elalem çocuklarının çift kişilikli bir hayatı varmış :)

Bu gecenin ilk yazısı haydi kapışın kalmasııınnn :)))

9 Haziran 2012 Cumartesi

Sondurak Fasıl Geceleri

Kurtuluş Sondurak ta bir bekar evimiz vardı. Yarı Taksim manzaralı bir sarmaşıklı balkonu, mermer kurnalı bir tuvaleti ve satıhı seramik kaplı bir mutfağı vardı. Ahım şahım bir özelliği yoktu ama orada yaşadığımız yıllar boyunca çok güzel anılarımız oldu...Komşularımla cephaneleri birleştirip yaptığımız kahvaltılar, ardından akşama kadar yayılmalı Film matineleri....

Bir arkadaşım kalırdı benimle çok güzel tavuklu pilav yapardı. Hele tost makinasında yaptığı soslu tavuk kanatları yokmuuu hala aklımda lezzeti. Bir de onunla TSM ve Arabesk fasıllarımız olurdu ama bildiğiniz şarkıların çoğunu kendimizce yorumlar söylerdik ki bu da genellikle bel altı esprilerle dolu olurdu daha şarkının sonuna gelmeden de basardık kahkahayı. terbiyesizliğimizin sınırlarını dört duvar arasında zorlar..Sabaha tam techizatlı terbiyeli kızlar şeklinde işlerimizin başına giderdik....akşamları çoğunlukla aynı seremoninin farklı varyasyonları yaşanırdı...

Keyifi olduğu kadar üzüntü ve sıkıntıyı da paylaşırdık....o zaman ki acılarımız, sızılarımız şimdikilerin aksine ne hafifmiş meğer. O zaman da dünya üstümüze çöktü sandığımız anlarımız olurdu ama şimdiki kadar değildi yada yaş geçtikçe daha da ağırlaştık ondan mı şimdikileri taşımakta daha zorlanır olduk bilemiyorum ki ?

Zaman akıp geçti ve o ev tarih oldu, o evde yaşananlar güzel bir anı oldu, eşyaları dağıldı gitti geriye kalanlar aklımdakiler ve yanımdakiler. Komşularım hala canımın içindeler, dostlarım hala yanım da eee söyleyin bakalım benden daha güzeli var mı bu dünya da :)

8 Haziran 2012 Cuma

Acıya Duvar Gibi Durmak....

Beyaz Show' da Funda Arar vardı ve benim sevdiğim şarkıyı canlı yorumladı '' Senden Öğrendim''.. Hüseyin' ın nefesine sağlık yine işledi içime, sızladı canımın en derin köşesi.

Hepimiz birilerinden bir şeyler öğreniyoruz ya hayat öğrendiklerimize can simidi tutunup boğulmamaya çabalamakla geçiyor. Çoğunlukla geride kalan, geç kalan hep biz oluyoruz. Soluyoruz ciğerlerimize ince sızı havasını, hastalanıyor benliğimiz, habis ur gibi kalıyor onlarca yıl acıya dair ne varsa.
Ben acıya duvar gibi durmasını galiba 6 yaşındayken öğrenmeye başladım. En sevdiklerimi bu dünyadan yollarken, Annemi gecenin koyu saatlerinde bekçiler babamın mezarının üstünden acısından sersefil uyuşmuş getirirken. Cam pervazına çıkmış yine acısına yenik ne yapacağını bilmez Annemi  ''Anne ne olur sende bizi bırakıp gitme'' diye yalvarırken aklımın en ucuna en acı hayat hikayem yazılıyordu.....o anda duvar gibi durmayı çocuk aklınla işlemeye başlıyorsun küçücük bedeninden olmadık bir güç çıkıyor...o güç senin artık hiç bir zaman olamayacak Baban oluyor. Kendi varlığının sebebi olan birinin yoksulluğundan da zenginlik yaratmayı öğreniyorsun.
Acıya duvar gibi durmak yazımından söyleminden çok gerçek bir yaşam biçimi oluyor. Büyüdükçe yenileri ekleniyor, eklendikçe büyüyor, büyüdükçe daha kalın ve aşılmaz oluyor..aslında duvar dediğimiz yerin en ortasına kendi korkak benliğimizi çocukluğumuzu saklıyoruz...Hayat akıp gidiyor sevdalar bitiyor geride acı kalıyor, alışkanlık kalıyor her olumsuzluğa göğüs germeyi öyle bir öğreniyoruz ki sonunda insanlıktan istifa etmiş bir halde buluyoruz kendimizi............................................................................................
daha da yazılası var ama uyku öyle bir aniden geldi ki sıcacık koynunda rüyalara aş erer gibi uyuyasım var..iyi geceler :)

Parke Taşının Selamı Var...

Kim derdi ki gün gelecek sokağımızda ki parke taşlarını görünce bile sevineceğimizi...İşte aynen böyle bir durum yaşadım geçen gün. Çocukluğumun geçtiği sokağın asfaltını kaldırmışlar ve altından, üstünde çocukluğumuzda düşüp dizlerimizi parçaladığımız, top koşturduğumuz, ip atladığımız büyük parke taşları çıkmış..taş bana ben taşa baka kaldım. utanmasam çömelip sohbet bile edecektim...eski güzel günlerimizden çocukluğumdan konuşacaktım. Bir taş için böyle hissiyat kümesi oluşur mu insanda ? Oluşuyormuş demek ki nasıl bir yaratıksam artık :)
Çocukluğunu sokaklarda oyun oynayarak geçiren her çocuk eski oyun arkadaşını görmüşcesine sevinirdi sanırım benim gibi. O parke taşından izledim tekrar çocukluğumu..akşama doğru annemin camdan bizi eve çağırmasını, arkadaşımla küstüğüm yeri sonra barıştığım yeri, sek sek oynadığımız zaman attığımız taşın çarpıp sekmesini, kuka için topladığımız büyük taşları..
Bir zamanlar dip dibe araba değil, sıra sıra çocuklar dizilirdi kaldırımlara. toplasan 10 tane araba anca park halinde dururdu onlarda bizim hayali oyunlarımızın araç gereçleri olarak iş görürdü. Arabalar son hız girmezdi ara sokaklara çünkü tüm şöför amcalar bilirdi ki çocuklar koştururdu yollarda, sokağın o beğenmediğiniz, aman ne taşmış anlata anlata bitiremedi diye garipsediğiniz o taş var ya o sokağın ruhuydu işte.ellerimizi, dizlerimizi gerektiğinde o taşa sürür sonra tekrar yıkamadan elma yada ekmek yerdik biz çok acıktığımızda..Şimdilerin ebeveynleri o günleri unutmuşcasına sanki o sokakta hiç oynamamışcasına çocuğunu sakınır, pis bulur ya sokakları. Benden onlara koca bir YUH olsun bu yazı...
Şimdi dilediğiniz kadar dalga geçebilirsiniz benimle bir taşın bile anlamının olduğunu anlamasanız da mühim değil. Tek taş pırlanta için kıçını yırtıp, kapris yapan bir kadın olacağıma bir parke taşının üstünde çocuk olmayı yeğlerim ben şu halimle bile...Parke Taşının selamı var çocuklar size....

Benim Platoniğim kim ?

Yaklaşık 4 yıldır hiç tanımadığım, bilmediğim birinden mailler alıyordum. Düzenli değildi, bazen 3 ayda bir bazen 6 yada bir yollardı ama yazdıklarını okurken kendimi Beyaz Dizi serilerinin kadın kahramanı gibi hissetirirdi bana. Beni okulda izlediğini sonra bir süre aklına bile gelmediğimi sonra bir yerde olmadık bir zamanda bana benzeyen birini görünce tekrar kor gibi beni görme isteğinin alevlendiğini yazdı. Bazen markette gördüğünü, aldığım ne varsa hepsini aldığını hatta bir keresinde kasada bana yer bile verdiğinden bahsetti. Bazen sokakta yanımdan akıp giderken kokumu içine çektiğini, her gece beni düşünmeden uyumadığından dem vururdu...çoğunlukla ben yazmışımdır bu tarz şeyler, hazıra konunca da bayağı bir keyifli oluyormuş. Merak da ettim açıkçası ama hiç araştırmadım çünkü açığa çıkıp deşifre olmasından sa bu şekil kalsın arada bir ruhumu okşasın istedim. Bu tarz yazılar yazabilen adamları görüp tanımaktansa olduğu gibi gizemi içinde bırakmayı severim çünkü. Ve galiba her hatunun başına da gelmez...yaşamış olanlar çok şanslı bence. Çünkü kendine daha farklı bir durumdan bakmanı sağlar, arada bir izlenildiğinin bilincinde çevrene kaçamak bakışlar atarsın acaba tanıyabilirmiyim ki diye..kısaca güzel ve zararsız bir oyundur. Unutursun bir daha ki maile kadar,çünkü hepimiz bize verilen rollerin kahramanıyız ya..Nihayetinde sen kendi hayatının ekseninde, gizli platonik te kendi hayatının ekseninde döner arada bir çakışıp bunları kaleme döküp kendi ruhunu da karşı tarafında ruhunu hafif bir meltem misali okşar geçer...Platonik aşık müessesi karşılıklı beklenti ve istekler olmadan yaşanan kısa an ve hayali aşk türüdür. Daha önceki yazılarımda yazmıştım en zararsız sevme biçimidir. 3 yıl boyunca ara ara mail kutuma akan maillerin kimden olduğunu öğrendim yakın bir zaman önce. Öğrendiğim de çok şaşırdım çünkü onca zaman o canım güzelim mailleri bana bizim okulun ilahları arasında olan bir çocuk yollamış....hayır çocuğun o zaman beni fark ettiğini ve kendince uzun yıllar boyu böyle şeyler beslediğini duyunca dumur ötesi oldum çünkü çocuğa sevgili dayanmaz, çıktığı kızların ona olan aşklarından şaftı kayardı...onun için biz onu uzak bir hayal olarak iç geçire geçire izlemeyi tercih ederdik...Bizim okulun Yunan Tanrılarından birinin bu şekil ince ruh adamı olacağı aklıma gelmezdi hele hele birde bana bu şekil hisler besleyecek olmasına 80 bin yıl düşünsem yine olmaz derdim :) Neyse azcık gururum okşanmadı değil. bunca yıl unutulmamak da güzel bir şey.  Ama bundan ötesi de olmaz tabi...arada bir selam kelam edilir hal hatır sorulur herkes kendi işine bakar. En çok bir daha o tarz mailler alamayacağıma üzülüyorum ben. Yahu ne güzel okuyordum, okurken yanımdan yöremden kuş kelebek vs çıkıyordu iyi oluyordu yani..şimdi bitti gitti oldu mu şimdi canım yaaaaaaa :)))

Benden demesi eğer böyle şeyler okumamışsanız ne dediğimi anlayamazsınız..onun için çalışın çabalayın size erkek parfümü, losyon ve traş sabunu kokulu mailler yollayacak Platonikler bulun :))

7 Haziran 2012 Perşembe

İyi ki Yapmışım :)

Seneler önce eski kemancı diye izbe salaş bir  yer vardı, Eski Galata Köprüsünün altındaydı bu mekan önceleri...yeni köprüden sonra mecburi Taksim Sıraselviler de bir yere taşındı. Arada oraya gider ucuz bira ve müzik keyfi yapardık gecenin en dibine  kadar. Sonra sallana sallana, evin yolu zar zor bula bula eve gider sızardık. Oh iyi ki yapmışım.....

Bilinen Kemancı Bar da ise haftanın her gecesi mutlaka bir grup çalardı...biz en çok Şebnem Ferah' ın kurduğu volvox grubunu dinlemeye giderdik ve inanılmaz eğlenirdik. Giriş ücreti biraz pahalı sayılırdı ama ne gam. bir daha mı geleceğiz dünya ya deyip keyfimize bakardık...Oh iyi ki yapmışım...

Fındıklı parkın da çantamda Cin, elimde bira ile polislerin ''kadın başına ne yapıyorsun git evinde iç'' demelerine aldırmadan tüm pişkinliğimle buyrun sizde için diye  geyik yaptım...nezarete atmakla tehdit ettiler ama aldırmadım dilediğim gibi içtim sefam olsun....Oh iyi ki yapmışım....

Bir gece Ankara da araba ile gezerken umumi tuvalet bulamadığım için Başbakanlık önünde arabayı park ettirip Başbakanlık korumalarına gayet sakin '' benim çişim geldi, tuvalete girmem lazım'' deyip, olmaz burada yapamazsınız lafına karşı çıkıp ''bu adama oy verdiysem çok sıkıştığımda buraya gelip işemek hakkımdır'' cevabımla diyecek laf bırakmadığım korumalar eşliğinde başbakanlık tuvaletinde hacetimi gördükten sonra son gaz geceye devam ettim ( o zaman Başbakan Mesut Yılmaz'dı galiba, şimdi sıkıyorsa yanından geçmeye çalışın, zor biraz, çünkü bu hükümet gökten zembille inmiş uhrevi varlıklar muamelesi yaptırıyor kendilerine) çok absürt bir durumdur ama olsun..Oh iyi ki yapmışım....

İstiklal Caddesin de Polislerin 2 çocuğu Copla dövmelerine dayanamayıp müdahale ettiğim için yaka paça nezarete atıldım. Tarlabaşın da bir umumhane den toplanmış bir sürü hayat kadını ile bir gece geçirdim ve inanılmaz anılar ve hikayelerle ertesi gün akşama doğru oradan çıkarıldım. Herkese korkunç bir tecrübe gibi gelebilir ama benim için unutulmaz bir gece olmuştur. Dünya ya daha geniş bir pencereden bakmamı sağladıkları için o kadınları hala saygı ile anarım...Oh iyi ki yapmışım....

Yine Ankara da tesadüf eseri o sırada Ankara da iş için olan 2 kişi ile tanışmıştık. Biz başka bir otelde onlar da başka bir otel de kalıyordu...gecenin bir vakti sırf canımız sıkıldığı ve uykumuz kaçtığı için adamları gecenin bir yarısı otellerinden alıp yaka paça çorbacıya götürmüştük...Ertesi güne de bu sefer adam akıllı bir yemek için sözleştik ( sonradan çok iyi arkadaş olduk onlar la, hala da arada hal hatır sorarız). Onları tekrar otellerine bırakıp biz otelin yolunu şaşırınca Trafik Polislerine sorduk Devriyeleri bittiği için bize eskortluk edip otele kadar eşlik ettiler (alarm ve yanıp sönen ışılar eşliğinde). Otel görevlilerin şaşkın bakışları arasında Polislere teşekkür edip odamıza çıktık...Hatun dediğin ağır olur ama biz o gün dışımız Hatun ruhumuz erkek modunda bir gece yaşadık...arada bir böyle kopmak da lazımmış..Oh iyi ki yapmışım....

Hepimizin absürt durumları olmuştur mutlaka. Bunlardan utanmak sıkılmak yerine güzel anılar olarak derleyip saklamayı ve arada bir yad etmek üzere benlik haneme yazmayı tercih ettim. Yukarıda yazdıklarım gibi bir sürü şey var akıl sandığımda...yine aklıma gelir de yazmayı akıl edebilecek cümleler kurabilirsem paylaşırım yine :)










Gecenin Rengi Hüzün Beyazı....

Kırık kalpler kulübünde bir avuç kadın yaşadıkları acının yaralarını sarmaya çabalarken acıklı hikayeler sızar her birinin yüreğinden...bahtsız güdük kalmış kaderlerine kırgın, kızgın, üzgün...boğazda boğum boğum hüzün. ağlamakla haykırmak yada çığlık çığlığa susmanın feryadı yakar kavurur bedeni....alev alev yanar sönmek bilmeden. Hep de bir avuntu dudaklarında birbirlerine şefkatle ninni mırıldanır gibi. Olmaz ya, bitmez ya öylesine sadık bir sevgilidir ki hayal kırıklığı, artık kronikleşmiş bünye de her dem taze.
Sonu hep beyaz gelinliğin üstüne düşen hüzün gölgesi gibi, bir kez daha savrulmuş, bir kez daha kopartılıp atılmış daha olgunlaşmaya doyamamış meyve misali...gidip sığınırsın kendine, yine yalnız ve yine sadece ben olarak...''Biz'' olan hikayenin kahramanı korkularına, kendi hayatına küsmüş bıkkınlığına yenik yine senden çıkartmıştır acısını....Üzülme sen yine de, bak senin gibi niceleri var çevrende, senin hikayen farklı mı? varsın tersinden yazılmış olsun...ama ne olursa olsun sen içinde büyüttüğün sevgi kadarsın....

bu da sana..ruhu bedenine dar gelen küçük kız...anladın sen onu :)

Öylesine 1

Sanırlar ki kadıngillerin çoğu aptaldır, kandırması kolaydır. Hava da , kara da, tava da uyutulur, istenilen her şey yutturulur. Değiliz efendi değiliz....mış gibi yaparız, biriktiririz, muş gibi yaparız kanmayı tercih ederiz....aslında her şeye kafamız öyle bir güzel çalışır ki. istenildiğinde adres teslimi, taktikli provalı karşı atak yaparız....neden? yapabilitemiz var çünkü. Sadece gerçekten yapmayı istemekle alakalı her şey. Kimimizin ruhunda hanımlık var yapmaz Yüce Rabbine havale eder. Kimizin kanı ateşlidir cephanelerini silahlarını kuşanır savaş meydanına atar kendini amazon gibi. Her iki yol da mübahtır aslında, hak edene her iki yoldan had bildirmek vaciptir
Şahsım adına genelde Yukarıdakine acele havele ederim. Ezan zamanlarında yürekten, canının en temiz yerinden  dualarla niyazlar şeklinde yollanır yaşadığın, kan damlayan acılarının derin sızıları. Eğer haklı isek elbet görürüz bir şekilde. üzmeyin kendinizi. Eğer değilsek dualarla yolladığımız ne varsa gelir başımıza düşer koca koca kayalar misali.
İnsanoğlunun cenneti de cehennemi de vicdanının derinliği kadar ve bu dünyadadır aslında. Er geç ne yaptıysak gelir bulur bizi. Anlayıp ders alırsak ne ala yok alamazsak hırs ve hınç dolu kırgın bir hayata merhaba....

5 Haziran 2012 Salı

Ruh Öküzleri ile yaşama rehberi: bölüm 1

Hıncal Uluç' un da dediği gibi biz kadıngiller öküzlere taparız. Ayrıştığımız bir nokta var ki sadece bir zaman değil her zaman taparız. Benzer yada uyumlu öküzlere de Ruh Öküzümüz deriz...demezmiyiz ? Ben derim, niye demeyim ki ? Çünkü senin yaptığın ve ay çok beğenecek diye umduğun çoğu şeyi ya görmezden gelirler yada ezip geçerler....tamam bee geçmeyenler de var anladık ama onlar maalesef ki nesli tükenmiş varlıklar kategorisinin en nadide parçaları olarak durur kalbimizin derinliklerin de. Keşkelerimizin beyaz atlı prensleridir onlar. ben henüz karşılaşamadım. karşılaşan varsa yazsın bir yada resmini çekip yollasın bir zahmet :)

Sizi kendi yöntemi ile severler bu cinsler. Yani kompliman vs yapmaktan uzak bir anda al ! diye kırçiçekleri yada bir buket gülü gözünüze sokarcasına uzatır. böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınızda sinirsel bir tepki verirseniz bir daha onu bile göremezsiniz söyleyeyim hemen. Hemen duruma adapte olun ve gayet nazik bir biçimde teşekkür edin, kimbilir belki sizin inceliğinizden utanır da bir daha ki sefer daha dikkatli olur. :)

Her zaman eleştiri modunda olmayın..çünkü sağları solları belli olmadığından bir gün bir bakarsınız size altından kalkamayacağınız bir eleştiri yapar ondan sonraki hayatınızı buhranlar içinde geçirmenize sebep olur. Bence yavaş yavaş sanki o akıl etmiş gibi ince ince işleyin ve gereken her yerde övgü dolu bahsedin...bu hoşuna gider :)

Arada başı boş otlamasına ve kendi cinsleri ile vakit geçirme isteğine anlayışla yaklaşın. bu gibi durumlarda bir birleriyle konuşurlar ve akıl alırlar, ötekinin eşi ile, berikinin sevgilisi ile sizi kıyaslayıp muhakeme ederler eğer artılarınız fazla ise bir şekilde gösterir zaten çoğunlukla sizin istediğiniz gibi olmaz ama idare edeceksiniz artık.

evet bu gecelik de bu kadar çıktı, uykum geldi valla cinayet belgeselleri eşliğinde uyku moduna giriyorum iyi geceler hepinize...başka bir gün devam ederiz bu konuya :)

Kısmen doğru bir yalanın artık yok hali....

Önce pişman olmadım desem yalan olur...oldum ama sonradan pişman olduğuma kızdım. Kısmen doğru olan bir yalan söyledim vakti zamanında birine. Doğru olan kısmına değil de yalan olan kısmına öyle bir inandı ki...o inandığı şeyden nefret dağı yaratıp, bunca zaman inandığı, bildiği beni, bilmeyi unuttu. Benim derdim ise bambaşkaydı. anlatmaya çabaladım, yazdım daha çok huysuzlandım ama işin doğrusunu anlatmadım böyle bilsin böyle kabullensin istedim. Öyle de emindim ki işin komiği...aslında gözlerimin en içine baksa bile anlardı o inandığı şeyi yapmadığıma, yapamadığıma....ben öyle biliyordum ki kendimi. Ağır hakaretlerinin karşısında bir an ezilmedim bile, öyle şeyler dedi ki ve ben öylesine baktım ki gözlerine her zaman ki gibi göremedi beni.
Benden başka herkesi gördü zaten. Beni gerçekten görmek istediğini anlamak istedim sadece. Kim bilir belki de çok mücadele etmiştir kendince, gösteremediği için bilemedim ki. Hissetmeye çabaladıkça da bambaşka engeller çıktı önüme aşamadım. Zor anlatması hem de yazması, ama yazmadan geçip gitmesin...kaybettik bari bulunmasın diye en derine gömelim değil mi yalan kısmını...bildiği gibi kalsın, aklından çıksın, beyninden aksın. Mutlu çünkü şu an hep de öyle olsun :)

4 Haziran 2012 Pazartesi

Senden Öğrendim.....Hüzünlü Teras Geceleri 1


Hani şu bana yakıştıramadığın şeyler var ya işte hepsini senden öğrendim. Dura dura, baka baka, canımdan can çıka çıka, bilenip tükene tükene yok sayılmayı, her seferinde itilip kakılmayı, canın isteyince 2 damla sevgi kırıntısını sadaka verir gibi vermeyi, ölüşürken ellerinde can vermeyi, acıya duvar gibi dikilmeyi, duvarlarına çarpıla kırıla kırılan kalbimi onarıp yine senin eline bırakıp al bunu da kır demeyi senden öğrendim.
Kayıp olmayı, kayıp kalmayı zamanı gelince bulunmayı her defasında yeniden umutlanıp, umut fakiri kalmayı da senden öğrendim. Şimdi git sonra gel demeyi, kendi bencil dağımda kraliçe olmayı, anlayıp anlamamazlıktan gelmeyi de senden öğrendim....aklıma bile gelmeyen olumsuz ne varsa hepsinin var olduğunu ne yazık ki senden öğrendim.

Bu şarkı aslında benin şarkımdır ama bu gün bu şarkıyı onun için paylaşıp, onun için yazdım yani şimdi yanımızda olan sevgili arkadaşım kardeşim için ....hep aynı üzgünlüğe ve hüzüne sarılmış, kalbi kırılmış avuntu ararken ve Terasta kendi derdimizin resmini çizerken :/
Başlayacağım şimdi bu aşk meşk acılarına ben beeeeee hüzün gribi mi çıktı da bizim mi haberimiz yok nedir ??

3 Haziran 2012 Pazar

ıvır-zıvır vs.

Dişlerimi yaptırıyorum..aman Allahım ne zormuş, kesip biçtiler onca iğne yedim, ağzım burnum uyuştu. En komiği de önde kalan 2 tane tavşan dişiydi ki bayağı bir geyik malzemesi oldu....dünyanın en şişko vampiri diye dalga konusu bile oldum diğer dişler yontuldu ya. Aynada kendime bakıyorum muhteşem cazibemden eser yok. Yoksa eskiden aynalar çatlardı o derece cazibe kaynağıyım yani...aman yok beeeee sizde her yazdığıma inanırsanız işimiz var vallahi...ayol koca memeli, koca kıçlı ve göbekli bir hatunun tekiyim cazibe yanımdan geçse  görmemezlikten gelir beni durum o derece vahim yani....ama iyi konuşur iyi yazarım bak bunu inkar etmem abesle iştigal olur..Şakası bir yana da benim yazdıklarım tamamen subjektif şeyler yani aslı astarı bana göre doğru, okuyan varsa ona yansıyan kısmı ne derece doğrudur bilemem ama yazıların altına yorum yapılabiliyor ''hadi ordan'' demek isteyen, eleştiri yapmak isteyen olursa yazmaktan çekinmeyin vallahi alınırım gücenirim küserim ağlarım sızlarım vs. ama asla silmem bilin :)
Offff uzun zamandır elim de beynim de bayağı pas tutmuş..şimdi zaman var edip yazmaktan yazı ishali oldum..ipi çözülmüş köpecikler gibi her yere bir işeyesim var:))...ama bu da benim deşarj şeklim. yani ona buna sataşıp kırmanın, kırıp berelemenin henüz kimseye yaradığını görmedim....onun için yazıp rahatlamak daha iyidir candır hatta. Süzme süzme süzülüp yoğurt kıvamına gelene kadar yazmak istiyorum. Allahım sanırım uykum geldi...tamamdır canlar ben uyumaya gider....yarın uygun olursam başka bir şeyler yazarım....iyi geceler :)

Arkadaşım ameliyat oluyor.....

Sevgili arkadaşım yarın ameliyat olacak, şu an onun evindeyim, zar zor yatıştırıp uykuya yolladım onu ama şimdi endişelenme sırası bende. Annemin ve abimin ameliyatları ve annemin hastalığından alışık olmam lazım ama olmuş gibi görünüyorum sadece...yoksa içim endişe içinde kıvranıyor.
En son böyle bir endişe ve aynı anda dolu dolu bir acı yakın zamanda yaşadım oysa. Abim martın 13' ün de akşam evde kalp krizi geçirdiğinde  ve aynı günün sabahı bir arkadaşımın annesinin vefat ettiği haberini aldığım da...üst üste sevdiğin ve değer verdiğin insanların başına arka arka ya üzücü şeylerin ve gelmesi ve birini kaybetmek...Abimin hayatını saniyelerle kurtarmayı başardım ama bir annenin kaybını yazacak ve anlatacak cümleler henüz icat edilmedi..edildiyse bile anlamsızlığı içinde çürümeye mahkum kalmıştır. Umarım ettiğim dualar sana geliyordur, tariflerini, öğütlerini ve komik fıkralarını asla unutmayacağım...
Neyse asıl konumuz bu değildi onunla ilgili başka şeyleri yazasım var ama henüz daha zamanı değil...şimdilik sadece dualarımı yolluyorum.
İşte bir ameliyat ne kadar basit olursa olsun ki arkadaşımın geçireceği ameliyat pek o kadar kolay bir yerde değil. Huzursuzca kıvranıp duruyor insan, tek başına ameliyathanenin kapısına kadar uğurlamak ve olanca dirayetle dua etmek ve çay içip sigara kemirmekten başka bir şey yapamayacak olmak, kısaca çaresiz olmak kadar ağır bir yük yok sanırım. Uykuyu da mundar ettim, sabaha mecnunsuz leyla gibi dolanırım artık. Neyse ki antidepresan haplarım yanımda...o ilaç konusu da başka bir hikaye amaaaaannnn onu da başka gün yazarım.
Gidip Anza yı öpesim geliyor bazen, Anza annemle ilgilenen yardımcımız ablamız. O geldiğinden beri içine düştüğüm buhran ve stresten kurtulmaya başladım...Sanki dünya başımıza yıkılmış eve hapis olmuş gibi 7/24 nöbette ve sinir içinde geçen 14 ay..bu süre içinde kırıp döktüğüm herşeyi tamir etmeye başladım ama önce kendimi....kendimle barış sürecim hala devam ediyor. şartlarda anlaşabilmiş değiliz henüz :) Gece yürüyüşlerine aynen devam, Mikro kredi ve yeni yapılanma süreci aynen devam, hatta bir proje hazırlıyorum sanırım o da sonbahar gibi hayat bulacak....artık bitlerimi pirelemi ayıklayacak zaman bulamam :)))) Bu arada yeni gelişmeler de var yok değil, özellikle senelerdir bana yazıp duran bir platonikus durumu vardı onun kim olduğunu öğrendim şok geçirdim ama bu yazının konusu değil onu yanımda filtre kahvem olmadan asla yazmam :))
Durumu buraya bile kaynatarak yazdım ya daha ne diyim kendime...Endişelerimi perdelemeyi nasıl başarıyorum bakın görün artık...ne kadar çok zırvalarsam anlayın ki o kadar yusufcuklar uçuşuyor içimde :)
Geçen gün 88 yılında doldrduğum kendi anketimi okuduğumda da böyel abuk sabuk yazmışım...hatta bir arkadaşım da yazmış kızım hiç büyümeyeceksin sen diye.....aman büyüdük beee bok vardı sanki. Siyah saçlarımın kenarlarındaki beyazlar daha bir fazlalaşmış geçen kuzenim görünce şok oldu sabahtan akşama kadar sızlandı durdu abanoz rengi saçlarına kar yağmış canım kuzuuuuum diye. Ankaralılar yawrularını, sevdiklerini böyle sever anneannem de ağıt yaka severdi bizleri bahstsız kuzularım babanıza doyamadan...diye bir başlardı rahmetli..aman beeeee nerden girdim nerden çıktım. Dalgalı kur gibi oldu bu yazı da, yayınlamasam mı ne yapsam ? aman burası benim istediğim her şeyi yaparım değilmi sevgili blog? eh o zaman müsadenizle bir kahve yapiim geliyom...zırvalama saati başlamıştır ama bunu böyle yollayalım diğerine geçiyorum...bekleyin beni anacııııımmmm :)))
Son olarak yarın herşey çok güzel geçecek, ve canım bacımı ağzı burnu yamulmuş bir şekilde fotolayıp facebook jet sosyetesine rezili rüsva edeceğim and olsun  :)

2 Haziran 2012 Cumartesi

KÜRTAJ ERKEKLERİ NAH İLGİLENDİRİR (Ayşe Arman'ın makalesi)

Son günler de Başbakanımızın ağzından düşmeyen Kürtaj ve Sezaryenle ilgili çok güzel bir yazı kaleme almış. Pek çoğumuz aynı fikirdeyiz ama şimdiye kadar okuduğum en yerli yerinde yazı olduğu için buradan da paylaşmayı istedim. Ellerine Sağlık Ayşe Arman !

BEN kadınım.
Bu topraklarda yaşayan bir kadınım.
Bu topraklarda yaşamak isteyen bir kadınım.
Bir kız çocuğu annesiyim.
Çocuğum da bu ülkede yaşıyor, bu ülkede yetişiyor.
Kalır mı, gider mi bilmiyorum.
Gelecek onun geleceği, kararı o verecektir.
Ama bu topraklar, sadece sizin değil, bizim de evimiz, yurdumuz.

*

Başbakanın, "Kürtaj cinayettir" açıklaması kanımı dondurdu.
Ben meseleye erkekler gibi bakamıyorum, "Gündemi değiştirmek için bu tür lafları etti" diyemiyorum.
Üzerinden atlayıp, o kadar kolay geçemiyorum.
Tamam bu ülke, günden güne muhafazakârlaşıyor.
Ama yine de böyle bir cümle duyunca, kanın donuyor.

*

KÜRTAJ BENİM MESELEM BAŞBAKAN'IN DEĞİL
Bu nasıl bir şeydir?
Nasıl bir demokrasidir?
Nasıl bir ileri demokrasidir!
Ben hamile kalıyorum ve ne yapacağıma ben karar veremiyorum, Başbakan veriyor...
Yok artık!
Kürtaj, benim meselem.
Kadınların meselesi.
Normal doğum da öyle, sezaryen de.
Bir erkek, Başbakan da olsa, kadını ilgilendiren konularda yorum yaparken iki kere, üç kere dikkat etmeli.
Daha hassas olmalı.

*

HANGİ KADIN TECAVÜZCÜSÜNÜN ÇOCUĞUNU DOĞURMAK İSTER
Bu ülkede, açın gazeteleri bakın, her gün kadınlara şiddet uygulanıyor, her gün kadınlara tecavüz ediliyor.
Kadınlar cinsel istismara uğruyor, aile içi şiddete maruz kalıyor.
Siz bir gün, Başbakan'ın şiddete uğrayan, tecavüze uğrayan kadınlar hakkında bu şiddette bir laf ettiğini duydunuz mu?
Kürtajı, Uludere'ye benzetiyor da...
Uludere hakkında, "Cinayettir" dediğini duydunuz mu?
Okudunuz mu?
Kulağınıza çalındı mı?
Evet, kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmamalı.
Ama kim tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak ister?
Babası tecavüz etmiş, amcası tecavüz etmiş, üvey abisi tecavüz etmiş, dayısının oğlu tecavüz etmiş...
Öğretmeni tecavüz etmiş...
Bütün bir şehir tecavüz etmiş...
Tık yok.
Ama kürtaj cinayet... Miş!
Yok artık.
Sezaryen cinayet... Miş!
Yok artık.

KÜRTAJ KADININ HAKKI
İstemeden hamile kalmışsa kadın, o çocuğu doğurmak istemeyebilir...
Hakkı...
Nereden cinayet oluyormuş.
Kadının, kendisine yapılan haksızlığa, isyan etme, itiraz etme, önlem alma hakkı yok, öyle mi?
Bundan daha saçma bir şey olabilir mi?
Vazifemiz onun için hayatı kolaylaştıracak, kanuni, düzenlemeleri yapmak; onu, istemediği şartlarda olan, istemediği çocuğu doğurmaya zorlamak değil...
Kim o kadının ne, neler yaşadığını bilebilir?
Kim onun yerine karar verebilir?
Kim onu yargılayabilir?

*

BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR DA KÜRTAJ YAPTIRIYOR
Kadınlar üzerinden siyaset yapmak yetmedi mi?
Bizi niye karıştırıyorsunuz politik oyunlarınıza?
Uzak durun kadınlardan, başörtülüsünden de, başörtüsüzünden de...
Başörtülü kadınlar da kürtaj yaptırıyor.
Tamam, doğum kontrol yöntemi öğretmek, propagandasını yapmak, yaygınlaştırmak doğru...
"Üç çocuk, beş çocuk yapın!" diye tutturmak yerine...
Bu bilinci yerleştirmek doğrusu...
Yiyecek ekmeği bile yoksa...
Ona sürekli şiddet uygulayan bir kocası varsa...
Allah aşkına, aile bile denemeyecek o ortama, bir çocuk daha getirmek, asıl "fenalık" değil midir?
Bunu gazlamak, bunu iyi bir şey gibi göstermek...
Akıl alacak gibi değil!
Kürtajı savunmuyorum.
Ama bazı şeylerin siyah-beyaz olmadığını, kalın çizgilerle ayrılamayacağını söylüyorum.

*

KÜRTAJ CİNAYETTİR YERİNE..
"Kürtaj cinayettir" yerine...
Söylenmesi gereken...
"Bundan böyle kadına şiddet uygulayanlar, hak ettikleri cezayı bulacaktır..."
"Tecavüzcüler, indirimden faydalanamayacaktır..."
"Aile içi şiddet uygulayanlar, affedilmeyecektir..."
"Kadınların kılına zarar verenler, afişe edilecektir..."
Kısacası, kadınların hayatını nasıl zorlaştırırız diye düşüneceğinize, onları nasıl koruruz diye çareler peşinde koşun!

*

KÜRTAJ ERKEKLERİ NAH İLGİLENDİRİR
Sezaryene gelince...
Evet, dünyadaki oranlara göre Türkiye'de çok fazla.
Gereğinden fazla.
Peki bunu azaltmanın yolu, "Nüfusun artmaması için kullanılan bir yöntemdir" mi demek?
Bir kere, bu mantık doğru değil.
Sezaryen sadece bir doğum yöntemi, nasıl oluyor da doğumu engelleyici bir şey olarak değerlendiriyor, kimse anlayamadı.
E o zaman da herkese, politikacılar bilmedikleri konularda konuşmasalar daha iyi olur deme hakkı doğdu.
Sezaryen mi, normal doğum mu tartışmasında hepimiz, bütün gazeteciler, normal doğumdan yana haberler yaptık, yazılar yazdık.
Hekimlerin görüşlerini yayınladık.
Ama netice de, bu da, o çocuğu dünyaya getiren annenin tasarrufudur.
Çok korkuyorsa, "Yok efendim, olmaz! Normal doğum yapmayacaksan, doğurma!" mı diyeceksiniz?
Yine onun kararıdır, onun bedenidir.
Erkekleri nah ilgilendirir!

*

KARI KOCA NASIL SEVİŞECEK'E KADAR GİDECEK
Başa dönüyorum.
Gittikçe muhafazakârlaştığımızın farkındayım.
Ama bu kadar muhafazakârlık da fazla.
İnsanı korkutuyor.
Sonunda işler iyice çığırından çıkacak.
Karı-koca evde ne şekilde yemek yiyecek, nasıl sevişecek'e kadar gidecek.
Neredeyse, evlilik dışı ilişki hapisle cezalandırılacak.
Çok çocuk yapanlara teşvikler ve primler verilecek.
Böylelikle, bu işin de çivisi çıkmış olacak!