Translate

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Canım Şekerim ve Ben 3. Bölüm :)

Canım Şekerim' e ara da bir kendim olarak, arada bir diğer adreslerden yazıp durdum...Kendi adresimden yazdığımda bomboş kalan msn pencerem, diğer adreslerden yazınca karşılık buluyordu ya...Allahım nasıl uyuz ve gıcık olduğumu anlatamam..bu sayede bana hiç anlatmayacağı şeyler öğrendim...ama adım gibi biliyorum ki o kişilerin de ben olduğumu itina ve özenle biliyordu (biliyormuydun ? )

Bir gün arkadaşımın evinden yine ona yazdım...nasılsa cevap vermeyeceğini bildiğimden bilgisayar başından kalkıp arkadaşımla kahve içip dedikodu yaptım, bir süre sonra bilgisayar başına döndüğüm de msn penceresinde yazımın karşılığı olan şu cümle asılı duruyordu ''kahveni hak etmek için gelebilir, görevini yapıp gidebilirsin'' bizim ev içi kadını ile birbirimize bakakalmıştık....sonra çığlık çığlığa Allahım sonun da yazdı diye sevindik....neden sonra nereye gideceğimi bilmek için yazdım....Canım Şekerim de bana o an bulunduğu yerin adresini yazdı....sadece sokak adresi ve apartman nosu yazıyordu...ve ekledi ''yalnız yarım saatin var, yetişebilirsen ne ala, yetişemezsen hakkını kaybedersin'' 

Yarım saatte avrupa yakasından anadolu yakasına geçmek gerçekten hemde o saatte mucize gibi bir şey olacaktı ama denemeye değerdi, çünkü bir kere görüşmüştük ve ondan sonra gelişen olaylara verdiği tepkinin hesabını soracaktım aklımca, elbette ki tüm bunların toplamı merak vardı, bolca heyecan ve bilinmezlik.
Sağolsun ev içi kadınım bütün imkanlarını seferber edip beni oraya yetiştirmek için elinden geleni yaptı...babasının arabasını aldığımız gibi evden çıktık, karşıya geçip adresi bulduk ama vakit geç olmuştu ve büyük ihtimalle boşuna gitmiştik...çünkü bana bu kadar uyuzluk yapan bir adam beni verdiği saatten fazla beklemez diye umuyordum...Arkadaşım arabayı park etti, ben kapı ziline bastım...açan yok...bekledim....tekrar bastım...bekledim....tam umudumu kesmiş geri dönecekken kapı otomatiğinin sesini duydum. Orada yığılıp kalmadığım için çok şanslıydım çünkü öyle heyecanlıydım ki...neyse beni çağırdı yer ofisiymiş meğerse, kapıdan içeri girdim dır dır söylenmeye başladım...niye böyle yaptın, ben sana ne yaptım vs. Beyfendimiz sanki beni çağırmamış ama gayet sakin masasına bilgisayarının başına geçti..habire msn de başkalarıyla yazışmaya devam ediyor. Ben toplantı msasına çökmüş sağa sola bakıyorum...arada bir o yöne baktığımda başını hemen bilgisayarına çevirdiğini sezdim ama ses çıkartmadım...demek ki o da beni kesiyordu ne yapıyorum yada ne tepki vereceğim diye...En sonunda ee kahvem nerde demeyi akıl edebildim. Beyefendi kalktı nihayetinde ama mutfağa yönelmek yerine direkt bana yöneldi beni oturduğum sandelyeden yere savurdu, ben daha ne olduğunu anlayamadan adam üzerime çullanmıştı, kendimi savumaya geçmeye çabaladım ama ne mümkün...adamla bildiğiniz yerde boğuştuk yanlış anlaşılmasın cinsi bir münasebet olmadı sadece o da bende sanki çok kötü bir şeyin hırsını alırmış gibi saldırdık birbirimize ama atağı önce o başlatmıştı :) ne kadar sürdü bilmiyorum ama nefes nefese kaldık en sonunda üzerimden kalktı ve mutfağa gidip kahve hazırladı bana ve kendine...bende o esnada tuvalete  üstüme başıma çeki düzen vermeye gittim...ama o kadar şaşkındım ki ayna da bir süre kendime baktım..elimi yüzümü yıkadım ve çıktım, oturduğum sandalye yere devrilmişti onu düzeltip oturdum ve kahvemi içtim...oda yine masasının başında kahvesini yazışmalarını yapmaya devam etti bir yandan da beni kesiyordu ama, elbette ki bende onu...kahvemi bitirdiğim de kalktı ve ben gidiyorum dedim...peki dedi bu bana...başkaca bir şey demeden ofisten çıktım ve arabaya yöneldim, ev içi kadını beni arabada merakla bekliyordu...arabayı çalıştırdı ve eee ne oldu dedi, bende ona olan biten bir şey yok sadece boğuştuk dediğimde büyük bir şaşkınlıkla bana baktı ve nasıl yani diye sordu...bende ayrıntılarını anlattım. Arkadaşım daha da şaşırmıştı çünkü hiç böyle bir durumla karşılmaşmamıştık daha önce....Canım Şekerim isteseydi bana başka şeyler de yapabilirdi ama yapmadı.

İlerleyen günlerde bu görüşmeler bazen 2 hafta da 1, bazen ayda 1 kere tekrarlandı...her seferinde deli gibi boğuştuk, kavga ettik sonra karşılıklı sus pus kahve içtik..hatta hemen her zaman ben salonda o da yine kendi koca yatağında manda gibi uyudu...ben gece uyumadan tv izleyip arada bir de gidip onu izledim usulca ama hiç bir zaman yanına uzanmaya cesaret edemedim..etsemiydim ki ? bilmiyorum yapamadım işte.

Bildiğim tek bir şey vardı sadece, ne olursa olsun onun yanındayken gerektiğinde beni kendinden bile koruyabilirdi...bildiğimi biliyormu acaba...onca sertliğine ve uyuzluğuna rağmen hala çok güzel ve özel bir yanı vardır onun...bunun için hala burada ve yazılmaya değer en güzel şeylerden biridir benim için. 

Velhasıl bu durum yaklaşık 2 yıl kadar sürdü...bu arada onun mutlaka ki sevgilileri olmuştur ama beni hiç bir zaman o mertebeye sokmadı...açıkçası bende olayım diye debelenmedim, aramızda ki çoğu kimsenin anlayamayacağı stratejik bir yakın ama zararsız bir dövüş sanatı olarak kaldı :) Tek farkı o benim Platonik aşkımdı onu bilmediğim pek çok kadınla gönül rahatlığı ile paylaşmışımdır ama bilmiyorum ki kaç kişi oldu o dönemde hayatında..şimdi var mı yok mu..evlendi mi yoksa...hiç bir şeyden haberim yok. Ben sadece paylaştığımız zamanları biliyorum fazlasını istemediğimi de....istermiydim ? aslına bakılırsa o talihsiz açıklamayı yapmamış olsaydım başka bir süreçte mi giderdi bu görüşmeler en ufak fikrim bile yok....ama kendi adıma isterdim elbette. Şu an bile aslında bana karşı ne hissetti neden böyle bir yol seçti öğrenmeyi çok isterdim ama Canım Şekerim öyle bir adamdır ki ölsem ve mezarımın başında olsa bile asla söylemez...eskaza öteki dünyadan duyarım da içim rahatlar diye yapmaz bunu....hoş bende o durumda duymamazlıktan gelirdim sırf ona ayıp olmasın diye, neylersiniz ki böyle bir son yok bu memlekette :)

2003 den bu yana hala internetimin en net ismi olarak msn de ve şu an skyp da ki yerini muhafaza ediyor...arada bir sırf uyuzluk olsun diye yazıyorum ama yine cevap yok elbett ki :) İyi ki varsın Canım Şekerim...yoksa bu blog bile olmazdı sanırım :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının huzurlu kollarında az sonra uykuya dalacak ve rüyasında büyük ihtimalle şu vurkaç ustası arkadaşını görür...malum bu aralar hormonal bi tuhaflıklar var bünyemde :) iyi geceler arkadaşlar.....bu gece ne çalsak acabaaaaa hımmmmmmmm
sanırım bu sanatçıyı seviyordu...ama şarkı harikadır.....rım rım rım rım

16 Mayıs 2013 Perşembe

Nickimsiz ve Kutsal Perşembe Vakası :)

Malum yaklaşık 2 aydır şu vurkaç ustası arkadaşım ile klasik Perşembe buluşmaları yapıyoruz. Yaklaşık 2-3 haftadır gerek benim işlerimden, gerek onun iş yoğunluğundan kaynaklanan sebepler yüzünden görüşememiştik. Aklımıza da başka gün gelmiyor ya..Perşembe olmazsa diğer günleri yok sayıyoruz çünkü özelliği ve güzelliği yalnızca Perşembe günü olmasında :) hayırlı ve mübarek gün ya, sanırsam ki ondan...ama konuştuğumuz konular pek hayırlı değil heyhaaatttt !!

Adam bana vurkaç operasyonlarını, iş güç vs. durumlarını anlatıyor, bende klasik dedikodularımızı...ben genelde Terasta ki yawru kedilerin büyüme güncesini anlatıyorum sonra, bizim kızın yediği haltları vs....bu hafta ise benim TV de ki performansım üzerinde epey bi kritik ettik.

Ama ne yalan söyliim adama bir kaç kere hayran hayran bakarken bildiğiniz bastım kendimi...ay ne ayıp ama, aklıma çok kötü şeyler geldi sonra, adamı tenhaya götür almanca cezalandır görsün vurkaç yapmak neymiş dedim içimden, sonra bööle ensesinden kavrayıp dudaklarına yapışasım geldi...hormonlarımın erekte olmasına ramak kala kendimi tekrar kendime döndürmeyi başardım. Allahım bu adamla görüşmeyi çok seviyorum ama içimin aşırı gıcıklanmasına da bi formül bulmam lazım, çünkü adam bana göre bildiğiniz Yunan Tanrısı, Libido tavan bööle hafif kır kısa saçlı, hafif kıvrık kirpikler, açık kahve gözler, amanın hele o ses tonu...nooluyo lan bana ! Ölmüş hislerime, şu benim absürt güvensizliğime sokiim emi...yada ne biliiim azcık vurkaç ruhum olaydı bi lokma..ay neler diyorum :) İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık (Yeni Türkü, Galip Derviş dizisinden...şu anda keyifle dinliyorum)

İşin özü onca konu konuşup güldük eğlendik...azcık edepsizleştik, biraz gıybet ettik ama haftaya görüşmek üzere ayrılırken büyük bir ciddiyet ve özenle Kandil kutlaması yaptık ! ne alaka dimi ama :)

Neyse işte havalar güzel ya benimde epeydir uyuyan hormonlarım kıpraşmaya başladı...şimdi diğerlerini yazıp çiziyorum sere serpe, utanmazca..bende nihayetinde ettken kemikten insanım uhreviyata ermiş, evliya donlu hatunlar gibi diğerlerini çekip, uzatıp kendi hissetiklerimi yazmasam samimiyetten uzak olur ki hiç sevmem...zaten şurda kaç kişiyiz ki dimi ama :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının güvenli kollarında mutlu ve huzurlu...terasta yavru kedileri güvende, anneciği uyuyor oh miss..bidisi kıçının dibinde eh daha ne olsun...Hepinize hayırlı kandiller, iyi geceler vs.


Bu gece hangi şarkıyı dinlesek ki...hııııımmmmmmm rım rım rım rım



                                    bu gün bu şarkıyı değişik versiyonları ile çok söyledik
                                                    ve çok eğlendik...iyi dinlemeler :)


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Elimin Lezzeti :)

Aslına bakarsanız bilgi yarışmasına katılmak için gittiğim yapım şirketinden, yepyeni bir format olan İsmi ile müsemma bir programın yarışmacısı olarak çıktım...Amacım paçalarımdan sızan zekamı cümle aleme göstermekti ama, doğal yeteneğim olan aşçılığım nasibini aldı.

Bu yarışma Formatı % 100 yerli bir format, yani Rüvhan Duralı (kendisi programın da yapımcısı aynı zamanda) düşünmüş taşınmış ve ortaya böyle zevkli bir program çıkartmış...bununla da yetinmemiş bu formatı diğer ülkelere de taşımış ve şu anda sanırım bir kaç ülkede daha bu program çekiliyor. Hangi ülkeler hatırlayamadım ama onu da yazarım bir ara :)

Ön görüşmeden 1 ay sonra benimle birlikte yarışacak olan diğer arkadaşlarımla birlikte programın çekildiği yere götürdüler bizi...Hepimizi tek tek özel vip araçlarla aldılar, açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Sonra ekiple ve diğer yarışmacılarla tanışma faslı vs. çekimler 5 gün sürdü ve çok eğlenceli geçti.

Ufak tefek süzme salaklıklarımı saymazsak tabi..bunların başında kendi yaptığım yemekleri tanıyamamak geliyor ki ne rezil bir durumdur anlatamam, yani röportajlar sırasında ahkam kesip atıp tutuyorsun ama iş gözleri bağlı yemek tatmaya gelince masada yemekle birlikte birde kendini yiyorsun diğer yarışmacılara bol keseden dağıttığın puanlar seni geride bırakıyor ama neylersin ki gözü kapalı ahanda bu benim yemeğim diyebilmek gerçekten zor iş. Bir de 2 defa sunucunun odasına yanlışlıkla girmişliğim var ki onu ne siz sorun ne de ben anlatayım...tek diyebileceğim adamı bildiğiniz bastım yani, neyse ki o kadar alaka mugayir durumda değildi..düşünsenize ya adamı tam soyunmuşken bassaydım ki yapmadığım şey değildir....bir keresinde cevahir otelinde Erol Büyükburç' u böyle bastım ya ben...amanın hayatımda adamı dünya gözü ile ilk defa görüyorum ki bazı şarkılarının plakları ile büyümüşlüğüm var ama gelin görün ki adamı görmek atleti ve don u ile kısmet oluyor...ay  bi de gerçekten dingilin teki çıksaydım, üstüne bir de hatıra fotoğrafı diye tuttursaydım ne olur acaba diye düşünmüşümdür ara sıra..neyse işte süzme salak hallerim var yani yok değil :)

Programın 3. hafta yarışmacıları biziz sevgili okurlar. İlk haftadan beri izlediğim kadarı ile de birbirleri ile de gayet güzel anlaşan bir grubuz. Diğer yarışmacıları da anlayabiliyorum çünkü adı üstünde bir yarış olduğu için ister istemez bir rekabet içgüdüsü başlıyor...ne kadar sakin durmaya çabalarsanız çabalayın ama gerçekten o duygu daha baskın çıkıyor çünkü işin ucunda cazip bir ödül var..onu da geçin kendinizi kanıtlamak gibi bir misyonunuz var...ama yine de güzel çünkü çok keyifli bir format tı. Ben hayatta çok fazla rekabeti sevmeyen yapıda biri olsamda arada bir bu tür duygulara kapılmışımdır ki bu yarışma da tescili olmuştur :)

Az sonra buraya Kanaltürk' ün bu programla ilgili arşiv sayfasının linkini yazacağım...galiba şu an bizim bölüm henüz geçmemiş ama vaktiniz oldukça izleyin çünkü çok spontane gelişen keyifli durumlar yaşanıyor..hele tadım sırası ayrı bir komedi....izlemenizi tavsiye derim, benden demesi.

Her ne kadar olduğumdan daha da manda gibi çıkmışsam da...her klasik Türk Hatunu gibi kemiklerim iri bahanesine sığınıyorum...bir de bunu utanmadan yazmıyormuyum Allah benim boyumu posumu devirmesin inşallah :))

http://www.kanalturk.com.tr/tv/elimin-lezzeti/

işte yukarıda ki  adresten dilediğinizce izleyebilirsiniz...sanırım benim yarıştığım bölümler yarından itibaren arşive eklenmeye başlar ama ille de izlemem lazım diyorsanız tivibu ve digitürk' ün tekrar izle seçeneklerinden izleyebilirisiniz.

5 gün boyunca kendimi izlemek nasıl bir his çok merak ediyordum...birinci günü bitti kaldı 4 gün. 6. günde de buraya bir imza sayfası açarmışım artık...eh malum 5 gün boyunca meşhur oldum ama değil mi :)

Bu arada Annemden bahsetmeden edemeyeceğim...bu gün elinden telefonu düşürmedi ve 7 sülaleyi arayıp programı izlemelerini sağladı...oyyyy aşığım ben bu kadına yaaa :))))

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının huzurlu kollarında hoş hoş bir hoş haller de. Az sonra belgesel eşliğinde uyuma moduna girecek. Hepinize iyi geceler :)


9 Mayıs 2013 Perşembe

Canım Şekerim ve Ben 2.Bölüm :)

Eve geldiğim de yüzümde salakça bir gülümseme ve aklımda yine ultra salakça hayaller vardı ama olsundu....o derece beyaz diziye bağladıydım durumu yani :)

Duş aldım, gerekli telefon görüşmelerimi yapıp geceyi en yakın arkadaşım Ev içi Kadınıma ayrıntı, dantel, detay anlattım...herkes yatıp uyuduktan sonra bu sefer bilgisayarın başına geçip sanki 3. bir şahısı anlatıyor muşçasına akşam onu gördüğümde ne hissettim, kendi içimde adamla ilgili ne gibi hain planlar geçirdim hepsini yazdım.

Yalnız içime oturan ufak bir ayrıntı vardı o da onu ilk gördüğümde dudaklarından öpeceğim diye beylik lafları etmiştim...onu yapamadığım için pişman olduğumu da yazdım...malum biz hatungiller sözde yaparız deyip iş uygulamaya gelince hep çekimser kalırız bu gibi durumlarda...hep karşı taraftan bekleriz ya...adam bizi belimizden çekip ellerini saçlarımızın arasından geçirip bedenini bedenimize sarmalayıp öpsün diye hayal kurarız...aaaa siz kurmazmısınız ?...salakmıyım ki acaba? ben kurmuştum vallahi, hemde ilk gördüğüm andan bitimine kadar da böyle bir atak bekledim ama yapmadı ya pis uyuz keçi :)

O zaman bu kadar cesaretli olamadığım için hala daha arada bir pişman olurum çünkü o zamandan bu yana hiç bir şekilde bir daha öyle bir durum yaşayamadık :) daha doğrusu Canım şekerim o kadar uyuz bir adamdır ki öleceğini bilse yada o öpüp beni kurtaracağını bilse hayatta yapmaz :)) çünkü ben onu nasıl bir hayal kırıklığına uğrattıysam 10 yıldır hala bana uyuz, ama msn ve internetimin en sağlam direği gibi hala gözümün önünde durur...yazarsın yazmaz...yazmazsın, yazmazsın bir gün öyle bir şey yazar ki öylece kalakalırsın...öyle bir zat-ı şahaneleridir kendisi...

Neyse efendim ben bu karşılaşmayı Beyaz dizi tadında kendi tarafımdan yansıyan en açık hali ile yazdım ve yolladım. Ertesi gün merakımdan kuduracak noktaya kadar bekleyip msn den yazdım sonunda....

-Ben: eeee okudunmu ?
-Canım şekerim: evet okudum
-Ben: !!!! eee nasıl buldun, beğendin mi ?
-Canım şekerim: güzeldi..yalnız o kız adamı neden öpmemiş merak ettim
-Ben: ama nasıl öpsün...aslında aklından geçmiş ama cesaret edememiş
-Canım şekerim: olurmu öyle şey, madem yapacağım demiş yapsaymış.
-Ben: peki yapsaydı o da karşılık veririmiydi ?
-Canım şekerim: ben nereden bileyim, bir daha görüştüklerinde yapsın bence dediğini
-Ben: :) yaaa...tekrar görüşeceklermi sence ?
-Canım şekerim: kız sabrederse muhtemelen görüşürler.
-Ben: eee ne zaman görüşürler sence ?
-Canım şekerim: dedim ya kız sabretsin biraz.
-Ben: sence adam kızdan hoşlanmışmıdır Canım şekeriiimmm ?
-Canım şekerim: peki ben çıkıyorum yarın devam ederiz.
-Ben: !!!!!!!!!!!!!! peki iyi akşamlar sana :)

Bu tarz yazışmalar 1 gün, 3 gün, 2 hafta, 1 ay, 3 ay boyunca devam etti...Canım şekerimin bu belirsiz hali beni yavaştan yavaştan umutsuzluğa itti tabi ki...yani ortada bi şey var ama ismini koyamadık...bizden sadece dost olur dese...amenna deyip ona göre davranacağım ama ne o yöne ne bu yöne tek bir adım bile atamadık. Msn haricinde de görüşemedik...ama ben hala ısrarla yazıyorum..o da okumaya devam ediyor..arada bir soruyorum yazayım mı yazmayayayım mı diye...bir tek o konuda hemfikiriz yaz diyor sadece....kim demez ki bir kadının gözünden bir erkeğin betimlenmiş halini, hele ki bu kişi kendisi ise beğenen bir kadının gözünden en doğru şekilde kelimelerle süslenmiş, cümlelerle bezenmiş şekilde okumak...sanırım onunda hoşuna giden kısmı buydu bilmiyorum..çünkü hiç anlatmadı..hala daha da anlatacağı yok :)

İşte bu umutsuzluk içinde bir gün çok yakın bir arkadaşımla buluşup kahve içmeye karar verdik. Arkadaşım senenin 7-8 ayını hindistanda geçiriyor arada bir denk gelirsekte sohbet ediyoruz...Bu durumu anlattım ona...erkek ya o da....sence dedim bu adam benim için ne düşünüyordur. Ooo çok karışık bir durummuş ama bunu öğrenebilmenin tek yolu sanırım sizin bildiğiniz en klasik yol olacak...kıskandır onu dedi bana, ya dedim ters teperse...ne olacak ki zaten bunca zaman açılmadıysa ya gerçekten kararsızdır yada sana senin düşündüğün gibi şeyler hissetmiyordur ama seni de kırmak istemiyordur..yada mazoşisttir bu şekil kendine de sana da acı çektirmeyi seviyordur dedi...peki dedim ne yapayım yani ne diyeyim ? Arkadaşım dedi ki ortaya beni at..de ki böyle oldu..kahve içtik benim moralim çok bozuktu...sonra onun evine gittik geriside geldi de...ay dedim hayatta böyle bir şeyi yazamam ben..kızım yaz ne kaybın olabilir ki dedi...eve döndüğümde sabaha kadar kıvrandım bu düşünceler içinde..öyle mi yazsam, böyle mi desem...ay ne desem...sonucu ne olur vs....sabah uykusuz bir şekilde işe gittim ve Msn de rastladığım anda çok güzel bir senaryo uydurup bun yazdım....ne cevap diye bekledim ama cevap yok bundan...delireceğim...belli etmeden günlük haberleri geçmeye devam ediyorum ama kendim hakkında...akşama doğru en sonunda yazdı..anlattığım senaryo aynen şuydu...akşam arkadaşımla görüştüm..moralim çok bozuktu sonra onun evine gittik kahve felan içtik derken o moral bozukluğu ile bir şeyler yaşadık..kendimi çok kötü hissediyorum vs. vs.

Canım şekerim bu yazdığım şeye karşılık bana öyle bir şeyler yazdı ki bu gün hala çözebilmiş değilim...yazdığı şeyler aşağı yukarı şunlardan ibaretti....madem bir kahve karşılığı bunları yapabiliyorsun, bundan sonra bende kahveye çağırırım seni....

Okuduğum şeye nasıl karşılık vereceğimi bilemedim ya ben...bana olan hislerini öğreneceğim diye attığım yalana mı yanayım...bu adam bana değer vermiş de benim bu gibi şeyler yapacağımı hiç konduramamış hayal kırıklığına mı uğramış ona mı yanayım...eh bir kere dedik artık şimdi hayır böyle olmadı seni denemek istedim desem bu sefer daha da bok olacak ona mı yanayım...öylece sap-sübek kaldım ortada...benimde bazen keçi inadım tutar dediğimden de dönmedim ama...biz yazışmaya devam ettik ama bu olaydan sonra onun tarafından soğukluk girdi hissettim ama çaktırmıyorum

aradan 1 ay gibi bir zaman geçti ve ben onun doğum gününe özel olarak hazırlattığım kol düğmelerini almış eve gelmişim...kendi ellerimle çok güzel bir hediye paketi yaptım....sonra bilgisayarın başına geçip msn de her zaman ki gibi dır dır etmeye devam ettim...ben uzun uzun yazmayı seviyorum bu da kısa kısa karşılık veriyor...şimdi konu neydi bilmiyorum ama nasıl bir damarına bastıysam..bu bana defol git artık hayatımdan...senin saçmalıklarını okumak istemiyorum vs. gibi şeyler dedi...bilgisayar karşısında buz gibi kalakaldım..neden sonra bir şeyler yazıp çıktım msn den ama nasıl moralim bozuldu anlatamam....

Kısa bir süre girmedim msn ye...girdiğimde hala beni listesinden çıkartmadığını görünce rahat bir nefes aldım ama yazmaya da çekiniyorum bir yandan...bir kaç gün yazmadım ama nasıl can atıyorum bir şeyler yazıp nabzını ölçmeye.....en sonunda yazdım...cevap yok...biraz daha yazdım...cevap yazdı nşhayet ama yazdığı şeyler o kadar aşağılayıcı şeylerdi ki anlatamam...neden bana bunları yazıyorsun ben sana ne yaptım diye sorduğum da ise...sen ne yaptığını çok iyi biliyorsun dedi bana...Allahım ne desem ne yazsam hayır ben öyle bir şey yapmadım asla yapmam aklımda sen varken nasıl yapabilirim desem kaç yazar ki..inanmayacak çünkü....ara ara tüm iyi niyetimle yazmaya devam ettim...bu arada başka adreslerden ekleyip farklı kişiliklermiş gibi yazmaya da devam ettim ama nedense bu kişilerin ben olduğumu da biliyordu...fakat hiç bir şey söylemedi bende söylemedim....Nickimsiz ismi de bundan türedi zaten...yine onu başka adreslerden ekleyeyim ama adı ne olsun derken aklıma geldi ve benim diğer sanal ismim olarak kaldı :)

Haydi bakalım bu gecelik de bu kadar..amanın 2 bölümde bitiririm sanıyordum ama olmadı ya....normalde çenesi düşük biri değilim çok fazla ama söz konusu yazma olunca aklım elimden klavyeye akıyor ve durmak bilmiyor ya :))) bu yazının 3. bölümünü de en kısa zamanda yazarım inşallah...malum hayatımın yegane Platonik aşkıdır kendisi...bana göre yazmakla bitmez ama sizlerle paylaşmak ve özete indirgemekte ayrı bir keyif doğrusu...ben yazarken çok büyük keyif alıp yazıyorum umarım sizlerde keyifle okuyorsunuzdur :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yanlızlığını huzurlu mabedinde az sonra mutfağa dalıp aklına o an ne gelirse pişirecek ve sevdiklerine yedirecek....bu aralar kendisi yiyemiyor ama ne gam...sevdiği insanlar yedikçe doyuyor ya önemli olan bu...hımmmm mutfakta hangi şarkıları dinlesek acaba bu gece ????
oyyy hep clipte ki hatun kadar güzel bir fiziğim olsun isterdim..lakin bende bu tatlı canavarlığı varken çok zor...ama şarkı süperdir, hele solistin karizmasına ayrı bir hastayım...neyse dinleyin bakalım rım rım rım rım bu gece de böyle biter arkadaşlar :))

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kendimsel :)

içten içe çürümüşlüğü ortaya çıkmasın diye taze çiçekler serper insan bazen..lakin o ten, o ruh bir kere çürüyüp kokmaya görsün üstüne başına başına serpilen her bir taze duyguyu da yok etmeye başlar...bir kere kendini kabullenmek istemezsin ama ne fayda ki...artık o ruh kirlendiyse hele birde üstüne yaş eklendiyse ah vah demek yerine daha bir hırsla ve öfkeyle saldırır kendinde yitip gitmiş her şeye...anlamakta lazım karşı bir görüş olarak. nihayetinde hiç birimiz birbirimizin kopyası da değiliz olamıyoruz çoğunlukla....
Bir süre ayak uydurup olmaya çalışıyoruz ama hep boşa işte...ya olduğu kabullenip yaşayıp gideceksin başını kuma gömer gibi..yada kopup gideceksin çaresiz....
Kimseyi de öyle uzun uzadıya kötü bilmeyeceksin senin gibi, benim gibi olmadığı olamadığı için...onun hesabı da ayrı bir defterde tutuluyor işte, aynı defterin hesabına kim işletebilmiş ki sevaplarını yada günahlarını...aynı onun gibi bir şey işte
Ali'nin sevap bakiyesi Ayşe' nin defterine nasıl yazılsın....onun kumaşı buna nasıl elbise dikilsin vs.
Vallahi niye yalan söyleyeyim ben uzunca bir süre cebelleştim bu salak saçma düşüncelerle..çünkü mantık yönümü mantı ile yemişim bir ara ki sevmem de mantıyı aslında ama sırf biri seviyor diye ona da eyvallah çekip suçu bir de aha da o yedirdi demişliğim olmuş (mecazi anlamda kullandım yani...hayır burayı şimdi Birol okursa kusturana kadar ayrıntı detay açıklama bekler benden:) )

İşin özü beyler bayanlar, birine değer veriyorsanız onu değiştirmek yerine kendinize uygun olduğunu düşündüğünüz yanlarını benimseyin sadece...zaman içinde değiştirmeden geleceğinize taşıdığınız herkes/sevgili/eş/ dost vs. hayatınızda yapıp yapacağınız en anlamlı yatırım olacaktır (burayı da mecazi olarak betimledim...amaç maddi değil manevi yatırım yani...anladın mı Birol :) )

Birol: Benim Datça' da tanıma şerefine nail olduğum çok okumaktan ve aşırı beyefendilikten hep naif ve zarif kalmış/kalabilmiş zat-ı muhterem....arkadaşımız benim bu yazdıklarıma içindeki düşük ve devrik cümlelerin, imla ve harf hatalarımın azılı bir düşmanı, hak vermiyor da değilim ama her zaman dediğim gibi bu sefer düzeltmeye kalktığımda içeriğini de orijinalliğini de bozuyormuşum gibi geliyor bana...yada böyle düşünmek daha mı kolayıma geliyor....!!!!! olm ben yazmayı beceremiyormuyum yoksa yaaa....ama nasıl konuşuyorsam öyle yazmaya çalışıyorum ki ben yaaaa..... e yuh ya insan kendini okuyucusu karşısında bu kadar da çok yerer mi ya...nasıl bir cins bir insanım ki ben...anlayabilen bi anlatsın...bi zahmet :)

Amanın yazmayı da nasıl özlemişim aklımdan taşanları tartıp süzmeden yazıyorum yine..Allah sonumu hayır etsin a dostlaaarrrrr :)

Nickimsizden bu gece sanırım bu kadar...sabah ezanı eşliğinde ve ultra yakışıklı yalnızlığının güvenli kollarında tüm sevdikleri ve okuyucuları için hayırlı dualar edip..kendince dileklerini naçizene dileyip belgesel eşliğinde sızmaya gidiyor :)

Anekdot Bilmem Kaç + 18 Homoverishceanus :)

Hepimize bir haller olur bu aylarda...kimi aşka sevdaya daha bir ağırlık verir, kiminin hormonları tavan yapar, tavan yapmakla kalmaz o tavanı deler geçer :)

İşte bizim hanım kızımızın başına gelenler de hormonlarının tavanı delip geçmesinden mütevellit bir doyumsuzluk krizi....

Kızımız doymuyor a dostlar, ne zaman arasak ya adam altında, ya üstünde...bazen alengirli pozisyonların en can alıcı yerinde, hatta ağzı dolu olduğundan telefona cevap veremiyor bile o derece yani....

Bazen akşam seans yapıp, gece suare felan da yapıyor...ama sorsan ''ah ah bir daha yapmayacağım bu ne canım...ay valla kendimi bi tuhaf hissediyorum'' diyor ama ne fayda...kalkan ve kabaran hormonların dini imanı olmazmış hesabı veriyor kendini pompişe, sevişmeye..sorsan bin pişman ama o pişmanlık sadece dilinde...malum yere inemeden unutup gidiyor çoğunlukla :)

Bana anlatıyor...''yaaa sen beni yadırgamıyorsun dimi'' diyor ya sonra...yaw neden yadırgamalıyım ? Bu tarz durumları yaşayan çok kadın ver bu memlekette...iki ara bir dere de yapıp ağzından ahlak ve namus kavramını düşürmeden onu bunu yerip kötüleyeni de var...ayyy ben asla yapamam dediği şeyleri dibine kadar yapıp yaptırıp bir abdest aldığında pür-ü pak aklanıp paklandığını sanıp, sandıran da...

Bizim Hanım kızımız hiç olmazsa yaptığı her şeyin arkasında dağ gibi duruyor...biliyorum ahlak ve namus kavramı çoğumuza göre değişip başkalaşım gösteriyor ama ben yaptığının arkasında duran ve bunu kabullenip kendini benimseyen herkese saygı ile yaklaşırım. Çünkü bana göre namus 2 bacağının arasında değil...aklının ve mantığının içinde dir. Kimileri verir vermiyormuş gibi yapar namus abidesi gibi durur..kimileri de verdiğini saklamaz ama ondan beteri de yoktur.

Kızımızın verdiklerinden kaç takım kurdu bilemem lakin bu maceraları anlatım şekline hastayım ben...hatta bu günkü yazının konusu da bu.

Kızımızın evinde akşam kahvesi yapıyoruz bir süredir görüştüğü biri var lakin kendine pek uygun olduğunu düşünmediği için nasıl ayrılırım hesapları içinde. Beş dakika önce bana soruyor ''ay bu akşam geleceğini söylemişti ama ararsa söyleyeceğim valla bu sefer...aman uğraşamam çok lakayıt, ben bu kadar rahat adam sevmem vs. vs.'' lafını bitirmeden telefon çalıyor, arayan o adam.  Bizim ki adamla iki kelam ediyor sonra beni dumura sokan şu cümleleri kuruyor ''ben yatacağım az sonra ama arkadaşım bu gece bende kalacak, gelirsen o sana açar kapıyı...sende gelir yanıma kıvrılırsın! '' Telefonu kapattıktan bu sefer ben başlıyorum buna saydırmaya hani istemiyordun, ulan daha 2 dakika önce veryansın ettin, 2 dakika da ne değişti vs. diyorum bizim ki mahçup mahçup sırıtıyor bana..ay kızım napiim ben istemiyorum ama hormonlarım istiyor ama söz en kısa zamanda konuşacağım deyip gidiyor yatağına...aradan 20 dakika geçiyor adam geliyor bizimki yastığını uzaktan görüp uyumaya başlayan cinslerden olduğu için 20 dakika içinde kaç kere rüya görmüş durumda...neyse bizimki ayıp olmasın deyu kalkıyor yataktan adamla 2 muhabbet sonra odaya çekiliyorlar...aradan  1 saat geçiyor ben salonda oturur halde iken adam odadan çıkıyor ayıp olmasın diye 5 dakika  benimle sohbet edip gidiyor..bizimki mevzuyu bitirmiş uyumuş bile..neyse adam gidiyor nihayet..ben hanım kızımızın odasına dalıp tam dır dır edeceğim bu başlıyor 1 saatin ayrıntılarını anlatmaya ''kızzıııııımmmm na bu kadardı, şöyleydi böyleydi vs. benim ağzıma lafı tıkıp sonunda da eh artık afilli bir şeyler yazarsın...ben olmasam sen ne yazacaksın acaba, valla sırf senin için katlanıyorum tüm bunlara demezmi....ben gülme krizine girip kafasına yastığı fırlatıyorum...hem zillisin hemde kaltaksın diyip uykusuna bırakıyorum....

verdi dünya aleme doymadı bu taze
ışkın ışkın dal budak sardı cane
fantezi dediğin nedir ki tazenin teninde
pompişsiz hayat sürgün yeridir bu yare :)


Evet sevgili arkadaşlar...uzun bir zamandır yazamadım ama çok yoğun bir dönemdi...bir tv yarışmasına katıldım bu esnada, çekimleri 5 gün sürdü..çok güzel bir zaman dilimi geçirdim ve çok eğlendim..bilirsiniz bilindik bir tabir vardır bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak diye...sanırım ilerleyen günler de 5 gün boyunca beni izleyip, kusacak hale geleceksiniz beni görmekten...rüyanızda bile görebilirsiniz ben o kadar diyim size çünkü ben 15 dakika ile değil 5 günlüğüne meşhur olacağım :) bu işin şakası tabi elbette ki böyle bir şey olmayacak ama benim için inalılmaz bir deneyim oldu..bir kere tv de bir programın mutfak kısmını gördüm...zaten az çok ne kadar zor ve stresli bir iş olduğunu biliyordum ama yakından bakmak ve anlamak ayrı bir bilinçlenme oldu...emeği geçen herkese buradan da teşekkürlerimi yolluyorum..
Programın ismini ve içeriğini benim yarışacağım haftaya bırakıyorum...eh artık merakla bekleyin :) izlemek isteyenler için o gün buraya link atacağım eh artık yorumlarınızı bekleriz efendim :))

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının huzurlu ve güvenli kollarında mutluuuuu, huzurluuuuu, extra sevimliiiiii, süper güzel :)))


bu aralar bir reklamın müziği olarak dinliyorum çok sevdiğim şarkılardandır kendileri...beğenirsiniz umarım...iyi gecelerrrrr rım rım rım rım :))