Translate

31 Mart 2013 Pazar

Bunu da Yaptım ya..Yaşasın Ben :)

Çook eskiden dini vecibeleri gereği kara çarşaf giymeye karar veren bir arkadaşım vardı benim. Dini bütün ama yerine göre davranmasını bilen arkadaştı kendisi.
Bir gün onda klasik hatun günümüzü ifşa ederken...biz hatunların merakını cezbetti bu çarşaf mevzusu...hepimiz giyip birer kere denedik. Ben o zaman da beter böcekmişim, tutturdum ben bununla dışarı çıkacağım diye, hatta o gün arkadaşımın oturduğu yerin pazarı vardı, pazara çıktım ben bu kıyafetle bir güzel alışveriş yaptık eve geldik, bir hatıra fotoğrafım bile vardı ama şimdi nerede kimbilir....

Geçen gün bizim hergelenin dini konularda ki sivri uçlarını törpülemeye çalışırken...bu durumu anlattım, lakin bizim ki kızın ufkunun genişliğine değil de benim çarşaf giymeme odaklanınca ortaya ilginç bir iddia çıktı.

Bizim hergele bana dedi ki o zaman daha deli doluymuşsun yapmışsın ama şimdi yapamazsın dedi. Yaparım dedim, bu yine yapamazsın deyince...bu sefer ben ''ben bunu yaparım da sen benim yanımda gezebilirmisin ? '' deyince. Her klasik erkek gibi bunun rekabet fitili ateşlenmiş oldu.
İş iddia boyutuna gelince bahisler ortaya konuldu ve beraber internette bir çarşaf modeli seçildi sipariş verildi.
Sipariş bir kaç gün sonra geldi. Bu sefer bunu uygulama günü belirlendi ve geçen akşam uygulamaya konuldu.

Sevgili hergeleciim beni o kıyafetle görünce gözlerine inanamadı...hatta içindeki gerçekten benmiyim diye peçeyi kaldırıp iyice baktı ve emin oldu. Evimin önünde arabanın kapısını sanki Arap prensesine refakat ediyormuşçasına bir saygı ile açtı..bu esnada görünen manzara aynen şu idi...siyah son moda bir çarsaf (çarşaf deyip geçmeyin çok güzel modelleri var yani) kolumda çarşaf üstüne takılmış şıkır şıkır kalın bir bileklik....siyah dantel eldivenler...Yüzüm burnuma kadar peçe ile kapalı ama gözlerim görünmesin diye şifon bir pencere var, arzuya göre değiştirebiliyorsunuz da çünkü yüzü örtmek için şeçtiğimiz model de bir kaç seçenek sunulmuştu ve bazı parçaları vardı ama ben en kapalı versiyonunu seçtim :) ayağımda yüksek topuklu siyah zarif bir ayakkabı... siyah ve oldukça büyük sayılabilecek hoş bir çanta...içinde normal kıyafetlerim var :)

Sonra bizimkinin en çok uğradığı ve hemen herkesle tanış olduğu bir yere gidildi. Hergelemizin o mekanda ki tüm tanıdıklarının  (hatta pek çoğunu bende tanıyorum artık) ultra şaşkın bakışları altın da masaya oturuldu,
sipariş verildi...yemekler geldi gözlerin bir kısmı gizlice benim üstümde olmasına aldırmadan peçeyi kaldırıp kaldırıp yemeğimi bir güzel yedim...Bizim hergelenin yüzü mağlup yenik ama keyifli bir haldeydi ara ara bana ''yuhh bunu da yaptın ya ben daha sana birşeycikler demem'' dedi.

Sonradan bizim hergelenin arkadaşları bunu tek tek arayıp tebrik etmişler ''helal olsun sana fantezi de sınırları aştın bizi toz duman içinde bıraktın'' diye. Bizim ki işin aslını bildiği için teşekkür eve takdirleri kabul etmiş ama olayın nerelerden buralara geldiğini anlatmamış...bu kısmı bloguma bıraktığı için teşekkür ederim...çünkü bu yazı yayınlandıktan sonra sanırım epey bir telefon trafiği yaşayacağım :))

Evet sevgili hatun arkadaşlar...işin dini kısmını bir tarafa bırakırsak böyle tatlı bir anı hepinizin akıl defterinde olsun derim. Biz bunu bir iddia neticesinde bu raddeye vardırdık ama ben çok keyifli bir gece geçirdim. Bir kere o kadar rahat bir kıyafet ki anlatmakla olmaz denemek lazım. :)

Haaa iddia konusuna gelince, her iki tarafta iddiasını yerine getirdiğine göre 2 kazanan oldu ve doğal olarak iddia kazancı ortaklaşa olacak....bu da aynen şöyle yamaç paraşütü !....bunu yapmayı çok istiyordum, o da merak ediyormuş ama o kadar heveslisi değilmiş ama cazip geldi ona da...demek ki bu sene Fethiye' yi kuş bakışı izleyip onu da anı bölümüne saygı ile ekleyeceğiz :))
 huuuhh huuuuuuuuuu İstanbul değil ama Fethiye şeyimin altında olacak eeeee kanatlarımın yaşasınnnn :))
tabi o günlere sağ salim ulaşırsak...

Evet sevgili arkadaşlar bu günde Nickimsizin akıl sınırlarını kendince zorladığı bir durum okudunuz..umarım beğenmişsinizdir....hava güzel dışarı çıkıp hava alası var insanın ama bu hava sadece bana özel değil...o yüzden kalabalık, trafik çekemeyeceğim vallahi...şimdilik bir sürpriz olmadığı sürece buralardayım. Hepinize iyi günler :) hımmmm bu güzel güne hangi şarkı eşilk etsin ki ?

Juanito' dan Los Alcarson-Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın rım ırm rım rım :))

Şarkının bu görüntülerle bezenmiş haline bayıldıııımmmm...Soneeeerrrrr :))) neyse bu başka bir yazı konusu karıştırmayalım buraya..iyi dinlemeler :)

28 Mart 2013 Perşembe

Canım Şekerim ve Ben 1. Bölüm :)

Dün yazdığım yazıya istinaden bunu da eklemek istedim...

2003 yılı ve Ağustos ayı, şirkette yapılacak çok fazla iş olmadığından herkes bütün gününü nette sörf vs. yaparak geçiriyor. Ben genelde mail gruplarına  üyeyim ama onlarda bir  yere kadar..e sevgili vs. de yok o zamanlar. Kardeşimin bir iş arkadaşından duyduğum bir arkadaşlık sitesine üye oldum. Aklımdan geçen de aynen şu ''belki hayatımın aşkı çıkar yada ne bileyim en azından bir kaç arkadaş olmaya değer birileri olur hayatımda'' siteye üye olur olmaz hayallerim bir güzel yıkıldı...çünkü profil resimsiz olmasına rağmen bir mesaj trafiğine maruz kaldım ki sormayın.

Gelen mesajların hepsini okumaya çalışıyorum ama ne mümkün...en sonunda seçerek okumaya başladım ve açıkçası cevaplamaya değer toplam 5 tane adam zor çıktı desem yalan olmaz.

Bunların ilkini dün yazmıştım...aslında aynı dönemlere denk gelmişlerdir ama benim ''hayatımın aşkı'' projem siteye üye olduğumun 10. dakikası değiştiğinden, arkadaşlık fikri daha akla yatkın geldi...

Her neyse, siteye üye olduğumun 2 haftası sonradan beni oldukça etkileyen bir profilden  mesaj geldi..mesajın içeriği gayet nazik ve hoştu, bende gayet nazik ve hoş bir mesajla geri döndüm. Bir kaç mesajdan sonra aklıma bu mesajı yollayan kimdir dur bi profilini inceleyeyim demek geldi. Profili açtığım da resim kısmında kayak yapan bir adamın resmi vardı ve çok fazla seçilmiyordu yüzü 2. bir resmi daha vardı ve bu resim olduğu gibi yüzünü net bir biçimde ortaya koyuyordu. İtiraf etmem lazım ki 2 gündür keyifli keyifli mesajlaştığım adamın yunan tanrısı modeli olabileceği aklıma bile gelmemişti ama adam öyle hoştu ki...bakmaya doyamadım desem yeridir. Profilin ifadesel kısmına geldiğim de sevgili Canım Şekerim' in (sonradan ona hep bu şekil hitap ettim) 1.96 boyunda ve atletik bir yapıda olduğunu okudum, sevdiği müzik türleri ve diğer şeyler de hemen hemen benim sevdiğim şeylere öyle uyuyordu ki....utanmasam gördüğüm resimler ve teknik özellikler karşısında reverans a durup öyle kalmayı isteyecektim ama yapmamak için zor tuttum kendimi :))

Bu mesajlaşma kısmı yaklaşık bir hafta sürdü...sonra mail adresleri verildi. Bana yaşadığın günlük şeylerden yaz...ara ara girer okurum dediğin de açıkça, aman ne saçma ne yazacağım ki bütün gün mal mal oturup duruyorum zaten diye düşünmüştüm. Sonra bir deneme yazdım yolladım açıkçası ne yazdığımı hatırlamıyorum ama sanırım çok komikti ki...sen ne komik şeysin diye geri cevap yazdı. Bu arada adamın bu kadar meraksız olması beni yavaştan delirtmeye başladı...çünkü profilimde resmim yoktu, siteden mesajlaşma kısmını bitirip mailleşmeye başladığımız da da seni merak ediyorum bana resim yolla da demedi...neden demedi, niye beni görmek istemiyor vs. diye ben kendi kendimi yerken hafiften kendimle ilgili fiziksel şeyler yazmaya başladım...nihayetinde bir zahmet merakına hasıl olmak kısmet oldu da ayıla bayıla kendi resimlerimden en güzellerini seçip bir kaç tane yolladım...ay o kadar dürtüklemeseydim onu bile yapmayacaktı. Şimdi düşündüğüm de sırf beni daha fazla çıldırtmamak için istediğini düşünüyorum o resimleri, çünkü onun fiziki olan şeylere değil de daha çok ruhsal şeylere ilgisinin olduğunu anlıyorum....Hatta o resimleri yolladığımda, mutlaka yorum yap sabırsızlıkla bekliyorum dediğim de...eh fena da hatun değilmişsin diye yazınca..hemen profilinde ki resmini açıp aval aval izlediği hatırlıyorum...ayyy canım ben yaaa...ne kadar saf ve gerçekten ne kadar iyi hissettirmiş o yazdıkları bana düşünsenize.

Her gün en az bir mail atıyordum artık sevgili Canım Şekerim' e...Allahım en ufak şeyleri bile yazmak öyle keyif veriyordu du ki bana...yürüyüşe çıktığım da gördüğüm şeyleri yazardım, o gün hangi ojeyi sürmüşüm, ne giymişim, sabah yataktan nasıl kalkmışım hepsini yazardım.

Bu arada msn de görüşmelerimiz başlamıştı çoğunlukla ben yazardım..o geldi, bu gitti, çay içtim, ay çişim geldi.....neden yazmıyorsun vs. vs. sabahtan akşama kadar msn de bunları yazıp birde mail yollardım...Bu durum yaklaşık 1 ay kadar sürdü ve inanmazsınız bu adam bana hadi görüşelim diye en ufak bir ibarede bulunmadı ya. İlk başta görüşürüz nasılsa diyerek bende görüşmek üzerine hiç bir istekte de bulunmadım, aslında deli gibi can atıyordum ama adam istemiyorsa ben niye atlamalıydım ki ?

Nihayetinde mesai saati bitimi msn i kapatmadan önce ''Evet Canım Şekerim ben yürüyüp hava ala ala eve doğru gidiyorum, kendine iyi bak, yarın görüşürüz'' diye yazıp yolladığım da ki genelde hiç cevap yazmazdı. Birden yazmaya başladı....yazı ekrana düştüğünde okuduklarıma inanamadım....aynen şöyle yazıyordu....eğer istersen bu akşam yürüyüşüne eşlik edebilirim ama eve doğru değil istiklal caddesine doğru, biraz işim var beklermisin ?

Kalbimin nasıl çarptığını, o yazıya nasıl mantıklı cevap yazmayı becerebildiğimi anlatamam size. Öyle ani bir teklif olmuştu ki  klasik hatun modu olarak bunu hemen ev içi kadınına çığlık çığlığa anlattım. Telefon görüşmesi bittiğinde bu sefer ay bu gün ne giydim ben diye bir kılık kıyafetime baktım...her zaman ki gibi kezban modeli olduğumdan ve makyaj yapmayı sevmediğimden...o gün neden bunları sevmiyorum ben diye ilk defa kendime küfür ettim. Görüşme saati yaklaştıkça üstüme, başıma, elime, yüzüme, saçıma çeki düzen verip şirketten çıktım ve İstiklal Caddesinde ki buluşma noktasına geldim...sağa sola baktım yok...biraz uzağıma ve tam karşıma baktığım da direğe yaslanmış Yunan Tanrımın önüne nasıl geldiğimi bilmiyorum ama içimden bayıldığımı ve sonra çok zor ayıldığımı gayet iyi biliyorum :)
O akşamı aklımı kaçırmadan ama bol bol salaklık yaparak geçirdiğimi de gayet iyi biliyorum çünkü adamı bizim sürekli takıldığımız ve bizi çok yi tanıyan bir bara götürdüm ki burada her hafta ne bok yediğimizi, br kaç kişinin bize nasıl sardığını ufak tefek flörtleşmelerimizi en ince ayrıntısına varana kadar yazmıştım (e salak karı oraya götüreceğine başka bir yere götür dimi yada adamın bir yer seçmesini bekle...ama salaklık parayla değil ki bedava yani) orada içkimizi içip çok güzel sohbet ettik....o kadar ayrıntı detay yazmışım ki ona hepsini tek tek bu şu dimi, bu da o, sizin sürekli durduğunuz yerde şurası dimi dedi :)

Sonra oradan çıkıp Tepebaşına kadar yürüdük...oraya geldiğimizde Canım Şekerim telefon edip kendi özel taksisini çağırdı onu beklerken haliç i izledik...araba geldiğin de nazikçe önce beni arabaya bindirdi ve sonra yanıma kendi oturdu...evimin önüne geldiğim de arabadan inerken bu görüşmeyi yazmayı unutma dedi ve yanak yanağa öpüşüp indim arabadan ama Allahta biliyor aklımı yanına bırakıp öyle indim yani :))

Görüşmenin ayrıntılı mail anlatımı ve diğer yaşadıklarım da bu yazının 2 bölümüne artık :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının kollarında uykuya dalacak az sonra...ama gitmeden önce onun çok sevdiği bir sanatçının en bilinen şarkısını çalmadan bitirmeyelim yazıyı değil mi ? :))

J'ai Quitté Mon Pays rım rım rım rım....................




                             Daha ne denebilir ki bu şarkının üstüne...Yarasın Canım Şekerime :)

27 Mart 2013 Çarşamba

Benim Cici Salaklığım :)

Hep başkalarını yazıp duruyorum ya ''işte yediği haltı unutmuş, ay ne salak insanlar vs.'' diye. İşte sevgili arkadaşlar kendimi de bu kategoriye itina ile eklemekten şeref duyarım :)

Efendim bundan 10 yıl kadar önce çok bilindik bir arkadaşlık sitesinde profilim vardı benim, bu profilin olduğu zaman da o siteden hala bu yıllara taşıdığım ve hala dostluğumu sürdürdüğüm 2 kişi vardır hala.
Biri benim platonik aşkım dediğim zat-ı muhterem ki kendisi çok bir uyuz keçidir ama ben severim yine kendisini, sağolsun benim bu yazma yönümü farkedip, beni teşvik edenlerin Padişahıdır kendisi :) ona yazdığım günlük mailler sayesin de buralara geldim desem yalan olmaz, öyle bir emeği var yani üstüm de..ama bu başka bir yazının konusu olsun.

O zamanlar biri daha vardı...hatta bu kişi ile uzun uzun yazışıp, telefonda konuşmuşluğumuz oldu en sonun da bir gün görüşmeye karar verdik ama o gün ben o kadar kötü bir durumdaydım ki o canlı ve samimi yazışma ve konuşmadan sonra yüzyüze kısmında ben sinameki surat halimle artık nasıl bir kötü enerji yaydıysam, Görüşme de yazışma da o görüşme sonrası son buldu.....o andan bu ana kadar da hiç aklıma gelmedi açıkçası.

Geçenlerde yine bir ego sıkıntısı sonrası o siteye açtığım profil sayesin de hem buraya malzeme toplayayım, hemde azıcık ortalık karıştırayım derken bu adamceğizle yine karşılaştık. Yolladığı ilk mesajı okuyup profiline de baktım ama hiç bir çağrışım yapmadı ya bana....yani düşünsenize bir yerde bir kaç saat oturup bira içmişliğimiz var, eni konu kendimizden ve hayat görüşlerimizden bahsetmişliğimiz olmuş ama ben hatırlayamadım....bir kaç mesaj sonra eski msn, şimdi ki skyp a ekleyip iyice muhabbete başladığımız da da bi bok çakmadım......görüşme bitip işe güce daldım. Gece tekrar makina başına oturup skyp ta duran resmini iyice incelediğimde önce hafiften bir hatırlama, sonra hafizayı o günlere odaklama, sonra yok canım o değildir, ne alaka diye düşünmeye, sonra adamceğizin o zaman kendisi hakkında anlattıkları yavaş yavaş aklıma gelmeye başladıkça olabilirlik ihtimali doğrumu acaba merakı beni oldukça düşündürdü.

Ertesi gün tekrar yazışmaya başladığımızda aklma gelenleri tek tek yazınca ne olsa beğenirsiniz ? Hepsi tek tek doğru çıktı, bir kaç şey haricin de adamın nereli ve o zaman erede oturduğuna dair ne varsa hepsini söylediğim de bu sefer adam hafızasını zorlamaya başladı...düşündükçe o da bir şeyler hatırladı ama onun hatırlaması daha zor oldu...çünkü anlattığına göre o zamanlar en hızlı zamanlarıymış ve görüştüğü hatunların çoğunu hatırlamıyormuş...bana sen nasıl hatırlayabildin ben hala zorluyorum ama çok az şey geliyor aklıma deyince, bende ona ''eee senin kadar hızlı olmadığımdandır'' dedim. Daha önce telefon da da konuştuğumuz için belki sesinden tanırım deyince telefonda da konuştuk...bu sefer onda da taşlar yerine oturmaya başladı :)

Adamceğizle son hız bir sohbet ortamı oldu ki aramızda o zamandan bu zamana ne yaşadıysak hepsini anlattık birbirimize. Eski bir görüşmeyi zar zor hatırlayabilmem açıkçası beni epeyce bir güldürdü...çünkü aklımca fil hafızalı olmakla çok bir övünürüm ama nerdeeeee....bende o ne yediğini unutan arkadaşımdan farklı bir durum sergilemedim bu konuda....benim tek farkım aman unutmuşsam boşver demek olmadı..oturup eni konu düşünüp hatırlamayı başardım.

Demek ki neymiş? Bazen bazı şeyler bumerang gibi geri dönüp kafana ''çtong'' diye çarparmış. Elini her salladığında 50 tanesi değil bazen eski tanışlar denk gelebilirmiş. Dünyanın sanalı bile küçük bir göl gibiymiş bazen...ama en güzeli ne biliyormusunuz ? Sanal yada reel, kendi kişiliğinizle var olduğunuz her yerden çok iyi arkadaşlar çıkabiliyor bazen.....denk gelmesi yada gelmemesi de mümkün elbette....ben denk geldim, umarım sizlerde denk gelirsiniz....

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının kollarında, arkadaşının salonun da tv de belgesel eşliğinde yazıp çizdi. İyi geceler hepinize :)) hımmmm bu gece ne dinlesek acaba ????

amanın ben bu şarkıyı dinlemeyeli ne kadar uzun zaman olmuş, okul çayları, küçük flörtler, mektup ve peçeteye yazılan notlar vs. vs. Nişantaşında Merhaba Diskosu, Harbiye de Number One, Etiler de ki Airport...yoksunuz artık ama olsun yine de selamlar olsun size :))

18 Mart 2013 Pazartesi

Erkekgillerin Hormonsal Dünyası :)

Şimdi bizim grubumuzda 4-5 tane kendilerinin ne mal olduğunu çok iyi bilen adamgillerimiz var.

Bunların bir tanesi erkek güzeli; dişi sinek de dahil olmak üzere her geleni baş tacı edip iyi etmiş, ardında yanında yöresinde mutlu etmedik hatun bırakmamış bir şahsiyet, tabi o orantı da kalbi kırık hatunceğizler olmuştur tabi....bu arkadaşımızın anılarını ilerleyen zamanlarda yazmaya başlayacağım...hızlı olduğu için yazarken bile antikaya dönüşebilir anısı o derece yani :) en son anısını geçen gün bar da az buçuk duyabildim çünkü müzik çok yüksek volümdeydi...anlayabildiğim şeyler ise şunlar oldu...Sabahtan beri sevişmedim, onun haricinde iyiyim, üstüme işeyen kızı anlatmışmıydım sana(!) Sen görüyorsun ben bi şey yapıyormuyum... ara ara anlayabildiğim bunlar oldu ama bu hikayenin toplam yekünü şu olsa gerek...kızın biri buna barda yazılmış (yani kız bizim çocuğa sırnaşmış) çocuğumuz kızla bardan çıkıp soluğu evde almış...sabaha kadar bir fiil teşviki mesai de bulunulmuş...sabah son mesai saati sırasında kız bunun üstüne işemiş.... :)))) cocukceğizimiz bütün günü banyoda yıkanarak geçirmiş...vah vah o banyo saatlerinde kimbilir ne mesai çıkardı o bünyeden büyük kayıp vallahi....oy ben seni yerimmm canım kardeşimmm :)

Diğeri Şiirsel ve Derin Muhabbet Erkeği; Ay bu var ya bu velet, bu benim bebeğim öyle seviyom kendisini....böyle şirin suratlı, ince fikirli, açık yürekli...ay hele kafası bir güzel olsun bunun bütün dünya insanı çiçek böcek çocuğu gibi gelir buna....Arada bir yurtdışı seyahatleri yapar orada artık 10 kaplan gücünde mi oluyor yoksa ecnebi havası yarıyormu anlamadık ama Dünya hatunları ile ilgili epeyce kabarık bir portföyü var...Kendi memleketinde duygu ve his adamı, oyyy memleket hatunları her zaman en özel yerinde hazine gibi saklı yani :)  eh bu hafta kendisi için çalıştık çabaladık beğendiği bir kızceğizin numarasını almayı başardık...bu konuda son durum nedir henüz bilemiyoruz :))

Milliyetçi Duruş ve Zarif Adamceğizimiz; Kendince kural ve kaideleri vardır, derdi sıkıntısı olsa dahi asla anlamazsınız çünkü biri ile derteleşip onu rahatsız edeceğim düşüncesine bile tahammül edemez bunun yerine içki şişeleri ile dertleşir ama yine de kendini bozmaz öyle kıyak bir arkadaşımızdır kendisi.....Korumacı içgüdüleri her zaman açık, masasında ki hanımları sürekli kötü gözlerden koruyup kollayan ultra gece görüşlü gözleri vardır...kısaca arkadaşımızın yanında bir hatun olarak her zaman güvende ve korumadasınızdır :)) Sevgi vs bazında asla ser verip sır vermez modunda olduğun dan onunla ilgili şimdiye kadar hiç bir dedikodu duymadım...anlatırsa buraya büyük bir keyifle yazmak and olsun :)

Veee bu gecenin son adamı; Hayatı boyunca yaklaşık 1500 hatunu geride bırakmış...bazıları ile hala düzenli görüşmeye devam eden nazik, kibar, komik, neşeli, internetle buluştuğu an itibari ile netten düzenli ve seri hatun indirmiş...telefonların ultra gelişimine de kayıtsız kalmamış buradan da düzenli çalışmalarına devam eden, hayatında ciddi bir ilişkisi varsa odasına gelen hatunu bile redecek kadar sadakatli bir şahsiyettir kendisi...40 gün aynı evde kaldığı kadına bile kayıtsız kalmayı başarabilmiş ender kişilik canım arkadaşım :)

Bu yazının konusu gereği kendi çevrem de ki libidosu her daim tavan yapan erkek şahsiyetleri yazdım...gidip tanımadığım adamları anlatacak halim yoktu herhalde değil mi ? :)

Nihayetinde kabul etmek lazım ki erkekler bizden daha düz bakıyorlar çoğu şeye...yukarıda bahsi geçenler ise bu konuda karşısındaki kadınlara oldukça açık ve dürüst davranmış adamlardır...Biz kadınların ise bu duruma yaklaşımları sadece hormonal olsa bile konuyu illaki bir duygusallıkla süslemeye çalışması bu kadar sadelik yanında ne kadar şatafatlı kalıyor değil mi?

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının kollarında huzur ve güven içinde mutfağa doğru yelken açar ve deneysel yemekler mesaisine başlar....fonda ise inceden bir Edith Piaf çalmaya başlar rım rım rım rım.....




                                   en sevdiğim şarkılarından biridir...umarım sizde seversiniz :)

12 Mart 2013 Salı

Nickimsiz Hergeleye Karşı :)

Nihayetin de bizim hergeleye öyle bir sürpriz yaptım ki bana yaptığı tüm güzel şeylere toptan karşılık verdim...yani sayılır :) 

Efendim bu bizim hergele çok bi asortik beyefendi olduğu için haftanın 2 günü çok bilinen bir otelin spa merkezine gider ve masaj vs. yaptırır kendine...bir kaç seans beraber gittik gerçekten harikaydı, böyle uzaktaaannn gelen bir müzik sesi, kuş sesi ve spa merkezini gönüllü rehin almışçasına portakal kokusu...hafif loş bir ışık ve her yerde mumlar yanıyor....orada çalışan herkes sanki sessizlik yemini etmişçesine konuşmadan işini yapıyor.

İşte geçen gün bu spa merkezinin yetkilisi ile anlaşıp bizimkinin masaja gireceği saatte orada hazır bulundum...bizimki masaj odasında masaj masasına yüzükoyun uzanmış masörü beklerken...her zamanki masörü yerine ben girip masaj yapmaya başladım buna...önce yavaş yavaş yaptığım masajı giderek daha sert hale getirmeye başladığım da bizimki huylanmaya başladı tabi...''siz yeni başladınız sanırım çünkü daha öncekilere hiç benzemiyor stiliniz '' vs. diyor ama bende çıt yok....bu iyice kıllanmaya başladı tabi...en sonun da bunu sırtına ata biner gibi binince hergelemizin tepesi attı haliyle...''sen ne yapmaya çalışıyorsun'' demesiyle kalkmaya çalışması bir oldu..ama üstünde olduğum için başını masaj masasının baş kısmına iyice bastırdım...ay nasıl korktu garibim...''bak ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ama sonu kötü olacak..kalk üstümden seni kim masör diye işe aldı'' diye yavaştan öfkeye doğru sinir katsayısı artıyor hergelemizin...gülmemek için kendimi zor tutuyorum ama öyle kararlıyım ki adamı çıldırtmaya hamle yapmaya kalksa hemen ekarte ediyorum çünkü hem yüzükoyun yatıyor, hem üstündeyim, hem üstünlük bende...hemde ağırım yani biraz :)) 

Ay canıııımmm artık bunun sinir katsayısı kaça çıktı bilmiyorum ama öyle bir hamle yapıp o yataktan öyle bir kalktı ki....kimmiş bu kaltak şuna bir had bildireyim dercesine bana doğru döndüğün de o yüz halini bir görseydiniz... -sen, sen, senin burada burada ne işin var, nasıl yani diye şaşırmasını mı yazayım, yoksa beni görünce o siniri anında nasıl geçti onumu yazayım bilemedim...bir insanın yüzünden bir anda öfke, memnuniyet, şaşkınlık nasıl okunur ve anlaşılır..ayy görmeniz lazımdı o kadar diyeyim ben size :)
 
Nihayetin de kendine iyice geldiğin de bunu nasıl becerdiğimi anlattım...sonra ona çook uzun zaman önce masaj sözü verdiğimi ve bunu şimdi yapacağımı söyleyip kendini bana bırakmasını rica ettim...bu sefer masaj seansını benden aldığına memnun olan hergelemize yaklaşık 30 dakika masaj yaptım...eh o kadar yorulduğum için kendime de 1 saat masaj yaptırdım haliyle :)...en sonunda otelin cafesin de kahvelerimizi içip günlük dedikodumuzu da yaptıktan sonra.

Bu sürpriz için bana teşekkür etti...asıl benim ona teşekkür etmem lazım ama neylersiniz ki bunu direkt olarak söyleyecek kadar yürekli biri değilim...işte ancak buradan parmaklarımdan döküldüğünce yazıyorum...sağolasın benim incelikli hayta hergeleciiim iyi ki varsın :)

İşte hanımlar sizin için önemli olan ruh öküzlerinizi arada bir, bu şekiller de şaşırtmak da lazım...yani bıkıp usanmadan kapris ve nazımızı çeken ruh öküzlerinize sürekli kazak, gömlek vs. almaktan bıktıysanız işte size farklı bir alternatif. Artık sizinkilerin alışkanlıklarına göre durumu kendi senaryonuzla bütünleyebilirsiniz. Kolay gelsin bacılarım :)

Nickimsiz bu aralar oldukça iyi sayılır...ah bir de migreni tutup kirpik diplerine varana kadar ağrımasa ne iyi olacak ama ne yapalım işte hatun olmak zor iş nede olsa :)) Bunu yayınladıktan sonra biraz Bidisini sevecek çünkü traş oldu morali bozuk, aşırı ilgiye ihtiyacı var, sonra pudinglerini buzdolabına yerleştirecek, ondan sonra da belgesel eşliğinde uyur sanırım ki...iyi geceler :))

3 Mart 2013 Pazar

Pazar Gecesi, Romantik Film kuşağı ve Nickimsiz :)

Öyle dangalak dangalak kanalları gezerken Göl evi ve ismini bilmediğim başka bir ormantik  filme rastladım...güzelcene kıçımı kırıp soluksuz izledim hatta izlerkene canım bile çekti aşk-meşk durumları yaşamayı.
Neyse ki film bitince bu duygularda terk edip gitti bünyeyi...

Düşünsenize bu gün aşkla ve sevgi ile baktığın adam/kadın yarın azılı can düşmanınız olacak. Sizinle paylaştığı her şeyi gün gelip liste halinde önünüze koyup sizden hesap soracak ''sanki siz zorla yaptırmışsınız o an yaşanan ve paylaşılan her şeyi'' sonra yetmeyecek hak etmediğiniz bir sürü laf/küfür saydıracak...öyle bir hale gelecek ki olay sanki karşınızda ki insanın kafasına silah dayayıp zorla kendinizle ilişki yaşamaya zorlamışsınız....en önemlisi güveninizi en siktiri boktan bir anda yıkıp gidecek...ayş içim daraldı yine...ben almayayım mümkünse, en azından şimdilik :)

Her şeye rağmen en başında bildiğimizi yine yeniden yaşamayı pek sevdiğimiz için...dün bok dediğimiz şeyleri bu gün afiyetle yemek de yine biz insanoğluna mahsus bir durum...onun için ben ''bir daha asla'' diyecek uhreviyata sahip değilim...onun için bu kapı hep aralık dursun yine değil mi ?  Belki bu boku yemeyi tekrar isteyeceğim ki..genelde öyle olur, hiç olmazsa atıp, tutup, ona buna ahkam kesip...günü geldiğin de bu ahkam kestiklerimden yavşakça kaçmayayım :)
Sonra bu yavşaklığı kılıfına uydurup bilinmedik ortamlarda, yada bilinen ortamlara önceden gidip durumu kendi yavşaklığımca anlatıp zemin çalışması yapmayayım,  erkekliğin/kadınlığın kitabını ben yazdım ahanda buyrun demeyeyim değilmi ? :))

Velhasıl Kadın / Erkekten önce sadece insanız ve zaaflarımız var nihayetin de...bunun bilincine varıp kendimizi şekillendirmek en güzeli sanırım...onun için kesin ve kati konuşmadan önce...bunları yutacağımız zamanlarında geleceğini düşünmeden hareket etmeyelim...

İşte bu romantik filmlerin bana hissettirdikleri bu oldu....o duyguları yaşayıp yaşattırdığımız an içerisinde kıymetini gerçekten bilerek ve kaybedeceğimiz de de neler yaşayacağımızı ve yaşatacağımızı bilerek davranalım karşımızda ki kişiye....

aman benden bu kadar bu kadarı bile ruhumu daralttı vallahi...sevenler sevişsin, mış gibi yapanlar birbilerini aldatmaya devam etsin, evlenenler mutlu olsun, evlenecekler daha da mutlu olsun tez zamanda evlensin hoşalananlar daha bir hoşlansın birbilerinden...bende yazıp çizeyim işte oh mis...

Nickimsiz onca his kümesinden sonra daha mantıksal şeyler izlemeye yönelir ve belgesel kuşağına geri döner :)