Translate

30 Eylül 2012 Pazar

80 Darbesi ve Bizim Aile....

Herkesin bir anısı vardır ya o yıla dair, bazılarının anısı 12 Eylül sonrası başlar..
Darbe bu kolay değil, her şey bir anda alt üst olmuştur, düzenler bozulup yeni düzenlere alışmak zordur, meşakkatlidir, çoğu aile evlatları için korku içindedir. Evde ki kitaplar saklanır yakılır vs. zaten çoğunuz biliyorsunuzdur tekrar yazmaya gerek yok....

Biz o yıl aile olarak o darbenin daha büyük halini yaşadık...22 Nisan' da. Hayatımızı öyle bir değiştirdi ki, şimdi o yıla dönüp olmasaydı diye düşünmek bile imkansız halde.

Babam iş için çıktığı yoldan bir daha dönemedi. Kullandığı Tır ın frenleri vs. bir şeyleri tutmadığı için, yeni yapılmış yolun üstünde top oynayan çocuklara zarar vermemek için frene basınca duramayınca kırdığı direksiyon ve sonunda bir viyadükten düşüş, hadi o da bir şey değil çünkü kurtulmuş oradan ama hastane de anlayamamışlar ki iç kanaması olduğunu çünkü resmi tatil olduğu için koca hastane de doktor yok...konuşurken gitmiş adam...dediği son söz ise ''ben iyiyim yanımdaki adama bakın siz'' olmuş...

24 Nisan da da Şişli camiinde bir kutunun içinde gördüm en son babamı, pamuklar içindeydi..nedenini anlamadım, niye o kadar çok pamuk vardı ama öldüğünü anlamak çocuk halimde bile mümkündü. Annemin ki de ne akıl ama, artık o acıdan mı nedir bilinmez, eşinin öldüğüne o kadar inanmamış ki kadın. Son dakikaya kadar direnmiş ya, bizi görsün bakın nasıl uyanacak diye yırtmış kendini...çaresiz izin vermişler göstermişler bize....

Sonra evde bir dolu kadın hatırlıyorum..dualar okunuyor, yemekler pişiyor vs. Çocuğuz ya Televizyon istiyoruz ama günah diye açmadılar ya, çocuk o acıya nasıl dayansın, yaramazlık boyu aştı, anlaşılır bir anlaşılmazlık içinde kabullenmek zorunda kaldım artık babamızın bir daha olmayacağını.

Herkes çekip gitti, evde koca bir acıyı ye yiyebilirsen hesabı 12 Eylülden önce aç da kaldık ya biz. Meğer bir amcam bir teyzem varmış ya koca sülaladen bizi seven koruyan kollayan. Dün başımızı okşayıp sevenler bu gün yok olmuştu...

En büyük acı ise okulda yaşadığımız durumdu...çocuklar en acımasız eleştirenlerdir bu tarz durumları. Babası ölmüş diye dalga geçeninden tutun da, en ufak bir şey de benim babam var senin yok diye biten lafları işitmekten artık alışır da olursun ya...tek derdin ders yapmaktır ve eve geldiğinde sıcak bir yemek...

Haa unutmadan benim okumayı iyice söktüğümde ilk okuduğum şeylerden biridir babamın onca sayfa otopsi raporları...biliyorum okuduğunuzda garip gelebilir ama öyle normaldi ki o zaman bize göre. Ölmekle dalga geçmek sanatı diye bir sanat dalı olsa sanırım biz o dalın en usta sanaatkarları olurduk. :)

Eve geldiğinde annen yoktur evde...anneanne seni karşılar ama evde bir hüzün ki boğulmamak mümkün değil. Saatler geçer anne hala yok...sıkı yönetim var ya o zamanlar sokağa çıkma yasağının başladığı andan saatler sonra annem polis eşliğinde gelirdi genelde eve üstü başı ya çamur ya toz toprak içinde..eli yüzü şişmiş. Bir de mezarlık bekçisi vardı o da rahmetli oldu Cemal Amca...Anneanneme durumu anlatırdı yine gitmiş çiçek böcek toplayıp mezarı süslemiş sonra üstüne yatmış...çok zaman da öyle geçti...ah ah adı da çıktı ya o halde ne orospuluğu kaldı ne kahpeliği, nede orda burada dayak yemişliği...kadın acıdan harap, ağlamaktan şişip morarmış gözler, gıdasızlıktan kemikleri de sayılırdı ya...acı öyle çekilmez böyle çekilir hesabı. Sürekli ölmekten bahseder durur ben gidince siz şöyle edin böyle edin derdi vasiyet gibi...

Elektrik kesildi, su kesildi evde yemek yok...komşularımız yetişirdi Fani teyzem simit ve peynirle doyuyurdu bizi. Gülsen teyzem çorba yapardı sıcak sıcak. Anne yok, mezarda kocasıyla birlikte. 6 ay böyle geçti sanırım. Teyzemler geldi gitti akıl verdiler...herkes alıştı da bir annem alışmadı ya eşinin öldüğüne....bir gece cam pervazında kendi kendine konuşurken bulduk, mırıl mırıl bir şeyler anlatıyordu boşluğa.....kardeşim seslendi en sonunda ''Anne sende gidersen biz ne yaparız'' diye...Kadın o boşluğa vedalaşır gibi baktı..sanki bizimle değilde orada olmak istediği o kadar belliydi ki.

Sonrası hayat işte...3 çocuk, çalışmak lazım, alışmak lazım, kendini büyütüp çocukları da büyütmek lazım...daha da 24 yaşındaydı ya annem. Güzel kadın dı  istemedi kimseleri sonradan, tek derdi bizdik..Lafı oldu sözü oldu her zaman malum dul kadındı ya..sanırlar ki dul kadının şeyi açıkta gezer, aklı fikri adamda, heriftedir.

Biz ailece 80 yılında darbelerin şahını yaşadık...sonradan o 12 Eylül hava cıva geldi bize...Kimi topladılar kimi götürdüler ne bilelim biz öyle bir dağılmıştı ki toparlanmak hayli zaman aldı...bir baktık ki sonra Güneş doğmuş yeniden....

Bizim 2. evimizdi Babamın mezarı, hala daha öyledir...Annem bayram seyran günleri kekler börekler hazırlar, bir dolu çikolata şeker alır öyle götürürdü mezarlığa bizi. su döken çocuklara mendil, para yanında börek kek de dağıtırdı, şekerler diğer mezarlara ziyarete gelmişlere dağıtılırdı. Herkes bilirdi ki biz o gün evde yoktuk biz, yani bayramların ilk günü, haftasonları. Babasız ama koca bir Baba Mezarı ile büyüdük biz..O taş ne dert dinledi...Ergenlik dönemlerinde annemi şikayet ederdim, sonra okul durumları, ilk flört, iş güç..en son derdimi de geçenlerde anlattım...adam da yattığı yerde güller açtırmış ya, her şeye rağmen, üzülme kızım hayat hala güzel dercesine....

yaaa işte böyle...dün annemle 80' ler adlı diziyi izlerken hem anllatı hem ağladı da nasıl üzüldüm yeniden...yazmadan geçip gidilmesin. İnsanların ne hikayeleri  var..benim ki bana ağırdı, sizlerin ki size ağır...taşıdıkça da hafifliyor gerçi de, ne bileyim bazen yazılası da geliyor...

Sanırım hiç bir insanı kaybetmeyeyim yanımdan yöremden diye çabalayıp durmam bu yüzden...3 günlük dünya işleri yüzünden bir insana rest çekmekten se yine yeniden kazanmayı tercih ettim ben her zaman. İsteyen hala yanımdadır bende onların yanında..uzaklarımda olmayı tercih edenlerin de ben her daim yanlarındayım...neylersiniz ki insanlık hallerinin en klasik durumlarındayız her birimiz :)

Nickimsiz iyi geceler diler :)


28 Eylül 2012 Cuma

Resimli Anlatım Şekli :)

ilk okuduğumda bayağı bir hoşuma gitti, tabi ki kendimi pahalı yada değerli saydığımdan değil,
nihayetinde elbette ki bir değerimiz var  lakin bokunu çıkarana ucuz ve kalitesiz demek sanırım yerinde bir düşüncedir bence :)
yahu seviyom bu adamı ben beee Can Baba, Candan Baba..mekanın cennet olsun :)
ne kadar iyi bir kadın olduğuma ben değil karşımda duran insana bırakırım, ben kendimi bildiğimle kalırım o ayrı ama bazen melek olup kanatların çıksa şeytan görünüyorsan öyle kalırsın bazı bünyeler de :)
tam da böyle bir durum yaşadım sanırım ben ..vazgeçilmek bazen vazgeçenden daha ağır koyuyor insana ama ona bile alışıyorsun ya işte o durum tez konusudur bence :)
bir tek bu konuda iyiyim, bunu da bencillikle yazmak  benim lüxüm olsun bari.  yanımda yöremde kimi seviyorsam dünyalık değil ahretlik seviyorum..onun için de kabulleniyorum sessizce, sevdiğim herkes bensiz de mutlu olsun diye :)
aaa ne kafiyeli yazdım, buraya harcamayıp koca bir yazı mı yazsaydık ki üstüne , neyse başka bir gün artık..şimdi uğraşamayacağım vallahi, dizi var yemek var o var bu var vs. vs.:))

27 Eylül 2012 Perşembe

Kadınlar ve Sabır Küpleri....

Her kadının içinde sevdiği adam için oluşturduğu bir sabır küpü vardır. Adam kadını her kırdığında, yaraladığında, her üzdüğünde kadın küpüne atar bunları. Her defasında unutup yeni yeni umutlar kurar. Doğanın kanunu lakin, öyle bir zaman gelir ki küp taşar, taşar, taşar...olmadık bir anın bir yerinde o kırıp döktüğünüz o kadın bir bakmışsınız ki bambaşka birine dönüşmüş. Çok nadir erkek oturur düşünür bu hale nasıl geldik acaba, bu durumda benim de payım var mı diye...

Kadın durduğu yerde sirkeye dönüşmez sevgili arkadaşlar mutlaka kendimize göre bir sürü sebepler zinciri vardır ardında, yani bir sebep değildir erkeklerin düşündüğünün aksine...hani derler ya şöyle dedim bir anda kıyamet koptu ondan sonra da bambaşka biri oldu. Öyle değil işte.

En çok sevdiğimiz adam yaralar bizi çünkü ailemizden sonra her şeyimizle bir olup her anı paylaştığımız insanlardır. Su istimal edilmeye başlandıkça da erir gideriz eğer telafi edilmezsek.

Bazı adamlar gururludur telafi etmeye çabalarken lutüf ihsan eyler gibi yapar, elinden tutayım derken tutar saçını çeker (mecazi anlamda) beceremediğinde de suç yine kadınındır, adamın çabasını anlamadığımız için tamir edilecekken, köşeye fırlattığı yerden tekrar gelip tekmeler gibi daha çok kırar gider...

Bazıları o kadar acelecidir ki onca sene biriken o sızıları bir merhemle kapatırım sanır..merhemi sürerken kabuk bağlan yaralar da kabarır kanamaya başladıkça daha çok bastırır bu sefer de kan kaybından ölürsün ellerinde...kararını bir bilen de çıkmaz mı ki bu dünya da, hepsi böyle bu hergelelerin :)

Bazısı da bu kadın bozuldu yenisini bulayım deyip elektronik alet çöpe atar gibi, başından atar gider. Uğraşmak istemez, kendi hatasını kabullenmek istemez çünkü o dört dörtlük her şeyi itina ile yapmıştır aklınca..kadın hatalıdır kıymet bilinmemiştir.

Nihayetinde biz kadınların en kötüsü bile aslında en içinde kocaman yüreklerinde sevdalarının kıymetini bilememiş adamların kurbanları olarak bu hale gelir. Zaman önce kurban olanı, zalim, ardından da avcı yapar....tabi tüm bunlar en uç versiyon şeklinde yazılan, bu örneklere kimse kendini kondurmak istemez, ben kondurabilirim ama hesap vereceğim kimse yok çünkü :)

Konu benimle alakalı değil (ben o defteri eskiden rafa kaldırdıydım, şimdi dürüp büküp kıçıma soktular oh mis mis nefis oldu...şaka şaka onunda acısı geçti şükür: ) )...bir arkadaşımın çatırdayıp, patlayan evliliğinin kritiğini yaparken geldiğimiz noktaya itafen...bu günlük erkekleri pis, kötü, ıyk ilan ettik. Yarın düzelir merak etmeyin, yarına sizin için cicili bicili şeyler yazarım :)

Haydi kalın sağlıcakla....

26 Eylül 2012 Çarşamba

Antik Uzaylılar :)

Bir süredir belgesel kanallarının birinde bu kuşağa denk geliyorum, azıcık alengirli şeyler meraklısı biri olarak üşenmedim izledim bu serileri.

Belgeselde ki tezler bayağı kafa karıştıracak türde Hz. İsa ve Hz. Nuh Peygamberlerin aslında uzaylılar tarafından bizim şimdiki yüzyılda keşfettiğimiz tüp bebek yöntemi ile dünyaya gelmiş olabileceğini savunuyor...sonra berdmuda şeytan üçgeninin aslında Mısır ve Güney Amerikada bulunan Pramitleri kontrol ve gözlem amaçlı bir uzaylı üssü olduğunu da, tüm semavi dinlerin aslında birleştirici özelliği o zaman insan ırkı bu kadar bilimsel ve teknolojik gelişmediğinden kaynaklı gökyüzünde gördükleri bu garip şekilli araçları doğa üstü sanıp bunları ilahi ve kutsal saydığını vs.
Yani anlayacağınız atalarımız uzaylı bizde dünyalı değil uzaylı bir ırkın nesilleriyiz...o zaman cennet cehennem de yok, ölünce de sanırım atalarımızın gezegenine gidiyoruz..yani bir nevi kaynağa dönüş :)

E o zaman bu dünya savaşları vs. hepsi koca bir yalan Haçlı seferleri, Hitlerin Yahudilere Soykırımı, birbirlerimizi din, ırk vs. göre kategorize edişimiz hepsi fos yani...boşuna ölüp, boşuna zulüm çektik hala da çekiyoruz ya..

Milattan önce ve sonrası pek çok kayıtlarda aslında yazılıp çizilmiş bunlar. G.Amerikada ki Merdivenli tapınaklarda, Mısır Pramitlerinde, hatta mağaralarda o döneme ait abidik gubidik pek çok şey çizmişler ya. Biz de ayy bak atalarımız kendince sanat yapmış diye senelerce yedik bunları, meğer adamlar bir şeyler anlatıyormuş o resimler de, yani diyorlarmış ki ''ey bizden sonraki nesil, biz böyle garip şekillerle gökyüzünden gelen bir takım yaratıklarla haşır neşir oldu, hatta bize de pek şey öğrettiler bunlar, malum taş devrindeyiz yazı yok, kağıt yok kalem yok, internet hiç yok, onun için duvarlara çiziyoruz ki bilgilenin diye...yoksa sizin sandığınız gibi kıllı,aklı şeyinde bir ced değiliz. İmza: İlk İhsan :))''

Hatta pek çok ortaçağ ressamı gökyüzünde gördükleri garip nesneleri tuvallerine bile yansıtmışlar ama tabi o zaman engiszisyon var ruhani varlıklar nesneler şeklinde çizmişler ki başları belaya girmesin. O zaman farkedilseydi ne yaparlardı kimbilir bunlara..amanın gerim gerim gererlerdi, tunçtan kapalı bir kazana tıkıp ressam buğulama yaparladı oyy ne eziyet, ne işkence yani :)

 Da Vinci akıllı adammış bildiği ve o zaman inandığı ne varsa hepsini tablolarına şifreli olarak gizlemiş, hatta pek çok yazıları tersten yazmış ki şimdiki bilim adamları uğraşıp çözsün.

Hıımmm demek ki Michelangelo' nun tablolarında ki o parmaklar boşuna bir şeyi işaret etmiyor :)

Anlayacağınız arkadaşlar dini inançlarımız ve hurafelerimizin hepsinin boş çıkma ihtimali varmış. Bu durumda Cübbeli Ahmet hoca yalan oldu desenize sarık, çarık, türban,burka,az dekolte, öz dekolte, islamın 5 şartı, namaz, niyaz, oruç vs ne varsa hepsini o zamanlar kafamız bunlara basmadığı için biz öyle olabileceğini düşünüp kendimiz icat etmişiz demek mi oluyor ?

Son zamanlarda bir film için dünya da kaos ortamı oluşurken bu durumda ne olurdu acaba ki ?

E cennet yok, cehennem yok, huri, nuri, gılman, cehennem ocakbaşı, cennet arsaları hepsi yalanmı ??

Merak edenler için bir video da ekliyorum, ben burada hafif espri ile  yazdım ama aklımı da kurcalamadı da değil şahsen..igilenen varsa diğer bölümler başka videolar da mevcut video sayfasından bulun işte canım hepsini de ben mi yapayım :)


Haydi düşünün durun bakalım :)

Nickimsiz iyi geceler diler ve yakışıklı yalnızlığı ile mutfağa dalıp yemek yapmaya başlar...aaa geç oldu demeyin yemek yapmak için en güzel saatlerdir bunlar bence :)


25 Eylül 2012 Salı

Kadın Milleti Kafayı Çekerse :)

Genelde içmeyi seven hatunlar, ben adam gibi içerim der ama gece sonunda tabiri caizse kendini dağıtıp geceye noktayı koyar.

Eski defterleri açıp aralayıp zırıldayanı en bilinen türdür. Bunlar hüzünlü anı defteri gibi tarih, saat, dakika, saniye, salise her şeyi kayıt edip içkinin dip zamanında ortalığa saçmaları ve tüm yaşadığı kötü anları o an karşısındakine mal edip birde hesap sorması gibi komedi türündeki performansları izlenmeye değerdir. Çoğunlukla hanımefendi gibi başlayan gece boka dönmüş, rezil, harap, makyajlar akmış bir şekilde son bulur...sabah uyanıldığında ise gece rezaletin son perdesi nedense hatırlanır ama hatırlanmaz gibi yapılır...karşı taraf bunu yermiş gibi yapar ama yemez...başka bir gün kullanılmak üzere kendi hesap hanesine itina ile yazar :)

Çişini, kakasını, osuruğunu tutamayanlar...Bu kadın tiplemesi içtiği kadar fiziksel olarakta gevşer, bazılarının diline vuranlar bu türlerin dışkılama organlarına vurur...kafayı çeken kadın tiplemesinin en boklu üyeleri olarak bilinir...bu kadın tiplerini mümkünse hane ortamlarında içirmek en garantili, yöntemdir. Sabah o çiş kokusu ve bok kokusu eşliğinde genelde yalnız başına uyanan bu kadın tipi nedense hatayı hep başkasında arar ve bu hale getirildiği için içki arkadaşlarının alayına kızar....Geceye süper manita tadında başlayan bu kadın tipi eğer sevgili vs. gibi durumu varsa bu durumunu saklaması, içerken ağzının ayarını bilmesi şiddetle tavsiye edilir. :)

Eline, koluna, şeyine hakim olamayan kadın tipi...İçipte bu hale gelen hatunlar erkekgillerin en sevdiği içen kadın türüdür. fazlaca çabaya gerek kalmadan, yorulmadan istediği kıvama gelen hatun her erkeğin hayalidir ama ciddi düşünülmez...anlık heyecanların sorunsuz tadıdır. İçince ora bura ellemeyi elletmeyi seven kadın candır, hatta pompişcandır..içtiği içki oranında kiminle geceyi sonlandırdığını bilemeyecek halde olduğundan eğer yanında onu toplayan kimse yoksa sabah gözünü açtığında ne bulunduğu ortamı tanır nede yanında yatan dallamayı (bu tip kadınlar, ilk tepki olarak genelde kim lan bu dallama diyebilme yeteneğine sahiptirler :) )

Sarhoş ama değilmiş gibi yapmaya çalışan kadın tipi...Ayarını kaçırdığında konuşması kayıp, gözleri şehleya çalan tiplerin çevrenin uyarılarına verdiği tepkisel durum şeklidir, hayır ben sarhoj değilim derken aslında olduğunun belirtisini verir. Bu tipler içmeye devam ederse sağları solları pek belli olmaz onun için buraya ne yazarsam yada ne yazmazsam hepsi doğrudur :)

İçipte Kavgacı olan tipler...işte bunlarla içki masasına oturmak rus ruleti  masasına oturmak gibidir sayın arkadaşlar. Tanıdığı yada tanımadığı insanların hayatlarını değiştirebilecek sözler ve şeyler yapabilirler bu tipler. Başlangıçta akide şekeri yada hanımefendi kıvamında görünen bu kadınlarımızın içindeki canavar ruhu genelde sarhoş olduğunda gün yüzüne çıkar. Öte masadaki adama vayy bana baktın, vayy bende gözün var der kendi masasındaki adamları birbirine düşürür, olmadı karşısındakine öyle şeyler derki medeniyet sınırınızı aşıp kendinizi kadın dövmüş yada zarar vermiş pozisyonunda aniden bulmanız mümkündür. Bu tip sarhoşluğu olan kadınlar genelde tatlı dilden de anlamaz her dediğinize bir kulp bulup sizi çileden çıkartmasını doğal olarak iyi bilir. Eğer böyle bir hatuna denk gelirseniz benden size tavsiye ya tuvalete gidiyorum deyip o mekanı hızla terk edin yada bir arkadaşınızı çağırıp kadını da derdest edip evine bir an önce teslim edip bir daha en azından onunla içki sofrasında bulunmayın. Adınız sebepsiz yere psikopata bile çıkar neme lazım :)

İçipte sızan kadın tipi...amanın bunlar pek tatlıdır yaw, sessiz sakin olduğu yere sızar kalır ya bunlar. Dertsiz tasasız tek sorunu kaldırıp taşımaktır o kadar...her kadın böyle olsun canımı yesin hesabıdır :)

Kararında içenler...çevresinde sünger gibi içen arkadaşlarını gördükçe gecenin ilerleyen saatlerini düşünüp tadında bırakan tiplerdir bunlar. Masada kim olursa olsun eğer o masada böyle bir tip varsa geceyi güvenle bitereceğiniz ganatilidir. Masadaki arkadaşlarını kimseye yem etmez, kavga gürültü çıkartanları toplar, arabulucudur. Zaahmetsizdir oturduğu gibi kalkar masadan naziktir, hanımdır her daim içki sofrasında bulunması arzu edilen tiplerdir. :)

Eveeettttt bu gece sizlere içen kadın profillerinden dem vurdum okuyun bilgilnenin, farklı çeşitte kadın türü illaki vardır ama popülaritesi yüksek olan türler yukarıda yazdıklarımdır. Ben hangi türe girerim diye sorarsanız hemen yazayım ben en sonuncu türdeyim, öyle olmasam bu kadar gözlemi yapmak mümkün olmazdı değilmi..haaa arada sapıttığım zamanlarımda olmuştur lakin benim yanımdaki adamlar da, arkadaşlarım da sarhoş bir kadını derleyip toplamasını bilen insanlar oldukları için başıma olmadık işler gelmemiştir...Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim o hallerimde bana katlandıkları ve sabır gösterdikleri için :)

Benim kanaatim kadın dediğin adabınca içsin..çünkü sarhoşluk kadına yakışmıyor yaw...hem sabaah kalkınca o baş ağrısı, gün boyu sopa yemiş gibi uyuz bir durum nedir o beee :))

Nickimsiz yakışıklı yalnızlığı ile az sonra ormantik film moduna girecek..mutlu ve sakin kendi çapında :))


21 Eylül 2012 Cuma

Karı Kız Tavlama Durumlarında Son Gelişmeler :)

Size kur yapan bir adama her bi bokunuzu anlatırsanız ve o kişi de sizi gerçekten tavlamaya niyet etmiş, niyaz eylemiş ise arada bir başınıza gelecek durumlar :)

Sabah 9 da kapı ziline uyanılır, bir pastaneden koca bir paket su böreği gelmiştir..paketin üzerine not iliştirilmiştir... ''Senin yaptığın böreklere su bile dökemezler ama Sultanım yorulmasın dedim''

Saat 10, kapı zili çalar. Bu aralar içmeyi çok sevdiğim Demirhindi şerbetlerinden gelmiştir. Sağlık için faydalı da ondan :) bunlarla birlikte yine bir not gelmiştir '' Bu şerbeti yapan bir usta buldum, sen öğrenmek istiyordun ya önce bir tadına bak eğer beğenirsen tarifi usta ile birlikte gelecek''

Saat 11, yine zil. günlük gazeteler gelmiştir, hemde hepsi !! ''Sultanım bu gün ne olmuş meraklanmasın hemen öğrensin, kahve eşliğinde okusun''

Saat 12, kocaman bir meyve sepeti gelir. ''Sultanım vitamin alsın başı ağrımasın, gözleri kuvvetlensin''

tabi bu arada telefonlara da bakılmıyor çünkü yenecek fırçayı az çok tahmin ediyor beyefendi :)

Saat 13,  tepsi içine hazırlanmış bol etli iskender geliyor, yanında ayranı, salatası vs. ''Sultanım İskender adlı koca bulamadı ama yemeği var bari ondan yesin azıcık hevesi dinsin diye düşündüm''

geçen gün geyiğini yapmıştık, sen unutma, bunu nota ekle :)

Saat 14, bizim bakkaldan soda geldi 6' lı kızılay ''Sultanımın midesi rahat etsin, içtikçe geğirirken benim ismimi söylemeyi öğrensin''

ay o geğirirken benim ismimi rahatça söyleyebiliyor da..ben beceremedim henüz :) romantizme bakarmısınız, yarılacağım ortadan ikiye :)

Saat 15, yine bakkaldan koca Nutella geldi. ''Sultanımın mutluluk vakti geldi, yesinde gülmekten gözleri yumuk yumuk olun, afiyet olsun ama kilo olmasın''

ay pek de düşünceli..hayır sen bizim bakkalın numarasını ne zaman aldın be adam :) gördünüz mü adamgiller biri bir şeyi aklına koymuşsa günlük olayları bile ilginç ve keyifli bir hale nasıl getirebiliyor :)

Saat 16 bir kurye geliyor elinde ferman kutusu gibi bir şeyi bana teslim edip gidiyor ''Sultanım dilerse onunla akşam kahve içmek isterim, yer ve zaman size bırakılmıştır emreyleyin orada olayım''

Tabi bu davete icabet etmek mümkün olmadı çünkü kardeşimin işi vardı...ama tüm bu yukarıda yazdıklarım geçenlerde yaptığımız bir geyiğin sonucu bizim öküzün hayal gücünün birleşimiyle oluştu. Ben yaww ne olurdu bir günlük Sultan gibi olaydım, her istediğim ben düşünmeden ayağıma kadar geleydi dememin ardından yani :)). Bizim ki de  tüm bunları akıl edip gün boyunca bana keyifli anlar yaşattı...Tabi olayın en derinin de hala beni etkileme ve aslında gerçekten istediği ilişki boyutuna gönderme var ama ben baştan ne istediğimi söylediğim için gönül rahatlığı ile bir günlük Sultanlığın keyfini sürdüm...emeği geçen herkese teşekkürler, arkadaşıma yıldızlı pekiyi, siz ademgillere de farklı bir etkileme yöntemini anlatıp kendi hayal gücünüzü de kullanarak daha zenginleştirip sevdiceklerinize güzel anlar yaşatabilirsiniz dedim.

Benim gibi bir ruh ineğine iyi geldiğine göre, sizin sevdiceklere kimbilir nasıl iyi gelir...aslında günlük şeyler ama bunu sizin yerinize birisi düşünüp yapıyor ve size sadece keyif alması kalıyor..ne bileyim belki pek çok kadına daha özel ve pahalı şeyler anlamlı gelirdi..ama benim için bu kadarı bile çok güzel ve anlamlı. Sağolasın Dost, vallahi söz bende sana hep bahsettiğim o yüz masajını yapacağım bir gün, ama hangi gün bilinmiyor, henüz o keyifte değilim :)

Evet karı kız tavlama da son durumlar son teknikler bunlar...çiçek böcek modası yerine daha ilginç yöntemler buluyorlarmış artık :)

1. hatunun bakkalı ile tanış ol,
2. çevresinde ki yerlerin numaralarını al, sipariş için lazım olacak :)
3. nelerden hoşlandığına dikkat et,
4. hiç ummadığı bir anda uygula :)

bende denendi..bana iyi geldiği görüldü..siz erkeklere şidetle tavsiye edilir..haydi kolay gelsin.

Nickimsiz nutellasını kemiriyor, sevgili yakışıklı yalnızlığı kıskançlık krizlerinde ama üzülmesin ki Nickimsiz yalnızlığına delice aşık, ondan başkasını gözü görmüyor  :)


20 Eylül 2012 Perşembe

Erkekler 50 :)

Dün yazdığım tüm şeylerin erkeklere vurma yaşı ise 50 imiş. Söz konusu duruma ilk olarak kuşlarının sesini dinleyerek başlıyorlarmış erkekler...yani gün içinde 5-6 defa tuvalete gidince Prostat mı oldum lan ben diye gece uykuları kaçar oluyormuş sonracıma cinsel ilişki sırasında bir teklemeye görsün başlıyormuş korkulu rüyalar görmeye, örneğin; adamcağız hastanede şok tedavisi ile hayata döndürülmeye çalışılan can dostuna pipisine ağlar gözlerle bakıp, acısından duvarları yumrukluyormuş...sonra doktor odadan çıkıp adamın yanına gelip üzgünüz ama hastayı kaybettik, başınız sağolsun diyormuş, adam kendini yerler atıp sinir krizi geçirirken can pipisi ile yaşadığı nice mutlu anlar geliyormuş aklına daha çok kahırlanıyormuş, cenaze arabasının ardından elinde damatlık giyinmiş pipisinin resmini gururla taşıyormuş, tabuttan çıkartıp mezara koyacağı zamanda üstüne kapanmış hıçkıra hıçkıra ağlarken kan ter içinde uyanmış elini attığında hala yerinde olduğunu görünce derin bir ohhh çekmiş gibi yani....
Erkekler 50 yaşına geldiklerinde bazıları duvara toslayıp olmadık şeyler yapmaya başlıyormuş, bazıları da durumu kabullenip kendi içinde hallettikten sonra 50 yaşının keyfini sürmeye başlıyormuş. Duvara toslayanlar genelde eski gençlik havalarında olduklarını daha vurgulu hale getiriyormuş, yada o zamanlar isteyipte yapamadığı şeyleri yapmaya çalışıyormuş...uzun süren evliliklerin sonlanmasında ki etken konulardan biriymiş adamların 50 yaş sendromu...bizdeki önce hüzünlü kabullenişin aksine 50yaşına gelmiş adamların çoğu bu durumu çocukluk zamanlarında ki bir ruh haline vurarak atlatmaya çalışıyormuş, arabası yoksa araba alıp sabahtan akşama geziyormuş örneğin, daha fiyakalı ve daha spor tarzı giyiniyormuş saç uzatmaya meraklılar varsa bu yaşlar tam zamanıymış 5 koca 10 yılın alışkanlıklarından sıyrılıp kendilerine yeni ortamlar yeni aşklar bulmaya çalışıyormuş, tabi bu arada cinsel performansı arttırıcı ilaçlar, farklı bir eğilim merakında onlar da fırsattan istifade edip deneme yoluna gidiyormuş çoğunlukla..maksat tren kaçtımı ölçüp biçmek :) tabi ben hep kötü örnekler yazıyorum ama maksat eğlence olsun...yoksa 50 yaşına giren her adam bu ömrümün son günü der gibi saldırmıyor her şeye...ben şu erkek milletine kendimizi anlatamadığımızın derdi ile hafif veryansın tadında yükleniyorum :)) ay sabah kapımda bir topluluk belirirmiş elinde pankartla...Nickimsiz seni kınıyoruz, başka şeyler de yapıyoruz o da bize kalsın yazıyormış üstünde, alt köşe de de imza 50.Yaşında Genç Adamlar Derneği...bu gün nedense hayal gücümde bir tuhaflık var,
çok saçma şeyler geliyor aklıma... :)

İkinci baharını yaşayan var, hiç yaşamamış olan ama 50  yaşında buna kani olmuş olanlar var...gelecek kaygısı taşıyıp o ana kadar sosyal güvence altına girmemiş olan yada yarım bırakmış olan bunu tamamlamanın derdine düşeni var, bunayanı da var fil hafızası olanı da...yani kısaca bizim 40 yaş çöküş başlangıcı saydığımız durumu bu hergeleler 50 yaşında yaşıyor...yani neymiş ? bu adamgiller yine bize 10 yıl fark atıyormuş daha geç kafayı yeme modu oluyormuş yani...aman beee yine olan bize oldu..biz buhrancık tarlalarında hüzünlü azraillerin bizi biçmesini beklerken...bunların akılları güçleri pipi derdi oluyor anacıııımmm :) pipileri daha çok işlesin diye portföy genişleten çok oluyormuş bu yaşta :) eh ne yapalım artık doğrusu neyse onu yazdık...araya biraz geyik kattık ama alınıp gücenmesinler artık..nihayetinde bizler birbimizi tamamlayan öğeler olduğumuz sürece bu savaşta bitmez...ama dileğim, tatlı bir tartışma havasında olsun her daim...öldürecek, süründürecek değil, tatlı anılar bırakalım akıllarımız da :)

Nickimsiz iyi geceler diler :)

19 Eylül 2012 Çarşamba

Kadınlar 40 :)

Biz kadınlar 40 yaşına geldiğimizde kendimizle ilgili her şeyle hesaplaşır buluyormuşuz kendimizi...bazılarımız içine kapanıp, tası tarağı toplayıp kenarına çekilirken, bazılarımız ise bunu fırsat bilip kendisi ile yeniden barışıyor ve bundan sonra ki zamanın her anını dolduracak çok güzel şeyler buluyor... kategorilendirmeyeceğim ama ben, çünkü bunu yapsam o kadar alt bölüm ve bunlara bağlı o kadar çok dal budak çıkar ki, zaten biz kadıngilleri anlamak zor, birde ben bulamaç yapmayayım.

Ben her zaman ki gibi konuyu kendimce ele alıp, işin içine bolca salaklık katıp yazıp gideceğim..40 yaşına 1 kalmış bir hatun olarak kendi hesaplarımı dürmeye ben 2 yıl önce başladım.Matematiksel yanım hiçde iyi olmadığı için o kadar yanlış hesaplar çıkarttım ki ortaya bu zaman zarfında sormayın gitsin...ama ne olursa olsun vakit geç değil bende düzeltip sağlamasını yapıp kaldırıyorum tekrardan arşiv kısmına...Önüme bakmaya çabaladıkça bambaşka durumlarla karşılaşıp başta korumaya çalıştığım soğukkanlılığı mevzunun bir yerinde tekrar kaçırdığımı görüyorum bazen...Allahım ne dangalakça bir durum ve bazıları acıtıcı ama değiştiremiyorsun ki kendini...yada bana mahsus bir durum, yapamadım hiçbir zaman...karşımdakini kırmayayım diye kırıla kırıla elimde ne kalmışsa ondan devam etmeye çabalıyorum. Sanırım hesabını göremeyeceğim tek durum bu, bu da nazarlığı olsun ne yapayım artık. Ben 2 sene önce 40' ma kadar yapılacaklar listesi diye bir liste yaptım kendimce...öyle bir yere yazıp çiziktirmedim ama kafamda hepsi,  şu an başlık konusu olan yazının odak noktası bana göre...bununla ilgili bir makale okudum da epeyce bir düşündürdü beni, ancak yazılası geldi...

Bu listede henüz çok şeyi yapamamış durumda olmak hayli üzücü ama artık 40 yaş sınırını kaldırdım yani ne zaman uyarsa o zaman var artık. Çünkü kendimde bir tek şeyden eminim hala çocuk ruhluyum..Allahtan onu bitirmemişim yaw...yani öyle peluş ayı, barbi bebekleri vs. yok yatağımda felan ama olmasa da olur, görsellik değil içtenlik önemli bunun için bence :)

Dün mesela bu listeye eklenmemiş, hatta aklıma bile gelmeyen bir şey yaptım.... !!!! elbetteki buraya yazmayacağım çünkü ne kadar uğraşılsa da akıla hayale gelmeyecek, daha doğrusu benden pek umulmayacak bir şeydi...haaa yaptım da ne oldu ben yine aynı benim...sadece hayat tecrübesi hanesine bir şey daha eklendi...eskiden olsa torunlarıma anlatacak malzeme derdim ama maalesef ki şimdi doğursam torunumu görmem yine imkansız, yine olanaksız :) onun için yazmak daha iyi..ayrıntı dökümü yapmak benim beynimin içine kalsın..kimbilir gün olur onu da yazarım. İnsanoğluyuz ya yapmam dediğimiz ne varsa yapar da oluyoruz bazen yapmaz da :)

Sanırım 40 yaşına geldim olgusu, 4 koca 10 yılı ben mi yaşadım hassiktir ne çabuk yaaa diye düşünmekten mütevellit bir kıç korkusuna dönüşüyor yani hormonlarımız azalmaya başlıyor bir kere...zaten önce bir bunalım hasıl oluyor..yani bende öyle oldu ki asla bana olmaz derdim övüne gerine..çünkü alkımca mantığımın doruğunda ve yaşadıklarımın bilinceydim..nah bilinceydim hiç de öyle değilmiş. Sadece görmek istediklerim, olacak diye umduklarım ve hepi topu da kendimi bilirliğim varmış azıcık. O bilirlikle bile bazı şeylerin üstüne gidip konuşmaya korkarmışım ya....korkmak da değil de belki, ne bileyim şu an anlatılması da zor bir hissiyat şekli. Bildiğim bir şey vardı lakin, mümkün olduğunca kimsenin hatasını yüzüne vurmadım beni ilgilendirmeyen konuları deşifre edip bundan kendime haklılık payı sağlamadım. Sevdiğim pek çok insanın hatasını kendi bildiğimce örtmeye çalışıp nazikçe onu daha olur durumlara sevk etmeye çalıştım...haaa adım 2 yüzlü olduuu, politik oldu, 2 li oynuyor oldu vs. vs. ama keskin köşe kenar yapmadım kendimi..yapmaya çalışayım dedim elime yüzüme bulaştı zaten :) bir insanın hamurunda o eksikse ne kadar da sonradan eklesen eğreti duruyor zaten :) İşte 40 kadar bunları yaşarken değil ama o zamana yaklaşırken düşünmeye başlıyorsun..sanırım bunalım da öyle başlıyor ay ben kimim nereye gidiyorum, ne olacak benim bu halim...çünkü bemin yaşadığım durumu belirleyen faktörler de ben olamadığım için seçilen rolü oynadım...yani bunu ilişki bazında yazıyorum biri bana sevgili ol dedi bildiğimce oldum, sıkıldı dost ol dedi, zor geldi, üzücü oldu vs. vs. ama onu da oldum çoğunlukla şikayet etmedim diye biliyorum durumu kurtarın diye araya yöreye adam, tanıdık vs. de sokmadım geldiği gibi yaşadım ve alıştım...alıştığımın durumun ilk versiyonu istenince de eror verdim haliyle...bu şey gibi şimdiki son model bilgisayarının sistemini daha düşük bir sistemle çalıştırmaya kalkmak gibi...yani Vista kullanıyorum bu bilgisayarı 95 Windows kurduğunda ne olur ki sizce...makina hızlı sistem ağır onun gibi yani...asıl olan güncellenerek istenen noktaya çekilmesi durumu daha iyi olurdu ama olmadı...bunu da datça da düşündüm..dedim ya neler düşündüm ben diye :) ha birde sürekli yenilendim ben diyen bir insana ne kadar güvenebilirsin yani  yine yenilenirken yapmaya çalıştığı şeyi yarım bırakıp gitmek oldu onun adı da yenilenmekti...ben bu yaşıma gelmişken sürekli yenilenip her şeyi yarım bırakıp kaçan göçen biri değil, olduğu gibi olan ama sağlam duran birini istiyorum hayatım da...ben bunu anladım kendimde ve anlatmaya çabaladım bu ilişki kısmı, yani ne olmuşum ? artık macera peşinde koşturan değil,  bekleyen değil, yönlendirilen değil söz hakkımın da olduğu ve kabul gördüğü bir ilişki istiyorum...bu konuda büyümüşüm demek ki aferin bana yıldızlı 10 :)
Diğer taraftan eski işimin aksine farklı bir iş derdine düştüm, kariyer değil huzurlu bir ortamda çalışmak, yaşamak, kendime zaman ayırma kaygısı taşımadığım bir iş olsun derdindeyim..bunun için farklı şeyler deniyorum bazen oluyor, bazen olmuyor nihayetinde beynimize çip yerleştirip Matrix gibi artık karete biliyorum diye çıkamıyoruz bir anda ortaya, bir yeteneğimiz ve yapabilecek sınırımız var...ben bu sınırı aştığımda canımdan ve ruh sağlığımdan olma durumunu ile karşıkarşıya gelmekle kalmadım yaşadım da tekrar iş içinde boğulayım ama adabınca olsun diye düşünüyorum :) Datça da ki deneyim o işte boğulmanın ne kadar huzur verdiğini gösterdi bana..demek ki mutfak faresi olarak genetik özelliklerim de işin içine girince olacak durumu var..bunu düşüneceğim zaman ise belli değil, şu an ki durumlara bağlı bir bekleme süreci var...ama aklıma öyle güzel yattı ve uyudu ki, hayelleri üzerimi serin çarşaflar gibi sarmalıyor gün geçtikçe. Yani Datça hayatımı devam edeceğim yer olabilir ve ben bunun gayretindeyim :)

Yeni olan ben değilim ama, eski arkadaş ve dostlarımın arasına ısrarla katılmaya istekli olan bir güruh var bazılarının yaklaşımlarını ve benim bu konuda ki tutumumu daha önceki yazılarda yazmıştım ama sadece dostuluğunu sunup beni kazanmaya çalışan 2-3 kişiye hele ki onların en birincisine gerçekten çok teşekkür ederim beni anlamaya çalıştığını her seferinde büyük bir saygı ile göstermeye çalıştığı için...hala öküzcan tarafı tutuyor ama ne yapalım artık ben 4x4 lük biri olmadığım için bunu karşı taraftan beklemekte saçma bir beklenti olurdu bende yapmıyorum zaten...o anladığında hemen geri vitese takıp normlara dönmesini kısmen beceriyor :) Aslında kabul etmek lazım ki çoğu kadın böyle birini hemen kafesleyip evini barkını kurmak ister...çok değil 2 sene önce olsa neden olmasın diye yaklaşım biçimi pek de zor olmazdı da...o zaman bu durumda değildim, bu kadar kırılıp dağılmamıştım bu kadar küçük düşürücü şeyler duymamıştım da en güvendiğim dediğim kimseden...şimdi o güveni kendi içimde yeniden tamir etmenin çabasındayım ve doğal olarak duygusal olarak tadilattayım bitiş süreci belli değil... :) Neyse Dostluk temeli sağlam olan her yakınlık, uzun bir zamanı paylaşmayı daha keyifli hale dönüştürür bence...bu şimdi öğrendiğim değil her zaman benimsediğim bir olgudur...bunun içinde kendime takdir belgesi vereyim bari... :)

Kısaca kini, nefreti yenememeye, bunun üstesinden gelememeye onur ve gurur diyen biri olmadığımı anladım...3 günlük dünyanın düşmanı olacağıma, mümkün olduğunca dostu olmayı seçtim...her gün olumlu bir şey daha seçip kendime kattıkça kendimden umudu kesmemeyi de biraz daha net öğrenmeye başladım. nihayetinde yaşı sınırlamak yerine ufkumu açıp mümkünatı olurluğunca yeri geldiğinde kendini kısmadan, kasmadan yaşanılacağını anladım...tabi bu gevşediğim yavşadığım anlamına gelmiyor her şey benim yapabilirlik ve istememle alakalı..yani yine göreceli yine göreceli...görecesiz bir şey yok :))

Evet 40 yaşına yaklaşırken elimden gidenlerin derdinde boğulmaktansa ve bunları alelacele temin etme derdine düşmektense sakince göğüsleyip oldurabildiklerimin güzelliğine dalmayı tercih ettim...aay şimdi börtü böcek dolu yazdım ya...  başımda hare oluşmuş, kanatları çıkmış melek sanırlar beni ama değil...yine sinir olacak yine buhran olacak sadece daha kısa sürdürmek olacak derdim..aman işte öyle..ay yeter uykum geldi, sıcak oldu, kahve soğudu, sigara bitti...haydi gittim ben

Yarına Erkekler 50 bölümü var kaçırmayın..erkekler bu hesap meselesine 50 yaşında giriyormuş çünkü:)

18 Eylül 2012 Salı

Anekdot Bilmem Kaç...Webcamla Tanış Olduğumuz Gün :)

2003 yılı Adsl daha yeni bilinip kullanılmaya başlanmış...ondan önce ne paketler tüketik ne paketlerin şifrelerini kırdırıp, yardırıp 1 saat daha nette takılacağız diye kendimizi paraladık.

Bizim ev içi kadını o zaman safkan bekar, kardeşinin bilgisayarının her gün tozunu alıp üstüne dantel örtü seriyor...kardeşi asker olduğu için, kendisi de pek düşkünü olmadığı için ilgilenmiyor bilgisayar namzetleriyle.

Genelde Beyoğluna takılıp içip eğlenmesini eve döndüğün de ise Flaş Tv' nin absürt reality showlarını izleyerek uyuklamasını bilirdi.

Bir gün benim iş yerime uğradı bu...ben de maillarime ve üyesi olduğum sitede kim bana yazmış vs onlara bakıyordum...amanın nasıl hoşuna gitti bunun sanki bilgisayarı bu şekil kullanılabileceğini ilk defa keşfetmiş bir çocuk gibi bende istiyorum dedi. İşe ilk önce mail adresi almakla başladık.Maili aldığımız gibi o siteye üyeliğini yaptık. Profil oluşturduk, ben nasıl kullanacağını öğrettim buna..akşam eve gittiğinde paket maket anlamadığı için saatlerce yönlendirme sayesinde nihayet nete adım attırdık evden...tabi adsl yeni çıkmış ama bizim haberimiz yok daha...bir süre bu şekil nete dalmasını öğrendi bizim kız, sonra o site de bazı insanlarla güzel arkadaşlıklar kurmasını. Kendisi tarihe ve alengirli şeylere meraklı olduğu için nicki Arkeolog olan bir arkadaşla keyifli sohbetler yapmaya başladı bu. Onun sayesinde msn kullanmasını keşfettik....sadece yazışıldığını sandığımız meret meğerse görüntülü konuşma da yapabiliyormuş ya...Arkeolog bir gün bizim kıza seni görmek istiyorum dediğin de, bizim kız da nasıl göstereyim kendimi sana dediğin de msn de kamera olayını da çözdük..çözerken de net cehaletinin dibine vurmadan yapmadık tabi ki de.

Nicki Arkeolog arkadaş önce anlattı kamera diye bir alet var önce onu takın diye...Kardeşinin elektronik eşyaları arasından o kamerayı bulup çıkarttık önce...zar zor uyan her yere kablolarını bağlamayı da başardık. İş msn de görüntülü konuşmaya geldi ama ne yaptıysa başaramadık ya ilk önce...Biz camerada görüntülü konuşma yapamayacağımıza inandığımız anda bizim kız o pencerenin kenarından koyu bir şekili fark etti...bu esnada karşı taraftan gelen yazı bizi resmen alarm durumuna geçirdi. Arkeolog bu senmisin dedi önce bizim kız da yoook biz bağlanmayı başaramadık ama ben seni görebiliyorum deyin iş ortaya çıktı...meğer gördüğü o koyu şekil adam değil kendisiymiş ve kamera ayarlarını iyi yapamadığımız için koyu koyu çıkıyormuş kız, cam penceresi küçük, bizde bir bok anlamadığımız için fark etmedik ya...Bizim kız görünenin kendisi olduğunu anlayınca kamerayı bana çevirip kendini sat komandoları gibi bir yere attı ki görmeliydiniz...yerde dirseklerinin üstünde sürünerek ben banyoya makyaj yapmaya gidiyorum sen oyala onu dedi bana...dirsek üstü sürüne sürüne bir komando çevikliğinde sürünerek banyoya kadar süründü ondan sonra yüzüne ne bulduysa sürünmeye başladı bu...ben cameranın bana çevrildiğini ise bir ara mönitöre baktığımda il etapta anlamadım baktım orada şekli şemali kaymış biri var, ay dedim içimden bu salak kim ki kımıldaldım o da kımılda dı...ay birde utanmadan benim yaptıklarımı yapıyor ay bir de çirkin diyorum içimden...neden sonra monitöre iyice bakmayı akıl edebildiğimde anladım o salak ve çirkinin kim olduğunu...ayol o benmişim ya. Meğer bizim kız o panikle konuşma penceresini kapatmamış...adam da bu dangalakların ne yaptığını çözmeye çalışarak bizi ilemiş ya....bu duruma güleyimmi ağlayayımmı bilemeden usulca konuşma penceresini kapatmayı akıl edebildim..kapatır kapatmaz benim meşhur kahkaha krizimde peşinden geldi tabi. Kendime gelmek ve durumu arkadaşa anlatmak hayli komikti ama uygun bir dille anlattık o kişilerin biz olmadığını, komşunun çocukları vs...artık ne bulduysa sıktı bizim kız Arkeolog inandı yada inanmadı bilmiyoruz lakin ondan sonra biz cam olayını çözdük ve başucu bilgimiz yaptık...bizden sonra netle tanışan her arkada bu bilgiyi sanki anadan doğma öğrenmişiz gibi sattık ve çevremizde ki herkesi bilsayar dahisi olduğumuza inandırdık...hatta bizim ev içi kadını bu dahilik sınırlarını hayli aştı. Msn de ikonlardan çeşitli güzel şekiller oluşturup yollamasını öğrendi, ben hayrandım yolladığı o güzelim toplu ikon animasyonlarına, bir gün klavyeyi çamaşır suyuna bastırıp bembeyaz yaptıktan sonra, beyazlığı ile övünürken o çamaşır suyunun o klavyeynin devrelerini yaktığını anladı..gecenin 9' unda nöbetçi bilgsayarcı arayarak yen bir klavye almak zorunda kaldı...beyazlatılmış klavye net tarihimizin en güzel tatlı ve komik anıları arasında kondu...ahh tabi ki de tuşlara basarken, tuşların altından sular fışkırıyordu bunu es geçmemek lazım elbette :)
Webcamla neler yapılacağını, sırf geyik olsun diye kimleri ayartıp o camda soyundurup eğlendiğimizi de başka bir zaman yazayım bari :)

Ama o zamanlar en güzel zamanlarımızdı....benim Platoniğim vardı, bizim kızın evlilik hayalleri her zaman yanında dururdu. İrtibat kurduğu her kişiye içten bir samimiyetle yaklaşırdı, bir kaç kişi hariç, netten edindiği bir kaç arkadaşı ile hala görüşür, birbirlerine çocuklarının resimlerini gösterip kendi dünyalarında mutlu olurlar.

Hayat akıp giderken bazıları çocuklarını büyütür, bazısına da bunları yazmak düşer...ben yazan taraf olmaktan memnunum o güzel anıları beynimizin kıvrımlarında her zaman en güzel köşelerde saklayacağız ama yazıp paylaşmak da hayli keyifli....bu kısmı benim mutfağımın en güzel malzemeleri :)

Nickimsiz bu yazıda nete dalınırken yapılmaması gereken bazı hatalar ve komik durumlara düşmemek için neler yapılmaması gerekenleri kendi ve arkadaşının yaşadıklarından örnekler vererek yazdı.

Haydi Kalın Sağlıcakla :)

17 Eylül 2012 Pazartesi

Nickimsiz' in Neandartel Halleri :)

Datçaya giderken abim bana şu son model içinde her bi boku olan telefonlardan hediye ettiydi...dokunma özürlüsü bir yaratık olduğum için ekranına dokunmaya henüz alıştım (ne varsa, sanki dinozor saldıracak:) )
Dün bir kaç saat elektrik kesildiğinde oturup çözdüm en sonunda bir kısmını....nete nasıl bağlanırsın, mobil yükleme nasıl yaparsın vs.  hatta bu gün görmemiş gibi de face de paylaştım çektiklerimi :)

Allahım birde beni görseniz 89 yılından beri bir fiil bilgisayar kullanırım, 94-95 yılında internetle ilk tanışan o şanslı  ilk ahaliden birisi de benim....hatta ilk cep telefonlarını ve Turkcell, Telsim gibi operatörlerin görsel tanıtımlarını tabela, outdoor tanıtımlarında çalışmış 20-30 kişi arasındayım...o takozdan bozma cep telefonu cihazlarını daha kimsenin aklına gelmeden ben gördüm...ama gelin görün ki 93 yılında hayatımıza giren o telefonlarla benim aram hiç iyi olmadı. Sonunda Rahmetli Patronum zorla aldırdı bana 98 yılında...başbelası illet o zaman yapıştı yakama...zırt nerdesin, zırt iş bittimi, zırt uçağı kaçırıyoruz amanınnnn....herkes nerde olduğuma, nerede işediğime kadar her bir şeyimi öğrendi ya. Yaw belkim kaçamak yapacağım yalnızlığımla o bile haram oldu ya bana :) neyse uzun bir süre de eski takozlardan kullandım ama son kahraman da bozulunca mecburen yenisini almak farz olduydu. Düne kadar binbir küfürle kullanmak zorunda olduğum son teknoloji telefonumla barıştım....aldım dokundum, foto çektim, netine girdim, bluetooth u na isim verdim..ismi nickimsiz bu arada denk gelirseniz yanınızda yöreniz de o benim yani :)

Cihazı öyle sevdim ki dantelden telefon kabı yapasım var...şöyle simli Türkan Şoray kirpiği modeli...tam benlik olur...kenar köşesinden şıngırtılı boncuk vs. sallandırdık mı oh değmesin keyfime. Aman beee sizde her dediğime inanıyorsunuz..ayol ben o kirpiğin bir zincirini çeksem kendimi El işi hocası diye İsmek kurslarına yuttururum ki :) ama nerde bende o beceri verin bana kağıt kalem yazayım bir şeyler ona birşeycikler demem...ay bu arada bura da yazdıklarımı arada bir okuyorum da oha dedirtti artık..anacıım o kadar çok harf hatası var ki hangisini düzeltsem şaşırdım...kalsın dedim öylece napiim aaaa zaten ne demek istediğimi anlatabilitem var..ama  bundan sonra söz daha dikkatli yazmaya gayret ederim...aklıma gelenleri bir çırpıda yazıyorum, tekrar okusam değiştirmek istediğim çok yer oluyor e o zaman da orijinalliği bozuluyor...bende pek sevmiyorum açıkçası...o an ne hissettiysem az dur şunu yumuşatayım, şunu daha derin vurgulayayım gibi şeyler bana göre değil...neandartelim ya ben kazma kürek hesabı çıkart cevheri tozlu topraklı koy ortaya...zaten değerli bir maden ise herkes anlar değerini de kadrini de diye salakça bir düşüncem var..neden ki acep ? burada o kadar kendimim ki yüzyüze konuşsak aynı hitap şekli ile vır vır konuşurum...okuyormuyum sohbet mi ediyorum karıştırabilirsiniz yani :) zaten güzelliği de burada...aha bak tam şu sol da duruyor :) yok beee orada kahve var...vallahi bak, böyle iri göğüslü bir kadının olduğu koca bir fincan kahve var :) son teknoloji cihazımla hatta resmini bilem çektim az sonra burada koyayım da sizde görün...nasılsa teknoloji gani :)
ahanda o kupa, yer Etiler..ekranda görünen yazı da şimdi okuduğunuz yazının kendisi :)


Velhasıl teknoloji bezenmiş 4 bir yanım lakin ben 60-70 li yılların evde kalmış kız kuruları masumiyetinde bir deniz anası olarak 2012 yılının orta yerinde daha yeni kavrayabildim cep telefonu nimetlerini...Bizim ev içi kadını ile bekarkene ne geyiğini yapardık...kızım gün gelecek nete 45' likten bile hızla dalış yapacağız diye...45' eski 45'lik değil, biz de değiliz..malum koşullar nedeni ile yoksa ruh aynı ruh, piçlik aynı piçlik...o zamanlar dediklerimiz kehanet gibi çıktı ya hepsi...bize de sefasını sürmek kaldı...Ev içi kadınına kızının resimlerini paylaşıp, facebook oyunları oynamak hoş geliyor...bana da yeni çözdüğüm için çözerken ki absürt durumlarımı yazıp paylaşmak....

Evet bu gün de Nickimsiz kendi öz benliğini yazdı...yarına yada geceye ne yazar kimbilir :)

Haydi kalın sağlıcakla...taze taze okuyun kalmasın :)

16 Eylül 2012 Pazar

Ayılıp Bayıldığım Şarkılar :)


Her dilden, her telden sevdiğim şarkılar vardır, şimdi onlardan bir derleme yapayım da paylaşayım dedim...dinliyorum bir yandan da umarım sizlerde seversiniz :)

heeee nasıl bir güzeldir bu şarkıııı amanınnnn, bana bir şeyhler oluyor...ben bu adamlar için geç doğmuşum yaw :))

Bu şarkıyı da bizim ev içi kadını sever, bunu ona gönderiyorum :)

45' lik zamanları...

kardeşimle ne dans ederdik bu şarkıyla..birde telleri olmayan bir gitarımız vardı onunla da solosunu çekerdik utanmadan :)
bende de ne fil hafızası varmış beee :))


Müzik kursu bu kadar arkadaşlar..az sonra kaynağımdan bir şeyler çıkarsa yazacağım :)

15 Eylül 2012 Cumartesi

Hayat Bu :)

İtina ile kaçındığımız şeyler gelir kafanıza kafanıza düşer ya bazen...işte aynen o durumlar içerisindeyim bu aralar. Uzun bir süre istemeyeceğim tek şey yeni bir ilişki, evlilik, flört vs. Bu yazdıklarımın toplamı, bu aralar köşe bucak kaçıştığım her yerden fışkırmaya başladı ya adeta..hayır, aynaya bakıyorum yaw acaba bende mi bir tuhaflık var yoksa bu adamların görüş ve ruh aalgısındamı bir sorun var anlamadım ama neyse..bu aralar epeyce bir sıklıkla teklif almaya başladım...yoo rahatsız da değilim ''ay aman rahatsız oluyorum'' diyen bir kadın varsa ki, ben henüz duymadım ama muhtemelen kıçı epeyce bir havalanmış, indirecek yer bulamıyordur. Nihayetinde her kadın beğenilip, istenilmekten hoşlaşır sevgili arkadaşlar e bende bir kadın olarak neden hoşlaşmayayım bu tür durumlardan...hoşlanmasam yazmam dimi ama :)

Hoşlanıyorum ama, nedense bu tür şeyleri boşa almışlığım la o kadar huzurluyum ki sormayın gitsin...şimdi kim uğraşsın ki naz eda ile, her hafta sonu yada haftanın 3 günü çık et, zaman paylaş, dır dır et, dır dır dinle, mesaj at (hiç sevmem, yazmam da) telefonda uzun uzun cik cikli konuş et..ıyk.. ay yazarken bir tuhaf oldum.

Teklif alması güzel, hoş ama şu an sadece arkadaş tarzı takılmak nedense daha çok iyi geliyor bana çünkü hiç bir beklenti içinde ola ve hiç bir beklentiye de cevap verecek sevgi pıtırcığı modunda değilim...zaten hiç de olmadım..yani klasik kadın modeli olamadım ben sayın okuyucular..kıskandım belli etmedim, sevdim söylemedim çoğunlukla ne bileyim işte bence en iyi gösterme biçimi hissetmek ve hissetmektir diye düşündüm ve öyle davrandım. Şimdi aynı yolculuğa çıkmak istemiyorum işin özeti.

Son 3 gündür de bu sebepler yüzünden yazamadım. Hani şu eski sevgilisine pasladığım arkadaşım vardı ya, işte o eski sevgilisi ile bağlarını iyice kopartmış, merak etmeyin ben aradaki kötü kadın olmadım hatta bu süre zarfında görüşmedim bile, onu da geçin gerek hatuna gerekse bizim öküze gereken gazı verdim her seferinde...ama kadın da bizimki de tekrar yürümeyeceğini karşılıklı olarak anlamış ve arkadaş olarak kalmaya karar vermişler.

Artık Öküz diye yazmakta bir sakınca görmüyorum çünkü bu zaman zarfında o ilişkiyi kurtarmak adına yaptığı her şey sadece kendi bencilliğinden öte şeyler değildi, kadın ne dediyse hep kıçından anlamayı tercih etti neyse uzun uzun yazmayayım şimdi ama gerçek bu.

Bunun ardından epeyce bir kritiğini yaptık...ama ne dediysem aslında şöyledir, böyledir diye ikna edemedim ya adamı, çünkü kadın bekler yani adamın gerçekte bir şeyler ortaya koymasını bekler, böyle  bir durumda her söylem yapılmaya verilmiş sözdür kadın için, sen söyle söyle ama havada bırak kalsın söylendiği gibi olur mu öyle şey, olmaz tabi.

Ha birde ona bunu bir kadın olarak ben söyledim ya, onunla ilişkisini bitirip bana da sadece sözle gelmedi ya bu, şöyle okkalı bir yüzükle geçen gün bana çok romantik bir teklif yaptı sağolsun, ama benim oradan bir kaçasım geldi ya..yaw bir de kadını kötülemeye kalktı amanın benim de içim kalktı bir güzel. Sonrası da malum biraz asabiyetle (kendime hakim oldum yani) onca yıl birlikte iyi kötü şeyler paylaştığın kadına bunu yapmadın benim özelliğim ne diye sormayayım mı ben buna ? Sordum elbette, o da bana yaptım dedi zamanın da ama kıymet bilmedi dedi. Nereden anladın bilmediğini diye sordum..bir sürü bir şey anlattı...bilmem belki kendince doğruları vardır ama tek taraflı kusur olmaz sadece bence..vıdı vıdı yani ben dır dır ettim o da dinledi.hak verdi, vermedi...ama ben onun teklifini de o yüzüğü de kabul etmedim. Başında neysek o olursan varım ama beklenti içine gireceksen ben yokum dedim.

Öyle ya neden başka birinin avuntusu olmalıyım ki..yada o neden öyle olsun, çünkü bu saatte başlanacak bir ilişki uzun bir süre avuntu olarak geçer, avuntu bitince eğer bir şeyler katamamışsan o ilişkiye ya alışkanlıktan sürer gider yada beklentiler karşılıklıdır (yani gezmek hoştur, gezdirilmek hoştur ortada ciddi bir konu yoktur takılmak hoştur vs. vs.) sürekli olduğundan farklı olmak zorundasındır..o uzun zamana karşın hala  bu moddaysam ve moddaysa neden yorayım kendimi. Yani olduğu gibi kabullenmek yoksa ve olmuyorsa vs.

Uzadıkça yazılası varda...yine dolap beygiri tadında kalacak en iyisi kısa kesip aldığım tekliflerden hoşnut olduğumu yazayım...en önemlisi bu olduğu için yazdım çünkü şatafatlı bir yüzük her zaman iyi gelir her kadına..ben kabul etmesem de bana çok iyi geldi. Ama çok meraklısı olduğum şeyler değil yani öyle takı vs takmam, neandartel geldim öylede gideceğim sanırım :) ama kadın tarafımın hafiften kıçı kalktı vallahi..sağolsun arkadaşım her klasik Türk erkeği gibi tavlanacak noktaları iyi biliyor..eh yalan değil oldukça da iyi seçimleri var yani yer, mekan, gezilecek yer vs. ama ben arkadaş olarak hala çok daha iyi olacağımızı düşünüyorum.

Şimdilik durum bu..bu ara duygusal ilişki bazında bu ruh ineğinin reytingi yüksek, lakin ben yalnızlığıma aşığım :)

Nickimsiz iyi geceler diler ve yalnızlığının kollarında kıvrılır uyur :)

11 Eylül 2012 Salı

Alengirli Şeyler :) O kadar da değilmiş...ama olsun :)

Bu aralar o kadar ilginç şey başıma geldi ki yazmadan edemedim...

1. Karşılaşılması aklıma bile gelmeyen bir kaç arkadaşımı gördüm...Tabi her zaman ki gibi mal mal baktım önce, konuştukça açıldı hafızam da hatırladım :) Tandığım çoğu insan beni unutmaz çünkü yüzümde çok belirgin bir doğum lekesi vardır. Onun için unutulmayacak kadar özellikli biriyim...haaa bu tabi ki de inanılmaz güzelliğimden yada çekici bir hatun olduğumdan değil, ahanda yukarıda yazdığım sebeptendir. Bu yüzden çevrem ve arkadaşlarım arada yaw kurtul şundan deselerde benim  doğum lekemle aram çok iyi :)

2. Bu aralar çok sevdiğim parçaları kendi isteğim olmadan sağda solsa duyar oldum...ne var bun da ki diyebilirsiniz ama benim müzik zevkim biraz farklıdır. Yeni çıkan sanatçıları ve şarkıları bilmem...eski olan sanatçıların yeni şarkılarını bilmem...kendimce bir listem vardır genelde o listeden seçer dinlerim. Doğal olarak bu çok bilinmeyen şarkıları farklı yerlerde duyunca nooluyo lan oluyorum :) Yani Türkiye de Kay Starr diye bir Jazz sanatçısını kim tanır ki...hele bunun ''well of fortune'' adlı şarkısını kim bilir ?? ancak benim gibi kafası farklı çalışan birileri :) Hemen belirteyim Los Angeles Sırları diye bir filmin bir sahnesinde çalar bu şarkı...Russel Crowe ve Kim Basinger kapı önündedir vs. izleyin görün anacıım..film uzun yani yazmayayım şimdi :)

3. Son aylarda neden eski Amerikan filmleri yayınlanmıyor atık diye düşünüyordum, sanki TRT sesimi duymuş gibi gece kuşağında eski filmler yayınlamaya başladı. Bir de Olay TV. yayınlar ama o kanal bu aralar suyunu çıkardı işin habire aynı filmleri koyup duruyor. Ben genelde severim hele Ester Williams filmleri benim çocukluğumun en güzel filmleridir. Kadın su balesi yapardı ne güzel...böyle bir bacağı yavaşça sudan çıkmaya başlar, sonra o janjanlı bonleri beni hayran bıraktırırdı kendine. Eskiden mizampinli(doğrumu yazdım emin değilim) saçlar modaydı ya...bir hafta giderdi yani...işte o saçlar bozulmasın diye bizim deniz tutkulu hatunlarımız plajlarda, havuzlarda bu tarz boneler kullanırlardı. Yuuuhhhh!! bu kadarını da hatırlıyorsam artık iyice tırtlamışım desenesize :)

4. Son zamanlarda yapmayı unuttuğum pek çok şeyi yapar oldum. Ne gibi mesela ? Ben genelde evimden başka bir kaç yerde rahat ederim, uzak bir yere gitme fikri hele ki o yol fikri beni biraz sıkardı...ama ne zaman ki Şu Datça ya gidip geldim, yerimde duramaz oldum. Canım öyle bir uzun yollar çekiyor ki..gitsem de bitmese hesabı :)  Amanın ben bildiğiniz a-sosyalist bir hatun modeliymişim ya. Hoş hala da öyleyim ama şimdi fırsat buldumu yörüngesiz gezegen gibi atıyorum kendimi sokaklara...kendime eskiden Sokak Kızı İrmik derdim. Şimdi bu lakabı tekrar kendime bir törenle iade edeyim bari, ayıp olmasın kendime :) Asıl orjinal ismi Sokak Kızı İrma'dır ama ben Edith Piaf değilim...hele onun gibi hem muhteşem bir bir sesim de yok.

5. Beni hayatından çıkartmayı tercih etmiş insanları Facem den de diğer başka yerlerden iyicene sildim...bu tarz şeylerin çocukluk, şımarıklık olduğunu düşünürüm...hala da düşünürüm ama bana yapana ben neden yapmayım olgusu daha yoğun oldu artık. Gerçi her gece girip beni kontrol edeceklerini aklıma getirebileceğim en son insanlardır..hem madem kontrol edecektin neden sildin dimi ama :) ben ne insanlar tanımamışım zaten de yokmuşlar, ben hayal görmüşüm tadında bayat film festivali şeklinde akıp gidiyorlar işte ki ben hiç sevmem birilerini kaybetmeyi..mutlaka devşirilip bir şekilde yanımda olsunlar isterim...bu yüzden 30 yıllık arkadaşlarım hala yanımda yöremde...uzun zaman görmesem bile bazılarını, karşılaştığımda yine tırmanırım üstlerine koala hesabı :) İnsan kaybetmek çok kolay da kazanması çok zor...o kadar emek, sevgi, saygı, zaman verdiğim birilerinden ayrı düşmeyi sevmiyorum ama neylersiniz ki hayat bazen uzaklara atıveriyor boktan 3 günlük dünya meseleleri yüzünden...haaa yazayım bunu sadece eski sevgilim için yazmadım, şimdi mail yağar bak yine bahsettin diye :) datça da o konuyu öyle ayrıntılı düşündüm ki..ayrıntıları yazmaya kalksam şaşarsınız. Şimdi değil ama seneye böyle bir kararı her ne kadar uygunsuz absürt bir şekilde almış olsa da, beni en çok üzen tarafı bu olsa da eğer görmek kısmet olursa teşekkür bile ederim ona :) çünkü onsuzluk benim unuttuğum pek çok şeyimi tekrar hatırlayıp yapmamı sağladı, sağlıyor....örneğin burası, hala olsaydı büyük ihtimalle burası olmazdı, olurdu ama daha edepli itinalı yazmak icap ederdi ve bu kadar havası olmazdı, yeri gelmişken yazayım mayıs ayından beri toplam 15.282 kere tıklanmış bu sayfa,bu tarz bloglara göre sayı düşük mü bilemem ama, benim yazma şevkimi arttırdığı kesin...hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim, sonra başka şeyler de var şimdi yazmayayım büyüsü kaybolmasın..zamanı gelince yazılır nasılsa :) ama aşk meşk olayları değil....o tarz bir özlemim yok, sanırım epeyce de bir olmaz.

Alengirli diye yazdım ama o kadar da alengirli değilmiş yaw yaşadıklarım...yazılınca sıradan gibi oldu hepsi ama olsun. Ermiş yada büyülenmiş değilim yani. Karşı mezarlıktan uçuş uçuş ruhlarda girmiyor eve, dolunay olunca kurt karı da olmuyorum, huzursuz cadılar gibi elimde süpürge dolanmıyorum da...ama yukarıda ki gibi durumları üst üste yaşadığım zaman mutlaka bir şeyler olur benim hayatım da...yani kendi çizgimin dışına taştığım zamanlar, olmaması gereken şeyler olduğu zamanlar vs....kimbilir belki o kısırdöngüyü kırmak arada bir değişik havalar solumak, yeni insanlarla tanışmak iyi geliyordur bedene bünyeye ve o aura değişince başka renkler katılıyordur hayatlarımıza...ne bileyim işte, kendimce garip şeyler yani...hoş, yaşaması güzel.

Ay aman şimdi kıçımı devirip uyuyasım geldi benim...haydi kaçtım ben, kalın sağlıcakla :)

Nickimsiz Etilerde arkadaşının evinde...arkadaşını kedisi bacaklarına dolanmış sırnaşıyor, sevgili yakışıklı yalnızlığı dizlerine başını koymuş Nickimsizi izliyor. :)

Öldükten Sonra Adamgillere Neler Yaparlar :)

Amanın neler neler yazsam şimdi ben buralara...Bir kere önce deli divane ağlayacaklar ardınızdan, malum erkeksiniz ya ''ah ah evimin erkeği, mahallenin direği, çocuklarımın babası'' vs. örnek çoğaltılabilir ama ben sizi bunlarla boğmayayım..hayır aklıma gelmediğinden değil de, bol zılgıtlı bir yazı döşemek istemiyorum buraya :)

Efendim öldünüz ya şimdi ''Allah gani gani rahmet eylesin'' sağlınızda ne iyi adam olduğunuz anlatılacak. Hadi saklamayın hiç de öyle değildiniz...körkütük içer, eve 5 kuruş bırakmaz, her şeye de takacak bir kulp bulurdunuz :) ama nedense ölünce badem gözlü, selvi boylu bir ahu oldunuz.

İş yerinde sizinle arkadaş olan bir kaç kişi hemen yerinize göz koyar önce...sizin özenle hazırladığınız ama yazılacak tek satırı kalmış o dosyanızı alır, o satırı zahmet olmadan yazar ( e o kadar da değil ama, onu bile yazarken erinir de bir de küfür sallar peşinizden) sonra ben yaptım deyu çıkar patrona verir...siz sağ iken sümsüğün teki diye dalga geçtiğiniz o adam sizin daha kıçınızın sıcaklığı geçmemiş koltuğunuza çöreklenir bir güzel :)

Ama bitmedi...gasilhane de sizi yıkayan kişi eğer etek traşı yapmaya fırsat bulamadan ölmüşseniz, akşam mesaiden sonra kahve de ki ahaliye sizin ne kadar piiiisss, kıllıııı bir adam olduğunuzu anlatır...hatta abartır bit pire vardı der üstünde..nasılsa öldün ya nasıl ''hayır öyle değildi, ben her ay düzenli bakım yaptırıyorum onun için o kılları uzattım'' diye nasıl diyeceksin...öldün ama rezilliğin bini bin para vallahi...onunla da bitmiyor kaardeeeeşşş ah bitse ne iyi !...ondan sonra geçiyor alet edavat mevzusuna, başlıyor sallamaya...Allah inandırsın bamya bile onun yanında dev kalırdı, sanki içine kaçmıştı, hele kıçında bir basurları vardı karanfil demeti gibiydi, pamuğu tıkamak için önce onları budamak zorunda kaldım diye atar tutar...sonra son noktayı koyar...adamın hali vakti yerindeymiş, iyi de bir mevkisi varmış ama yaşamasını bilememiş salak der ve evine doğru yol alır gider. Tanımadığın ahali senin pipinin şekli şemali ve kıçının karanfilleri hakkında detaylı bilgiyi almıştır kahve kapanana kadar ,vay be ne adamlar varmış der çekiştirip dururlar, günün konusu olursun ölünce :)

Durr gitme yine bitmedi...bu sefer ev ahalisi girer devreye...o şok atlatılmış ve geride kalanların nice olacak halleri deyu evde bir araştımadır başlar...Sizin gizli zulalar itina ile birer birer patlatılır, karınız, sevgiliniz, anneniz, kardeşiniz artık medeni durumunuza göre ne şekilseniz resmi olarak...önce porno cd'lerinizi bulurlar...nedense edepsiz şeyleriniz ortaya dökülen ilk kirli çamaşırlar olur :) sonra başka hatunlarla çekilmiş fotolar çıkar ortaya eğer evli iseniz..kadın koca ölüsü demez saydırır ardınızdan....ay neler der neler, ben buraya yazmayayım en iyisi o kadarını da bilmeyin canım :) eğer sevgiliniz bulduysa da o da aynı şeyleri demekte elbette muktedir dir...illa imza olması şart değil yani ağır iç yanığı küfürleri için :) Ama anneniz, kardeşiniz bulduysa sorun değil...onlar sizin ne kadar çapkın olduğunuz konusun da sizi efsane yapacak hikayeler üretirler merak etmeyin..zaten boşuna dememişler ağlarsa Anam ağlar, gerisi yalan ağlar deyu :)

Sonra sakladığınız dolar cüzdanı çıkar ortaya, bir takım tahvil ve hisse senetleri vs. eğer borcunuz varsa bunlar oralara gider sanırım...giderken de önce iyi konuşanlar başlar kötü konuşmaya borç harç takıp gitti...tuuu ahlaksız zaten sapıkmış porno cd biriktirmiş...onları biriktireceğine biraz para biriktirseydi ya vs. vs. anlayacağınız dır dır mevzusu nasıl ki siz hayattayken yakanızın vazgeçilmez broşu ise şimdi de yattığınız  yerin kulak parçalayıcı ekosu olarak gelir öteki dünyada bulur sizi :) Biz kadınlardan öldüğünüzde bile kurtulamıyorsunuz gördünüz mü...vallahi cennet bahçelerinde ki hurilere bile yar etmeyiz sizi ona göre :)

Sonra dini inancınıza göre toprağa koyduktan sonra sizi....bir süre yas tutarlar, malınız varsa geride kalanlar bunların kavgasına düşer, hayat sigortanız varsa sizden alası yoktur...birine para verip sürekli dua okuturlar, o da sırf ayıp olmasın diye haaa....yani öldüğünüzde sizi hiç unutmadan seven bir kaç kişi daha çıkar belki ailenizin haricinde, biri platonik aşık olan biridir size, biri çok kadim dostunuzdur, diğerinin kimliğini ben bile bilmiyorum düşünün artık ne kadar gizemli bir şahsiyet :)

Gelmiş ve gitmişsiznizdir bu dünyadan....ama yukarıda yazılanlar elbetteki eğlence amaçlıdır...ölümle dalga geçilir mi demeyin, neden olmasın ki ? benim bu konuda çook derin bir hayal gücüm var sadece bir parçasını yazıyorum...diğer aklıma gelenleri de yazsam artık ne düşünürdünüz bilmiyorum ama pek de umrum olmazdı açıkçası :) neyse belki bu konunun başka versiyonlarını da yazarım bir gün belli olmaz....

Evet, erkekler ölünce aşağı yukarı neler olur biter hakkında Nickimsiz'den inciler okudunuz.

Haydi kalın sağlıcakla :)


9 Eylül 2012 Pazar

Ego Tatmin Yolları...Okuyucudan Seçmeler :)

Şimdi bu blogun bağlı olduğu maile gelen bir sürü özel mail var...hepside çoğunlukla yaşadıkları ilişkiler, çıkmazlar, komik anlar vs anekdotları ile dolu, hepinize çok teşekkür ederim hepsini birebir yazmama imkan yok ama yazdığım şeylere sizlerden geldi diye yazmayı unutmuyorum..malum geri tarafta paylaşılan çok sır var, hepsini birden ifşa etsek okumanın da, takip etmenin de bir keyfi kalmaz. Onun için beher miktarda yazılara karıştırıp yazmayı tercih ediyorum. Hem adamgiller her şeyimizi toptan öğrenmesin. Makyajlı tarafımızdan sızan çamura ufak ufak bulayıp sonra karadul gibi ruhlarını bitirmek daha sadistçe....ay bende ne kötüyüm yaw :)

Birkaç hatun var sanırım bunlar aynı klanın üyeleri, yani arkadaşlar...yazdıkları o kadar akıl almaz şeyler ki...ulen bunlar beni mi kekliyor, yoksa gerçekten bu kadar kaşarlık var mı ruhlarında çözemedim ama yazdıklarını paylaşmam da sakınca görmediklerini itina ile belirtiyorlar.

Biri geçen gün süper bir benzetme yapmış yakın zamanda yaptığı bir olaya...Ben milletin eskisini, artığını toplayıp değerlendirmeye bayılırım. Kızceğizin beğendiği bir adam varmış, aynı şirkette çalışıyormuş bunlar. Adamın evliliğinde çatlaklar olduğunu öğrenince kolları sıvayıp adamla olan iş arkadaşı boyutunu başka boyuta taşımaya karar vermiş. Bir süre sonra şirket yemeği organizasyonu olmuş adam bu yemeğe karısı ile katılmış...Kızceğiz bunu fırsat bilip mümkün olduğunca adamın karısını yakın markaja almış. İzlemiş takip etmiş adamın diğer iş arkadaşlarının eşleri ile yaptığı konuşmaları vs ne varsa hepsini yazmış hanesine ( yalnız yazmadan edemeyeceğim, adamın karısı da ne boşboğazmış evde ki her şey de açık açık anlatılırmı dimi ama ) ben burada kısa ve öz geçiştiriyorum ama kızın bana yazdığına göre adamı elde edebilecek çok güzel doneler geçmiş kızın eline...tabi tüm karı milletinde olduğu gibi rekabetçi ruhu da devreye girince adamı avlamak sadece an meselesi olmuş. Böyle yazıyorum ama neylersiniz ki ifadeler aynen bu şekilde yazıldığı için ve yaz diye de izin verildiği için yazmakta bir sakınca görmüyorum.

Kızımız ertesi günü adamı artık tam anlamıyla elde etmenin savaşına girişmiş, öğle yemeklerinde değişik örnekler verip adama eşi ile ilgili kafa karıştırıcı dolduruşlar yapmış. Adamı aslansın, kaplansın sen deyip poh pohlamış..hatta öyle ileri gitmiş ki o gece çekilen resimlerde pek de iyi çıkmayan adamı göklere çıkarmış. Adam aldığı gazla dolmuş taşmış anlayacağınız.

Dünya üstünde yaşayan pek çok adam kendisini yanında bulunan kadından daha çok öven ve daha çok poh pohlayana kayıtsız kalamıyor maalesef ki...aslında bu biz kadınların en iyi bildikleri ve en çok başvurduğu klasik yöntemimizdir. Derken efendim adamın zaten iyi gitmeyen evliliği ayrılık yada ayrı yaşamaya kadar geliyor bu kızımızın işlemeleri sayesinde. Adam ev tutuyor ve bu kızceğizle birlikte olmaya başlıyor...Adamın karısı barışma çağıları yaptıkça kız daha çok yapışıyor adama...dediğine göre öyle çok göklere çıkartmış ki adamı..adam artık buna bile kulp bulmaya başlamış :) ah be kızım yaaa balon gibi şişirirsen helyumdan kafa bulanır tabi adam da :)

Neyse işte işin özü Kızceğizin beğendiği adamı kazanma sürecinde, şimdi gelinen nokta ise adamın bu gaz olayına müptela, kız ise artık gaz vermekten yorulmuş olması ama hala adam kadından boşanmadığı için bu rekabette kaybeden tarafında kendisi olacağını kabullenemeyen  kızımız durumu azıcık naz kaprise vurmuş ama hala gaz vanalarını açık tutmaya devam ediyormuş.

Şimdi benim buradan anladığım şey şu oldu. Kızceğiz adamı elde edip kendi hanesine puan yazdırdı ok, ama adam karısını boşayacak kadar cesaretli mi değil, kızın bozulduğu nokta bu mu yoksa adamın karısını hala sevdiği, değer verdiği olgusuna mı dayanamıyor ???? bak bunları yazmamışsın yazarken...yani hangisi seni bu ilişkiyi bu şekil yürütmeye tetikleyen ?

Egolarımızı tatmin yollarımız bazen çoğumuza anlamsız, hatta benim bile zorlandığım yerlerden gelebilir. Ama neylersiniz ki insan ırkının kafasında taşıdığı beynin kıvrımlarında hangi yönlerimiz ne şekil bileniyor bilemiyoruz ki :)

İşte bana gelen maillerden bir tanesini paylaştım...bana açık yüreklilikle yazana ve bunu blogun da yazabilirsin diyen bu arkadaşa ve diğer hikayelerin kahramanlarına sonsuz teşekkürler :)

Haa hemen belirteyim...bana gelen mailleri paylaşmaya karar verdiğim de içine kendi düşündüklerimi açık yüreklilikle yazarım diye belirtiyorum...yani ne yazarsam alınıp gücenilmeyeceğinin garatisi altındayım ve altında yazanlar onun için isimsiz yazıyorum...birde TC. kimlik no eklemeyelim değil mi, ne gerek var ? :) Zaten çoğunun çakma maillerle geliyor ve hemen hepsi rumuzlu :)

Haydi kalın sağlıcakla....

Nickimsiz az sonra yemek yapma olayına girişecek....oradan fırsat kalırsa bir şeyler daha yazar, yazmazsa yarına artıkın :)

8 Eylül 2012 Cumartesi

Anekdot bilmem kaç + 18: Şu Benim Arkadaşların Porno İzleme Merakı :)

Yıl 2000, daha vcd oynatıcılar yeni çıkmış, bende o zamanlar Sondurakta ki evde oturuyorum. Korsan vcd satanlara ceza falan yok...her yerden istediğin her filmi bulmak mümkün. Her boş zamanımızı deli gibi film izleyerek geçiriyoruz...hiç görmedik ya daha önce, çünkü kasetli videolarımız yoktu ki...her 2 günde bir kim alıp izliyordu acaba o filmleri :)

Sondurakta benimle kalan bir arkadaşım daha var o zamanlar ''Dövüyor Çünkü Beni Seviyor'' adlı yazının kahramanı olan arkadaş. Tabi o zaman bekar, Libido tavan, bunun başka bir arkadaşı daha var o kız buna arada bir porno cd leri veriyor, bizde izleyip krtik yapıyoruz, genelde izlediğimiz pornolar daha çok Playboy yapımı yani cinsellikten ziyade bir estetik var filmlerde...neyse bu bir gün geldi, çantasından bir cd çıkardı ay kız türk pornosu buldum hadi izleyelim dedi...Cihaza taktık izlemeye başladık yaw adam işin filmini yapıyorsun bari orada nazik ol, azcık rol yap, önce bir nezaketle yaklaş felan dimi ama nerdeee...okküs aynı yani....okküsscan kadınla güya sevişyor ama aslında izlediğimiz sinir krizi gibi bir şey, hayır biz alışmışız ya Playboy tarzı janjanlı model filmlere bu bize bir garip geldi ama izlemeye devam ettik. Yaklaşık 5 dakika kadar sonra adam nihayet kadını allı güllü batteniye serili bir yatağa yatırmayı akıl etti...yatağın yanında komodin, onun üstünde bir masa lambası onun yanında küçük bir teyp var...oda loş olduğu ve çekim de iğrenç ötesi olduğu için (hoş hepsi iyi olsa ne olur ki adam odun, kadın mal ötesi olduktan sonra :) ) adamın yatakta sadece bir ileri bir geri gidip geldiğini hayal meyal görüyoruz...adam bu hareketleri biraz daha tempolu hale getirdi bir kaç saniye sonra elini komodine uzatıp teybin play tuşuna bastı ve o film sahnesine uygun gördüğünü düşündüğümüz o teybin kolonlarının böğründen yanık yanık seslenmeye başladı ''hepiiimiiiz karrdeşiiizzz bu öfffkeee neee diye ooooffff offffff....dağlar oy oy, kardaş oy oy...rım rım rım''  türkü tırmandıkça adam  hızlandı hızlandı ve türkü bittiğin de adam da işini bitirdi.

O esnada filme değil de bize bakma imkanınız olsaydı eminim biz daha film haldeydik, çünkü filmin niteliği porno ama içeriği kardeşçe duygular ve barıştı....o filme o türküyü kim yakıştırdı, bu şaka mı nedir diye öylece bir süre birbirimize bakıp sonra saatlerce güldüğümüzü ve hatta tepine tepine koptuğumuzu hatırlıyorum. Tabi uzun seneler boyu hatta hala bile aynı şakayı yaparız birbirimize.

Yani anlayacağınız sadece Şahin K. değil biz kadıngillerin şehvetengiz arzularına gem vurmayı başaran, bu tarz ama konusu daha çok komediye benzeyen her türlü Türk yapımı Porno iş görür inanın bana :) Bunları izleyip sakinleştiniz ya, vallahi ondan sonra 5 vakit namaz niyaza durmak işten bile değildir bazı hatunlar için :))

Aklıma gelmişken bir tane daha yazayım...Bu daha yeni bir macera ama sanırım 3 yıllık. Benim Etilerde oturan arkadaşım bazi mail guruplarına üye..oralardan izlediği okuduğu ilginç şeyleri de benimle paylaşmaya bayılır. İşte bu absürt bir video yolladı bana o zaman. Telefon da da ben daha izlemeden anlatıyor işte şöyle iğrenç, böyle tiksinç sen hayatta bakamazsın vs. bende yiğitliğe hala bok sürdürmeyeceğim ya amaaan niye bakmayım diyorum bakarım neden bakmayayım. Bizim ki, iyi o zaman sonuna kadar izlemeyi başarabilirsen seni tebrik edeceğim dedi. Ben telefonu kapatıp videoyu izlemeye başladım ama öyle korkunç ve iğrenç bir sahneydi ki bu gün ne zaman hatırlatılsa içim burkuluyor kıçım acımaya başlıyor vallahi. Video da ki içerik aynen şöyleydi; kadraj da bir kavanoz var, kavanozun her iki yanında da bir çift kıllı bir bacak ve kadrajın üstünden yavaş yavaş bir kıç gözükmeye başlıyor, belli ki adam kıçına o kavanozu itina ile sokmayı deneyecek...neyse fazla uğraşmadan bunu yapabildiğini gördüğümüz saniye de çota bir ses duyuluyor ve anlıyoruz ki o kavanoz adamın kıçının içinde patlamış adam gayet sakin o kırılan parçaları kıçının içinden çatur çutur sesler eşliğinde çıkartıyor....ay yazarken bile içim burkuldu yaw. Neyse ben bunu izledim ve hemen telefona yapıştım. Bizim arkadaş alacağı tepkiden gayet emin gülmeye başladı yaaa nasılmış diye..bende küfür kafir gittim dümdüz....o günden sonra ne zaman aklına gelse beni bununla ürkütür hergele. :)

Bu yazıdan çıkartılacak sonuç...kadınlar da porno izler ( o filmlerde oynayanlar da kadın ki, çekebilitesi olanın izleyebilitesi olmaz mı sanıyorsunuz ) neyse işte kendinizi kandırmayın yani...kadının biri gerine gerine, hatta yalancı bir masumuyetle ben asla izlemem diyorsa o daha çok izleemiştir hatta...hatta isim ve çekilen tarihlerine kadar da biliyordur emin olun, yetmez bir de koleksiyonu vardır, hatta bir de kendini benzettiği porno yıldızı bile vardır...ben asla izlemedim diyenden korkun ademgiller benden demesi. :))

Bakın biz saklıyormuyuz; açık açık yazıyoruz...nihayetinde artık bunları izlemekte, izleedikten sonra yazıp bokunu çıkarmakta normal...normal olmayan bunu bile bile inkar edip ortalıkta namus abidesi gibi dolanırken eve gidince hangisini izleyeceğini düşünüyor olmak.... :) Yani ben bunu samiyetle yazıyorum diye o namus abidesi rölü kesenden daha az mı namuslu oluyorum...ay aman banane ya ben yazdım buyrun okuyun işte...gülün eğlenin, kimin ne düşündüğü yada ne düşüneceği kimin umrunda ben beni dibine kadar bildikten sonra :)

Nickimsiz iyi geceler diler ve film moduna girer :)

7 Eylül 2012 Cuma

Ivır - Zıvır Şeyler :)

Son bir kaç zamandır Face de ki oyunlara takılıyorum, yalnız bir oyun var kaybedince içim sızlıyor her defasın da. Şimdi bir tane anne Panda var, yawrucaklarını bir şekilde kurtarıp anneciklerine kavuşturman lazım. Eğer minicikleri kurtaramazsan oyun penceresinin kenarın da kurt var o kaçırıyor bebecikleri..anne de üzgün üzgün gözünün içine bakıyor sonra...aman Allahım ne moral bozucu bir sahne. Anne Pandanın bir oyun için bile olsa bir insanoğluna muhtaç o görüntüsüne mi yanayım, yoksa bölümleri geçemediğim zaman yawruları kurt kapıyor ona mı bilemedim vallahi... :( Akıl akıl gel kulağıma takıl ama neylersin ki benim için durum bu !

Başka bir oyun daha var o da balonları patlatıyorsun yalnız nedense bölümü geçtikten sonra hemen sonra bağlantı koptu  diyor bu hergele oyun hem canın gidiyor, hem de o bölümü yeniden oynamak zorunda kalıyorsun...Eyy bilgisayar oyunlarına can veren Ulu Allahım neden bu absürt şeyleri görmüyorsun, neden hep onlar kazanıyor da biz kaybediyoruz :)

Geçenler de bir parfümeri dükkanında 2-3 tane deodorant aldım. Orada çalışan bir travesti bir kişi var...başlar da herkes garipsedi ama çocuk işini o kadar güzel yapıyor ki alışveriş yapan herkes memnun şimdi bu durumdan...umarım bu tarz örnekler çoğalır. Neyse konu o değil, kasada ki çocuk hesabı yanlış yapmış bende epey bir ilerledikten sonra farkına vardım vee içimden ''Amaaann 3 TL den batmaz ya bir deodorant ta bedavaya gelsin'' dedim...hay demez olaydım...gecesi o çocuğu benim yüzümden işten kovduklarını görmeyeyim mi ben...sabah kalktığım da ilk iş oraya koşup o parayı vermek oldu sonra bir rahatladım ki anlatamam...haaa öyle dini büsbütün tastamam biri de değilim ama verilen emeğin 3 kuruş eksiğinin bazen nelere mal olduğunu çok iyi bilenlerdenim. Nihayetin de benim içim rahatladı en önemlisi de bu değil mi zaten :)

Kışın orta yerin de bizim terasta ki kedilerden biri 5 tane velet doğurmuştu, gecemi gündüzüme katıp, kedicikler doğal ortamlarında analarının yanında sıcak, bol emip büyüsünler diye doğdukları kolinin içine sıcak su şişeleri, analarına bol bol mama, kolinin yanından yöresinden soğuk almasınlar diye de yünlü ne varsa tıkalayıp hepsini yaşatmayı başarmıştık...biraz büyüdüklerin de anaları yanlarından ayrılır ayrılmaz bizlere alışsın da hiç olmazsa sahiplendirelim diye de alıp bunları sevip okşadık...biraz daha büyüdüklerinde ise anaları bunları bizim terastan başka yere taşıyınca ne üzüldüydüm anlatamam...neyse bunlar şimdi eşek kadar oldular...biri öldü sanırım çünkü 4 tanesini görüyorum sadece....bunlar yine gelmiyorlar ya terasa sadece uzaktan ''ulan ben bu karıyı bir yerden tanıyorum ama nerden '' dercesine şaşkın şaşkın bakıyorlar...çok alınıyorum bu duruma çook...bir tane fire versekte hepsinin büyümüş ve artık kendilerine bakabilecek durumda olduklarını görmek yetiyor ne yapalım :)

Geçenler de bana hakaret dolu mailler atan ve yazdığım her yazıyı benim özel konularımı yazdıklarımla ilişkilendirmeye çalışan bir zat-ı muhterem den bahsetmiştim. O yine yazmış yine aynı amiyane benzetmeler vs.   kendi yaşadığı ilişkiden bahsetmiş...onun ilişkisin de eski sevgili faktörü varmış, adamın aklı hala eskisine kayıyormuş hatta netten gizli gizli eski sevgilinin profilini falan takip ediyormuş, kadın sorduğun da ise ne yapayım kadın beni unutamadı hala rahatsız ediyor vs. diyormuş, sonra kadın da merak salmış acaba bunlar gizli gizli görüşüyor mu diye, kadın bu sefer her ikisini takibe almış, bu yüzden sürekli gerginlik oluyormuş araların da....buradan cevap vereyim bari, canım ben senin adamı tanımıyorum yani eski sevgilisi ben değilim senin okküsün,ben zaten hiç kimsenin ne eskisi ne de yenisi oldum...öyle kendi halimde sanıp, sandırıldım, benim olayımda bana takıntılı bir adam ve beni kıskanan adamın yeni sevgilisi durumu yok yani :) haa bu yazdıklarını aslında adama ve kadına söylemelisin ama sen bilirsin tabi...yani rahatsız olduğun ve üzüldüğün noktaları...yok gittiği yere gitsin ben bu şekil de iyiyim diyorsan...bana bu şekil yazmak seni bir şekil de rahatlatıyorsa ne diyim yaz da o kadar bel altı vurma bari, nihayetinde ben kendimi rahatlatayım diye yazıp çizdim, kimseye hele ki o cepheye yani senin yerin de olan kadına dil uzatmam ve tabiri caizse kötü mana da bir şeyler yazmak hem bana yakışmaz, hem de kendi hemcinsime bu tarz bir yaklaşım da zaten bulunamam, özünde benim sorunum adamla ve bana yaptığı ile ilgiliydi ilişkisi ile değil..yani ben durumum senin tarifinden oldukça farklı canım kardeşim :) eh bu  durumu da çözdüğümüze göre...sanırım bundan sonra daha iyi mailler alırım senden. Yaz ama beni fazlaca üzmeden yaz olurmu ? Çünkü ben bu dünya da en son kıskanılacak kadın kategorisindeyim...kız arkadaşlarım sevgilerini, kocalarını benimle 40 yıl yan yana koysalar ki koymuşlukları vardır, onların hakkında kötü düşünmek aklıma bile gelmez o derece yani...bu konuda tapu tescilim bile var. :)

Yaaa bir şey daha vardı yazacağım ama neydi unuttum vallahi...tam ıvır-zıvır tadın da bir şey di..neydi neydi.......................hah buldum (o noktalar 20 dakikayı temsil ediyor hemen yazayım, bu ara bir kahve yapıp geldim, TRT 1 de Leo diye bir film var ona biraz bakındım ve aklıma geldi sonun da :) )

Etiler de ki arkadaşım akşam raporu vermek üzere genelde eve gelir gelmez ev telefonunu alır ve tuvalete dalıp şırıl şırıl işerken beni arar ( arka fondan bu sesler çok rahat duyulduğu için gayet iyi biliyorum o da saklamıyor zaten) neyse bu gün öyle yapmamış ama bilgisayarını açmış facesine girememiş, msn sine girememiş, hay Allah nooldu bu bilgisayara diye düşünürken benim ve kankasının facelerini açmayı demeniş o da olmamış....sonun da anlamış niye olduğunu...çünkü şifreleri yazarken caps look tuşu açıkmış...sonradan anladığında bir ohh sesi ile rahatlamış ve hemen beni aramış ardından...genelde bu tarz ultra salaklıkları ben yaptığım için onun halinden anca ben anlarım elbette...ben bu tarz durumlarda ''eyvah haclendim'' diye içime bir  tırsma düşer ilk önce. Çünkü bir kere başıma geldi msn ni mi haclediler de...başka bir adresimden sevgili hackeri ikna ile şifremi geri aldıydım...hahahhaha ne komik dimi, ama doğrudur öyle bir yeteneğim vardır arada bir tutar bende nimetlerinden faydalanırım oyyyy salak yanım sağolsun, her şeye iyi tarafından bakmaya hala usanmadı gitti...ayy canım ben seviyorum kendimi ben yaaa...beni sevmeyen en kötü bitlensin ne olsun ki başka dimi ama....Kız bu durumu bana anlattı, konuyu bitirdi telefonu kapatırken bana ne dese beğenirsiniz senin yanında dura dura bende senin gibi sssss...eee saç beyinli oldum dedi...diğer demek istediğimi anladınız sanırım..işte aynen o moddayım genel de de :))

ahan da o kare..ne güzel değil mi  ?  :)
Son mevzu da şu...Balık mevsimi açıldı ya, bizim sevgili ev içi kadını her cuma fiks Balık günü yapar, amanın bayılır balık yemeğe bu hatun...denizden ben çıkayım ay bu benim yakın dostum demez bir lokmada yutar vallahi...işte bu hafta sezonu güzel bir prömier ile açmış, bir güzel palamutlar alınmış, koca işten gelmiş bunları kızartmaya başlamış...bizim hatun da bunu bir güzel fotoğraflamış...ben balık sevmem bilen bilir ama o masanın hatsayımdır, çünkü çok güzel muhabbetler döner, anılar tazelenir, en önemlisi ne kadar can dost varsa eğer mümkünse o masanın etrafındadır...hele babası o masanın sohbet üstadıdır, annesi o masanın en nazlı sultanı, kendisi sofranın kahramanı, kocası şövalyesi, kızı de o masanın gelecekte aynılarını kuracak olan veliaht prensesi...bizler ise gitsekte gitmesekte  o masanın her daim davetlisi ve baştacıyız..işte bunun için midemizi doyurmak için değil gönüllerimizi doyurmak için her zaman özenle çeker ve paylaşır bu fotoğrafları...iyi ki varsınız canım bacım yaaa :))

Haydi kalın sağlıcakla...serin serin okuyun içiniz sıcaklasın, bu gece serin gibi sanki :)

Nickimsiz mis gibi filtre kahvesi ve huzurlu bir şekilde yazdı...yalnızlığı filme daldı, bunu unuttu, ama nickimsiz asla unutmaz hemen kafasına terliği patlalltı, yakışıklı yanlızlığı kendine geldi ve şimdi Nickimsize sarıldı ve bu son cümleleri okuyor :)





5 Eylül 2012 Çarşamba

Şu Parfüm Meselesi :)

Kadın Erkek hepimiz misler gibi kokmayı seviyoruz değil mi ? İşte size parfümün icadına yönelik Nickimsizce bir yaklaşım....hemen yazayım tamamen geyiksel bir yaklaşımdır, kısmen de doğrusallığı vardır ama Tarih kitapları benim yazdığım gibi ele almıyor konuyu :)

Şimdi bu Fransız Kraliyet ailesi ve ahalisi kendi zevk-ü sefalarının doruk noktalarında nirvana yaparken onca şaşa ve debdebenin içinde pisliklerinden çürüyorlar ve her biri tabiri bal gibi caiz bok gibi kokuyor...amanın o koca sarayın tuvaleti bile yok düşünsenize...o bakmaya doyamadığınız, dükler, düşesler, kontlar, kontesler bütün gün yiyip içtiklerini genel de o varak süslü salonların kalın perdeleri ardına edip sonra aynen devam ediyor eğlenmeye....neden sonra birinin aklına lazımlık geliyor da, o perde arkalarına lazımlık konduruyorlar.

Tabi pislik yine aynı pislik, adamlar yine kokuyor yine kokuyor. O kadar pudra içine gömülsen ne fayda yani. Oysa o zamanlar bizim Osmanlı saraylarımız ve ahalisi ise her dakika hamamdalar, temizlikten ve hamamın buharından akılları da bulandıkları için...haremdekilerin aklı fikri ay kendimizi Padişaha nasıl pompişletsek de bir velet fırtlatsak gözde olsak..oradan da yürüyüp haseki olsak vs. Bizimkilerin pis kokma derdi yok ki her  gün hamam var nasılsa :)

Neyse efendim...Bu Fransızlar bu kadar pis koktukları için buna bir çözüm yolu buluyor nihayetin de ve ilk kolonya adı altında çeşitli çiçek kokuları üretiyorlar...Tuvaletin ne olduğunu bilmeyen bir toplum olarak buna verdikleri isim de hayli ilginçtir ''eau de toilette'' adamlar daha buralara sıçılacağını öğrenmeden sürmeyi öğrenmiş orasına burasına :)) ay elbette ki şaka yaa...işin aslı bunun biraz daha değişik versiyonu. Ben gırgır olsun diye bu şekil  yazıyorum.

Tabi bunlar habire yiyorlar, içiyorlar, sevişiyorlar temizlenmeye vakit yok ki...gerekte duymuyorlar zaten çünkü ben kokuyorsam karşımda ki benden beter kokuyor deyip çala kaşık bahtlarına ne çıkarsa verip, veriştirip gidiyorlar...e nasılsa parfümde icat oldu ne diye uğraşayım diyor. Vallahi o zaman da zor işmiş giyinmek...kadınlar o kabarık elbisenin altına bir ton şey giyinmek zorundaymış...önce çoraplar, çoraplar düşmesin diye askılı dizlik yada bacaklıklar, onun üstüne fırfırlı dizden yukarı lastikli donlar, üst bölge için önce bir kat pazen içlik sonra göğüsü daha dik gösterecek ve giyilen elbisenin içinden fırlayacakmış gibi durmasını ve cazibeyi arttırıcı göğüslük ki şimdi ki sütyenlerden tek farkı göğüsün hemen altından şekil alması yani kapatıcı ve koruma özellikli değil tamamen amaca yönelik olması tek özellik :) Sonra onların üstüne o  kabarık elbise..of of yazarken yordu beni yaw...e bir adam için de onlardan kurtulup meyveyi bütün yemeğe çalışmak yarı yolda bıraktırır vallahi de...onun için etek yukarı don aşağı şekli uygun elbette...yani ön sevişme, rezervasyonlu sevişme mümkün değil...işlemi  biitir, yemeğini  ye, içkini iç pil dolsun yenisine dal :) hayat bundan ibaret....tabi zührevi hastalık da bu işin olmazsa olmazı artık o zamanlar ne varsa o, genelde en bilineni ise bel soğukluğu, frengi ve şankroid oh önüne gelene bulaştır git....ama hepsinden önemlisi parfüm

Parfüm icat oldu mertlik bozulmadı sadece o pis kokunun üstü maskelendi :)

Zaman geçti Fransızlar adam oldu, aristokrasi bitti, krallar gitti, Marie Antoinette ''Ekmek bulamıyorlarsa Pasta yesinler'' dediği için başını giyotine kurban verdi. (tabi ki böyle olmadı ama halkı galyana getiren bir söz olmuştur) Endüstri gelişti Parfüm kralları dünyaca bilinir oldu...bize de şimdilerde bunları yığınlarca para verip almak ve buram buram kokmak düşüyor...haaa bir de orijinal parfüm diye hava atmak tabi ki de :)

Haydi kalın sağlıcakla...

Nickimsiz Etiler, Akatlar da arkadaşının evinde, arkadaşı ve kankasının kıçında pireler uçuşuyor, sevgili yakışıklı yalnızlığı belgesel izliyor ve Nickimsizin saçlarını okşuyor....Nickimsiz bu satırı da bitirdiğin de onun yanına uzanıp belgesel izleyecek :)


Öldükten Sonra Biz Hatungillere Neler Yaparlar :)

Diyelim ki Hak Vaki oldu ve öldük, önce artık yeni prosedürler gereği bizi bir güzel kesip biçerler...hemde öyle nizamlı intizamlı değil ha...yalap şap, sankim kasap et doğruyor hesabı. Sonra eşşek kadar bir çuvaldızla ellerine alıp ıncık bıncık oynadıkları, örnek alıp patoloğa yolladıkları organlarımızı karnımıza doldurup bir güzel yorgan diker gibi dikerler. Dikerken zorlanıyorlarsa küfür kafir giderler vs.

Her şey tamam olduktan sonra gasilhaneye yollarlar, orada bir güzel yıkamazlar tabi...niye ki ? yıkanıp, paklanıp dışarı çıkma yada kendini beğendirme derdin mi var artık...yoook..e niye  uğraşsınlar o zaman canım, her yere ayrı şampuan, saç kremi, duş jeli, kesesi, lifi en sonunda vücüt losyonu...sonra bakım kremleri, topuk taşı ile toynaklarını törpüleme...aman kim uğraşacak...hem neden ?

Bundan sonra güzel görünmen için tek gereken şey eğer ahiret zamanını düşünüp iyilik ve inayet yapmışsan onun doğrultusu kadar olacak ki zaten...az yaptıysan çirkin bir acuze, çok yaptıysan vallahi bu dünya da ki kainat güzelinden bile daha güzel bir kadın olacaksın...İşin özü kısaca ne kadar ekmek yaptıysan o kadar köfte dolduracaklar ekmeğine :)

Bir de öldükten hemen sonra bazı kadınların başına gelen ilginç hikayeler duymuştum...sadece Türkiyeden değil dünyanın her yerinden..malum meraklı bir insanım okudum bunları ben...ne işime yarayacaksa hala bilemiyorum ama işte buraya malzeme çıktı :)

Efendim eğer güzel ve genç bir hatunken ölmüşsen bazı ellerde senin o vucüdu varya, yaşarken aklına bile gelmeyen şekillere sokup bir güzel fantezi malzemesi yapanlar varmış...amanın düşünsenize ağdacınıza, jinekoloğunuza bile sanki dünyanın en önemli ve görülmesi mucize gibi davrandığınız cinsel organınızı bunlar nasıl orta yere çıkartıyor...oyyy insanın ölesi gelmez yaw, azraili bile faili meçhul yapası gelir...sen o kadar sakın koru...sonra gelsin manyağın biri ........ ayyy ne ürkünççç !!!! haaa bu tarz sapıkların tıptaki adı ise nekrofili yani ölüsevici demekmiş, bilginiz olsun....haaa ben öldüm nasıl kendimi koruyayım bunlardan diye aklınıza saçma bir düşünce gelirse..vasiyet edin efendim siz gömülene kadar başınızı bekleyen biri olsun, bu kişiye de önceden psikolojik kişilik testi yaptırmayı unutmayın ama....bu yazıdan sonra zaten ölmekten korkan okuyucu varsa daha da aklını oynatacağına eminim ama ne yapalım ki bunlarda hayatın gerçekleri :)

Alışın, bilin öğrenin diye yazıyoruz herhalde....yaw tamam hepimizin başına gelmez, o kadar kıllanmanın da bir manası yok, ben mesela öldüğüm de umurumda bile olmaz beni ne şekillere sokacakları...zaten organlarımı bağışlamışım geriye pek bir şey kalmadan gömüp giderler...hem  o kadar da güzel bir kadın değilim Allahtan yani bu tarz endişelerim hiç yok :)

Velhasıl biz kadıngiller öldüğümüz de bile bize rahat yok....yani yaşarken en az 5-10 kilo daha az söylediğimiz kilomuz ölüm ağırlığı ile birlikte 2 katına ulaşıyor...sizin dediğiniz kilo da olduğunuzu sananlar başlıyor bunun dedikodusunu yapmaya, sonracııma ısrarla inkar ettiğiniz göğüs ve dudak silikonlarınız ortaya çıkıyor o da ayrı bir dedikodu malzemesi oluyor...bunca yıl devlet sırrı gibi korse vb. şeylerin içine tıkıştırıp, tepiştirip sakladığınız göbeğiniz kaçak arazi gibi ortaya çıkıveriyor e geride kalanlar durmuyor tabi bununda hakkından gelip dedikodunun gözüne vuruyor, selülit, çatlak vs. kendimizi mermerden farklı göstermediğimiz herkes artık öyle olmadığımızı öldüğümüz de anlıyor....ve nedense o kişinin dış görünüşü iç güzelliğinden daha önemliymiş ki ölünce dünyanın en yalancı kadını oluyormuş bu tip ufak tefek hileleri ortaya çıktığı için. Yani ölüp öleceğimize de bin pişman oluyoruz anlayacağınız. Rice ediyorum bir an önce şu ölümsüzlük ve ömür boyu gençlik iksirini bulsun artık şu bilim adamları...yoksa halimiz haraptır ey kadın milleti :) Benden size tavsiye ya çevreniz öldükten sonra siz ölün...yani mümkün olduğunca buna gayret edin, yada gidin sizi hiç kimsenin tanımadığı bir yerde cartlağı çekin...en kötüsü elalemin diline o anlık sakız olursunuz:)

İşte size biz hatunlar öldükten sonra kısaca neler olacağına dair kısmen geyikleme dolu bir ön bilgi. Ayyy siz ne sandınız ki yaw...yukarı da yazan her şeyin gerçek olduğunu mu ? Onun için mi suratlarınız büzüştü o kadar....kızlar vallahi bende dahil olmak üzere ne kadar inanıyoruz her şeye yaw...Yok be bizim Ülkemizde bu tarz durumlar çok şükür ki münferit olaylar kategorisinde hala, çünkü bizim erkeklerimiz okküs ötesi varlıklar olasa da karşılarında hala kanlı canlı hatun görmekten hoşlaşan ve fantezi mekanizması buna göre çalışan cinsler. İçiniz rahat olsun bizim ülkemiz de bu traz vakalar yok denecek kadar az...bu piyangonun bize vurma olasılığı da en az o oran kadar imkansız yani :)

Nickimsiz' in tepeniz de bilgi ampüllerini cayır cayır yandıran bir öğrenim kuşağının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz...yakında bu yazının bir de erkekler için olanı yazarım, tadından yanında duramazsınız...hem bu çifte kavrulmuş bilgiyi de artık nasıl kullanırsınız onu da siz bilirsiniz...benden yazıp çizmesi vallahi...

Haydi kalın sağlıcakla :)