Translate

25 Aralık 2012 Salı

Kar, Nickimsiz, Hergele ve Kumsal :)

Hep merak etmişimdir kar yağarken kumsalda gizem karısı gibi dolanmak nasıl bir şeydir diye...bunu da yaptıklarım hanesine altın yaldızla işledim ya benden güzeli yok bu dünya da :)

Kilyos' un hangi sahili bilmiyorum ama süper dalgalar ve kuma yağan karı izlemek ve kıçım dona dona dolanmak öyle iyi geldi ki anlatamam...tabi bizim hergelenin bundan pek keyif aldığını söyleyemem ama ayrışık akıllı bir hatunun arkadaşı olmak bu tarz durumları da kapsıyor maalesef...ona fazlaca kıyamadım ama, araba da klima eşliğinde benim sessiz sakin ve karanlığa doğru uzunca yürümemi ve gözden kaybolmamı izledi sadece...

Hiç denediniz mi bilmiyorum ama bunu da yapın derim ben size...soğuk belli bir süre sonra alışılmış bir iklim klasiğine dönüşüyor bünye de o nemli rüzgar yüzüne ve dudaklarına vururken ıslattığın dudakların üşüyor, burnunun kenarlarından uyuşmaya başlıyor sonra yüzün, kaşkoluna yada şalına daha bir gömülesin geliyor ama hiç istemiyorsun bitmesini...öyle saf düşünceler silsilesi, kendin, kumsal, dalgalar, deniz ve kar...yaz olsaydı kimbilir kaç kişi sermişti kendini güneşe bu kumsal da diye düşünmeden edemiyorsun...ama o an o soğukta bir deli sen varsın ya orda bunun tarifi yok...olmasın da zaten :) bir de seni araba da bekleyen biri var...o biri olmasa yine böyle bir şeyi yaparsın ama o varlığı senin yanında bilmenin kelimelere dökülesi çok şeyi olsa da anlatımı zor...

Aman ne karısın ne derdin bitti, ne nazın bitti deyip çekip gitmedi ya hala yanımdan yöremden...bende öyle bir argo anlatıyorum ki...ona da aynı şekilde vallahi, yani süslü kelimelerin, püslü vaadlerin de yada cici bici söylemlerin bomboş cümleleriyle süslemeden kendimce yazıp konuşuyorum ona da....

Epeydir yazmadım ne oldu ne bitti diye hayatımın bu köşesin de...olan biten ilk yazdıklarımdan farklı değil. Sadece birbirimize ayırdığımız zamanların haricin de hayatlarımızı yaşıyoruz...beklememeyi öğrendi, bende bekletmemeyi...ona en iyi dostluğu vereceğimi anladı, benim de ondan sadece bunu istediğimi...daimi bir flört ama yanı yöresi pek açık olmayan karşılıklı saygılı bir hayranlık şeklin de tarifi prospektifin içinde günlük beher miktar da ilgi alaka vs. vs...şaşırtılmayı nasıl seviyorsam onu da bu şaşkınlık içinde bırakmayı seviyorum...çünkü benim yaptıklarım onun hiç aklına gelmeyen şeyleri kapsıyor...ah canım o da öyle klasik kalmış ki zannediyor ki her kadın janjanlı şeyler seviyor...ona da alıştım artık ne yapayım, aslında çok değil ''naber kız'' dese yeterli olsa da bunu bile süslemeyi öğretmişler :)

Yazmadığım süre boyunca epey bir gezip tozdum aslında..özellikle geceleri :) çünkü gündüz annemle ve netten yürüttüğüm işlerle ilgilenmek durumundayım..geceleri de vampir gibi dolanıp duruyorum uygun zamanlar da...dışarda olmazsam evde dolanıp duruyorum...ha epeydir  gram bile vermedim ama Allahtan almadım da üstelik bu ara deli gibi kek yiyorum...bebekte waffle.. oha diyebilirsiniz vallahi söz kızmayacağım..haaa geçen gün yine kuaförde istediğim saatte randevu alamadım diye oturup saçlarımı kısacık kestim...bundan sonra sadece manikür pedikür için giderim o da ancak senede 1-2 kere en fazla...yani kendi işimi kendim yapabiliyorsam neden kuaför nazı çekeyim değil mi ama :)

Aman işte neandartel nesli tükendi diyen tüüüm bilim adamlarına buradan selamlarımı yolluyorum çünkü bir tane var...aha da ben :)

Kısaca Bursa ya İskender yemeye, Edirneye yaprak ciğer yemeye, hafta sonları arada tabu oynamayı, tekne de balık tutma ve becerememe denelemerini, gittiğimiz yoga atölyesindeki herkesi gülme krizine soktuğumuzu(manda gibi oturup odaklanamama gibi bir problemim var napiim), koca alışveriş merkezinde kovalamaca oynadığımızı saymazsak....bu son kumsal, kar, yürüme ve donma olayı süperdi....diğerlerini yapmak her zaman mümkün ama kar ve kumsal durumu her zaman değil...bence denemelisiniz.

Nickimsiz gayet iyi, mutlu, sakin, sevdikleri yanında, yanında olmayanlar aklında..aklında bile olmayanlar kıçının kenarın da, kahve, kek bilgisayarın hemen yanında, bidisi kolunun altında, annesi uyuyor, kediler terasta sıcak kolilerin içinde...kıyamet kopmadı, Colin Firth hala Platonik aşkısı ve günün şarkısı.....Juanito-Kumsalda ki izler..rım rım rım rım :)))


Hepinize iyi geceler arkadaşlar.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Kıyamet Mönüsü :)

Bilindiği üzere kıyamet kopacak ve bazı restaurantlar bu özel gün için mönü hazırlığı yapmış...Sanki Sevgililer günü kutlanıyor anasını satiim..Utanmasak reklam kuşaklarında yayınlayacağız ürünlerimizi :)
Herkes öyle bir hazırlanıyor ki sormayın gitsin.

Yılbaşından önce kıyamet kutliiciiz müsadenizlen :) O gün janjanlı elbiselerimizi giyinip oturup boş boş bekleyeceğimize beklerkene yiyip içelim diye hazırlanan mönüleri kendimce isimlendirip sunuyorum...Tabi bunlar benim kaynağımdan uydurduklarım...başkaca yerlerde sormayın sakın...sonra yüzünüze aval aval bakakalırlar :)

BAŞLANGIÇ

Cehennem ateşinde pişmiş zebani yumurtası (Koç yumurtasının uyarlanmış şekli)

Cennet Böreği (Cennet tarlalarından özenle toplanmış buğday başakları özenle işlenir hamur haline getirilir, cennet bahçelerinden toplanmış çeşitli otlarla çeşnilendirilmiş, kanatlı cennet ineklerinin sütü ile yapılmış eşşiz lezzette ki beyaz peynir ile hazırlanır. )

Zıkkım Salatası ( cehennemin en dibinde ki yanıp kül olmuş bitkilerin saplarından, köklerinden hazırlanır, cehennem çeşmesinden özenle alınmış su ile yıkanır sosu hazırlanır ve servis edilir)

Kıyamet Çorbası (içinde her bir hububatın bulunduğu eşşiz lezzette çorba, kalın kabuklu köy ekmeği içinde servis edilir)

ANA YEMEK

Havva yatağında Adem Rostosu, Beşamel sosu ile.

Cennet-ül Kevser Pilavı

Zemzem suyunda kaynatılmış bol acılı cehennem mantısı (alternatif bir tat)

TATLI

Zümrüt-ü Anka Kuşu Göğsü (Özel Kaymak eşliğinde ve ekşi elmalı sosu ile)

İÇECEKLER

Cehennem Şerbeti
Kıyamet Kola
Maya Bira
İnka Tekila
Mısır Şarap
Stoneage Burbon
Araf Çayı
Sırat Ayranı

Eh daha ne olsun yaaaa...hepsi size feda olsun canlarım, yiyim bol bol afiyet olsun, hesap ödemenize gerek yok...eh bu saattten sonra hesabı Allaha verirsiniz artık. :)

Haydi kalın sağlıcakla...

Nickimsiz sevgili yalnızlığının yanında mutlu ve huzurlu...kıyamet koparsa ne ala, kopmazsa seviyeli ilişkisine aynen devam :)





13 Aralık 2012 Perşembe

Kıyamet-ül Nickimsiz :)

çok güldüm bu karikatüre :)
Marduk ha çarptı ha çarpacak derken geçen gün Ordu ilimize bir tanesi düştü.....nihayet. Bu göktaşlarını çağıra çağıra en sonunda Dünyanın sonunu gerçekten getireceksiniz ben size diyeyim :)

Korktuğumdan ürktüğümden değil, eninde sonun da öleceğiz, buraya kazık çakıp kalacak değiliz de. Her şeye de inanmak biraz komik geliyor bana...hatta bunun için önlem alanlar var, var da sonra da eee 24' ün de bizim şirketin yeni yıl partisi var ne giysem diye düşünen de var !

Marduk her 3 bin küsür yılda bir çarpıyormuş dünya ya....çarpsın ne var bunda. Geçen sefer dinozorlar yok olmuştu şimdi de bizler yok oluruz laf mı canım buda. Pek pek 200-300 kişi kalsa dünyada yine çoğalır üreriz çok mu dert ? Belki bu yaşamda ders alırlar da teknolojiyi doğa ile barışık bir şekilde icat etmeyi öğrenirler...neyse  bunlar çok bi ciddi konular eğer gerçekten kıyamet koparsa.

Bu kıyamet tantanasına ben bir şey yazmasam eksik kalırdım vallahi.....hem belli mi olur günün birine bir server üzerinden bu blog a rastlayan olur okur eğlenir kendi çapında :) Heyyyy Dünyalı ben senden önce yaşayan nesilden Nickimsiz ablan...bak koçum benden sana tavsiye nükleer santral diye bir şey yaptılar bizim nesil Dünyanın ta ebesini (çocuk doğurtan kadın) (?) (karşı cinsle yaptığın ayıpçı birleşme sonucu üreme) (?) neee kadın yada erkek yok mu ? tek cinsmisiniz ? nasıl çoğalacaksınız o zaman kardeşimmm :)) böye uzar gider bence fazla kurcalamayayım ben en iyisi yoksa hayal gücümden damlayanlar sel olup taşacak :)) İşte nükleer yani radyasyon vs. gibi abuk sabuk şeyler icat etmeyin, elektrik için rüzgar değirmenleri, toprakta ürün yetiştirmek için hayvan dışkısı ve hatta kendi dışkın bile yeterlidir...su kaynaklarınızı kirletmeyin yakınlarına farbrikalar kurmayın...sizden başka canlıları keyif için öldürmeyin, töre, adet, kan davası gibi kötü şeyleri gelenek haline getirmeyin...bizim zamanımızda bu yüzden çok acılar çekildi sizler bunları yaşamayın. Sizler nasıl bir canlı türüsünüz bilemiyorum ama bizler çok hücreli canlılardık...yani ellerimiz, ayaklarımız, kıçımız başımız vs. vardı....zaten bu blog a ulaşmışsan bizleri tanımak ve diğer yazdıklarımın ne olduğunu anlamak için gerekli bilgileri de başka kaynaklardan bulacaksındır....yok bulup bizim nesille dalga geçersen vallahi hayaletim gelir çarpar...ben eskaza sizinle rastlaşırsam 2 kelam eder giderim.......ay şimdi siz bu yazıyı çözene kadar da yüzyıllar bin yıllar geçer beeee...of of çokk uzun iş...siz daha bizim düzeyimize gelene kadar epey bir yolunuz var :) Ben hemen söyleyeyim bu lisan ve yazım Türkçe..şimdi siz nece konuşur yazarsınız bilemem ama bizim zamanımızdan binlerce yıl önce yaşamaış uygarlıkların dillerini ve yazılarını hala çözebilmiş değiliz...en azından bir kısmını çözdük ama, çözdüğümüzden de bir bok anlamadık çünkü kil tabletlere yazmışlar adına da biz çivi yazısı dedik  onlar ne diyordu kimbilir. Neyse işte anlatacak şey çok var ama kıçım yemiyor açıkça...haydi iyi bak kendine Dünyalı arkadaş İmza. Nickimsiz.

Kıyamet sonrasına da taşıdım kendimi ya ne mutlu bana :)

ahanda maya takvimi :)
Açıklıyorum ! Kıyamet kopacak ve kıyametten etkilenmeyecek dünyada 2 yer varmış biri Fransa da bir yer Biri de bizim güzel İzmirimizin şirin ilçesi Şirince...gerçi mantıksal olarak pek akılıma yatmadı ama oranın halkı bundan bir kazanç sağlayacaksa bence mahsuru yok...duyduğuma göre Tom Cruise bile Şirince ye gelecekmiş Kıyametten kıçını kurtarmak için....Başka bir yer daha var lakin orası da benim ev :) Terası tüm odaları bunlara inanan kim varsa tahsis etmeyi düşünüyorum, ama umarım benim eve ilk gelen Colin Firth olur :) maksat Kıyamet anısı olsun :) Siyah bir fon üzerine ters K lı ve ters R li kıyamet hatırası fotosu bile çekeceğim :))) Face de yayınarım artıkın.

İşin özü eğer bu savaşlar, tüm bu salak saçma sapan şeyler sona erecekse yaşadığım tüm güzelliklere veda etmeye razıyım ben...ama bir bok olacağını sanmıyorum...Yine savaş olacak, yine çocuklar ölecek...düşünsenize artık canlı bomba olarak çocukları da kullanmaya başladılar...böyle bir dünyada bunları görüp duyup hiç bir şey yokmuş gibi devam ediyoruz ya yaşamaya..daha ne yazsam laf değil...varsın olmasın, yok olsun dünya...Kıyamet Mayaların Kehaneti yüzünden değil asıl bu zihniyete sahip tüm insanlar yüzünden kopsun bence...Sinirim zıpladı yine yaaaa...ne güzel geyik tadında yazıyordum...Sadece hatırlayıp üzülmek değil bilincine varıp daha iyi koşullarda evlatlarımızı yetiştirip savaşla değil akılla ve anlaşma ile sorunlarımızı halledebilmeyi diliyorum eğer 2013 yılına girersek ki, bence sorunsuz gireriz....İnşallah bu kıyamet korkusu ve paranoyası bu yönde bilnçlenmemize yardımcı olur...olur mu ki ????????????????

Nickimsiz uzun bir aradan sonra tekrar yazmaktan epey bir keyif aldı...bu aralar hem zamanı yok hemde hayli karmaşık durumlarda..aklına üşüşenleri ayrıştırıp yazmaya zorlanıyor...ama sizleri çook seviyor, iyi ki varsınız arkadaşlar, herkes...hiişşşt sen, yeni nesil Dünyalı sende iyi ki varsın :))




2 Aralık 2012 Pazar

Bir Avuç Toprak.....

Ağlayarak geldiğimiz bu dünyadan çoğunlukla sessizce ayrılıyoruz.....Ölürken nasıl oluyor acaba ?
Yani ışık tepemize doğuyor yukarı doğrumu çekiliyor ruhumuz...Kim biliyor ki gerçekten ?
Sanırım hepimizin inançlarına göre şekilleniyor bu durumda yani ölmek bile bir şekilde göreceli.

Geçen gün Avşadan tanıdığım birinin eşi vefat etti. Allah ta biliyor ya hastanede olduğunu duyduğum andan itibaren hep bir şekilde ayağa kalkacağını düşündüm ve hep dua ettim. Kızı ile görüştük çoğunlukla bu arada...Kızı öz kızı değildi belki ama hep derim ya Anne olmak için illaki doğurmaya gerek yok, çoğu kadın için...O kadıncağız da öylesi bir Anneydi işte doğurmamıştı bir tek, ama öz anne kadar özlüydü kızına sevdası. Eşi kızı ile kendi dünyasında tek derdi kızının iyi bir yerlere gelebilmesiydi. Koynunun kuşuydu ya kızı...öyle severmiş hep kızını :)

Bu yaz görüşmek kısmet olmadı ama hep önemli olmuşlardır ailece. Çok yardımları olmuştur her konuda. Veranda da çay içer sohbet ederdik bol bol...Keyifli neşeli bir kadın dı.

Neyse işte yazılacak ne kadar şey varsa hepsi aklım da da harfleri dizip cümle üretecek hacet yok bu ara.

Benim demek istediğim hepi topu bir avuç toprağın altında çürüyüp gideceğiz eninde sonunda....kimimiz içindeki kini ve nefreti yanına almış olarak, kimizde olabildiğince huzuru yanına almış olarak gömülüp gidecek.

Kendi öldüğüm anı düşündüm o an....kimbilir nasıl öleceğim ama tek bildiğim artık bıkıp usandığım bu salak dünya meselelerinden her şekilde emekli olup gideceğim. Acı, hastalık, çaresizlik, sevda yanığı, yürek kavruğu, dost kazığı ne varsa hepsini burada bırakıp her ne olursa, her nasıl olursa huzurla öleceğimi biliyorum....çünkü sevemedim bir türlü bu dünya düzenini....kindarlık bana göre değilmiş denemedim de değil ama kumaşından bana tayyör çıkmadı. Kaşarlık; eh dilde söylendiği gibi olsaydı iyi olurdu da onunda hakkından ancak yazdığım kadar gelebiliyorum. Orospuluk; cinsel olanına değilde ruhunda olanına takıklığım var ve illaki kadıngillere has bir durum değil....ben ne orospular gördüm çoğunda da sakal bıyık vardı :) Yalan; ben ne yalancılar gördüm duydum da susmak durumunda kaldım en sonun da çünkü benim söylediğim yalanlar o kadar beyaz kaldı ki deterjan reklamlarında en beyaz çarşaf misali salınırdı camdan cama sıralı iplerde....velhasıl bende sütten çıkma ak kaşık değilim elbette kendilerini en erdemle sunup yazan insanların en azından bazılarından çok daha iyi olduğum kesindir. Düşmanlık olsun diye de yazmıyorum ama öyle şeyler okudum ki bu aralar...utanmasam kendimi derviş ilan edebilirim bu halimle bile :)

Neyse işte Kadıncağız o taze tahta kokulu tabuttan çıkartılıp gömülene kadar öyle çok imrendim ki kadına. Bembeyaz kefen içinde o nemli toprağa yatırıldığında nasıl bir iç çekmişsem yanımda ki bana baktı, noldu der gibi. Ne olmadı ki aslında....evet bu dünya da ki tüm sevdiklerini ona ihtiyacı olanları geride bıraktı belki ama o toprağa değdiği anda ki huzurunu kıskandım kadının....Artık fiziki olarak olmasa da her zaman çok sevilecek öncelikle kızı tarafından, bunu çok iyi biliyorum. Eşi onsuzluğa çok zor alışacak ama ne olursa olsun artık yalnız ve kendi başına...dini inançlar doğrultusunda ne olur bilemem elbet...bildiklerim öncelikle kendi inancım doğrultusunda olanlar ve diğer inançlara göre olanlardan ibaret ama oradan gelen biri ile sohbet etmişliğim yok henüz. Bence öldüğümüzde üzülmek yerine...en azından ben öldüğümde sevinirseniz çok sevinirim benim için...nihayetinde nefes alıp vermekten başkaca yaptığım çok şey olmasına ve hala keyif aldığım pek çok şey olmasına rağmen hepsinin sırtımda taşımaktan ibaret yükler olduğunu biliyorum sadece...varsın gerginç ve ürkünç filmler olmasın, annemi her zaman sağlıklı hali ile bileyim, nette harıl harıl bir şeyler yazmasam da olur, en önemlisi de beni sevmekten bıkmayan hergeleye artık karşılık veremediğim için kendimi suçlamaktan istifa edeyim artık...bu gibi duyguları nasıl öldürdüysem bir önceki vefat ile gömüverdim artık o güzelim kadının yanına....Şimdi ki vefattan bahsetmiyorum, eski erkek arkadaşımın annesinin yanına gömdüm Mart ayında, o günden beri ne yapsam olmadı ya...yoruldum artık. Sevda işleri de bitsin artık ne olur istemiyorum çünkü altında ezilmek. Kahve falı da olmasın dedikodu da, ödenecek faturalar....kısaca tüm dünya işlerinden topluca istifamı verip o toprağa birde ben koysam kendimi...her ne olursa olusa olsun yaşamaktan daha huzurlu olacağımı biliyorum nedense......

Ölmekle barışık olmak lazım sanırım çünkü nerede son nefesimizi vereceğimizi bilemiyoruz ki...kaçıp saklansan ne fayda....tek istediğim bu işte, bu ara..gerisi selamet olsun herkesin başına. :)

Ölmekten kim usanır tadına doyum olmaz..rım rım rım :)

Çok mu iç kararttım ki acep...amaaaannnn her zaman gırgır şamata yazacak modda olmuyorum...hoş bana göre bu tarz konularda gayet normal ama sanırım benim aklım fazla kaçık olduğundan size anormal gibi gelmiş olabilir.

Nickimsiz iyi geceler diler sevgili arkadaşlar :)


27 Kasım 2012 Salı

Japonlar Sushi yi neden ve nasıl icat etmişler :)

Geçen gün benim başka bir çatlak arkadaşımla abuk sabuk şeylerden konuşurken konu sushi yemeğine geldi...Japon, küçük, çekik gözlü, geyşa derken sonunda sushi yi neden icat ettiklerine yönelik ilginç ve komik bir kuram geliştirdik :)

Biliyorsunuz ki bu insanlar minik konsantre insanlar e haliyle bunların cinsel organları da öyle...
Japon bir ev hanımı bir gün evde yemek yaparken wog tenceresinin kalın yuvarlak ve uzun sapını tutarken acı acı iç geçiriyor...çünkü kocasında bu tuttuğu sapın onda biri kadar bile alet ya var ya yok, kadın mutsuz zaten kaba da bir dilleri var, sevişirken bile insan azarlanıyormuyum acaba duygusu ile konsatre bile olamıyor olaya...hoş zaten sevişmenin bile bir ön seremonisi var ve çok ciddi bir iş gibi fazla haşır neşir olmadan yapılıyor bu iş bile.
İşte bu kadınceğiz tüm bu gelenek ve göreneklerden artık öğk gelmiş durumdayken tuttuğu sap hayal gücünün sınırlarını zorluyor...salataya kullanacağı siyah yosunu tezgaha yayıyor önce sonra içini neyle doldurayım diye düşünürken aklına dünden kalma lapa pirinç geliyor serdiği yosunun üstüne bu pirinç lapasını yayıyor ve sarıyor ama aynı kocasının sapı gibi ince olduğunu farkedince tekrar açıyor ve bir şey daha koyayım buna ama ne diye düşünürken dolapta duran balık geliyor aklına...balığı bir güzel fileto haline getiriyor ve iri parçalar halinde bu ikilinin ortasına koyuyor biraz daha renkli hale gelsin diye de havuç vs. ekliyor ve düzgün sarmak için o an masanın üstünde duran ince bambu servisi kullanıyor...kadın yaptığı şeyden memnun oluyor ama kenarlarını daha düzgün hale getirmek için kalın bir satır ile kenarlarını içi görünecek şekilde kesiyor bu işlemi de bitirdikten sonra ortaya çıkarttığı şahesere bakmalara doyamıyor....ama kocası gelmeden de yemek için acele etmesi lazım..malum o zamanlar cinsel uzuvlara benzetilen şeyler sofraya konmayacak kadar ayıp sanılan şeyler...kadın bunu iştahla yedikçe keyifleniyor ve bunu haftanın en az 3 günü yapmaya başlıyor...cinsel organını değil ama midesini kocaman penise benzettiği şeyle doyurduğu için çok mutlu oluyor ve arkadaş çevresine de öğretiyor bunu...sonra bu yeni yemek o kadar çok yaygınlaşıyor ki geleneksel lezzet halini alıyor zamanla....önceleri bütün halinde bir yemek olarak sunulan sushi zamanla 3-5 santimlik ebatlara iniyor yanına çeşitli soslar ekleniyor ve çeşidi artıyor.... :)

Bu yemeğin çeşitli şekillerde olanları da yapılıyor zamanla...adamları da boş durmuyor madem bizim cihazlardan memnun değilsiniz bizde sizinkilerden deyip onlarda vajinaya benzeryenini icat ediyorlar..sonra yetmiyor bu sushi leri çıplak kadınların üzerine döşeyip yiyorlar bir güzel...sonra hatunu da yiyorlarmı onu bilmiyorum...ama bildiğim bu yemeği çıplak bir erkeğin üzerine yayıp yiyen bir kadın gurubu henüz duyamadım....neden ki ayol bizim başımız kel mi ? ama tabi erkekgillerin kıl tüy sorunu var dimi bunun içinde kılların arınmış bir erkekgil lazım olur sanırsam ki...neyse şimdilik ben tabakta yemeyi tercih ediyorum :)

Kadın bir ressam var o da bir zamanlar bir Japonla evliymiş kadın en sonunda dayanamayıp boşanmış adamdan....bir röportajında denk gelmiştim de oradan biliyorum...çok renksiz ve prensipli bir hayatları var ve geleneklerine çok bağlılar demişti.....

İşte Japon bir kadının wog sapıyla başlayan macerası işi bu noktaya kadar taşımış bizim teorimizce....yani nette araştırıp durmayın, çünkü bunları uyduran biziz, gerçekte bu yemek nasıl oluştu en ufak bir fikrim bile yok...ama kesinlikle tadılması tavsiye olunur :) Tabi sizler bunu yerken aklınıza bunlar gelmesin çünkü öyle bir şey yok :)))

Nickimsiz iyi geceler diler sevgili okurlar :)

24 Kasım 2012 Cumartesi

Sana Nickimsizce Baktım Aziz Türkiye....

İtiraf ediyorum ki en zorlanarak yazdığım yazıdır...sanırım epeyce bir kafam da oluşmasını bekledim, haberleri  izledim, gündemi takip ettim vs. vs.

En sondan en başa diye bir sıralama yapamam aklıma neresinden gelirse orasından yazacağım benim gözümden yansıyanları.

Sabah programlarının birinde arada bir rastlıyorum Türbanlı bir kadın yazar var çıkıp ona buna nutuk çekiyor. Dini ilim irfanı bünyesine nasıl toparladıysa artık ondan daha bileni yok maşallah, geçen gün yine Türbanlı bir kızın yaptığı işe takıldı bu. Kız DJ lik yapıyormuş düğünlerde falan. Oynaması türbanına ve dinine yakışmıyormuş vs. vs. bir sürü şey zırvaladı. İşin komiği de katıldığı program da arada bir şarkı türkü söylenip  aralarda da konuya göre yorumcuların konuştuğu bir program...yani bu günahsa ve dini vecibelere aykırı bir durumsa o zaman o programa yorumcu bile katılmaman lazım...öyle değil mi, ben kıçımdan mı algılıyorum acaba ?

Geçen gün biliyorsunuz Mavi Marmara davası başladı. Dava sabahı haberlerde gördüğüm manzaraya aklım şaştı doğrusu...elinde Filistin Bayrakları taşıyan kalabalık bir gurup (içlerinde o gemide hayatlarını kaybeden kişilerin yakınları da var) hepsi Filistin için bağrışıyordu. Bunu da mı kıçımdan anladım ben. Filistine yardım götüren ve karşılıklı inatlaşma sonucu yaşanmış bir olayın sonucunda hayatlarını kaybetmiş Türk Vatandaşı Kişilerdi o insanlar ve gördüğüm manzarada Filistin bayrağının yanında dalgalanan bir Türk bayrağı bile göremedim. Konunun detaylarını yazmayacağım çünkü bu ülkede yaşayan çoğu insanın bu konuya bakış açısını gayet net biliyorum ve burada yaşayan Yahudi vatandaşlarımıza nasıl önyargılı davrandıklarını da. Ben kendi mantığımdan yansıyanları yazıyorum sadece, beni  bunlar ilgilendiriyor çünkü. İşin özü canından can gitmiş, bir şekilde eksik kalmışsın birinden ama kalkıp savunduğun durum adamın hayatını nasıl kaybettiği değil de tamamen Filistin propagandası ise yada bu görüntünün altında hakkını aramaya çalışıyorsan bu durumda bir tuhaflık yok mu ? Bu insalar Filistin Vatandaşımıydı ki bizim haberimiz yok ? Şimdi çoğunuz kızıyorsunuz ama bence oturun mantıklı olarak düşünün derim ben...Bu Ülkede her gün terör yüzünden en az bir kaç şehit haberi alıyoruz ve sadece izlediğimiz kadar ah vah ediyoruz....ama konu Filistin olunca nedense o şehitlerimizden daha üstün bir çaba ile savunur pozisyondayız sizce de garip değil mi ?...o insanların ve çocukların oradaki koşullarına üzülmek ve bir şeyler yapmaya çabalamak kadar doğal bir şey yok elbet ama kraldan çok kralcı olmak biraz abes değil mi ? Orada yaşayanlar din kardeşi de burada her gün şehit verdiğimiz evlatlar kafir mi ?

Bu konuya en şaşırıp kaldığım an ise Dışişleri Bakanımızın Filistin de bombardıman sonucu evladını kaybetmiş bir babanın yanında aynı acıyı hissedip salya sümük ağlama sahnesiydi ki ben bile göz yaşlarımı tutamadım...çünkü böyle bir acıyı yaşamak dünyanın neresinde olursa olsun hiç bir anne ve babanın layığı değildir, Allah kimseye de yaşatmasın. Lakin bizim Bakanlarımızın Kendi Vatanının Şehitlerine de aynı özeni ve aynı hissiyatını gösterme gereğini duymamasına garipsemem çok tuhaf mı kaçar ki ? Yani Kameraya ağlamasını değil de özde gerçekten bir şeyler yapılmasını duymak isterdim doğrusu. Ama göstermelik bir çabadan öteye gidemiyor ne yazık ki ?

Peki Filistin de bu kadar acıyı gördük üzüldük aynı karşılığı elinde ki silahlar la Filistin de yaptı İsrail için, peki orada ki İnsanların neler yaşadığına dair en ufak bir fikri kabaran oldu mu ? İnternet te araştırıp yaw İsrailde kaç çocuk öldü, kaç ailenin ocağı söndü diye düşünen ? Olmadı mı ? Neden ? Onlar da Allah Kulu değil mi ?
Niye ki ? İsrail de kaç kişi bu yaşanan durumlardan rahatsız hatta sokaklarda bu durumu durdurmak için sokaklarda eylem yapıyor...gerektiğin de yargılanıyor vs. hiç araştırmadınız mı ? Hepsinin de Hükümetlerinin aldığı kararlardan memnun, mesut, mutlu, refah için de yaşayıp gittiğinizi mi sanıyorsunuz ?..............

Neyse burada amacım İsrail de değil Filistin de...ben kendi Ülkemin insanlarına şaşırıyorum aslın da Ülkemizde bize dayatılan onca şeye kıçımızı açıp çok afedersiniz ama gel daha sok alabilecek durumdayım diye acı bir kabullenişle beklerken..Söz konusu bu tarz durumlar olunca nasıl birlik olup deli gibi savunduğumuzu hak aradığımızı anlayamıyorum !!!
Yani ben evim de kaynatabildiğim bir tencerenin yarısını kalkıp yan komşumun açlıktan ölmek üzere olan evladı ile değil de Filistin yada başka yardım bekleyen Ülkelere yollamayı daha erdemli ve daha sevap bir hale getiriyorum bunu da kendime etiket yapıyorum.....Yanı başım da yada çevremde yaşayan yardıma ihtiyacı olan insanlardan haberim bile yok...yada olsam bile kendi yapabildiğim le kalıyorum ama kalkıp bunu ve buna benzer durumları savunacak ''G.ö.t'' yok !!! Neden bu durumdayız, bu benzin fiyatları ne olacak, bu zamlar ne zaman son bulacak, temel ihtiyaçlara zamlar tamam da benim kazandığım para bu zamların karşısında erimeyecek duruma ne zaman gelecek, söylenildiği gibi değil de reel olarak işsizlik sorunu nasıl çözülecek , cek, cak... savunulacak ve hak aramamız gereken onca sorunumuz varken ve bunlara odaklanıp birlikte ve halk olarak gerçek tepkimizi ortaya aynı Filisitin sorunu gibi savunur ve hak arar duruma ne zaman geleceğiz, gelmemelimiyiz ?

Hiç düşünmeye fırsat buldunuz mu bilmiyorum ama neden son 3-5 yıldır kadına şiddet ve hunharca öldürmek son hızla artış gösterdi ? İlk paragraf ta bahsettiğim bir kadın yazar var ya işte onun gibi düşünen ve bunu destekleyen bir nevi psikolojik telkin sayesin de...nasıl mı ? 3 çocuk doğur, kürtaj yapma, mahalle baskısı, kadının farkettirilmeden erkeğin yanından arkasına doğru itilme çabası, dini ve vicdani pompalama sayesin de...yazması uzun zaman alacak bir sürü daha etgen var...sonuç buna karşı gelmeye çabalayan ve ne olduğunu anlamaya çabalayan kadın kendi varlığını göstermeye çalışırken kocasının yada sevgilisinin yada ailede ki erkek akrabaları tarafından katlediliyor ..daha geçen gün gördüm adam karısını asmış ölmemiş bıçaklamış ölmemiş en sonun da balkondan atmış onda da ölmemiş....adamı bir zahmet içeriye atmışlar ama 5 ay sonra serbest bırakmışlar..adam tekrar bu sefer başladığım işi bitireceğim deyip kadını tekrar tehdit e başlamış ! Kısa bir süre sonra o kadıncağızın da ölüm haberini duyarız, adam da anlaşılmaz bir gururla namusumu temizledim der 2-3 sene yattıktan sonra çıkar bakar işine gücüne....

Velhasıl sanırım sistemli bir şekil de yozlaştırılmaya başladık....kendimize ve daha önce kendimizce edindiğimiz değerlerimizi yok edip yerlerine başka şeyler koymaya başlıyoruz ve bu yaptığımızdan haberimiz bile yok....topluca hipnotize olmuş gibiyiz sanki...koyun olmaya öyle alıştık ve alıştırıldık ki çobanımız bizi uçuruma kadar götürse oradan gönüllü atlayacak durumdayız sanki....yada ben mi çok abartıyorum ?

Neyse aslında aklımdakilerin çoğunu da yazmadım çünkü içim karardı kendimce farkına vardıklarım dan...hoş zaten epeydir farkındaydım, öyle aniden tepemde ampül yanmadı yani :) Budur yani bence farkında olmadan kendi sorunlarımıza hissizleştiriliyoruz  kanımca....eh ortalarda pek çok komplo teorisi dolanıyor bu da benim ki olsun bari...ben niye eksik kalayım ki :))

Haydi bakalım okuyun içiniz açılsın saçılsın :)

21 Kasım 2012 Çarşamba

Anadolu Cadıları Kimdir 1. Benim 2. Kim ? :)

Engizisyonların lanetlediği, bir dolu sap saman, odun toplayıp cayır cayır yaktığı ve her türlü kötülüğün onların başlarının altından çıktıklarını iddia ettikleri kadınlara Cadı denir.

Bu hatungillerin Anadolu coğrafyası üzerinde yaşayanlarına da genelde halk dilin de ocaklı, efsunlu yada şifacı denir. Amanın bunlar da bilmezler aslında cadı olduklarını, ne bilsin garip. Köyünden, kasabasından başka yer görüp gezmişliği okumuşluğu mu olmuş ki zamanın da. Kendi analarından, atalarından el değiştirme usulü ile devralıp süregelmişler bu günlere...Bu gün aklını kullanan, bu işi zamane koşullarına uydurup güncel meslek isimleriyle yapıyor...hatta gerçekten ocağı olmayanı bile yapıyor. Konu bu gerçek olmayanlar değil ama konu gerçekten ocağı olan ve bunları gerçekten çevrelerine iyi niyetle hatta kendinde olanın farkında olmadan kullanan hatuncuklar...Bu kişileri sinek vs. dokunmuyor ne güzel değil mi. sonra şifalı bitkileri de iç güdüsel olarak biliyorlar.

Şimdi aklıma ilk gelen kişi benim Anneannemdir. Bize anlattığı hikayeler hala hatırım da Rahmetlinin. Geceleri bunu kaçırırlarmış üç harfliler, zifiri karanlıkta dedem uyanıp da bulamayınca dağ, tepe, bayır arar bulurmuş..yada sabah dere kenarında, yol boyunda saf saf sağa sola bakarken bulurlarmış Anneannemi. O zamanlar biz de sorardık nereye götürürlerdi seni diye. Bizimkini genelde düğüne felan götürürlermiş...Bunlar tabi ki kötü anları o durumun, korkarmış ama ne çare..eee cadı olmak kolay değilmiş ki :)

Anneannemin el şifası vardı...yani ovduğu yerdeki ağrıları alırdı...onuda bir kaç kere gördüğüm için biliyorum Ankara' nın çeşitli yerlerinden yada bilenler gelirdi...hatta ağrılı olan yere yorgan iğnesi falan soktuğunu da hatırlıyorum..kadın nasıl yapardı bilmiyorum ama genelde tutulmuş olan kulunç vs. gibi yerlere iyi gelirdi ve hiç de kanamaz dı ya....ne ilginç.

Ben çocukluğum da garip rüyalar görürdüm ve sabah uyandığım da bazen ellerim de benek benek kına gibi lekeler olurdu..Anneannem anneme derdi bu kız bizden diye...gel zaman git zaman iyice büyüdüğümüz de Anneannem ölmeden bir sene önce dua ile el verdi bize...dualar okudu önce, ellerimizi tuttu bir şeyler daha yaptı ama hatırımda değil şimdi.

Ondan bir kaç sene sonrada ben tesadüf eseri birine masaj yaptığım da çıktı bu yetenek ortaya. ..masajı bitirdiğim de sen bunları nereden biliyorsun diye sordu bana şaşkınlıkla. Bilmiyorum sadece ovdum dediğim de ise daha da şaşırmıştı kadıncağız. o günden sonrada kime masaj yapsam iyi geldiğini söylediler ama ben bunu hala özel bir yetenek olarak algılamıyorum...sanırım masajı kime yaptığımla ilgili benim durumum...gerçekten sevdiğim insanlara dokunduğum da iyi geldiğine inanıyorum ben ellerimin. İşte arada bir fal bakıyorum...çıktığını söyleyenler oluyor vs. bende ki cadılık bu kadar.

Asıl cadı olanlar bence ocağı sübeği olmadan içinde gerçekten çamur kazanı kaynatanlar :) Ay öyle ya her bir bokunu, şeyindeki kılına kadar söyleyenden değilde söylemeyenden korkacaksın demişler...ben demedim haa!! ama doğruluğuna inanıyorum :)

İşin özü Anadolu Cadıları diye bir ata ocağımız var bunlar çoook eskiden Pagan olan atalarımızdan bize kalan etnik, efsunlu, kültürel....nasıl değerlendirirseniz o şekil durumlar...Bende var da nasıl kullanacağımı henüz bilmiyorum...büyük ihtimal kıçımın kılları da ağardığında ancak anlarım onu da...ama şimdilik faydalandığım bir kaç konu kısmen öngörü ve sivrisinek olayıdır; genelde bir şey sezinlersem mutlaka çıkar ve genelde de kötü çıkar çünkü genelde o kadar salağım ki herkesi hala kendim gibi görebilitemi hala ve hala kaybedemedim. Sivrisineklerin ise çevremde herkesi sokup beni es geçmelerine aşırı bir saygım var....es kaza sokan da zaten ölü bulunuyor yanımda :) onlarla içsel bir anlaşmam var ;) Bunun haricinde mantıksal olarak fal bakıyorum, mantıksal derken genelde çoğumuzun duymak istediği şeyleri baz alarak yorumladığım telve yorumlama sanatı :) içinde ne kadar egzantirik durum var asla bir bilgim yok...baktıklarım söylesin ne kadar var ne kadar yok :)

Bundan yaklaşık 10 sene kadar önce bir mecliste bir hoca bana güya su falı bakmaya çabalıdıydı ama bakamadı...en sonunda kenara çekip bana uzun uzadıya ondaki olan üç harflilerden daha kuvvetli olanlarının yanımda yöremde yaşadıklarını söylemişti bana....ben inanmazlık kisvemi aralarsam bunlardan faydalnıp dilediğim her şeyi de yapabileceğimi demişti. Ben henüz o şahıslarla tanışmadım, yani o üç harfli olan amcalarla...belkide tanıştım haberim yok :) ne bileyim inanmıyorum ki halen :) yada Hocazade bana o zaman epeyce bir iyi salladı bilmiyorum artık....

Yalnız bu aralar neredeyse şehirlerarası fal bakıyorum desem yeridir....bu ara benim çanak antenler bir açık ki sormayın gitsin ne dilesem ne söylesem 3-5 gün sonra oluyor ama bana bir faydası yok...yani herkesde gördüğüm önsezilerimi kendime karşı bir kullanıp içimdeki kurtlardan bir kurtulamadım ya ben ay nerelere gitsem ne yapsam ki acep :)

Neyse arkadaşlar yaklaşık 2 haftadır buraya bir şey yazamadım çünkü epey bir hastaydım...aman hasta olduğum da da hiç çekilmem bir görseniz kaçacak delik arasınız...biraz grip, biraz bel sorunu derken evde mıy mıy dolanıp salya sümük yatıp kalktım....meşhur kırmızı sabahlığımın heryerinden hala tuvalet kağıtları sarkıyor, izlemediğim cineyet belgeseli, ufo belgeseli, endişeli gerginçli film kalmadı...yani şimdi gidip canım adam öldürmek istese ancak morukladığım zaman yakalanacak kadar incelikli cinayet işleyebilecek donanım da bir hatunum korkun benden vallahi.... :) gördüğüm her parlayan gökyüzü nesnelerini de ufoya benzetmekteyim hatta el sallıyorum huuuu komşu bak buradayım mezarlığın hemen karşısın da :) of of kötü enerji olarak ne varsa hepsini izledim..tam donanımlı hasta ruhlu bir kaltakyus olarak hayatıma devam edebilirim artıkın ama ne var ki burası Türkiye a dostlar bu topraklar da toplasan 1000 tane gerçekten kötü insan çıkar o da bana denk gelmez zati...e o zaman öğrendiğim hiç bir şeyin kıymeti de kalmadı...ay birisi bana haydi git artık saçmalamaya başladın demiyor ki ayol...yok yok henüz daha iyileşmemişim ellerim işliyor ama kafa ayrı yerde...haydi arkadaşlar bu gecelik benden çıkan bu yaklaşık 12 dakida bu kadar çıkarttım idare edin...önümüzdeki günlerde daha ultra şeyler yazarım :) Yazmak güzeldi vallahi özlemişim :)

Nickimsiz yalnızlığının kollarında fil moduna geçer :)

8 Kasım 2012 Perşembe

Biz Kadınların Kafasına Çip Takılsa Ne Olurdu :)

Bir kere kadın olmamızı gerektiren tüm unsurlar yok olurdu :)

Dedikodu müessesi ortadan kalkardı : Öyle ya kafamıza çip taktırınca duygusal zekamızla değil, mantıksal zekamızla düşünüp algılyacağımızdan gerek kalmazdı ki böyle çene sporuna :) Yine kadın kadına toplanırdık lakin bu sefer ellerimizde çay, kahve, kek, börek, çörek yerine laptop larımız olurdu. Hayatımızı grafikler eşliğinde yüzdesel, eğrisel doğrusal çizgilerimiz eşliğinde panel, sempozyum edasında anlatırdık. Altın günü de sanırım tahvil ve hisse senedi gününe dönerdi...en yükselişte ki hisse senetlerinin tekniğine bakar, büyüme endeksi ile çarpar İMKB endeksi oranında da bölerdik....ay vallahi bu kadar biliyorum aklımda bu kadar kalmış ifadesel olarak :) öğrenmeme sebep olan sağolsun....buralara yazmak ta kısmet oldu :)
Neyse efendim panel tadında geçen toplaşmalarımıza döpiyes takımlarımızla gelir, çiplerine rağmen kokoşcangiller olarak takılmak isteyen hatunlarımızı anında topluluğumuzdan aforoz ederdik. Sade topuzlarmız, tek renk saçlarımız ve tek model kıyafetlerimizle ne kadar ciddi dururduk birbirimizin yanında.

Fal bakmak tarih olurdu:  Ayy bu çok kötü olurmuş işte. Her şeye alışılır da geleceğimizden yalancıktan da olsa haber yada kehanet tadında sözler duyup iç rahatlatma olmadan asla olmaz. Onun yerine sanırım zeka oyunlarına yönelir, aldığımız en yüksek puan doğrultusun da hareket ederdik...ben mesela en son zeka testini geçen hafta yaptım ve 127 puan aldım...ondan önce 139 du..sanırım beynim küçülmüş bu süre zarfında :) neyse işte her bi boku mantık çerçevesinde düşüneceğimizden kahve sadece ya gerekli bir içecek olurdu yada bizi zinde tutmak için kullanacağımız bir sıvı olurdu. ...bu durumda elveda fil ayaklı gül oymalı, yerine göre sedef kakmalı, ince prinç yada bakırdan zarflı fincan modelleri, elveda  kahve yanında ikram edilen gül lokumları, reçelleri, likörler, çikolatalar vs.

Kadın kavgaları son bulurdu : Benim en sevdiğim şeylerden biridir...yani izlemeyi severim, ota boka kıllanıp kavga eden kadınlar benim en büyük hobimdir...hele saç baş girmişlerse seyretmeye, izlemeye doyamam...ben yaptım mı ? ay elbette ki, neden yapmayayım bir kaç arkadaşımı duvardan duvara savurup saçını başını yolup, şöyyle okkalı 3-5 tokat çakmışlığım oldu...Ben yedim mi ? Yemedim maalesef ki çünkü hiç bir arkadaşımı çileden çıkartıp bu raddeye getirecek kadar kaşarlık yada orospuluk yapmadım :) ama yapmak lazımmış arada çünkü ne kadar kaşarsan o kadar değerliymişsin...hatta o kadar ki o kadar olur :)...aman bu saatten sonra bünye de olmayanı bulacağım diye bir çabaya giremem...tatlı sert, azıcık kaçık halimle çok mutluyum böyle de kalayım...Genelde arabulucuyum ben çok nadirdir birini gaza getirip onun bunun üzerine salma durumum yada benim birilerinin üstüne gitmişliğim...ama hiç yok diyemem. Bu tarz durumlarıda bu çip sayesinde mantık çerçevesine toplayıp kaliteli aile fotosu gibi bir dresuar üzerine sergilersek hiç şaşırmam vallahi :)

Yaw yazdıkça durum daha da vahim oluyor...yani adamlarımıza dünyayı dar edemezdik bile salak saçma kıskançlık krizilerimizle, mesela şöyle derdik büyük ihtimal, tamam nedenini anlıyorum, ben seni mantıksal olarak seviyorum..aklın beynin, mantığın benimleyse gerisi boş..haydi gel brokoli çorbamızı içelim, takılmayalım bunlara (!)   Seviyemize kurban a dostlaaarrrrr ne çipmiş, Klasik bir Türk Kadınını soktuğu durumlara bak sen :)

Biz kadınların kafalarında bu çiplerden takılı olsa kadınsal tüm dürtülerimiz tarih olurdu sevgili hatungiller...Şahsen bu kadınsal dürtülerden uzak ve bihaber yaşamak istemiyorum ben gerektiğinde salaklık yapayım, kavga edeyim, sevgilimin kocamın tepesine dikilip abuk sabuk dır dırlanayım...hayat bu şekil güzel a dostlar....Biz çipimiz kadar değil çapımız kadar Kadın olalım yeterlidir bence :)

Nickimsiz bu akşam da akıl akıl gel şeyime eeee saçıma takıl förmüllerinden birini daha yazdı...Vatana millete hayırlı olsun der hayırlı akşamlar dilerim efendim :)

Not: Seksi Bilgiler Ansiklopedisi adlı yazı rakamsal olarak rekor kırdı sevgili arkadaşlar...eğitim ve öğretime verdiğiniz destek gözlerimi yaşartmadı desem yalan olur...onun için bu gece eğer yatiştirebilirsem ansiklopedik bir bilgi daha yazacağım :) tabi konu içeriği +18 olduğundan okunması daha keyifli oluyordur...Her ne kadar edepli insanlar olsak ta bu tarz yazı ve konulara ilgisiz kalmamız imkansız oluyor..eh bizde burada eğlence olsun diye yazıyoruz...ne yapalım yani divan edebiyatından dem vurup aruz ve hece mi girelim mevzuya..nasılsa onu da konu edinen bir sürü makale var..benim ki de kusur kalsın bari :)

5 Kasım 2012 Pazartesi

Seksi Bilgiler Ansiklopedisi...Geyikleme versiyon :)


. HINTLILER'e özgü seks sanatı olan Kama Sutra, 10 ayrı öpüşme, 64 ayrı  okşama, 8 ayrı oral seks ve 84 ayrı cinsel birleşme tekniğinin detaylarından oluşmaktadır.  


Erkekler için:

Şimdi biz Türk ecdadı olduğumuz için bize gelmez yukarı da ki gibi fiti-fiti olayları, bir kere racona ters, nedir o öyle 10 ayrı öpüşme şekli, bizde bilinen bir iki şekil var senelerdir onu yediriyoruz işte ya dili gırtlağa kadar indirip boğulmaya ramak kala çekiyoruz, sonra duyuyoruz ki hatunun nefesini kesmişiz, aynen kralsın o dakika, birde alt dudak üst dudak mevzusu var o da biraz daha duygusal takıldığın hatuna özel teknik..geri kalan sekiz taneyi boş geç arkadaş bize yeter 2 şekil :)

Sonra 64 ayrı teknikle okşamak da nedir hatun kısmını, ters bir kere, bizim ruhsal ve genetik kodlarımıza ayrkırı...biz ki kul yapısı aletleri bile tekme tokatla yola getiren ender bir ırkız, gelmez bize ince detay okşama şekilleri, biz mıncıklarız, çekiştiririz, lolomuyuz olm biz...hişş alooo. :)

Haaa o 8 ayrı teknikle oral bana yapılıyorsa diyeceğim yok, fazlası da makbul ve kabulümdür yalnıııızzz  ben yapacaksam düşünmem lazım bu konuyu 8 çok bir kere 1 teknik yeterli, zaten en fazla efor harcayan biziz birde arka arkaya 8 teknik uygulanmaz, gerisine hal kalmaz benden demesi.
84 ayrı birleşme tekniğini bir kertede uygulamaya kalkarsak sanırım geri kalan ömrümüzü cinsel organ felci olarak geçiririz ki...şahsen benim ki bana uzun yıllar lazım olacak. Ne demişler Yerli Malı Türkün Malı herkes onu itina ile, özenle kullanmalı. Kısaca Hint usulu cinsellik bize gelmez aga, bozar bizi böyle şeyler. :)

Bizim erkekgillerimiz en iç benliğinde aynen yukarı da yazdığım şekil düşünür...ben böyle değilim diyen varsa onu bilmem ben...ben genellemeye bakıp yazıyorum Piar yapacak halim yok dimi :))

Kadınlar için:

10 ayrı öpüşmeye karşıyım bir kere ben...sevdiğim adam beni en az 100 farklı şekilde öpebilmeli. Öperken de beni sevdiğini söyleyebilmeli, gözleri kapalı olmalı, elleri kıçımda, göğsümde değil ellerimde ve kenetlenmiş olmalı..aynı anda önümde diz çöküp bana evlenme teklf etmeli o anda birde tek taş yüzük takabilmeli vs. vs. (oha be kızım bunları yapabilecek bir dünyalıya rastlarsan bana da yolla, ben ibretlik olsun diye Orhan Pamuk' un Masumiyet Müzesine bizzat bağışlayacağım :) )

64 çeşit okşama da az bence daha fazlasını yapmalı..hayal gücünü kullanmalı, hatta bunu öyle yumuşak yapmalı ki kendimi cennet bahçelerinde hamakta sallanır gibi hissedeyim.

Ben oral sex yapmam aile terbiyem buna müsait değil !!! (bu öyle bir cümle ki neresinden tutarsan o kadar ilginç şeyler gelebilir insanın aklına..mesela benim ilk gözümde canlanan sahne şu oldu; anne ve baba salonda bir tahta önünde çeşitli çizimlerle cinsel eğitim veriyor çocuklarına...anne sıkı sıkı tembih ediyor...bunları, şunları yapmak bizim aile geleneğimiz değil, bunu isteyen adamlardan uzak durun vs. sizin aklınıza ne geldi bilmiyorum bana ilk uğrayanlar bunlar oldu :) ) 

''84 çeşit ayrı birleşme önemli değil hangi stili uygularsak erkek çocuğumuz olur bu önemli'' yada ''ama ben bunları yapamam kiiiii'' veya'' loş ışık olursa belki'' birde en embesil çeşidi var ''bunların hepsi kaç taksit''  Malum kadınların çoğunun aklı sayısal olarak sadece alışverişe çalışır bu kadar çok sayıyı aklımızda tutacak çok az kadın vardır...sayısal olarak ele aldıklarında böyle bir soru ile karşılaşmak işten bile değildir...sex ve sayısal değerler bir Türk Kadını düşünüldüğünde asla yanyana gelmeyecek 2 farklı unsurdur :) Kafamız karışır bizim...ay 2 ileri bir gerimiydi ki bu stil ? ben burada bacağımı kaç derece açı ile açacaktım ki ? ohoooo vallahi üniversite sınavlarına bağlarız biz bu işin sonunu diyim ben size :)

Nickimsiz tepenizde ampuller yandıracak bir bilgi kuşağının daha sonuna geldi..bu seriye ilerleyen günlerde arada bir devam etmeyi düşünüyorum..maksat her bi boku bilelim öğrenelim kullanmasak ta belki bir gün bir kokteyl yada arkadaş toplantısında konu malzemesi olur :) ha o zamanda bulunduğunuz topluma göre ya sapık diye anılırsınız yada vay anasını bilmediği de yokmuş diye etiket yaparsınız..takdir o an ki toplumundur artık :))




4 Kasım 2012 Pazar

Biz Hatungillerin Kaçak Bölgeleri :)

Çoğumuz homini gırtlak yediğimizden bazı bölgelerimiz normallerin üzerine çıkıyor (ay bakın nasılda kibar kibar yazıyorum, çünkü ucu bana da dokunuyor ya:) )

Ben bu tip fazla yerlere kaçak bölge diyorum, kilo değil, toplu değil, kaçak bölge..mesela benim en büyük kaçak bölgem karnım...utanmasam iskana açıp toplu konut bile dikesim var o derece yani.  Hayır yarın bir gün devlet onunda vergisini ister benden, o derece fena yani. Üstümüzde yaşayan bilimum mayk vb. bakteriler, güccük böcükler için toplu site yapayımda sevinsin garibanlar, kış geldi malum hepsinin sıcak yuvalara ihityacı var...Kahrolsun içimde ki her türlü canlıyı sevme ve koruma iç güdülerime...yakında mikrobik canlıları sevme, koruma, kollama derneği kurar, bu derneğe bağlı barınak bile yaparım...canlılar minnacıcık olduğu için sorunda olmaz, arada aklına esen de silahını alıp bu barınaklarda yaşamaya çalışan yavrucakları vurmaz da hem...neyse konumuz bu değil zaten, eğer unutmazsam onlara özel bir sıvama yazısı da yazacağım ama şimdi değil.

Mesela bizim ev içi kadının simit yaylaları (bel ve kalça kısım dolgunluğu) var...askerler oralarda eğitim yapabilir o kadar engebeli bir arazi parçası şeklinde yani (yarın bunu okuduğun da ya benim canıma okuyacak, yada gülmekten yarılacak) henüz tam kestiremedim ne yapacağını :)

Etilerde ki arkadaşımın göbeği ise uzaydan bakıldığında dünyaya sonradan eklenmiş bir yeryüzü parçası gibi duruyor...ama o bu duruma kesin çözümü buldu nihayetinde, baktı ki seve seve vazgeçemiyor yemekten eee öpe öpe vazgeçirdi kendini bundan...gitti midesini bir kuş kursağı kadar yaptı..şimdi 2 damla su içsin sanki bir kuzu çevirmesi yemişde keyifle doymuş gibi bir geğirmesi var akıl oynattırır adama :) Geçen gün 3-5 tane leblebi yemişte 2 gün eritemedi ya...ah ah vahim yani bu kaçak bölge durumları.

Birileri de bize tenkit edercesine nasihat verir ya...sanki sen bilmiyorsun, biliyorsun da zaten beyin hazır değil yada sığındığın tek durumsal his yumağı o, ama biri sizin ciğerinizi deşer gibi söylediğinde ay çok yiyorsun yeme artık diye...gece kalkıp inadına buzdolabı önünde secdeye duruyorsun, yada kimse görmeden aslında ikazını almadan önce aklına bile gelmeyen yiyeceklerin hayalleriyle bir hırs bulduğun yiyeceklere saldırıyorsun...

Biz Türk Hatungilleri genetik olarak bu extra alanları sonradan bünyemize katma geni ile geliyoruz dünya ya...utanmasak kendi gezegen sistemimize en süslü gezegen olarak eklenebiliriz bile o derece. Kendimizi her tarafımızdan büyütebiliriz...ne güzel dimi ? :)

Bazılarımız da bu kaçak bölgeleriyle barışık yaşarmış gibi dururken olmadık bir yerde yapılan en ufak bir espriye bile tahammülsüzlüğümüzü gözler önüne serer...sonradan toparlamaya çalışırız ama ne fayda, içimize itelediğimiz bu durumu ele veren yine biz olmuşuzdur bir kere :)

En içimizde kaçak bölgelerimizin ağırlığına olan takıntımız var...yanımızda yöremizde olan insanların da bizi ahkam keser edası ile yola getirme durumlarına değil, daha insani ve daha şevklendirici yönlendirmesine ihtiyacımız var....yok mu ? bence bal gibi var :)

Bir gün sadece zayıflamayı düşündüğümüz anları enejiye dönüştürüp çok fazla zamana yaymadan çabuk ve etkili olarak zayıflamayı sağlayacak bir teknoloji üretilecek mi acaba ? ne süper olurdu dimi ama :))

Haydi kalın sağlıcakla...sıcak sıcak okuyun kalmasın :)

Not: Nickimsiz'in kendi çabası ile boka çevirdiği hafta sonu, yine kendi isteği ve duygusal bakış açısına şans verme isteği ile harika 2 güzel güne dönüştü :) her zaman derim en iyi plan plansızlıktır :))


2 Kasım 2012 Cuma

Korkularından Kaçtıkça Kendi İçine Kaçarsın...

Bizim Hergele bana bu lafı bir güzel sokup beni kendi içime, kendini de odasına kaçırdı...
Yola çıktığımızdan beri memnuniyetsizliğim ve tırsmış halimden öyle bir usandırdım ki hergeleyi çareyi benden kaçmakta buldu.
İnsan durduk yere bu hale gelmiyor neylersiniz ki...üzgünüm ama elimden gelen başka bir şey yok..biraz daha yakınlaşayım daha farklı bakayım dediğim anda iç sesimin nasıl çığlık çığlığa haykırdığını duysaydı, o sesten kurtulmak için var gücü ile o da kaçmayı isterdi benim gibi.
Şimdi ise henüz açmadığım çantamı da alıp eve dönmek sanırım ona da bana da iyi gelecek...haber versem mi vermesem mi bilemedim ama sanırım haber vermeden gitmek daha iyi olur..tekrardan yormak istemiyorum onu çünkü.
Nedense gönülsüz olduğum her durum da mutlaka olumsuz bir durum yaşıyorum..yada o kadar gönülsüzüm ki bu duruma getirmek için var gücümle çabalıyorum...çünkü artık inanmıyorum ki ''sevgi'' diye bir şey vardı evet de öyle abuk bir durum için kurutulup gitti ki..toparlanabilirmiyim ki..bilemem ki ne olur...ama şu an, bu zaman değil...zamanın geç olduğu vakitte ilk bulduğunu sevda sanır yada sırf eskiye dair bir şeyleri anımsatıyor diye deli gibi yapışır kalırsın....ama ben bu adam için doğru insan değilim, o benim doğru insanım ise de ben bunu algılayacak durumda değilim.
Kaçırıp kaçırtıldığımız, biz gelmeden çok önce kalkan trenlerin ardından el sallamak kalıyor geriye şu an...bende bunu yapıyorum. Birinin cezası bana kesildi, bende başka birinin cezasını başkasına kesiyorum en bencilce yaptığım bu, şimdi diğer yazdıklarımın aksine ben bu durumdan onca zarar görüp üzüldüğümü her fırsatta yazarken....bunu başkasına nasıl yapayım ki ?

Neyse araba geldi sanırım gidiyorum ben..yarına ne olur bilemiyorum..sanırım 2 saat sonra evde olurum....hoşçakalın.

7 Ölümcül Günah...(Nickimsiz Versiyon)

Hıristiyan teolojisine göre bu tarz düşüncelerin varsa cehennem de cayır cayır yanmamız garanti, yani burada extra bronzlaşacağım diye debelenmeyelim onun yerine yaz aylarında serin yerlerde içimizi ferahlatalım bence :). Az sonra ben sıra sıra yazacağım ve altlarına kendimce yorumlar yapacağım...sizler de bunları okuyup kendinizi sınayacaksınız...biliyorum ki hepiniz bu tarz düşüncelerin sizde barınmadığına zaten inanıyorsunuz..burayı da okuyunca artık kürek kemiklerinizden Albatros kuşlarının' ki ler kadar heybetli kanatlar da çıkmaya başlar, bende eşek değilim ya hepinizin başlarınızın bir karış tepesine ışıltılı hare kondurmadan gitmem meraklanmayın :) ay siz melekseniz bende melek kere meleğim ne olmuş ki :))

1. Açgözlülük : Şu 3 günlük dünya da maalesef ki gözümüz doymak bilmez 3-5 model cep telefonu, altımız da bizi her yere taşıyan emektar araba, masa üstü, hava üstü, tablet bilgisayarlarımız, bizi seven insanlar, toplumda ki yerimiz...her bir şeyimiz kararınca olsa bile çok azımızın gözü doyar, gözümüz hep daha fazlasındadır...değilmidir ? o zaman bu dünyada ki en aç gözlü insan benim..eyvahlar olsun! Son açgözlülük durumunu abimin tablet bilgisayarını görünce kendim de yaşadım da..gittim utanmadan fiyat araştırdım hatta, şu an bunu edinebilecek mali açık yakalarmıyım ki diye bütçem de...sonra yavaşça terketti o his beni, normale döndüm yine :) Yazdıklarım elbette kişisel olarak yansıyan kısımları bu durumun bir de toplumsal boyutu var ki onu yazmaya her bir şeyim yeter çok şükür ama konu nereden ele alınırsa alınsın ucu mutlaka politikaya dayanır..politika ve siyeseti de işin içine sokarsam sonunu da illa ki şu her boka maydanoz olmayı seven gazeteci arkadaş r.o kütahyalı ile de sonlandırırım..onun için almayayım da yazmayayım da. :)

2.Gurur : Gereksiz ve mesnetsiz yere kullanıldığı zaman bende çok afedersiniz ama kahkaha krizi sinir etkisi yaratıyor yani düşünsenize insan evladının biri ağzınıza sıçmış siz geberip gitmişsiniz bu durum yüzünden, sonra bunu telafisinde tutarlılığında ki durum da da işin içine bir güzel etmiş, bu durumda gurur tavır yapacak en doğru insan zamanında tüm bunlara maruz kalmayı kendi tercih etmiş kişi olacakken gurur dağlarının arasında sıkışıp kalan kişi yine tüm bunları yaşatan kişi oluyor...bu kısmı kendimsel olarak ele alabilirim neden almayayım ki..hadi onu da geçin ben nasıl kaltaksam tüm bunlara rağmen gurur denilen şu durum benim yanıma bir kere dahi olsun uğramaz mı ? Bunun çoğu insan evladı üzerinde mutlaka ki böyle bir etkisi olurdu..bende olmadı buna yanıyorum arada bir ama bu sadece kendimsel olana bakış açım..diğer durumlar da nasıl kullanıldığını öğrendiğim de ise sonuç hep benim lehime oldu..meğer bunca zaman boşuna tevazu göstermişim her şeye..bu günahtan önce ben öleceksem kabul vallahi de..insan bunu da durduk yere öğrenmiyor illaki bir şeylerin hasıl olması da lazım...buraya konduracak çoook güzel bir deyimcik geldi ama gündüz vakti terbiye ayarlarımı bozmamam lazım  :) Bu durumda Gurur kararında kullanıldığın da kişisel olarak insana en azından bu dünyada da, bu düzene göre yaşamak için çok şey katar sevgili arkadaşlar.. bu dünyada yaşadığıma göre ara sıra bu nimetlerden de geri durmamak lazımdır....bunu da 38-39 arası idrak ettik çok şükür :)

3. Gıpta Etmek : İtiraf ediyorum bu duruma göre en büyük günahkar Annelerimizdir :) Elalemin çocuklarına gıpta etmekten geri durmazlar ve sürekli kıyaslama ile yaşatılırsın..yani en azından biz bu şekil yaşadık yalan değil...onun evladı, berikinin kızı ay onlara gıpta ediyorum vs. vs. bu lafları zamanında annemden hiç duymadım diyebilecek çok az kişi çıkacaktır bence...yada HAYIIIIRRRR hiç de bile diyen gerçekten bunu gönül rahatlığı için de söyleyebiliyorsa  bol janjanlı bir plaket gönderiyorum kendilerine :)  ama sanırım en kötüsü başkalarının yaşadığı hayatlara gıpta etmek, onlar gibi olmaya çalışmak ve bu çalışma esnasında kendinden yitip giden öz değerlerine aldırmamak...pek çok örnek sayabilirim ama yazmayacağım...çünkü bahsettiğim insanlar kendilerini o noktaya ulaştırdıkları anda yaptıkları ilk iş dünyanın en erdemli insanları gibi davranıp sağda solda ahkam kesmek oluyor...kendinde olanın farkında olan biri neden böyle bir çaba içine girsin ki o zaman boş yani bu işler sonuçta...ben sağ onlar selamet şeklinde yaşasın gidilsin mühim de değil açıkçası :) Demek ki neymiş ? çevremizdekilerin yaşadığı mutlu anları, durumları yada her neyse, kendi gönül süzgecimizden geçirirken ve aynılarını kendimiz için dilerken safkan salak duygularımızla dilemek lazımmış...gıpta ve gıybetle bir yere vardırdığın her sonuç eninde sonunda saatli bomba misali kıçında başın da   patlarmış :) bende arada yapıyorum arada bir, yalan söylemek olmaz da sonra kendimi, tüm bunları nerenden düşündün seni deyyus diye cezalandırıyorum vallahi... :))

4. Öfke : Eskiden değil ama şimdiler de arada bir volkan gibi patladığım anlarım oluyor. kendim de böyle bir yanı keşfetmek ve artık bunun stabil durumda ve bünyem de statik halde durmasından her ne kadar nefret etsem de bununla da yaşamaya alıştım.  Bu konuyla ilgili tek olumlu yanımda yaptığımın farkına vardığım da ardında ki nedenlerin haklılıklarını ön plana çıkarıp kendime pay çıkarmak değil de..kendi hatamı kabullenip o yanmı törpülemeye çalışmak..haa çok da başarılımıyım ? bilmiyorum ki, önümüzde ki maçlara bakmak lazım :)) sonuçta insanoğluyum, nankörüm elhamdülillah :) Bizim erkeklerimizin öfke halleri durumunda ne yaptıklarını hemen her gün duyuyor ve izliyoruz bu açıdan bakıldığın da anlık öfke krizlerinin birilerinin hayatlarını sonsuza kadar olumsuz ve kötü yönden etkilemesi ne kadar korkunç...düşünsenize deli gibi sevdiğin adamın ellerinde can verip varsa evlatlarınıza ve sevdiklerinize veda ediyorsunuz..neden? ya boşanma istediğiniz için ya artık o kadar ezilmeyi kaldıramadığınız için yada, yada yada....sebep herkese göre değişir ama sonuç öfkeden doğan bir yokoluşsa düşünmek lazım...yada ne bileyim tek taraflı da bakmamak mı lazım ki..görüldüğü üzere sadece bazı konular da değil hemen her konuda bakış açılarımız göreceli, gerçek şu ki gri diye bir renk var..kabul edeni var etmeyeni var :)

5.Oburluk : Amanın buralara ne yazsam ki ben şimdi....ben sevdiğim her yemeği, özellikle tatlıyı büyük oburlukla yiyebilirim bu yüzden çok günahkar insanım çoookkk :) Dünyada ki obezite durumuna bakılırsa insanoğlunun en büyük günahıdır bu...hatta bu yüzden yakın bir zamanda çok yakın bir arkadaşım midesinin büyük bir kısmını aldırdı...önceleri keyifle yediğimiz her şey sonraları taşımaktan yorulduğumuz koca göbeklerimiz ve kıçlarımız olunca hayatı kendimize dar ediyoruz...neyse sonuçta yemek yemekten doğan oburluk ve başka konularda ki oburluklarımız yüzünden sanırım hepimiz cehennem de birbirimize komşu olacağız :) eh işte daha ne yazılır ki...obur geldik obur gideriz :)

6. Şehvet : Marquis de Sade adlı bir yazar olmasaydı sanırım şehvet sınırlarımız aklımızın yettiğince olurdu. Rahmetli bu şehvet duyguları sayesinde sert porno romanlar yazmış ve bunlar için ödediği bedel ise özgürlüğü olmuştur. Aşırı şehvetten doğan sadizm ise onun isminden üretilmiştir. Aslında o zamanlar Fransa'sında zengin bir aristokratsan habire sevişmekten başka ne yapacaksın ki...ye iç seviş....e sadece sevişme yetmiyor, o zaman çıldır..yapacak iş güç olmayınca, para da bok gibi olunca ne yapsin garip vurmuş kendini pompişe :) çok takığım o zaman Fransasına ben çoook :) neyse işin özü şudur cinselliğin bile kararı iyidir. Engelleyemediğimiz şehvet duyguları yukarı da yazan ve az sonra alt paragrafta yer alacak 7. maddeyi doğal olarak tetikler. Şehvetli olup tabakta gezdireceğime edepli olup yeri geldiğinde ve gerçekten bu tarz şeyleri yaşayabileceğim biri ile uzun süreli paylaşmayı ve her seferinde çok çok mutlu olmayı tercih ederim....bu tarz şeyleri dibine kadar yazarım ayrı konu ama orijinal fikrim budur...her ne kadar tabakta gezdirmeyi denemişsem de yazılıp, söylenildiği kadar kolay olmadığını anlayıp denenmiş ama iyi ki başarısız olunmuş deneyimler klasörüne attığım bir olgudur...ama yapmayı becerene de kalkıp ahkam kesmeyi kendime hak görmüyorum şahsen..amaaan edepsiz edepsiz yazdırmayın beni ya :) Ben yine bu şıkka ilk aklımıza gelen olguyu ele alarak yorum yaptım..aslına bakılırsa her konuda ki aşırı ve hastalıklı bakış açısı  ve yönlenme  şeklidir. Derin detay yazdırmayın şimdi bana  anladınız siz onu :)

7. Tembellik : Hepimizin en sevdiği şeydir ama mümkün olmaz, hayali ile yaşar gidersin :) İşte bunu meslek haline getirmişlerin hazin sonu otura yata kıçı başı çürüyüp bu çürüklerden kurtlar çıkartma halidir..en son radde budur yani, sonra saçındaki bitleri hamamböceği boyutuna kadar getirip başka yuvalara göz yaşı eşliğinde uğurlamak çok güzel bir hayaldir tembeller için ama o göz yaşı için bile efor sarfedeceğini düşünüp, düşüncesi kadar yorulduğunu özenli ve itinalı bir çalışma şekli saymakla yetinir...uzaktan kumandayı bile düşünsel gücü ile çalıştırmanın hayallerini kurar...hayat pek zordur bunlar için her bir şey için bir uzvunun yorulması fikrine bile katlanamazlar. Aslına bakarsanız hasret kaldığım bir durum, gece yarılarını gün yerine koymak da bu yüzden :) kendime ayırdığım zamanların keyfini çıkartmak süper bir şey :) İnsan üşene üşene üşenmekten bile üşenir işte..ay çok komik oldu..neyse bu durumun da geniş açılımı olduğu aşikar yalnız ben sadece eğlence kısmındayım işin..


Şimdi yukarıda ki yazdıklarımın hepsini maalesef ki yaşamak ve hissetmek durumunda kalıyoruz...bu elimizde olmuyor. Neden mi ? çünkü kapitalist dünya düzeni bu 7 ölümcül günah üstüne şekillenmiş durumda. Gördüğümüz reklamlar da bu duygularımızın normal duygular olduğuna yönelik..yani arz ediyorsun doğal olarak talep sağlıyorsun..biri alınca diğerinin bu isteği kamçılanıyor..zincir öyle uzayıp gidiyor ki sonunda eski dünya düzeninde kaçındığın tüm bu olgular şimdiki dünyanın en temel ihtiyacı olarak hayatımızın bir parçası oluyor..bundan kaçmak kaçınmak ise mümkün değil...tek başına ayrı ayrı günahlar olarak duran bu duygular aslında birbirine eklenmiş ve içinede kendimizi hapsetmek durumunda olduğumuz yaşamlarımızın en ortak noktası...eh işte konu böyle böyle uzar gider...açılımı her yönden mümkün aslında....

Nickimsiz kaçar sevgili arkadaşlar..gideceğim yerde yazarmıyım bilmiyorum duruma göre bakacağız artık :)



1 Kasım 2012 Perşembe

Kadınsal Muhabbetler :)

 Kolları bacakları çalı çırpı gibi dolanan bir gurüh var..bunlar kendilerine kadın diyorlar da ne gülesim geliyor. Göğüsleri çıkacak gibi olmuşda artık o sene nasıl bir kuraklık geldiyse çıkamamış öyle gariban 2 sivilce gibi kalmışlar göğüs kafesi üstünde. Ay birde görseniz sanki çok değerli hazineymiş gibi koyacak sutyen beğenmezler, ayol çek kazağını, tişörtünü çık dışarı nasılsa bi bok yok ki. Ama yok illaki takması lazım..nasıl bir avuntuysa artık :) Amanın birde bunların az biraz karınları şişiyor, 2 gram fazla yemek kaçırmaya görsün ''ayy görüyormusun nasıl kilo aldım yürürken bile zorlanıyorum ''diye sızıldandıklarında ağızlarının ortalarına şöyle biir Osmanlı çakıp dişlerini önlerine dökesim var...ben bunlara morbit sıska diyorum...benim kardeşim de sonradan çıkma kardeşim de bu cins ve güruhtan uyuzum bunlara ben...ama çok seviyorum ayrı konu :)

Bu aralar bizim Türk Hatunlarının klasiği mi oldu anlayamadım ama bir seviye bir bir klas bir yarıştırmasıdır almış başını gidiyor. Bu aralar en büyük dedikodu olayımız bu ''o kimmiş ki benim seviyem, benim klasım, benim kariyerim on ezer geçer vs.'' geçenlerde böyle bir dedikodu ortasında kaldım da e yakın zamanda böyle bir mailde aldıydım, biri bana haddimi bildirdi de bir güzel :) elimi kolumu kime değsem herkes benden seviyeli ve klasmanı tavan  kütür kütür genel kültürlü çıktı...yok çok güzel bir şey çalışan kadınları her zaman takdir ederim de herkes mi bir ağızdan konuşuyor anacağım..nedir bu yani bilmediğim bir moda akımı mı bu da...haydi bu ay bu tarz saldırıp ezmeye çalışacağız insanları..ayşe sen böyle de, jale sen bunu yaz, bahar sende gel benim üstüme çık :)) yaw yapında aynı kelimeler aynı vurgular üzerinden olmasın bari....o çalışan seviyenizin akıl kısmı neden olayı süslemede güdük kalıyor ki...modacınız mı yetersiz nedir ?? öyleyse ben size taktik veririm yazın bana...2 satır da size yazarım farklı konsept oluşturursunuz kendi tarzınız olur bu alanda :) Benim nasılsa öyle bir derdim yok var da yok yani :)

Sonraaa birde benim kendi sorunum var.......Şimdi ben geçenler de bizim hergeleye bir şey için söz verdim...öyle düşündüğünüz gibi değil aklınız hemen extralara çalışmasın yaw. ..yani kısmen öyle de daha çok vakit geçirip benim onu daha anlayabilmem açısından haftasonu kaçamağı gibi bir şey. Şimdi ben sözü verdiğim an hemen çok güzel bir yerde yerlerimiz ayrıldı her şey hazır lakin ben korktum ya...yarın da Cuma, akşamına hazır olup evden alınacağım saatlerin gelmemesini umuyorum ama saatler sanki saniye gibi akıyor sanki...içimde heyecandan ziyade şu an anlatamadığım garip hisler silsilesi var...bir yandan aman diyorum evde manda gibi yayılıp belgesel izlerdin oraya gideceğine, sonra aklıma evde yapılması gereken bir ton iş geldi aslında icat ettim gelesi yoktu, bizim hergele de öyle uyanık çıktı ki daha da tırstım bu tarz bir kaçış yapacağımı bildiğinden kardeşimle konuşup herşeyi bir güzel ayarlamış...yani ona kardeşimin işi çıktı ben gelemeyeceğim deme gibi bir pembe yalanım bile yok benim :) Biz onunla çok zaman geçirdik geçirmediik değil ama mutlaka evime dönmüşümdür 2 gün boyunca bir adama katlanma sürecini unutalı epey bir zaman oldu ve açıkçası istediğim de bir şey değil....ama neylersiniz ki geçenler de buraya da yazdığım gece vakti evden kaçırılma operasyonu sırasında bu sözü vermiş bulundum....ben burada herkesin derdini tasasını okuyorum dinliyorum ama kimse bana ahanda bu da bizden demedi...tek dediğiniz salaksın sen, manyaksın, buldun da bunuyormusun, istemiyorsan bize yolla...yaw arkadaş şuraya 2 satırı janjanlı yazıp çiziyoruz diye sanıyorsunuz ki her bir boka aklım basıyor....burada tıkandık işte aşamıyorum korkularımı...ne olur birisi de bana kendi aklından biraz çiziktirsin yaaaa....Haftasonu için aklımı kaçırmak üzereyim....çünkü bizim hergelenin aklı nasıl çalışıyorsa yine çok güzel şeyler hazırlamıştır...aman neyse gideyim de bir şeyler toparlayayım bari ben....

Nickimsiz yalnızlığının gönülsüz yardımıyla haftasonu çantası hazırlamaya gider.....rım rım rım rım rım :))

30 Ekim 2012 Salı

Cadılar Bayramı Nedir ? :)

Şimdi aklınıza dişleri kısmen dökülmüş saçı başı yoluk şeyine kadar eee kulağının kıkırdağına kadar buruşmuş bir kadın tiplemesi geldi değilmi yooo öyle değil işte...

Efendim bu cadılar bayramı eski kelt kültüründe hasat sonu kutlaması olarak yapılırmış.Cadılar Bayramı'nın kökeni aslen Samhain olarak bilinen kadim Kelt Festivaliymiş. 31 ekime kadar kışlık hazırlıkların tamamlanması ve bunların kullanılması üzerine icat edilmiş bir günmüş (elbette ki öyle değil tam olarak ama ben burada işin geyik tarafını ele alıyorum merak eden de bir zahmet araştırsın..öyle hazıra konmak yok..oh ne ala ben araştıriim siz okuyun... anacıım bu da can her şeyi nasıl araştırıp sunayım :) )
O zamanlar 31 Ekim günü, yaşayanlar ve ölüler arasında bir bağ kurulduğuna inanılırmış. Ölüler kötü niyetli kabul edilirmiş. Yaşayanların hastalıklarından, başlarına kötü bir şey gelmesinden zavallı ölmüş olanlar sorumlu tutulur bunları korkutmak ve uzak tutmak için de  çeşitli tatlı yiyecekler, şekerler vs. yapılır abuk sabuk giyinip korkunç şekillerde maskeler yapılır, yüzler boyanırmış..Maskeler Samhain'den ve ölülerden saklanmak için, kapıya bırakılan şekerler onu doyurmak için ve balkabaklarına çizilen yüzler ona tapmak için yapılırmış. Samhain'in yüzyıllar önce cehenneme gönderildiğine ve bir kere geri geldi mi, diğer şeytanî güçleri uyandırabileceğine inanılırmış. Kelt efsanelerinin  temelinde akıllı bir şey bulunmaması bundan mütevellit gibi bir durum çıkıyor ortaya..adamlar birbirlerini korkutmaktan akıllarını kaçırmışlar elbette ki eciş bücüş bir sürü yaratık düşünüp halüsüle edilmiştir..beni de öyle korkutsalardı ben kimbilir neler çıkartırdım bu bünyeden dimi ama :)

 Neyse efendim sonradan bu festival, bu gelenek Hıristiyanlığa adapte edilmiş ve azizler günü arifesi olarak ilan edilmiş, amacı daha da ymuşatılıp çoluk çocuk da sebeplensin abuk subuk kıyafetler giyisin ortalıklarda dolanıp şeker, abur cubur toplasın diye bir çeşit devşirilmiş. Sebze ziyanı olsun diye de canım bal kabağının içini oyup dışını da korkunç bir yüz oymuşlar...sanırım bu koca sebzeden ne yapacaklarını bilmiyordu garipler (yaw işin gırıgırındayız elbette ki biliyorlardı bir ton yemeği, tart ı, kurabiyesi vs. yapılıyor yani bee :) )

Batılı toplumlarda inanç doğrultusunda kutlanan bu bayram, bizde eğlenmek amaçlı kutlanıyor son 5 yıldır. Eskiden  bol bol korku filmlerini izlediğimiz bu bayramı şimdilerde tırsarak değil de, hadi lem birbimizi korkutalım, korkuturken de eğlencenin dibini yapalım...kimbilir belki karı kız kaldırırız yada adam yaparız gibi bir amacı var biz de.aklımızın düzgün bir mantıkla çalıştığını gören olmadığı için bizde bu tarz batıdan ithal edilmiş her eğlencenin temelinde bu durumsallık ta var...yok deyip ahkam kesenler de çıkar ama ne yapalım yani bu saatte çıkan bu, bu bünyeden :) Eğlencenin meşei batı ama kutlayan zihiniyet oryantalist olunca normal değil mi sizce de :))

Nickimsizden  bu gecelik bu kadar sevgili arkadaşlar...hepinize iyi uykulaaarrrrr :) ben henüz uyumayacağım zira, az sonra neler yapacağımı bilseydiniz çook gülerdiniz :) yarın yazarım belki tabi yazabilecek durumda olursam :)


28 Ekim 2012 Pazar

Kadınlar İçin Pratik Çözümler Kitapçığı :)

Biz kadınların olmazsa olmazıdır kendimize bakmak, bakım yapmak vs. Vallahi üşenmedim sırf sizler için oturup düşündüm nasıl pratikleşebilir bu durumlar diye..öyle ya ayna karşısında o kadar zaman geçirmeyiz, kuaförlere tonlarca para dökmeyiz her bi şeyimiz anında ve istediğimiz anda emrimize amade olur.

Aşağıda okuyacağınız şeyler hayatımıza neler katardı bir düşünün...burayı okuyan icatcı amcalara da ilhaam kaynağı olsun..acil tarafından ben bunları istiyorum şahsen..yapacak beynim yok ama düşünecek aklım var..düşünmesi benden yapması da onlardan olsun :)

1. Regl Hapı: Regl olduğumuz anda bir tane içip günlerce süren kabusumuzu bir kaç saat içinde toptan halledecek süper ve bitkisel olduğu içinde herhangi bir yan etkisi bulunmayacak bir ilaç istiyorum acilen..ben şahsen bu durumdan çok mustaribim a adostlaaarrrrrr :)

2. Kaçmayan Külotlu Çorap Damlası: Beher miktarı 20 damlalık olabilecek ve bacaklarımıızın herhangi bir yerine damlattığımız da kendi kendine etkileşime geçip bacaklarımızı saracak zahmetsiz bir ürün...her rengi mevcut olacak ve süper ince, opak, desenli seçenekleride olabilecek süper bir buluş istiyorum..neden istemeyeyim ki, en doğal hakkım :)

3. Makyaj Robotu: Yüzünüzün şekline uygun ve kullanacağınız makyaj formatına göre ürünleri yerlerine yerleştirip klasik lazerjet mantığı ile çalışan bir cihaz. Günlük Makyaj, gece makyajı, hafif makyaj, ağır makyaj, boya kutusuna düş artık oha seçenekleri bulununan ve cihazın dış tarafında dokunmatik tuşlarla kısa sürede işlemi bitirebilecek enfes bir robot..istiyorum da istiyoruuuummmm :)

4. Tablet Elbiseler: Çok kapılı, duvardan duvara gardırop ihtiyacınızı yada elbise odalarını tarihe gömecek harika bir icat. Kullanacağınız kıyafetin tablet halinde ve küçücük ve incecik bir halde olduğunu düşünün ve ufacık bir hareketle bu elbisenin sizin bedeninize göre ayarlanması saniyeler sürsün ama en önemlisi ütü vs. istemesin. Kullanımı bittiği anda da ise kendi kendine temizlenip ufak bir dokunuşla yine tablet halini alsın...cep telefonlarına her türlü özelliği icat eden beyin biz kadınları neden düşünmüyor arkadaşlarrrr :)

5. Kıl Tüy Arındırıcı Kabin: Banyomuzun duş kabinleri yanında bulunacak saçlarımız ve kaşlarımız haricinde vucüdumuzda bulunan istenmeyen tüylerimizi laser ışık yada daha başka bir yolla uzun süreli temizleyen ve bu işlemi çok kısa sürede yapan bir kabinde istiyorum :)

6. Bir ayakkabı 20 model: Öyle bir ayakkabı düşünün ki kullanacağınız kıyafet altına Portmanto önünde ne giyeyim diye düşünmek yerine sadece bir tıklama ile dilediğiniz şekile ve renge dönüşsün. Düz model ise farklı şıkları bulunsun, topuklu ise farklı varyasyonlar sunsun. Çizme modeli ve bot modeli de öyle. Kısaca bu tarz bir şeyden birer adet almakla toplam 5 adet ayakkabı ile bir sezonu kapatıp dilediğinizce seçenekler sunarak sizi mutlu etsin...böyle bir şey olsa süper olmazmıydı hatungiller :)

Bunlar gibi çok şey düşünülebilir ama şimdilik benden bu kadar ...azcıkın da siz düşünün, karı-kız camiasının tüm ihityaçlarını da ben düşünmeyeyim dimi ama...şaka be şaka 2 dakika da yazdım elime yapışmadı ya..ama tüm bunları önümüzdeki 5-10 yıl içinde kullanmak işten bile değil bence...çünkü  o kadar çalışmalar yapıyorlar ki benim bu gün hayal diye yazdığımı yarın evimizde kullanacağımız zamanlarda gelecek.

Nickimsiz iyi geceler diler ve yakışıklı yalnızlığı ile birlikte yürüyüşe çıkar :)



25 Ekim 2012 Perşembe

Kurban Bayramı ve Bizim Hergelenin İnceliği :)

Benim hergele Dostum' la bu gün kurban kesmeye gideceğime söz vermiştim ama Allah' ta biliyor ya gözümün önünde bir canlının kesilip doğranma fikri bana her zaman acı vermiştir...bir köpeciğin acı iiiyykk sesine bile dayanamam gözlerim dolar, acısını sanki ben hissederim.

Neyse kurban kesim yerine gittik, bizim ki 3 tane iri koç almış..amanın birde güzel süslemişler ki sormayın, az sonra başlarına geleceklerden habersiz öyle bakınıyorlar çevrelerine...hepsini sevdim, konuştum...kesim zamanı geldiğinde nasıl baktıysam adamın gözüne ''Kız bakma öyle kurbanlık fok gibi'' dedi bana...gözlerim siyah olduğu için genelde fok balığı gözlü diye dalga geçerler de...ona da anlatmıştım, o da aynen devam ediyor diğer arkadaşlarım gibi fok balığı gözlü demeye :)

 Sonunda dayanamadı tamam dedi içlerinden birini seç onu kestirmeyeceğim...yine baktım acı acı ama diğerlerinin hayatını kurtaramadım, çünkü sana bakmayacağım bakarsam onları da kurtaracaksın dedi bana gülerek..çaresiz bir tanesinin hayatını kurtarmak için seçeyim dedim, seçemedim ya ben hepsinin canı kıymetli ya çünkü gözümün önünde canlılar yani birini seçip diğerlerini nasıl yollayacaksın kestirmeye...velhasıl en sonunda oradakilere koçları karıştırmalarını rica ettim bende arkamı döndüm ve gözlerimi sıkıca kapadım...dönüp içlerinden birini seçtim, diğerlerini hemen götürmelerini rica ettim ve onlar gidene kadar da gözlerimi açmadım....nihayetinde Allah yolunda kurban olmaya gittiler de benim de canımdan can gitti neredeyse.

Kurban Bayramlarını bu yüzden pek sevmiyorum...Ben otcul değilim gayet etcil beslenen bir cinsim de..ama hayvanceğiz gözümün önünde öldürülmesin yeter ki...

Canım Dostuma bu ince davranışı çok teşekkür ederim...umarım satıcının bana verdiği söz tutulur çünkü o koçu hiç satmayacağına dair ant verdi..ne bileyim, belki bende kendimi kandırdım ama bir can kurtardığıma çok memnunum :)

Koçların nasıl kesildiğini görmedim Allahtan, sonra kendi dağıtacağı kadarını aldı ve kalanları da bir kuruma bağışladı.

Karşı yaka da daha önce gitmediğim bir yere götürdü beni...gecekondular falan vardı..neresi bilmiyorum sanırım ümraniye taraflarında. küçük güzel bir bahçesi olan bir eve gittik kapıyı orta yaşlı bir kadın açtı. Bizim ki abla bunlar sana dedi, içeri davet etti kadın bizi...girdik evde 3 tane çocuk var..benden müsaade isteyip kadınla birlikte mutfağa geçtiler bir süre sonra geldiler kadın mutfaktan kendi elleriyle yaptığı baklavadan ikram etti...amanın hiç de dayanamam öyle de güzeldi ki ellerine sağlık vallahi :)

Kadın mutlu, çocuklar mutlu ayrıldık oradan kimdi onlar diye sorduğum da birinin emaneti dedi kısaca..ayrıntı detaya girmek istemediğini anladığım için fazlaca da bir şey sormadım.

Sonra bana şaklabanlık yaptı...bir kaç gündür keyifsizim çünkü...sonrada sıkıldığım konunun üstünden geçtik.
Ne olduğunu belki başka bir zaman yazarım ama şimdi değil. Şimdi, bu gün ve önümüzde ki günler Bayram Erken Kalkın Çocuklar :)


Sonra bize geldik bayram kutlaşması kahve..sonra da gitti.

Yalnız bu hergele beni şımartmaya çabaladıkça nasıl asaplarım bozuluyor anlatam..yaw kabul elbette hoşuma gidiyor da ne bileyim öyle çok korkmuşum ki deli gibi hala sınırlarımı derin kazma derdindeyim..e yuh der insan dimi sonuçta sanırım yaklaşık 5 ay oldu ama bende hala tık yok...bir sürü imkan verdim on eski sevgilisi ile arasını bile yapmaya çalıştım ama yok vallahi kale gibi duruyor ya yanım da..haydi hayırlısı bakalım.

Nickimsiz iyi geceler diler ve yalnızlığının koynun da belgesel izlemeye dalar :)

24 Ekim 2012 Çarşamba

Uçaklarda ki Bussines Class Durumuna Genel Bakış :)

Genelde aynı ortamda olan her türlü ayrışık ve özellikli duruma hayati olmadığı sürece uyuzluğum vardır. İlla ters bir şey yapasım tutar, tutmasa da gelir beni bulur zaten..duruma gıcığım ya o bakımdan :)

Antalya dönüşü de böyle bir durum yaşadım...Sonradan görmeliği paçalarından akan bir karı kocanın, karı kısmına benim bagajlardan biri hafifçe dokundu. Kadın aynen şunu dedi '' O kadar para veriyoruz bu duruma bir çare bulamadılar, bari bunları arka taraftan alsalar'' ay hemde bunu benim yüzüme bakarak söyledi. Genelde bu tarz durumlarda ''pardon'' der geçerim, maksat hanımlık bende, gıcıklıkta ta içimde kalsın gaz yapsın hesabı, ama öyle uyuz oldum ki  bu sefer oteki bagajımı da daha sert çarparak geçtim kadının yanından. Yanımda Ameliyatlı hasta var kızı da üzmeyeyim dedim..yoksa güzel bir lafı suratının orta yerine çakıp gidecektim.

Yerimize oturduk uçak havalandı, İstanbul'a indi gel gelelim uçak körüğe değil de apron un uzak bir yerine park etti. O hanımla yanyana geldik mi bir güzel..malum kendisi class uçtu ya..ama otobüs te bu ayrım yok ne yazık ki...bende başladım söylenmeye ay burası sirke gibi ter kokuyor, ay kim bu yuh ayıp ya vs. demeye..aslında yok öyle bir şey ama maksat pislik olsun...ekonomik uçanlara laf soktu ya ben dururmuyum bu böyle bir fırsat yakalamışken..elbette ki bok atma hakkımı sonuna kadar kullandım :) En sonunda rezil edici son darbeyi de vurup rahatladım, kadına dönüp dedim ki ''Biraz ileri gidermisiniz ter kokuyorsunuz, hayır anlamıyorum bu otobüsün arka kısmına alsalar ya bunları'' ohhhhh!!!!! siz sağ ben selamet, kadın clasının içinde rezil-i rüsvan şeklinde indik otobüsten...şuuuuuttt ve goolllllll !! :) Yer Siyahhh, Gök Beyazzz En Büyüksün Beşiktaşşş :)

Hiç anlamadım ben şu uçaklarda ki class özelliğini, yani o perdeyi çekince ne gibi bir özellik oluyor ki..en fazla içki içiyorsun, bir de yine çoktan seçmeli menüden ne varsa onu yiyorsun...Ben zamanında partonumun kendi için aldığı Bussines Class biletlerinin üstüne yatar onu ekonomiye kendimi de o bölüme çok güzel aldırırdım..ay rahmetli bir kere de gık demedi ya...ay hadi parayı ben kazandıyorum sende bu kadar sefasını sürme azcık da ben süreyim derdim gülerdi bana :) Nihayetinde uçak düşse aynı yere düşeceğiz..ölürsek de aynı yere gideceğiz..hatta benim sevabım seninkinden fazla ise benden şefaat bile dilenecek durumda sen olacaksın belki...ohooo haberi de yok bunların öteki alemden :) e nooldu şimdi o kadar parayı bir kadeh şampanya için mi verdin ?..oldumu yaaa :) Özünde ticari amacından öte bir durumu yoktur ama nedense uçak yüzü görmüş herkesin hayalidir o bölümde uçuşmak :) Ben demedim biliyorum pek pek bir kaç Millet vekili yada ultra sanaçtı, klüp başkanı ile yanyana uçuşuyorsun başkaca bir lüxü de yok bence..tabiki bu durum uzun uçuşlarda süper bir konfor sunuyor o ayrı :)

En iyi ve en keyiflisi futbol kafilesi ile uçmaktır ki...deplasman da maçı alıp dönüyorlarsa eğelencenin dibi tavandır :)

Eğer ki uçak mühendisleri ve teknikerlerine denk geldiyseniz ve hava da da türbulans varsa yandınız..bir başlarlar ki ''bu uçak düşer mi, düşmez mi'' geyiğine bu tür durumlardan korkanlar başlarını kıçlarına sokup o yolun bitmesi için dua eder bir an önce :) korkmayanlara da yine bir süre sallantılı, sarsıntılı lunapark tadında bir uçuş keyfi yaşatır...ben şahsen keyif alan bölümünde oldukça başarılıyım, plaketim bile var :)) şaka be yok öyle bir şey...

Yani Class uçmak kendi cebinizden ödemediğiniz sürece süperdir...haa parayı tuvalet kağıdı olarak kullanıyorsanız onu bilemem...ben şahsen uzun zamandır kullanamıyorum çok daha önemli yerlere gidiyor. Yada benim gibi Patronuna bile adam sende diyebileceğiniz bir pozisyonunuz olduysa bu durumu tatlı bela şeklinde halledip keyfini çıkarmak süper bir şeydir...ısrarla tavsiye edilir :)

Nickimsiz sevgili yakışıklı yalnızlığının yanında huzur içinde olmaya gayret ediyor :)

14 Ekim 2012 Pazar

Sevdicek Durumları ve Bizim Kız :)

Şu meşhur pompiş hastası kızımızın son macerasında sevgili olayı yapması ve sonucunda kızımızın börtü böcek, kuş kelebek sürekli ondan bahsetmesi beni epey bir hayretlere düşürse de aslında bir yandan da sevindim...yalnızca kafamı epeyce bir ediyor o ayrı konu...durup durup o bunu dedi, bana şöyle yaptı amanın bir de sırıtık surat ki sormayın gitsin :)

Kızımızın gözünde yeni sevgili gökten sarmaşıklı salıncakla inmiş beyaz pantalonlu prens sankim :) Şimdi bunu arayan hangi arkadaşı olursa olsun önce yeni sevgili olayı durumu anlatılıyor, sonra da başka mevzular konuşuluyor...yer gök aşk, sex, sevdicek, börtü böcek...diğerleri erkek değilmiş bunu anladım vallahi :)) sen o kadar deneyim yaşa hatta rekor kır sonrada bir sevgili edinince liseli genç kız moduna giriş sınavlarında birinci gel :)

Hayat bu ya bazen hiç bulamayacağım dediğin yerden kaynak gibi fışkırır aradığın kişi, baht, şans vs. Şimdi kızımızın bu mutluluğunun uzun süreli olmasını dilemekten başka yapacak bir şey yok. Lakin bizim kızımız da rahat batar cinsi olduğu için tek korkum sap kök demeye başlamasından mütevellit bir durumdur ki inşallah olmaz :)

Penitisyen Hekim olan arkadaşımızın uzun süreli tez konusu olmasını dilediğim bu sevdicek modeli umarım kızımıza iyi gelir...hayırlı uğurlu olsun vatana millete :)

En azından İstanbul Erkek camiası bir süre diyete girmiş olacak...buda iyi bir şey düşünüldüğü vakit :)

Boğaz Yatağında Balina :)

Şu meşhur arkadaşımın teknesi ile geçen gün açıldık biraz...Konu dönüp dolanıp aşk meşk mevzusuna gelince klasik çamura yatma formülümü devreye soktum...Allahtan artık ciddi değilde daha geyiksel boyutta tartışıyoruz bu durumu. Sanırım artık o da anlamaya başlıyor benden ona Dosttan başka bir bok olmayacağını...hatta geçen gün bir hatun bafilemiş(!)..yani bir bara gidilmiş oradan bir hatun direkt yatağa entegre edilmiş..gecelik olduğu için bafilemek deniyor bu duruma :)

Amanın bir de anlatması var ki...zannediyor ki ben kıskanacağım. Hissiyat durumları duygusal olmadığı sürece  hatta olsa bile bedensel istekle sürekli duygusal isteği ayrıştrabilecek ve anlayabilecek durumda gayet geniş fikirli bir karıyım ben...yani ben affetmem vs. dır dır eden kim varsa hepsinin sonunda yollarına devam ettiğini görüp duyuyoruz..şimdi burada kıçımı başımı kaldıra kaldıra ''ben assslllaaaa afffettememmm'' demek çok büyük bir salaklık olur...Yüreğim, aklım, beynim, tenim vazgeçemiyorsa gece de 2-3 hatun götürse umrum olmaz beni gelip şefkatle kucakladıktan sonra, ben onun sevgisini hala hissettikten sonra...efendi gibi kabullen durumu otur yerine dimi ama...yada dedin madem tükürdüğünü yalama...ben bu tarz konuların hiç bir durumunda büyük konuşmadım, onun için yazabilitem kadar düşünüp anlayabilitem de geniş ölçüde...yalnız adam dediğin de bu durumu saklamasını bilsin birazcık yaw...yani kütür kütür genel kültür yapmayı biliyorsunuz amam iş giz, sır olayına gelince her şeyi  elinize yüzünüze bulaştırıyorsunuz...Tamam kabul kadınlar sizden zeki yaratıklar ama ne olur ya bizim elimize de böyle kozlar vermeyin, sonra durmuyor çenelerimiz. :)

Neyse bizimki anlattı güzelce kız nasıl yanaşmış buna, olaylar nasıl gelişmiş, sonra otelin birine nasıl atmış vs. Bir yandan da tepkimi ölçüyor ama ben asker arkadaşıyım ya hiiiç umrum değil...hatta niye şunu da bunuda yapmadın diye de azarladım..e öyle ya yaptın madem bir durum kadını evine bırak, bıraktır yani ne bileyim incelik yani biraz...ama nerdeee. Erkek her daim öküz yani :)

O konu bitti başka şeyler konuşuldu, biralar içildi...hava serin olduğu için üzerlerimize battaniyeler çekildi. Sonra mevzu bu havada denize atlarsın atlayamazsına geldi. Ben atlarım ama bu havada yapmam dedim ve çekildim o manyak hergele devam etti..yok sen tırsıyorsun karanlıkta denize girmeye vs. devam ediyor ama..yaw niye korkayım karanlıkta yüzmekten, yapmadığım şey değil sonuçta...en son datça da gecenin 3' ünde girdim tek başıma ohh miss ti yani...ama şimdi yapılırmı mayo yok havlu yok vs. bir sürü iş...neyse ben kalktım  biraz daha bira alayım diye...tekne de sallanıyor hafiften...bizim öküzcan aniden yerinden fırlayıp ben denize bir itti ki neye uğradığımı şaşırdım ya ben...Allahım üzerimdekiler ağırlık yapıyor bir yandan, ben buna küfür ediyorum bir yandan..o ilk şok geçince teknenin arka tarafına doğru yüzdüm bu da bana yardıma geldi, elini uzattı çıktım tekneye bu sefer ben onu ittim...peşinden de ben atladım hah dedim şimdi güzel oldu bu şekil...yalnız su inanılmaz derece de ılıktı yada serin havada öyle geldi bilmiyorum..üst baş sırılsıklam çıktık tekrardan tekneye...Boğaz yatağında koca balina misali gecenin dibinde denize de itildim :)

Hayır bu adam da artık beni asker arkadaşı moduna sokmaya başladı ya sevinsem mi üzülsem mi pek bilemedim...aman hiç bir şeyden de memnun olmuyoruz ki biz ya...yani hem asker arkadaşı hemde sürekli hayranlık duyulan bir kadın olmak istiyoruz sanırım yada ben öyle olsun istiyorum...ama elbette ki mümkün değil. Yani sonuçta adamın bedensel ihtiyacı da varmış hiç alıma gelmediydi ya....yani benim olmuyor epey uzun bir zamandır. Hormonlarımı da aldırmadım lakin ne bileyim, ilgi alaka olsun ama diğer şeyler olmasın şeklinde yaşayıp gideyim ben mümkünse :) Yani bu ara extra libido alçaltma, eritme yapmama gerek yok. Erkek düşmanı da değilim ha yoksa öylemiyim...ne bileyim ?? aman neyse işte. Yazdıkça aklıma takılmaya başladı da bu durum.

İşin özü kıyak kafa modunda denizde yüzmek elbiselerle zor olasa da hayli keyifli..ilk şok atlatıldıktan sonra süper. Yalnız eve dönerken sorun oluyor malum çünkü ıslak elbiselerle araba koltukları vs ıslandı yetmedi daha da çok üşündü..ama benim o kadar donduğum söylenemez çünkü her daim ateşi yüksek menepoz teyze modeliyim..olan bizim öküze oldu ama ertesi gün hastalandı garip, çok önemli bir toplantısı vardı yapamadı, evde perperişan yattı öylece bende gidemedim çünkü annemi bırakamadım...neyse ki eve gelen yardımcı buna bir tas çorba yapmış ah vah :)...yani kolay kolay nezle, grip olmayan bir insanı denize atarsan seninde bunu göze almışlığın aşikardır. Boğaz da balina gibi yüzmek hoşmuş..senelerdir boğaz da yüzmemiştim iyi oldu :) Sağolasın arkadaşceğizim :))

Nickimsiz yarın akşama Antalya yolcusu onun için şimdi Etilerde ki arkadaşının evinde bir yandan dır dır edip bir yandan da yazıyor...az sonrada hazırlık yapacak...Antalya da ne halt edeceğine gelince, eh artık onu da oraya gittikten sonra ayrıntı detay anlatırım.

11 Ekim 2012 Perşembe

Anekdot Bilmemkaç + 18 Msn de Kendinden Geçmiş :)

Geçenler de oturduğum bir cafe de kızın biri arkadaşına anlatıyordu..ay pek de severim böyle şeyleri niyeyse :) Kızceğizlerden biri epeydir sevgili yapmamış kendine. Biri de buna bir arkadaşım var önce msn de bir görüşün anlaşırsanız tanışırsınız vs demiş.

Kız kabul etmiş ve ama pek de hevesli değilmiş. Eklemiş ama yaklaşık bir hafta boyunca açmamış ona msn yi. Sonra bir akşam yazışmaya başlamışlar bir süre sonra da kamera açmışlar. Çocuk üstsüz bir şekilde oturuyormuş ve gayet rahatmış bu durumdan. Atletik vücutlu hafif kılları varmış..kız da garip, biraz abazan kaldığı için gördüğü manzara karşısında dilini yutacakmış neredeyse. Müsade istemiş kızımız kısa bir süreliğine kameranın önünden kalkınca kendi kolunu felan ısırmış. Çünkü çocuğu çok beğenmiş hele yapılı vücudu bayağı etkilemiş kızı. Kız sakinleşip oturmuş tekrar kamera karşısına ama çocuktan öyle etkilenmiş ki arada bir izin isteyip kalktıkça kendini çimdikleyip sakinleştirip tekrar devam etmiş görüntülü konuşmaya.

Kız o gece çocuğun hayaliyle yanıp tutuşa tutuşa uyumuş. Ertesi gün yine aynı şekil aradan 1 hafta geçmiş sonunda yüz yüze görüşmeye karar vermişler. Buluşup kahve felan içmişler önce sonra kız bunu eve atıp emellerine ulşamaya çalışmış ama görüntü harika iken perfomans çok zayıf kalmış çocukta. Sadece de görüntü ile bitmiyormuş ki bu işler anacıım..yani aksiyon lazım vs. Kız yeni maceralara yelken açmış..Çocuk ta bunu arıyormuş sürekli ama kız bahene uyduruyormuş habire...

Gerçi bana düşmez ama ilk defa bir raya gelen insanlar biraz çekimser kalabilir bazen..bazen 2.3. şans verilmeli diye düşünüyorum..hem sadece cinsellikle bitmiyor ki olay tamam önemli ama bazen çok uyumlu olunabilir bazıları bunu 2.3. görüşmeden sonra aşar vs.

Anladığım şu oldu  bu konuşmadan demek ki artık kızlarımızda vurkaç operatörü olarak epey yol almış. Yani cinsellik ön plan da gerisi olmasa da olurmuş. Yaw belki iyidir, zaman bunu gerektiriyordur belki bende namus bekçisi gibi yazıp duruyorum ama bence bir kadının tenine ne kadar çok başka ten değerse kadının ruhu daha çok kirleniyor...insan bedenini temizleyebilir de ruhunu nasıl temizlesin ki yani ruh jeli, ruh lifi vs. yok ki bunun dimi ama :)) ay aman bana ne elaleme giren çıkandan yaw..yapana helal olsun yapamayan da duyduklarını otursun yazsın, üstüne bir de ehil, usta gibi ahkam kessin..ne dedim şimdi ben yaw :)) Ben yazarım gerisine karışmam..

Haydi Kalın Sağlıcakla......

8 Ekim 2012 Pazartesi

Kendimle İlgili Criminal İnceleme....

Hep anlamsızlığa düşüp ölmek..ölmeden önce son nefes gibi bir çırpıda en denmeyecek şeyleri demek nasıl bir duygudur hep merak etmişimdir.

Boğum boğum diyememek var ya, onu biliyorum da, dolu dolu bağırmayı değil, sessizliği yırtarcasına acı acı susmayı öğrenmişim en hiddetli anımda bile. O an bile söyleyebildiklerim yazabildiğim kadardır. Bir başkası beni kırıp, katlederken hunharca, söz yanığı olmasın diye ciğerinde, kendini kurban etmektir bu durumun anlamsızlığında kim vurduya gitmek.

Öve öve yazdığım bir salaklığım var....akıl kaçıp gitmese iyi bu durumda da lakin ara ki bulasın. Sen ölüşüp giderken uzaktan bakıp kıs kıs gülüp, güldürdüğü ile kaldı ya hep, canı sağolsun, beynimin kıvrımlarına sağlık.

En heves ettiğim şeydir oysa...sende şöylesin böylesin demek..demişliğim vardır da yine hafiften sıyırıp geçmiştir...yarasını açıp derinleştirmek ne mümkün. Kötü olmak yazıp çizmek kadar o vicdanla yaşamayı bilmek de lazım sanırım, kötüyü deyip yapabilmek için.

Ben hiç bu kadar oldum mu ki, rahatça yazıyorum ama bilmem ki oldum mu ? İçin için kanarken o kanayan yere o hançeri en derine saplarken karşındakinin gözleri parlar ya, yüzünde gördüğü acıdan zevk duyarcasına...nasıl bir histir ki o ?

sen devrilip düşerken en hain tekme en yakın diye bildiklerimizden geliyor...gelmese bu kadar acımaz zaten. Hak etmediğini bildiğin durumun hak ederliği, karşı tarafın en karanlık yerinde gizlidir. Ne kadar karanlıkta saklanmışsa o kadar hain ve derinden saldırır apansız. En güvendiğine güvenmemeyi geride kalmış bir kaç damla hissiyatınla can çekişip onlar da ölüp gittiğinde, geride kalan sen müsfettesini alıp dönerken anlarsın.

Sonra biri çıkar gelir ama öyle ölmüşsündür ki verdiğin kıymet ancak hak etmediği kadar olur...o biri de öylesi vazgeçmek istemez ya, o isteyişten her damla sana doğru sağanak gibi yağarken ne yapacağını bilmez kalırsın karşısın da...işte öyle kötü bir durumdur yutup gitmeye çalışmak her şeyi...eskilerin hesaplarında can teslimi yaptığının ertesi zamanı biri çıkar ve sen tükettiğin hissiyat için çaresiz, adamın ilgisinden şaşkın ve üzgün ve her nedense korkak gibi kendinden bile kaçarcasına saklanırsın bulunmayasın diye....

Kararsızlığından değil de kendini bildiğinden bu sefer, şu an karşında bulunan adam için ölürsün tekrar ve yeniden..gitsin de beni kendimle bıraksın diye yapmadığın kalmaz çünkü verebileceğin sadece yazıp anlattığım kadardır ve bunu hak etmiyordur....bu sefer faili de sensin kendi leşinin  nasıl ama süper değil mi ?

İşte böyle; güvenmemeyi öğrenip takdirname ile sınıf atladığın an güvenebileceğini adın gibi bildiğin biri olur ama sen daha ona baştan resti çekip bundan öte yol yok demişsindir...En güvendiğin yakışıklı yalnızlığın olmuştur artık, ondan başkasını sadece düşünürsün ama eylemsel gücün güvensizliğin kadar olur....

Düşünüp sıkışmaktan boğulduğum an....................


7 Ekim 2012 Pazar

Anekdot Bilmemkaç + 18 Acımız Büyük :)

Geçen gün katıldığım bir parti de 5-6 kızın göğüslerine iliştirilmiş bir yazıydı bu. İlk önce anlam veremedim, öyle ya eğlencenin orta yerinde acının ne işi var, o esnada hepimizin acıları anlık da olsa dinmiş durum da çünkü..yada kim öldü ki eğlencelik bir durumu var bunun ?

Kızlardan biri anlattı sonunda bunlar geçen gün hatun hatuna toplanmışlar..içlerinden biri erkek arkadaşı ile yaşadığı komik bir cinsel anısını anlatmış.

Bunlar bir güzel sevişmişler, sonra karınları acıkmış bunların çocuk kalkmış menemen yapmış...e ne var bunda dimi ama :) Çocuk menemen yaparken bolca acı biber ve kırmızı biber atmış yemeğin içine. Doğal olarak o acılık kalmış elinde..neyse bunlar yemeklerini yemişler ve tekrar mesaiye başlamışlar ama bir süre sonra her ikisi de evin içinde deli gibi kıvranmaya başlamış. Yemek yaparken eline bulaşan o acı önce kızın bazı bölgelerine sonrada çocuğa bulaşmış..malum sıvı transferi bolca olduğu için o esna da az önce lezzetinden doyamadıkları acı yemeğin sonu, yemekten sonra yaşanmaya çalışılan cinselliğin ve romantizmin içine bir güzel etmiş...bu durum o sohbet ortamında tekrar anlatılınca kızlar kopmuş gülmekten. Bu acıyı tekrar yad etmek için bu yazıları iliştirmişler yakalarına....Büyük acı meğer başarısız ve bol acılı Pompiş hatırası imiş anlayacağınız :)

Yani sevişmeden önce ne kadar acı yediğinize ve bu acının elinizde kalıp kalmadığına iyice dikkat edin...sonra durum evin içinde bazı yerlerinizde yangınlar şeklinde şebekler gibi oradan oraya sıçramanıza ve bağırışlarınıza neden olur..Benden demesi acıyı ağzınızla yiyin şeyinizle değil :) haa mazoşist ve marjinal fantezi zengini iseniz onu bilemem :)

Haydi Kalın Sağlıcakla....