Translate

29 Aralık 2015 Salı

Benim Hüzünlü Biraz Üzümlü Şarkılarım :)

Artık geleneksel hale getirdiğim yıl sonu pilanço (bilanço) yazımı yazmadan evvel belirli zaman dilimlerinde böğüre böğüre ağlayıp zırıldandığım ince sızı şarkılarımı paylaşayım dedim.

İnsan o zamanlar hüzün deryalarında boğulurken, iç yangınlarıyla yandığı anları hatırlarken ince bir tebessüm ediyorsa büyüyor demektir, Ben bu şarkıları dinledikçe tebessüm ediyorum. O zaman o sıkıntıları çekmek bile güzelmiş, Akan her damla yaşım, büyük umutlara sarılıp uykusuzluğa uyandığım sabahın erken vakitlerinden mesai bitimine kadar o hüzne kavuşma heyecanlarımın hepsine selam olsun. 

Sevgili ile buluşacakmış gibi gözlerime göz yaşlarımı sürüp, hüzünlü aşk şarkılarımı kalbime akseuar takar gibi takıp takıştırdığım  sarmaşıklı balkonunumun en soğuk gecelerinde gizli gizli buluştuğum benim güzel aşk sızım.......

Az sonra aktaracağım şarkılar 1996 yılından 2002 yılına  kadar olan bir zaman dilimine aittir....itiraf etmeliyim ki en afilli aşk acısını yaşadığım yılların ilk 2 senesi sağlam, diğer zamanları ise ara ara nükseden krizler halinde atlattım. Kriz anlarımda hangi şarkılarla böğründüğüm ise aşağıda ki gibidir.

kulaklarınızdan ruhunuza oradan kalbinize deli dalgalar gibi çarpması dileklerimle :)


Ama kalkıp da fazlaca içlenmeyin nihayetinde aşk acısının en uzun versiyonu bile toplam 2 yıl çekiliyor. Sonuçta yaşıyorsun işte daha ne olsun, haydi afiyet olsun :)

Ferda Anıl Yarkın...amanın ofiste hem çalışıp hem içip hemde zırıldanırdım, hey gidi günler.




Zeynep Dizdar çok güzel bir ses..içime işleye işleye dinlerdim bu şarkısını.



Şahsenem...gerçekten o zamanlar şarkılar daha bir anlamlıymış baksanıza.



Alıştım artık..şimdi dost olarak görüşmek daha güzel oluyormuş eski sevgili le yaşasınnnn :)



Çeliiiiiikkk ah Çelik bunlar hep senin başının altından çıktı zaten :)



yine Çelik...Afedersin...




Nilüfer Örer..bu şarkısı gerçekten güzeldi beeee :)





Yaşar "O'nun Vedası" ayyy canım ben yaa..ne çekmişim be kardeşim, ama iyiki de çekmişim yoksa bu güzel şarkıları ruhsuz ruhsuz dinler unuturdum..acıya bana bana katık yapmak güzel oluyordu vallahi..afiyet olsun dememde ki kasıt ta bu yüzden aslında.

Aslında daha çok şarkı var ama hepsini bir kerte de paylaşmak olmaz. İnsan aşk acısı çekmeyi özler mi ?..benim gibi bir kaç dingil daha vardır sanırım. Şimdi başka başka sorunlarla boğuşmaktan bu naif hüzünleri unutmuşum, hatırlamak ve şarkılarla anmak çok güzeldi..sizlerle paylaşmak başka bir güzellikti.

Nickimsiz hepinize iyi geceler diler ve hepinize Musmutlu yıllar diler :)






20 Aralık 2015 Pazar

Minimalist Yemek Komedisi :)

gören de estetik ameliyat yapıyo sanır :)

Merhabalar ifidim...farkındayım, uzun zamandır yazmadım. Bi şeyler yazma çabalarım oldu olmadı değil, lakin 3-5 satırdan sonra o kadar da lezzetli olmadığını anlayıp vazgeçtim...yani blogun arka tarafı bitirilmemiş 20-30 kadar yazı parçalarıyla dolu :)

Nedenlerini bir tarafa bırakırsak yazmaya değer bir şeyler aklıma fırt diye geldiği için çok bi mutluyum :)

Geçenlerde bir kaç arkadaş farklı lezzetler deneylim diye kalktık dünya mutfaklarından menüleri olan ve bunları kendi pişirme teknikleriyle yorumlayıp sunan bir restoran a gittik. Hepimiz zil gibi açız.
Koca koca menüleri ellerimize nazikçe tutuşturduklarında az sonra devasa boyutlarda yani ellerimizde ki menülerini hakkını sonuna kadar vereceğini umduğumuz yemeklerimizi söyledik.

 30 dakika sonra gelen tabakların içindekileri "aaaa önden aperatif yolladılar" diye sevinip afiyetle fırt diye bi lokmada yiyip bitirdik ve asıl yemeklerimizi beklemeye koyulduk. Önümüzde ki servisleri toplayan ve nezaketten kırılan garsona "evet şimdi ana yemeklerimizi yiyebiliriz" diyen arkadaşıma o garsonun şaşkınlıkla  yüzünde müstehzi bir gülüş ve alaycı bir üslupla efendim yediğiniz ana yemekti zaten dediğinde suyumu yudumlayan şahsımın ve diğer arkadaşlarımın gülmemek için kendimizi nasıl zorladığımızı anlatsam kelimeler yetmeyecek sanırım. Zira hepimiz canım Türk mutfağının engin lezzetlerinde yoğrulduğumuz, suplasından tutun da çorba kaselerine kadar her bir tabağın tepeleme dolu dolu olduğu sofraların, içinden tek bir pirinç tanesini, ayıptır söylemesi bir kalem pirzolanın kemiklerinde bulunan zar kısmının dibine dipciğine kadar kemirmeden, o tabakta kalan yağının lavaş yada koca somun ekmekle sıyırıp mideye göndermeden kalkmayan insanlar olarak, o masaya gelen, o mikroskopla hazırlanmış yemekleri aperatif sanmamız kadar normal bir şey olamaz sanırım.

Yemek adı altında sunulan yemeklerin tadı elbette güzeldi yalan yok...ama düşünsenize bir. Kocaman büyük bir servis tabağına minnacık bir ördek parçası üstünde bir adet karabiber topu, bir adet maydanoz yaprağı üzerinde bir damla sosu ve tabağa serpiştirilmiş zeytinyağı damlacıklarından oluşan, kendini yemek sanan bir tabağı hangi orijinal Türk evladı ana yemek olarak algılayabilir.

Haaa bu arada bir lokma yedikten 20 dakika sonra açlık hissi gidiyor diye hangi dallama dediyse yalan demiş onuda ekliim çünkü biz o parmak kadar yemeklere bir ton para verip ilk geldiğimizden daha aç bir şekilde oradan çıkınca yamyama bağlayıp birbirimizi yemeğe kalktık...neyse ki aklı başında biri olarak hemen kendime gelip arkadaşlarla sahilde homur homur dürümlerimizi yiyip ayranlarımızı içeceğimiz bir yere çöktükte kendimize geldik.

Minimalist yemek sunumu ve yeme akımını kim başlattıysa o kişiye içinden binlerce kilovat elekriklerin akıp gittiği trafoları ve o devasa direkleri en münasip, en kuytu yerlerine hunharca eeeee yani kibarca hediye etmek isterdim.

Bu konu merakımı cezbettiği için netten araştımasını yaptım ve çeşitli videolar izledim. En komiği ise koca geniş kenarlı derin bir çorba kasesine neden yapıldığı belli olmayan bok rengi bir suyu minik bir kepçenin yarısı kadar kaseye döküp o suyu daha anlamlı bir hale getirmek için ince uçlu çelik cımbızlarla üzerine sanki ameliyat yapıyorlar edası ile minicik sebze parçaları koymaya çalışmalarıydı. Tavsiyemdir bu tür videoları komedi niyetine izleyip epeyce bir gülebilirsiniz.
saman yedirip bide para alıyorlar düşünün yani :)

Ay bide bunlara Michelin yıldızları veriyorlar. Açıkça söylüyorum bunlar kafayı yemiş.
Bence bu yemekte minimalist akımını başlatan Aşçı cimri ötesi birisiydi. Malzemeden tasarruf edeyim kazandığım paraları da bahçeme gömüp arada bir çıkartıp sayıp seveyim derdine böyle bir yöntem buldu. Diğer uyanık aşçılarda bunu benimseyip güya sanat gibi tanıtıp takdim ettiler. Kendini özel sana müşterilerde bi ton para verip bunları yemeyi marifet saydı. Bunları yiyipte gerçekten doydum diyen birini izlediğim videolar da dahil henüz göremedim.

Biz öylemiyiz ya...bizim lokantalarımızın çöplerinden yapılan, yemek demeye bin şahit isteyen bu yemek kültürüne karşıyım ben.

Az kuru, az pilav diye neredeyse tepeleme gelen porsiyonların , kenar köşesinden et ve malzeme fışkıran dürümlerin, koca elips tabağıyla neredeyse burun hizasına gelen ve önünüzde tereyağını cosss diye bolca dökülen iskenderin hastasıyım ben arkadaş...Evde yemek yaparken bile sağa sola dağıtılır diye fazlaca pişirilen ve gelen herkese ısrar kıyamet yedirilen bir toplum ve aileden biri olarak minimalist yemek olayını en azından kendime ve çevremde ki arkadaşlarıma yapılmış hakeret sayarım ve çok pis arkalarından konuşur geyiğini yaparım, yaşasın ben :)
bu ne şimdi ot ye sap ye demek mi nedr yani ?

Benim gibi düşünen okuyucularıma buraya hasbel kader bir şekilde uğramış insan evladına sesleniyorum siz siz olun porsiyonlarını bilmediğiniz yerlerde yemek yemeyin. Bu gibi yerler neredeyse küçük bir servet sayılacak kadar paralarınızı alıyor ve tabaklara sadece mikroskopla görebileceğiniz kadar minik yemekler koyup sizi kandırıyorlar. Sizler köşe başında ki mis gibi ev yemekleri yapan Ayşe anayı, Antika pazarında elde açılan hamuruyla içi bol malzemeli gözlemeleri yapan canımm Hacer ablayı, Bol kepçe Ahmet Ustanın kebaplarından asla vazgeçmeyin.

O tecrübe aklıma geldikçe hala açlık krizi geçirdiğimi hissediyorum..nasıl bir psikolojim bozulduysa artık :)

Uzun bir aradan sonra yazmak güzeldi...şahsen bu yazımda istediğim kadar olmadı ama en başta anlattığım yazım denemelerim kadar vahim değildi.
bununla kim doyar ki yaaa 


Allahım yazının sonunda gözlüklerimi takmak geldi ya aklıma...bende niye bombok, çift görüyorum bu harfleri diyorum..ama yazıyı komple okuyup hataları düzeltecek kadar mükemmeliyetçi biri olmadığımdan her zaman ki gibi anlayışınıza sığınıyorum.

Nickimsiz bu aralar yoğun yılbaşı siparişleri ile uğraşıyor ifidim. Herkesin çanta, cüzdan alası tutmuş sanki. Yanımda yöremde elbecerileri arş-ı alaya ulaşmış bir kaç arkadaşım olaydı ne iyi olurdu lakin yok bu yüzden yılbaşına kadar DirenNickimsiz :)

Yeni yılda herkeslere sevgi ve mutluluklar diliyorum...Diledikleri gibi güzel geçsin, bol kazançlı olsun, sağlık hep yanınızda olsun, sevgi pıtırcıkları olanlar evlensin, ne bileyin işte börtü böcek kuş kelebek vs ne varsa onlardan alevli malevli olsun işte yeni yıldan beklentileriniz :)