Translate

27 Aralık 2013 Cuma

Türk Erkeklerinden Neden Süper Kahraman Çıkmaz :))

Aslına  bakarsanız çıkmaması için bir neden yok ama...bizim adamgillerimiz çok atarlı gezen tiplerdir bu karışıma kendilerince başka faktörlerde eklenince bu iş olmaz arkadaş.

Bi kere tayt giyemezler (örn; amerikanyalı hayali kahramanlar Batman, Süperman, Örümcek adam vs.) bizimkiler giyse sürekli elleri apışaralarında gezinir, tayt ya popo ayraçlarına takılır ya da bi taraflarını kaşınıdırır...doğal olarak alışmadık kıçta don durmaz hesabı bu iş baştan yatar. Ha birde buna 15-20 dakikada bir ereksiyon haline giren erkeklik organını eklediğinizde...başı dertte olan bir hatun olduğu düşünülürse bizimkilerin operasyonun sonunda "verde bi keyif sigarası içelim" demesi işten bile değildir :)
Türk erkeğinin doğasında kutsal spermlerini her yere fışkırtıp kainatı Türk evladına bulama geni vardır çünkü :))

Çoğu Türk Erkeğinin yükseklik korkusu vardır ki hem 3. kattan aşağı bile bakamazlar, değil ki gökdelen tepesinden adam kurtarsınlar  (örnek: çok sevdiğim bir iş arkadaşım vardı benim bununla iş için İzmire gittiydik biz, fuar zamanı olduğu içinde bugi bugi diye bi alet var ona binmek istedim ben, arkadaşımda beni hem kırmamak hemde erkekliğe bok sürdürmemek için bindi ama inene kadar koluma yapışıp korkusundan küfür kafir gitmeyi ihmal etmedi )

Ya iğne korkularına ne demeli ? 10 kaplan gücünde olduğunu söyleyip bir enjektöre ruhunu teslim edebilecek çok arkadaşım var benim mesela :)

Kan da tutar bunları...düşünsenize zincirleme trafik kazası olmuş, bir sürü yaralı var Kahraman olay yerine geldiği anda kendinden geçiyor ve onca yaralıdan önce bu bindiriliyor ambulansa ay çok komik :))

Adamın biri kan ter içinde kahveden içeri giriyor bizim kahramanın okey çevirdiği masaya yöneliyor...abi kalk aşağı mahallede kavga var seni çağırıyorlar acil!! bizimki bi ton küfür ardından "olm görmüyonmu okeye dönüyom, git söyle beklesinler bitiyim geliyom !!!!"

Amanın birde hanım evladı olduğunu düşünsenize Kahramanımız önde Anne arkada, elinde havlu ile koşturuyor "olm koşma hasta olursun, ay yemek de yemedi bu kan şekerin düşecek oğluuummmm" Anneciği mavi simli tığ işi süper bir pelerin yapmış olsun mesela :)) oğlum çamuralara lapbadak girme demiyormuyum ben sana diye önce anne sopası yiyip, sonra kahramanlık yapar...tabi karizmanın boydan boya çizilmeside garanti olur yanında :)

Velhasıl bizim erkekgillerimizden yukarıdaki yazdığım gibi Süper Kahraman çıkmaz...bizimkiler anca aslan görünümlü kedi olur ki bu daha mantıklıdır zanlımca :) bizimkiler işine gelmediği zaman kaçmasını, kıvırmasını iyi bilir mesela..ay bunada alınan gücenen olur, lakin ne kadar isterseniz alınıp gücenin, istisnalar kaideyi bozmaz arkadaşlar :)

Atalarımız boşuna dememiş erkekliğin 10/9 u kaçmaktır diye...yada buna benzer bir şeydi tam gelmedi şimdi aklıma :))
 Yani bizim Türk erkeginden safkan Ruh öküzü çıkar, balta girmemiş orman odunu çıkar, Skilatör çıkar (gladyatörün yatakta dövüşen cinsi, bir arkadaşımın benzetmesidir ne zaman aklıma gelse gülerim :) ) köşe yastığı çıkar, fidbolcu  (futbolcu) çıkar, mahalle abisi çıkar,kelli felli adam çıkar, götlü göbelekli adam çıkar, kılıbık, bitkisel, nebati, biseksüel, transeksüel, gay vb. çıkar, seri yada tekil katil çıkar ama Süper Ulusal yada Dünya kahramanı modeli  çıkmaz...çıkarsa andım olsun böğüre böğüre bu dediklerimi kendim yalanlayacağım ehue...ulem bide şakkadanak çıkarmış bende döt olur bozarırmışım olumu olur valla :))))

Evet arkadaşlar bu gecede Süper Kahramanların Türk erkeği üzerinde geyiksel yakıştırmalarını irdeledik, umarım konuya kişisel değilde esprisel yaklaşır güler ve gülümsetirsiniz....hepinize iyi geceler.

Bende gidip ayakkabı kutumu düzelteyim bazılarının aksine benimkinde para değilde güzel anı parçaları var, bunları sayacak makinesı olaydı iyiydi ama o yok işte...anı sayan bir makine icat edemediler henüz :)



her ne kadar geyiksel bir yazı yazmış olsamda aslında kendim bu gün tamda bu güzel eseri dinleme modundayım...aslında aklımda bir yazı var bu tarz müziklerin  ilk etapta ne çağrışım yaptığı ile ilgili...örnegin bu müziği dinlerken kendimi bir kumsalda ve bir kayanın üzerine tünemiş karanlık denize bakarken hayal ediyorum, birde sigara tüttrüüp arada bir de bir bira içişim var ki akıllara zarar ziyan getirir o derece...ve tabi elbette ultra süper yakışıklı yalnızlığımla birlikteyim...hah bakın işte o benim süper kahramanım...bende ki bu yalnızlık takıntısı kendime bile öğk getirdi ama hala doymuş doyabilmiş değilim :)) haydi bakalım sizde dinleyin, bakalım sizin bünyenizde ne gibi çağrışımlar olacak.  Seviyom ya ben sizleri..kendinize iyi bakın :)




1 Aralık 2013 Pazar

Erkek Güzeli, İyilik Penisi, Benden bir anekdot...Bir Nickimsiz Üçlemesi :))

Erkek Güzeli benim dünya tatlısı ve pipisinin etrafında yüzlerce karı-kız uydusu olan cinsii münasebet konusunda her an her dakika yardıma hazır olduğu içinde iyilik penisi olarak adlandırabileceğimiz bir erkekceğiz kardeşimdir.

Geniş bir anekdot yalpezesi olduğu için hangisinden başlayacağımı bilemedim doğrusu ama son duyduklarımı kısa olarak anlatiim dedim sizlere.

Son götürdüğü hatun bir balerinmiş ve bu işi kızın atölyesinde yapmışlar....her taraf ayna, kız minnacık ve esnek olduğu için Erkek Güzelimiz pozisyon zorluğu çekmeden güzelce ve itina ile tonlarca iyiliğe bulamış kızı...kızda boş durmamış tabi o da krem kutusundan akanları bol bol boca etmiş Erkek güzelimizin bünyesine. Karşılıklı olunca tadından aygınlık baygınlık geçirmişler hatta.

Ay canım dün 3 haftadır uslu uslu oturduğu için bir ara barın kızlar tuvaletine doğru gözlerini dikip " şimdi lavoboya kızı oturtup iyiliğe boğsaydım ne güzel olurdu" deyince ağız kenarlarından akan salyaları peçetemle silmek durumunda kaldım, düşünün yani Erkek güzelimiz yanıp tutuşuyor bir damla iyilik için :)

Taksimin arka sokaklarından birinde sırf birini mutlu etmek için girmediği şekil kalmamış bizim çocuğun düşünsenize (gerçi bu nasıl iyilik anlamadım çünkü mutlu olan tek taraf bizimki olmuş ama olsun vardır bir keramati deyip "nasıl yani"si nide sormadım artık) :) çünkü bazı kadınlar bunuda seviyor :)

Bunlar boş durmayıp face de birde güzel bir gurup kurmuşlar, adını da İyilik Penisi koymuşlar..Kendilerini bu üstün başarılarından dolayı tebrik ediyorum...Arada birde olsa düşünmeyi ve düşünceyi uygulamayı becerebildikleri için....

Çocuğum evladımdan duymadığım egzantirik durum kalmadı anlayacağınız ama bunları başka zaman yazarım artık.

Velhasıl erkek milletinin hepsinin aklı önce pipisine çalışıyor....naber nasılsın, hadi sevişelim, merhaba çok seksisin, slm libidonu nerede şişirdin (göğüslerden bahsediyor) vs. vs.

ama benim en sevdiğim cevap da şu...

Adam : Sekste sınırın varmı ? (büyük av sorusu) :))

Ben : Yok (avcıyı avlama cevabı)

Adam : çok güzel bende sexsi sınırsızca yaşamayı severim. (hatunun kralını buldum ollley be diye düşünüyor)

Adam : Hiç bayan arkadaşınla seviştinmi, ben çok severim böyle şeyleri ( salak az sonra başına geleceklerden haberi yok çük beyinli işte) :))

Ben : Yok öyle bir deneyimim olmadı ama madem sen en yakın erkek arkadaşınla sevişmeyi seviyorsun bence sorun yok...hatta çok istersen vibratörle bende dalarım sana güzel olmaz mı ? (kesin okuduklarını anlamak için mönitöre yapıştı denyo..sinirden kulaklarına kadar da kızarmıştır kesin)

Adam : Çüüüüşşşşşşş ohaaaaa...sen beni ne sandın, ibnemiyim lan ben ?? (jeton anca düştü, ancak şarj oldu beyni vs.)

Ben : ulan salak deminden beri yazıyorsun yok sexte sınırın varmı, benim yok, bayan arkadaşınla seviştinmi sv. diye...bunları soran dingile başka ne yazmamı isterdin acaba ?? ( oh taşı yerine nasıl soktum ama )

Adam : (cevap yok)

Adam: (yine cevap yok)

Adam: (çevrimin dışına kaçmış) :)))

İşte hanımlar en son anekdot da size ısrarla mesaj yollayıp duran adamları geri püskürten süper bir uygulama...bizzat benim icadımdır...bunları okuyan bir adamın bir daha sizin skype yada nerede profiliniz varsa onun yanından bile geçmeye gö.....eeee güçleri yetmez. Biliyorum çok akıllıyım teşekküre gerek yok vallahi... benden bu tarz durumlara maruz kalan ve kendini kötü hisseden tüm hatungillere armağan olsun :)

Nickimsizden bu gecelik de bu kadar...Sevgili Kardeşim Erkek Güzelimi özlemişim valla...yine beni kahkaha krizine sokmayı başardığı için kendisine çok teşekkür ediyorum :)

Size bu aralar deli şeyine yapışmış gibi izlemekten büyük bir keyif aldığım eski bir Amerikan dizisinin yeni uyarlaması Hawaii Five-O adlı dizinin muhteşem müziği ile veda ediyorum. Hatta öyle ki telefonumu bile bu müziğe ayarladım özellikle kalabalıkta çalınca "millet noluyo lan" diye bi kalıyor...ritim bile tutan var o kadar diyim yani...rım rım rım rım







28 Kasım 2013 Perşembe

Biraz Süzme Salaklık ve Kayıp An Hali :)

bir sigara, bir sayfa, bir kupa kahve '...
son bir buçuk yıldır kendimi konuşlandırdığım arada bir kaçar göçer durumların telaşlı sonralarına sancı ile dönen benden...arada bir kendini umarsızca bırakıp geri dönüşlerimde kendini eskiye doğru biraz daha iyimserlikle bakan biri halinde buluyorum

ay ne çektin be ne çektin Nickimsiz kendinden sen yaaaa...yaza çize dert tasa bitmez sanırdın ama bak bitiyormuş ya :) kendimi şapur şupur öpesim var da o kadar narsist olmayı da beceremedim ki...biri beni acil yanaklarımdan öpsün derhal :)

Bazen bildiğimizi sandığımız durumların şu an ve şu dakikaya kadar bambaşka bir versiyonu ile yaşayacağımızı söyleseler inanmayız ya...ben öyle bir durumdayım işte.
Kendimde hep statik ve durağan sandığım bir durumu aslında bastıra çöktüre ben bu hale getirmişim...bu hale kendimi bırakması çokta kolay olmadı kabul. Çeliştim, kesiştim, kendimden kaçıp kendime sığındım...tüm bunların toplamında anladığım, zaten bildiğim bir şey oldu ki, zaman benden kaçıp, tüm olumsuz hallerini koca bir bavula tıkıştırıp yine bana kaçıyor :)

Aslına bakarsanız bu bakış açısına sahip olduğum zaman dilimi bundan 2 yıl öncesine tekabül ediyor ama elimizde olmayan bazı sebepler ve durumlardan dolayı durdurup o an için gelişen durumlara konsantre olmaya çabaladım. Alıştığım an yine bocaladım vs.

Hayat yediğin tekmelerin kare kökünü bulup o kökü kurutmaya bakıyormuş meğerse...yani boşu boşuna iyi niyet diye çabalamak, bildiğin, hissettiğin çok şeyi görmezden gelmek aslında boynuna kendi isteğin doğrultusunda bağladığın ağır bir prangadan başka bir şey değilmiş.

Güzel bir temizlik yaptım bu konu ile ilgili...camları sildim, kapıları temizledim gibi değil...hayatımda kimseyi kolay kolay kaybetmem sanıyordum ama bir kere kaybedip yok etmeye alışınca 2. pek zor olmuyor :) sanırım buna en kaba hali ile bir şey denir ama bildiğiniz üzere çok bi hanımefendiyim bozmayı da düşünmüyorum kendimi, onun için yazmayacağım :)

Kendimi toplarken hayatımda çok yer tutan her şeyden kurtulmak meğerse çok güzelmiş ben niye ısrar kıyamet hayıııırrrr! ben sevdiğim insanlardan ayrı yapamam illaki devşirir yine yanımda yöremde tutarım diye debelendim ki ay biriniz acil "Salak" desin bana :) Seni istemeyeni yada salt iş görür yanında tut diye düşünen insanları kaybetmemek için kendinden vazgeçmek niye...ah ah ben çok salak bir karıyım zaten ne olduysa bu absürt hayat görüşümden oldu ya...Benim yüzüme gülen herkes candır bana diye düşünürdüm, hoş hala da kurtulabilmiş değilim bu düşünce tarzından ama şüphelenmeyi de öğrendim birazcık :)

Dikkat ederseniz burada kendimi ulu uhrevi bir yaratık gibi lanse etmeye değil ne kadar süzme salağım onu anlatmaya çabalıyorum...yoksa yazdıklarım kimsenin başına gelmemiş şeyler değil :)

Geçen gün sevgili makinamın D diskine bakarken farkettim, çoğu resimleri sildim...silerken üzüldüm birazcık hatta kıyamadıklarım oldu onları da bir ara ilgili şahıslara yollarım belki yoktur onlarda diye...ama öyle azlar ki.

Velhasıl insanların kendilerini toplaması yada toplandığını sandığı an zamanı yine kişinin sevgi ve saygı derinliğine bağlı bir durum sanırım yada ne bileyim belki de ben kıçımdan uyduruyorumdur kendimi azcık vakur göstereyim diye :) ama bildiğim bir şey varsa ki kendimi çok iyi hissediyorum. Bir haftada 3 kilo verdim acaba kendimi hafif hissetmem bundanmıdır ki...nede olsa kadınım olabilir yani amanın yoksa zayıflarken karakterimde mi zayıflıyor Tanrıııımmmmmmmmmm :)))))

Son bir yılda inanılmaz kilo aldım ilk 6-7 ayı yemekten içmekten ve manda gibi yayılmaktandır kabul ama son ayları ile almış olduğum tedavi ve ilaçların etkisidir...very very long yıllar önce bir hormon dengesizliği yaşayıp kullandığım ilaçlar ve iştahımın açıklığından yine böyle bir kilo sorunu yaşadım...ay aman hiç bir zaman zapzayıf da biri olmadım kabul ama hiç bu kadar da şişmediydim doğrusu :) neyse ki hormonlarım düzene girdi...bende dur azcık daha geçsin diye sermedim kendimi başladım yine yavaş yavaş yürümeye...arada bir taksim arada bir nişantaşı arada birde şişli mecidiyeköy arası yürüyüp geliyorum...çoğu arkadaşım ne kadar tatlı düşkünü olduğumu bilir sanırım son durumu da bundan sanıyorlardı ama buradan onlarda öğrenmiş olur artık,  artık tatlı yemiyorum yapıp satıyorum sadece bilginize :)

Evet bu gece de bu kadar Nickimsiz az sonra ultra yakışıklı yalnızlığı, Bidisi ve Kedı kedısı ile cinayet belgeselleri izlemeye dalar...ama yine bir müzik koyalım buraya rım rım rım rım.....

Bu şarkıyı hatırlamayan yada bilmeyen beni tanımasın kardeşim :)) şaka şaka, 80 lerin en güzel şarkılarından biridir. Sevgiler arkadaşlar.

Not: sanırım harf hataları yaptım ama bu sefer bahanem hazır klayyem bozuk vallahi hemde hızlı yazıyorum biliyorsunuz yani...düzelyemyi sevmiyorum sürç-ü lisan ettiysek affola....

20 Kasım 2013 Çarşamba

Ivırdan-Zıvırdan :)

Kurban bayramı itibari ile koca salonu annemin odası olarak düzenledik...bir tarafı onun yatağı bir tarafı da salon şeklinde faaliyette şu anda...e annemin odası da bana kalınca dilediğimce düzenleyeyim dedim...İlk yaptığım dekor güzeldi ama battı rahatlık, kalktım değiştirdim...bir kaç gün sonra yine battı ya bana yine değiştirdim...ayol desenize ne biçim karısın sen millet gider saç şeklini, rengini değiştirir sende oda şekli değiştiriyorsun....

Ben zaten klasik karı modeline hiç bir zaman uyamadım sevgili dostlar...bir yanım nereden geldiği bilinmez bir neandartellikle bütünleşmiş vaziyette yaşayıp gidiyorum...evrimini canı çok istediğinde tamamlamayı tercih eden bir cins hatun modeli diyelim en iyisi :) Yani o siyah boya değmemiş saçları arada bir sal, ne bileyim azcıkın makyaj yap ama yok..çok elzem olduğunda bile yarım yamalak yapıp çıkıyorum dışarıya ki bu aralar pek elzem bir durumda yok açıkçası...evden ancak sipariş teslimler vs. gibi gerekli zamanlarda çıkıyorum o kadar....

Yakın zamanda üzüldüğüm tek bir durum oldu o da sevgili arkadaşımın nikahına yetişememek...yani sen kalk ada da nikah yap...senelerin bekar adamını damatlıklar içinde canlı görmek kısmet olmadı ama resimleri de pek güzeldi...hele evlendiği hatun Nefaset bir şeydi vallahi...katılamadığım için üzüldüğüm ama evlendiği için çok sevindiğim bir durumdur. İşte bir tek o gün için epey bir ön çalışma yaptım diyebilirim...tırpandan bozma cırnaklarıma çeki düzen verdim yetmedi bide oje sürdüm, modelini değil ama rengini sevdiğim bir bluzun modelini kendime göre tasarladım (malum yetenekli karıyım bu konularda :) ) bir gece önce önizleme olsun deyu bir güzel makyaj denemesi yaptım (yalnız nedense ben bu savaş boyalarını sürünce bildiğin geyşalara benziyorum...göz dediğin acik iri olur ama benimkiler değil...şööle uzuuun kirpik de yok ,bu arada kirpik yazmayı bile 3 seferde becerebildim varın siz düşünün gerisini)

Bu aralar a-soyalist yaşamayı seviyorum açıkçası...çünkü ne kadar az kişi ile görüşürsen başına o kadar az iş geliyor ki...son 3-5 aydır bazı durumlardan başım epey bir ağrıdı açıkça genelde gizli saklı, entrikalı biri olmadığım için ne yaparsam herkes bilir...bu bilir kısmı alıp üstüne olmadık şeyler eklenip başkalarına servis edildiğinde ister istemez kulağına geliyor insanın ve üzülüyorsun. Duyduğun gibi karşılık verme gücü herkese nasip olduğu gibi bende de mevcut ama anlık öfke yatıştırmaktan başkaca da işe yaramaz ki bunu yapmamış biri değilim, sonuna kadar da yapmışlığım oldu...sonradan da kendimden de tiksindiğim de oldu açıkça...

Okurlardan gelen maillerde bana hep soruyorlar artık özel konularınızdan bahsetmiyorsunuz diye...efendim bahsedecek çok bir şey yok...sağolsunlar çevremde 3 adam var bunların duygusal yanlarına yetecek hal yok bende hepsi bu...belli bir sınırda tutup dostluk seviseyi sürdüğü sürece sorun yok...(bende ne bulduklarını bende anlayabilsem daha iyi olacaktı ama neyse :) ) sanırım herkesin dilinden düşürmediği "dürüstlük" kelimesini iyi kullanmayı öğrendim ben...yani mavi boncuk dağıtmadan ötekini berikinden ayırt etmeden, hepsine eşit mesafede durup hayır bunu istemiyorum, bu kadar varım ben senin yanında diyebilmek....onlarında sana olan bakış açılarını değiştiryor demek ki bir süre sonra...haaa arada asker arkadaşı moduna da girmiyor değilim ama ne yapalım artık...çocukluğumdan beri çevremde kızdan ziyade erkeklerle büyüdüğüm için bu da sorun olmuyor...düşünsenize adamların evine telefon ve tv tesisatlarını  bile ben çekiyorum yeri geldiğinde... ha çok da övünülecek şeyler değil çünkü en son ampul taktığımda bi güzel çarpıldım...sonra bizim bakkal bana şok aleti gösteriyor korkarmısın diye...ayol az önce sağlam yemişim elektiriği vız gelir tırıs gider :) İşin özü sevdicek bağlamında bağım bağım bağlanıp kuştu kelebekti, ottu çöptü dedirtecek bir erkekyus olmadı henüz..bu onların yetersizliğinden değil benim ruh inekliğimden kaynaklı bir durum bariz şekilde...

Özel hayatımın ayrıntıları tüzel olduğundan saklanacak bir yada yazılmayacak şeyler değil...sadece yazılası şeyler olmadığı için yer vermedim açıkçası...Saldırgan maiiler hala devam ediyor arada bir ama cevap vermeye bile gerek duymuyorum artık ben yoruldum da yazan bıkmadı usanmadı desem yeridir ama neylersiniz ki bunu da seven var...eyvallah diyorum :)

Ah yazmayı unuttum hayatımda ki tek erkek şu an için sevgili kedim Çılgındır...bu veletin içine erkek insanı kaçmış olsa gerek ki günde 1,2 kez benim dudaklarına yapışıp paptilerinide boynuma dolamak sureti ile bir romantık öpüşür benimle aklınız durur....kendimi ona elletiyorum valla süperde masaj yapıyor velet :)
Yani hiç bir erkek ciheti ile münasebetim yok demeyeyim var yani :)

Evet bu gecelik benim hayatımdan kesitler bu kadar...bu gece çok sevdiğim mutlaka müzik listemin içinde bulunan bir parça ile veda edeyim...rım rım ırm :))
Jack ve Sarah adlı İngiliz yapımı bir filmin fon müziklerinden biridir. Adamın karısı doğum yaparken ölür ve adam bebeği ile kalır...bebeğin delice ağladığı bir anda adam bebeği kucağına alır ve müzik setinin tuşuna basar ve bu şarkı çalmaya başlar, cam önünde adam bu şarkı ile bebeğini sakinleştirir...güzel bir film açıkçası tavsiye ederim...ama önce müzik :)



8 Kasım 2013 Cuma

Nickimsiz ve Dikican :)

Bilindiği üzere her boktan biraz anlayıp çakozlayan benzadenin çocukluk hayali bir dikiş makinası alıp üstünde tır tır kıyı bucak oraya buraya çiziktirdiği modelleri dikebilmekti....

Malum, Anneciğim babam öldükten sonra  tek yapabileceği iş dikiş dikmek olduğu için iş kariyerine bir konfeksiyon atölyesinde başladı...senelerce çalıştı kadıncağız bu arada nerede çalışsa bizde okuldan çıkar damlardık çalıştığı yere. Bazen yardım ederdik yapılan işlere annem ya dikiş ipliklerini temizlemek için makası verirdi elimize yada yaka arkası tela yerleştirirdik yada olmadı elimize bir parça kumaş verir zaman geçirmemizi sağlardı.

Ben bu kumaşları abuk sabuk kesmek yerine kumaş mankenin üstünde çeşitli elbise modelleri yapmaya başladım toplu iğnelerle ne fırfırlar ne janjanlı modeller çıkartırdım bilseniz. Annemin patronu vardı Kadir amca yaşıyorsa Allah sağlıkla uzun ömür versin bayılırdı çıkarttığım modellere büyüdüğünde stilist ol elin çok yatkın derdi..neyse işte taaa o günlerden bu yana içimde ukde olmuştur, çocukken bıraktığım bu hobimi tekrar elime almak 40 yaşımdan sonraya kısmet oldu ama yaptım nihayet.

Herhalde sürekli yaptığı iş olduğundan eve almadı dikiş makinası, bizde farklı dallara eğildik zamanla...ama ara ara çizerdim aklıma gelen modelleri...kariyer uğruna harcadık yani o güzelim hobiyi :))

Chessecake, Tiramisu ve yaptığım diğer ürünleri ünlü bir kanalın ve gazetenin kantinine sipariş üstüne satmaya başladım, açıkçası daha önce yaptığım dekoratif ve kullanım amaçlı hasır ve tahta ürünlerden daha çok kazandığım kesin...niye daha önce yapmamışım acaba...demek ki deneme yanılma yöntemi ile oturuyor bazı şeyler yerine...hoş bende ticaret erbabı hiç olmadım ve olamayacağımda garanti ama ana sermaye ile kalan kar oranını nihayet ayırmayı başardım...bendeki akıl kimsede yok vallahi :) işte bu olayı çözdükten sonra kar kısmını iyi değerlendirmeye başladım ve az bir miktar biriktirdiğim paradan her evde kalmış kaknem suratlı karının hayali olan (bahsettiğim kişi benim bu arada) Singer Dikiş Makinası aldım. Hoş her genç kızın hayal kısmı artık eski moda kaldı ama neyse...şimdiki genç kızların hayallerinde çok başka şeyler var sanırım :)

Ben genelde ahım şahım giyinip sokaklarda saçımı attıra savura gezen biri değilim...bakkala bile bir arkadaştan yadigar uzun evliya cübbemle gider gelirim...yani es kaza kaza felan geçirsem o cübbenin fermuranın altından deli şeyine yapışmış gibi hastası olduğum günlük ev kıyafetlerim çıkacak ki ev içi rahatlık ve pejmürdelik konusunda uzun süreli ihtisasım olduğu için bana göre garipsenecek bir durum değildir...hatta abartıp yaklaşık 20 yıl önce aldığım ünlü bir markanın artık lime lime olmuş atletini yaz ayları üstümden çıkartmam...o kadar kadınların yüz karası modeliyim gerisini varın siz anlayın artık :))

Heee makinayı aldım ama 2 tır tır yapıp bir köşeye atmadım hemencik...kendime hoş bir staplez diktim sonra yastık vs diktim yetmedi kenalarına nakış vs yaptım...amanın ne beceri ne hüner sormayın gitsin bende...

Bizim evde hatun hakimiyeti daha fazla olduğu için hayatımızı kolaylaştıran her türlü cihaza bir erkek ismi veriyoruz mesela çamaşır makinasının adı Ahmet, bulaşık makinasının adı Ökkeş, buzdolabı  Ayaz, fırın İdris vs. Dikiş makinasının adını ne koysak ne koysak diye düşünürken diken, siken, miken vs. adını Dikican koyduk adınıda Türk Sanat Müziği eşliğinde motoruna 3 kere üfürdüm yani adını da mühürledik yani makinanın....

Velhasıl şimdilerde odamın bir köşesi bilgisayar köşesi, bir tarafı televizyon, bir köşesi de Dikican köşesi oldu...masanın üstünde tüm haşmeti nostaljik hali ile şu an bana bakıyor yanında Çılgın kediciğim uyuyor, masanın hemen altında sepet içinde kumaş parçaları duruyor..masa üstünde hasır bir sepetin içinde mezro, renk renk iplikler bir adet orta boy tahta kasnak ve makas yerlerini almış gülümsüyor...kısaca hayatın bu cephesi oldukça sade, biraz nostaljik, huzurlu, iyi, güzel...hepsinden ortaya karışık şekilde  yani :)

Eh dikiş makinası şerefine buraya Türk Sanat Müziği iyi gider sanırım...rım rım rım





                             amanın tam terzi moduna girdim iyimi :)) şarkı çok anlamlıdır ayrı bir severim....

Nickimsiz hak eden herkese en bi güzel günler diler ve ultra süper yakışıklı yalnızlığının koynunda birileri ile fısır fısır konuşmaya gider...kikikiikiikiki :)




31 Ekim 2013 Perşembe

Hatungillerin Abartma Tozu Güncesi :)

Başkalarını kandırabiliriz de, kendimizi de ısrarla kandırmaya gerek yok aslında. Biz karıgiller bazı şeyler abarta, yükselte anlatmaya bayılırız...ay valla ben bayılırım bazen ne yalan söyliim :)

1. Aslında evimi bok götürürken şöyle topluyum, böyle düzenliyim derim...demişliğim de vardır. Neden olmasın ki hem ?  O an evimi gören bilen yok ki nasılsa. Yani deneyip deneyip bir türlü üzerime yakıştıramadığım bi dolu kıyafeti "ay geç kalıyorum gelince toplarım" der...eve geldiğimde de başka bir yere sıpıtıp atıp, ertesi gün kendime küfrede küfrede topladığım çok olmuştur. Ama o an ki ortamda bu kadar dürüst olmanın ne alemi var ki dimi ama :) Ben yapıyorum..arada sizde deneyin...çünkü bunu okuyan pek çok hemcinsim eminim ki kendi bilirliğini ısrarla redederek "haaaayııııırrr ben asla böyle yapmam" diyecektir. Pek yemedim ama hadi bakalım gecenin bu vakti sizimi kıracağım, dediğiniz gibi olsun....

2. Eve temizlikçi gelmeden önce ne yapılır sizce ? Ben neler yaptığımı anlatayım en doğrucasından...aslında temizlik malzemelerinin ve bezlerin-öteki ıvır-zıvırların yeri bellidir ama ben ısrarla göz önünde bir yere mutlaka çıkartırım ama yetmez...ortalığı düzgünce toparlar, özellikle 1-2 ayda bir ancak el atılan yerleri ki bu yerler genellikle kapı üst pervazları olur onları bir güzeeellll silerim, aynaları silerim soona, cam kenarlarını da elden geçiririm..sonra gardırobunun en dağınık bölümünü toplarım düzgünce... eee gelen kadın ne yapacak peki? ay demeyin ya öyle biz Türk karıgilleri yaparız bunları bünyemizde " elalem gelince ne der" geni var derli-topluymuş gibi görünmek lazım :)

3. Bayandan satılık araba durumu...genelde bayandan satılık araba her yönden iğrenç durumdadır..balatası mutlaka elden geçmelidir çünkü debriyaja "crank" diye yükelniriz..bunun gibi daha çok örnek verebilirim ama  bu benimde yaptığım bir durumdu, yaklaşık 10 yıldır araba kullanmadım bilmiyorum şimdi ne yapardım :) sonra bayandan diye yazılınca temiz olduğunu düşündüğünüz araba aslında kir pas içindedir...çocuğumuz varsa içinde eşyaları oyuncakları gelişi güzel dağılmıştır her yere, sonra ilaç mümessili ve o tarz işler yapıyorsak evraklarımız ve numuneler koltuk aralırna itina ile sıkıştırılmıştır. Çünkü bir araba nasıl ki bir erkeğin yüz akı ise bizler için tersine bizi istediğimiz yere götürmek içinkullandığımız araçtır sadece...sanki biraz hınç alıyoruz gibi dimi...erkekler özene bezene bakarken bizler umursamıyoruz sanki...ama satlığa çıkardığımız zaman etiketimiz belli "bayandan temiz araba" abartıya bakarmısınız. :)

4. Regl olduğumuz günleri yazmadan geçemeyeceğim...genelde agresif olma durumumuzu bile isteye üst sevilere tırmandırdığımız ve bu durumdan kendimize her türlü çıkarı sağlayabileceğimiz her ayın 3-5 günü cadılık ve kötülük yaptığımız zaman bize anlayışla yaklaşmaya çalışan sevgili erkeklerimize eziyet ve işkence günlerimiz hepimize armağan olsun sevgili hatungiller...bende bir hatun olarak durumu çok abartan katagorisine her zaman giremesemde girenleri tebrik ediyorum...avm ortasında adam tokatlayanından, tekme tokat yapıştırana kadar pek çok cins gördüm ama en ilginci istediği bir şey yapılmadığı zaman adamın pahalı arabasını duvara bindiren bir hanımdı ki bunu asla unutmam...tabi bu tarz hatunlar nedense bizim gibi halim selim hatungillerden daha fazla prim yapıyor ama neylersiniz erkekler böyle hatunlardan sözde haz etmez ama şeyinde cevher varmış gibi de dibinden ayrılmazlar...kısaca regl olduğumuzda yapacağımız her türlü hırçınlık ve pislik bize okul yol su olarak çoğunlukla geri döner...dönmezse getirin değiştirelim..o kadar iddialıyın yani bu konuda :))

5. Giyecek hiç bir şeyim yok sendromu...özellikle davet edildiğimiz bir geceye giderken had safhaya çıkan bu duruma en çok gülen hatunlardan olsamda yeri geldiğinde tıka basa dolu gardırobun önünde sinir krizi geçirdiğim zamanlar az sayılmayacak kadar çoktur...deli şeyine yapışmış gibi bellediğim/miz 3-5 kıyafetim vardır...sanki başka yok anasını satiim ama onlardan başkasını göz görürmü ki...çıldıracak noktaya gelene kadar deneriz ama yok yok yok tıka basa dolapta giyecek bir şey yok...kahretsin giyecek hiç bir şeyim yok benim yaaaaaaaaaaa.....külliyen yalan bir durum...ama o yalana kendimiz bile inandığımızdan tıka basa dolapta gözle gördüğün hiç bir şey yok...sürekli kıyafet açlığındayız...bununla bitse yine iyi...seçtiğin kıyafetin altına ayakkabı yok sendromu, aksesuar ve takı yok sendromu...hatta uygun makyaj şekli yok diye abartıp kopanları saymıyorum bile....hepimiz bu yönden fasfakir-fukfukarayız sevgili arkadaşlar...dövlet bize her ay 5 bin tl lik çek yazsın...bizde insanız :))))

6. Sevdicekle yaşadığın her durumu lehine anlatma durumu sendromu..adam senin ağzına sıçmıştır bir konu da ama sen arkadaşlarına öyle anlatırsın ki, sanılır ki o adamın karı olarak senden başka gözü hiç bi şey görmüyor...işte bi atar yaptım korktu beni kaybedeceği için, yalvardı anacıım önümde vallahi bak...ağladı sızladı vs. bunun gibi pek çok şeyi anlatırken, anlattığın arkadaşlarında içlerinden senin için "ay bu karı da ne buluyor acaba pis kaknem suratlı gıcık, uyuz şey" diye düşünür. Aslında işin iç yüzü hepimizin yaşadığından farklı değildir ama söz konusu şahsımız isek illaki bir uhreviyata ve tapınmaya dökmeden es geçmeyiz mevzuyu :)

Velhasıl sevgili arkadaşlar yukarıda ancak bir kısmını yazabildiğim, yazarken de haylice öğk getiren durumları abarta abarta kek hamuru gibi kabartmaya bayılırız...ay neden bayılmalım ki, kadınız bu kadar lüxümüz olmasın mı a dostlar...ama benden size tavsiye hiç bir şeyin de bokunu çıkartmamak lazım...aman zaten bi ben akıllıyım ya size kalkıp öğüt veriyorum, hadi kaçtım ben uykum geldi yarına bi ton işim var byeeee sevgilicikler :)

26 Ekim 2013 Cumartesi

Ölünce Nereye Gideriz....Nickimsiz Versiyon :)

Efendim artık bu dünyada ki işlevimizi, misyonumuzu, amacımızı yada her neyse onu tamamlayıp Hakkın rahmetine kavuştuktan ve defin işlemimiz de bittikten sonra "oh mis gibi yerimi de buldum sur' a üflenene kadar devirir kıçımı yatarım" diyorsanız yanılıyorsunuz sevgili arkadaşlar. Bu dünyada çoğu insana kolay ekmek olmadığı gibi öte dünyada da bu sefer fani dünyada ne halt karıştırdık bunun için ebemizi belleyecekler :)
Önce toprağa yatıp tam güzel bir uyku çekeceğimiz sırada melekler gelecek ve dinimiz ne, dinimizin şartları vs. soracak...onlar gidecek bu sefer eş dost gelip mezarının başında yırtına yırtına ağlayacak...sonra başka biri gelecek ana avrat soy sop sövüp gidecek yani dünyada dinlediğin dırdırın hasını yattığın yerden dinleyeceksin en vahim tarafı da kes beee diyebilecek durumda olmayışın olacak ki yaşarken psikopat olmamışsan burada olacaksın büyük ihtimal. Zaten ölüsün ya geceleri rüyasına girip donuna işettirebilirsin ama, buna izin veriyorlardır sanırım yada hayalet olup evde objeleri kırıp dökersin :)

Ohhh ne hayatmış !! burada da rahat vermediler diyeceksin ki haklısında bence...yani doğumdan ölene kadar anlatırlar, işte cennet bahçelerinde erkekler için huriler, kadınlar için gılmanlar (eline erkek eli, şeyine erkek şeyi değmemiş açılmadan iade olan hatunların cennet mekan adamlarının ismi) bakın gördünüz mü burada bile ayrımcılık var yani kadınsın ama evlenmişsin yada bir şekilde cinselliği yaşamışsın ama bu gılman olayı otomatik olarak iptal...ama adamlar hayattayken 4 karı ile evlenmiş yetmemiş yanı yöresinde ki pek çok kadına atlamış zıplamış ama ne hikmetse cennete kabul edilmiş adamsan o zaman huriler yine hizmetinde...ne anladım bu işten ben yaw :)...neyse işte huriler dilediğin tipte olacak, gılmanlar da öyle...ben şahsen Colin Firth, Russel Crowe, Mario Cimarro gibi adamları isterdim yanımda amabbbu hakkımı kaybetmişim baksanıza...artık bahtımıza ne çıkarsa mı diyeceğiz ki burada da...öf be burada da bizim şansımıza kabzımal kılıklı, hindi kafalı bir dangalak denk düşer cennette bile huzur yok anlaşıldı hanımlar :)))) cennet bile hayatteyken bi boka yaramamış ama bol bol eziyet etmiş erkeklerin egemenliğinde olacak demek ki. Şahsen çok merak ettim hangi fantastik kafadan çıktı bu tek yönlü cennet inanışı ?

Hayatta yediğin her bi haltın hesaba alındığı bir yere götürecekler seni...kalınca bir defteri önüne açıp yaptığını bile unuttuğun her bir durumu kısa film şeklinde oynatıp hata yaptığın yerlerde Erman Toroğlunun yaptığı gibi "durdur Uğurcum" deyip niye yaptın haaa diyecekler, vereceğin cevaba göre de ya ceza indirimi uygulanacak yada üstüne katlayıp koyacaklar...
Sende salaksın ya verecek hiç bir cevabın olmayacak tüm bunlara..yahu bir düşünsenize anasını babasını bile tanıyamamış sokaklarda her türlü kötlüğü görmüş ve öyle büyümek zorunda kalmış birisin, yaptığın her iyilik bir şekilde kıçına kazık olarak girmiş ve sende sabrının sonunu da yiyip bitirdiğinde ortalığın amına koymuşsun...sonra ölünce bunu neden yaptın diyen o uhrevi makama diyebilecek hiç bir cevabın olmayacak mı...ben şahsen bana yaşattığı her kötü an için hesap sormayı planlıyorum, bence sizde öyle yapın..yani yarattın ama takip etmeyi unuttun diyebilecek "yöreğiniz" olsun derim...nihayetinde böyle bir durumda olmayabilir yani...yani Din, inanç vs. koca bir senaryonun bir parçası da çıkabilir ki yapılan son arkeolojik araştırmalar, teolojik çalışmaların çoğu sonunda hep bir bilinmezliğe çıkıyor...ama önüme bak bu kişi öteki dünyadan geldi işin iç yüzünü sana bu zat-ı muhterem anlatacak derseniz itina ilen dinlerim ayrı konu :)

Öldüğümüz zaman sadece ölüp gittiğimizle de kalabiliriz yani...böyle bir durumda olduğunuzu düşünsenize, size kötülük etmiş, sırf ananızı değil annenizin 7 ceddini bile ağlatıp sonra siktirip gitmiş birine aman ne hali varsa görsün Allah bildiği gibi yapsın demişsiniz ama Allah o kişiyi sizden çok daha iyi davranmış...karı yada adam her kimse yaptığı yanına kar, yediği okyanusa, yemediği küçük bir gölete cacık olmuş..sonra ölmüşsünüz ama hesap soracak hiç bir merci yok...o zaman o toprağı kazıp çıkmayı ve o kişilerin ebesini bellemeyi istemezmiydiniz ama öldünüz ki zaten...yani demek istediğim her türlü sona hazırlayın kendinizi...

İşin özütü sevgili arkadaşlar öldüğümüz zaman nereye gideceğimiz konusu ne kadar yazılsa yazılsın her türlü ihtimale açık ve bu ihtimaller doğrultusunda bir ton senaryo üretilecek bir durumdur...ben her ne kadar aklımdan fışkıranları yazıp çizsemde siz benim yazdıklarıma ve salladıklarıma değil içinize ve inancınızın derinliği kadar olan vicdanınızın dediğine inanın ve buna göre yönlenin...

Evet bu gece bir yazımızın daha sonuna geldik, okuduktan sonra "len bu karı ne demek istedi" diye düşünmeyin..çünkü bunları düşünün diye değil sadece azıcık gülün diye yazıyom...

Nickimsiz cücük beyinli manda tadında...kahvesi yanında bidisi kıçının dibinde, hepinize iyi geceler...ay hadi buraya bi şarkı şettiriim ama ne paylaşsak ki burada....



güzel bir şarkıdır..rım rım rım rım :)

24 Ekim 2013 Perşembe

Boşveeerrrr :)


Her konuda değil belki ama önceleri, ince detay, dantel oya düşünüp çıldırmaya yüz tuttuğumuz çoğu konuya boş vermeyi öğrendiğin anda kütlesel ağırlığından pek bir şey kaybetmiyorsun belki ama manevi olarak hafiflediğini hissettikçe kendini iyi hissettiğin an sayısı gittikçe çoğalıyor...sizleri bilmem lakin bende böyle bir etki yaptı ki süper oldu vallahi :)

Üzülüp, süzüldüğüm hatta utanmadan yazabilirim, hasetlendiğim pek çok mevzunun aslında bir tık ötesini görmeyi öğrendiğiniz vakit, bazı şeylerin görünürde olmadığı gibi olmadığını anladığınız anın hazzı sizi kendi hayatınıza odaklanmaya daha fazla itiyor..yani neresinden bakılırsa bakılsın azcıkın nesnel, azcıkın fesatlık feekaaaat bolca kendinizden emin olma durumunuzun size kattığı o anlam yok mu, amanın para pul namına asla ölçülüp ahanda fiyatı yada ederi budur denebilecek bir durum değildir ki bu da ultra, süper, vip tadında bir lüks katar hayatınıza...

Güzeldir yani boşvermek...çünkü boşvermediğin çok şeyin hayatına kattığı anlamsızlık kadar boş bir şey yoktur...yani bir zamanlar en değer verdiğin adamın iç yüzünü gördüğünde senelerce hayıflanıp öfkelenme ve içe kapanma durumu minimum ay hesabına düşer...sonra yakın bir arkadaşının ardından yada yüzüne baka yaptığı ve seninde ısrarla anlamamak için uğraştığın şey bir anda kabak gibi ortaya çıktığın da durumu en fazla bir kaç gün düşünür sonra uzak durma kararını uygularsın...ardından duyduğun şeyler cabası olsa da kalkıp vıdı vıdı hesap kitap derdine düşmek ise tam bir çingenelik olur...aslında yapasın da gelir bazen ama o bile geçer gider...bu saatten sonra senden duymak istediği şeyleri ordan burdan duyamaz olduğunda bu sefer onun senin için söylediği şeyleri duyarsın bu zaten kılavuzu olur durumun...kavramayadığı şeyi kavrayabildiği en basit şeye indirger ve öyle anlasa çok mu dert olur ki, olmaz...boş vermek her halükarda ve yukarıda yazılıp çizilen en basit örneklerde anlatıldığı üzere çok erdemli sayılabilecek bir durum şeklidir...

Sanırım buna da 40. yaş deniyor...yani 40 yıl yaşayıp yanına ve kişilğine ne katabilmişsen o kadar güzel (içi güzel demek istiyorum yoksa acuzenin tekiyimdir bizzat:) )oluyorsun...tabi 7/24 güzellik kimsenin harcı değil elbet ama çoğu duruma doğru objektiften bakabilmeyi öğreniyorsun an azından..yoksa hala sabah uyandığımda arada bir sinameki ve kaknem suratlı hallerimde oluyor...arada bir uyuzluğun ve ukalalığın dik alasını ben yapıyorum hala..çok nadir de olsa emin olduğum bazı şeyler tam tersi de çıkıyor ama ak ve kara dan ibaret değil sadece hayat griler de var diğer başka renklerde...hayır dediğime ertesi gün evet diyebilme ihtimalim her zaman cebimde saklı ama boş vermek hayatımın askıda kahve tadında istediğimde bedavadan ulaşabildiğim ve benimsemeyi daha yeni öğrenmeye başladığım bir durumdur...bana göre büyük insanlık için minnacıcık bir adım gibi olsa da kendimi bu şekerli hallerimle de seviyom ki ben...ayy canım ben yaaa :))

Bu arada ben neler mi yaptım ?
Aslına bakarsanız her gün rejime başlama isteğim tatlı yeme isteğime yenildi ama çok da yıldığım söylenemez...hala direnişim devam ediyor...bu arada bende tiramisu vs. yapmaya devam ediyorum tabi ki ama az yiyorum vallahi bak...
Sonracımaaa biri ile kırıştıryorum (en kaba anlatımı bu ama ne yazık ki en doğru kelime budur) yani hala börtü böcek, kuş kelebek durumuna sokamadım kendimi aslına bakarsanız istiyorum ama ne bileyim tam o anda komedyenliğim tutuyor...sonra bir sardırıyorum ki sormayın gitsin. Kendimi birazcık gizem havasına soktum bu aralar artık face de her yediğim haltı paylaşmama kararı aldım genel gider şeyler paylaşıp oyun oynuyorum bol bol...ama tabi bu süre zarfında güzel şeylerde yaptım tabi...hafta sonu şehir dışına taşmak, arkadaşlarımda kalıp bol geyik yapıp onu bunu ucundan kıyından çekiştirmek, çocukları olan arkadaşlarımın çocukları ile atraksiyonlar yapmak vs. biraz iş, güç de var ama henüz eni konu bir şey kazandırmadığından şu an sadece keyifli bir durum tadında...kazandırsa daha iyi olurdu lakin aç mezarı yok ya...herkes nasıl geçiniyorsa öyle yaşayıp gidiyoruz işte...ekstrası yada daha azı yok standart yani :)

Son olarak beni en fazla üzen ve hala üzerimden atamadığım bir durum daha var ki yazabilme ve konuşabilme safhasına gelmek daha yeni yeni oldu...

Haziran ayında gazdan etkilenmiş bir kedicik bulduyduk cadde de, bir arabının altından zorla çıkartılıp bize geldi bir şekilde...sonra o velete biz Diren adını verdik çünkü onca hastalığına rağmen hayata tutundu...ev ahalisi başta annem olmak üzere en tatlı neşe kaynağımız oldu..lakin evin kalabalık olduğu bir gün hem servis hem ev işi derken çamaşır makinasına attığım renklilerin arasına girmiş bu velet...bende üstüne bir kaç parça koyu renk çamaşır daha atıp makinayı çalıştırdım...aradan 40 dakika geçti ve kediyi hiç bir yerde bulamayınca önce apartmana sonra evin en ucra köşelerine bakıp bulamayınca olabilirlik ihtimali bile aklımıza gelmeden hadi olmaz ya bir de makineye bakalım dediğimiz vakit çamaşırların içinden cansız bedenini aldım kucağıma...öyle inanamadım ki ölmek...hele ki benim anlık bir dalgınlığım neticesinde ölmüş olma ihtimaline katlanamadım hala da katlanamıyorum...saatlerce gezdirdim kucağım da kalp masajı, hayat öpücüğü deli gibi dolandım evin içinde kucağımda minnacık bedeni..hayır uyanacak şaka yapıyor bize diye diye en sonunda zorla aldılar kucağımdan...biri beni o yavrucağa yaptığım için cezalandırsa ya en azından suçumun karşılığı der çekerdim ama bu vicdan azabını ömür boyu çekmek daha da ağır ve hiç bir telafisi yok....ben ki övünürüm birde hatta ona buna ahkam keserim kedisini köpeğini çekemeyip başından atmaya kalkana...bir acı inleme duysam ciğerim paramparça olur lakin benim yaptığımı o afra tafra yaptığım insanlar bile yapmadı...herkes diyor ki nereden bilecektin kaşla göz arasında oraya girdiğini...bilmeliydim, tahmin etmeliydim, daha dikkatli olmalıydım vs. vs. aklıma geldikçe boşveeerrrr diyemediğim en acı olaylardan biri olarak kalacak kalbimin ve aklımın içinde...Rex' imden sonra ikinci sızım...İşin özü 40 derece de ön yıkamalı tertemiz pürü pak yolladım miniciğimi kediler cennetine...Allah da biliyor ya içimin acısını ne yapsam dinmiyor ama neylersiniz işte....

Sonunu üzücü bir olayla bağladım ama hayat her zaman laylaylom değil...yazdığımız kadar gevşek donda olamıyoruz her konuda...o zaman varsın yıkılsın dünya çokta tınnnnnnnnnn :)


10 Ekim 2013 Perşembe

Luis Alberto Bozlağı :)

Bozlak konusu yawru ceylanımız :)
Uzun zamandır çiftleşmeyen kadının ulu orta, ara dere, sokak cadde dinlemeyip yakışıklı bir adam gördüğünde diyafram vs. gibi yerlerden çıkarttığı her garip ve ilginç böğürtüye "Luis Alberto Bozlağı" denir. Daha doğrusu ben bunu bu şekilde adlandırıyorum ama bunun bir nedeni var elbette.

Efendim bir aralar öğleden sonraları her kanalda Güney Amerika Pembiş dizileri olurdu...o dizilerde bir yawru ceylan oynardı ki denk geldiğimde gidip tv önünde yere kapaklanıp anırdığımı çok kimse bilir...eh bunu bütün çevrem biliyorsa okurlarım neden bilmesin ki dedim...öyle ya şimdiye kadar yazmadığım bir şeyimde ki kıl....e yani saçımda kaç tane kıl var, o oldu....ama ne yalan söyleyeyim erkek okurlarımın çoğuda vallahi pek bi yakışıklılar bir ara hepsine altın kaplama heykelciklerimi yollamayı düşünüyorum :)))))) beni okudukları ve arada bir mailden hal hatır sordukları için asıl ben onlara hayranım :)

göbek kısmında ki baklava oluşumlarına dikkat :)
Neyse işte epeydir aklıma gelmeyen bu anırtı şekli geçenlerde bir arkadaşımın evinde nüksetti...Arkadaşım ve çocukları ilk önce ne çığırdığımı pek anlayamadıkları için yaptıkları işleri bir 2 saniye bırakıp bana garip bir şekilde bakmaya başladılar....ben bozlağa devam ettikçe işin özünü anlayan arkadaşım kahkahalarla gülmeye başladı, ardından 9 yaşındaki oğlu ve 4 yaşındaki kızı gülmeye başladı sonunda onların kahkahalarına dayanamayıp bende gülmeye başladım....

"Kızım neyin kafasındasın sen, nerden buluyon bunları" diyen arkadaşıma bu bozlak türünün nereden çıktığını anlattım önce...sonrada üşenmedim "Luis Alberto Bozlağı" na ilham kaynağı olan yawru ceylanın resimlerini netten bulup gösterdim...sonra karşılıklı beğeniştik ve arkadaşımın da katılımı ile yurttan bozlak korosu oluşturup türlü uyarlamalara gark ettik bilimum uzun hava ayarı türküleri....Güney Amerikalılar İç Anadolu bölgesinin bağrından kopup gelen o nağmelerde kendi isimlerinin de yer aldığını bilse kimbilir nasıl şaşırırlardı.

Velhasıl bir hafta sonunu bir anne ve evlatlarını şaşırtıp güldürmekle geçirdim ve çok eğlendik birlikte...tabi çok gülmenin sonucu ertesi gün yaşadığımız bazı üzücü durumlar oldu ama neylersiniz ki boşanma sancıları çeken her ailenin sıkça yaşadığı neyin hıncının alındığı pek anlaşılmayan durumlar Hayat adlı dizinin pembe bölümlerine değilde kara ve koyu yerlerine serpiştirilir çoğunlukla...yani hayatın gerçekleri maalesef ki klaket bir kere şak diye kapandığında sahne değişimi ve mola olmaksızın devam edip içimizi kanatmaya devam eder.

Şükürler olsun ki hala gülüp gülümsetebileceğimiz kadar saçmalık yapabilme kabiliyetlerimiz var, yoksa nice olurdu halimiz....ben çoğunlukla alakasız şeyleri birleştirip kendime ve çevreme gülmeye değer şeyler buluyorum...yada ne biliim öyle olduğunu varsayıyorum...böyle işte.

Bir bozlak, bozlağın içinde bir garip Luis Alberto....

Luis Alberto bu günleri göreydi iiii göreydi de
Sarılıp beni dodaklarımdan öpeydiiiiii...lililililiilillililiililililili
Ben yapışık kalaydım kıllı böğrüne..ahey ahey aheyiyiyi
Elini saçımdam hiç çekmeyeydi...rım rım rım

tabi ki bu kadar edepli değil ama neylersiniz ki buraya kalkıp orijinal halini yazamayacak kadar hanımefendi bir hatunumdur (!)...tamam tamam azcıkın hanımefendiyim, oldumu rahatladınız mı ? :))

Nickimsiz yine klasik salaklarından birini siz okurları ile paylaşmaktan onur ve gurur duydu...şimdi müsadenizle dizi dizi dizilerime dönüyorum ifidim....görüşürük sefiyom ki sizleri bem :))))

Hadi şimdi bu Luis Alberto kim demeyin sizin için bir kaç resmini paylaşiim burada da alem adam görsün.ahey ahey ahey aheleyyyyyyyyyyyy :) Orijinal adı Mario Cimarro' dur yardıra yardıra daha fazla bilgi  edinmek isteyen hatunların dikkatine :)))))


10 Eylül 2013 Salı

Seksi Bilgiler Ansiklopedisi - İktidarsızlık Nedir ? (Geyik Versiyon) :)

Dünkü yazımda kadınları yerden yere vurduğum gibi bu gün aynısını erkeklere için yapayım dedim..malum eşitlikten yana bir insanımdır :)

Efendim erkekgillerin pipilerini kaldırıp doğru noktaya iniş yapamamasına İktidarsızlık denir (hoş iktidarları olan erkekleri de biliyoruz, çoğu odun diyeceğim ama ağaç kaynaklı olduğu için ağaca haksızlık olur) ay şaka be o kadar da değil..hadi hemen alınıp gücenmeyin.

İktisarsızlık neden olurmuş bunu irdeleyeceğimiz yazımızda ilk gurupta genç erkekgillerin sorunlarına değinelim. Yatak buğulama yapacağı hatunu yatağa attığında fiti fiti yapamayacağı korkusu yüzünden olabilirmiş mesela ( yani sen günlerce hatunu hayal edip sağ el belde, sol el ile klozete doğru roketleri son hız fırlat, ama iş gerçeğe dönüştüğünde hatun pipiyi büyüteçle baksa bile bulamasın..ay yazık ya, yani o korkuyu nasıl adlandıracağımı bilemedim çünkü erkek değilim, ancak geyiğini yapabilirim kendimce...ama çok komik ehue )

 Prezervatif kullanma düşüncesi de bu duruma yol açabilirmiş, yani hatunu elleyip mıncıklayan ve buna da kendince ön sevişme diyen genç erkekgilin o mıncırma esnasında pipiye kan pompalanıyor ve orada kalıyor (bu duruma ereksiyon denir doğal olarak...yok bunu valla kıçımdan uydurmadım tıbbı açıklaması bu gerçekten) ama  ne zaman ki artık erekte olmuş pipiye prezervatif takıp yolun geri kalanını karanlık ve ıslak hava sahasında geçirecek, işte prezervatif takma kısmında pipi yüksek irtifada iken aniden  düşüşe geçiyor genç pipiyi sarsıyor, tokatlıyor, güzel sözlerle kandırmaya çalışıyor ama nafile, düşmüş pipi yatağın orta yerine ağır hasarlı olarak çakılı kalıyor. İşte bu duruma da "prezervatif çöküşü sendromu" deniyormuş.

Hatunu hamile bırakma korkusu da bu durumu körükleyen başka bir etgen... Yani bir fiti fiti için, sonraki eziyet, hatunun ısrarla ben bu çocuğu doğuracağım dırdırı, evlenme baskısı, şantaj vs düşüncesi (tabi bunlar uç noktalar ama yaşanmamış şeyler değil...biz kadınlar cehenneme girerken Şeytan bizi ceketini ilikleyip "üstadım hoşgeldin" diye karşılarmış...boşuna bu lafı demedikleri kesin bence :) Beni yalap şap karşılayacağı kesin ama..çünkü benim aklım bu tarz şeylere gayet güzel çalışsada çok da uygulayıcı bir yönüm yok...onun için bana aaaa bak bu paçoz da geldi nihayet, e hadi gir bari içeriye sende hoş geldin diyecek yarım ağızla :))

Orta yaşlı erkeklerde görülen iktidarsızlık ise genelde şunlardan kaynaklanıyormuş fazla çalışmak (tabi evde ki hatuna, dışardaki metre metre metrese, avlanıp tavlanması muhtemel karıgilleri elde etmek için çok kazanmak lazım çoook) işte bu tempoda çalışan orta yaşlıgiller amaçları uğruna pipilerini harcayıp giderler, çok acı bir ironi ama neyse artıkın bunu ben değil onlar düşünsün değilmi :))

Yaşlıgillerin iktidarsızlık problemi, biz bu gruba genelde pipisi kalkmaz, kıçı trompet çalmaz diyoruz (daha doğrusu ben en ayıpçı şekli ile söylemeyi tercih ediyorum ama yazmak işime gelmedi şimdi) ay yaşın olmuş 70  hala pipi derdindesin be amcacığım yaaaa...ne bileyim torunlarla oyna, bahçe sula yada eşe dosta eski günlerindeki ateşli sex anılarını anlat dimi..ama yok ille de pipiyi havalandıracağım derdindesin...ben olsam günde 10 vakit namaz kılardım yada karımın dizinin dibinden ayrılmaz hala sana katlanabildiği için ayakalarının altına paspas olurdum..o pipiyide işemeden işemeye görür iki hal hatır sorar sonra uyumakta olduğu yere itina ile geri koyardım.....ay aman ağlamayın yaaa tamam tamam öyle yapmayın sizler dilediğiniz gibi kullanın uçabildiği yere kadar....

Alın size aklımdan yarım yamalak sızmış bilgi yumakları..okudukça içiniz açılsın, saçılsın vs.

Nickimsiz ultra yakışıklı, kaslı kuvvetli yalnızlığının güvenli kollarında huzur içinde..az sonra belgesel moduna girer ve uyur..iyi geceler arkadaşlar :) hadi bide şarkı yapıştırayım şuraya tam olsun...hııımmmm ne dinlesek acep ????

ahanda bu şarkı..bu şarkıyı bana sevdiren arkadaşlarıma selam olsun...arabanın içinde bu şarkıyı dinleyip çılgınca eğlenirlerdi...hele şarkı bitimi "kçingg" diye bir bitişi var ki...hadi bir daha dinleyelim dedirtir....rım rım rım rıım :))))

9 Eylül 2013 Pazartesi

Seksi Bilgiler Ansiklopedisi - Vajinismus Nedir ? (Geyik Versiyon) :)

Kadınların Pipiden korkma ve yatakta kasım kasım kasılma durumuna "Vajinismus" denir. Bu hatun cinsleri miyotonik keçiler gibi (yani korkunca 4-5 saniye kasılan keçi) pipiyi gördüğü yada bu organla münasebete gireceği anda pelvis kaslarını aşırı kastırmak sonucunda kendine de adama da hayatı zindan edip buhranlı bir yaşantıya sahip olurlar. Adam gider en sonunda başka hatunlarla fiti fiti yapar, gelir kadını suçlar..kadında boş durmaz yaşayamadığı cinselliğin acısı çenesine vurur dır dır dır konuşur.

Biz kadıngiller bu duruma çare bulmak amaçlı öncelikli olarak hocalara gideriz...hoca bize bir kaç yerden üfürmeye çalışır (hoca ya bu, zanneder ki onun pipisi ulu-uhrevi bir organ...ay ne salaklar :) ) tabi kocaya sevgiliye kasılan pelvis kasları hocaya da açılmaz...ne sandın hoca efendi :) neyse kadın hocadan fayda gelmeyeceğini anlar bu sefer internetten vibratör alır...dener ama ona da bi atar yapar vajinacan..."defol giiiitttt kocama sevgilime vermedim silikon bir sapa mı vereceğim" der...vibratör amacından uzak bir çekmece dibinde ve muhtemelen bir kaç kat iç çamaşırı vs. içine saklanmış kalır.

Sağdan soldan akıl danışılır, biri içki iç der..kadın içer ama sarhoş olup sızdığı için yine bi bok olmaz...başka biri porno izleyin birlikte der...adam kadına bu sefer atlayacağını düşünür ama kadın porno izlemeye başladığı anda ekranda gördüğü pozisyonlara yorum yapmaya başlar " ay ben bunu yapamam, öğk ne iğrenç, aaaa ay şu orospuya bak ben daha bi tanesini alamadım kadın çifter çifter sokuyor, ay ay başımıza taş yağacak tuuuu Allah belanızı versin günah günah..vs. "adam süktu hayal, kalkan pipi sağa doğru intihar pozisyonunda, yine bi halt olmaz, yatağın ortasında aşılmayan geçilmeyen bir uçurumla uyunur.

Bu durumun üstesinden kendi başlarına gelemeyeceklerini anlayan çiftler en sonunda doğru yolu bulup bir uzmana danışmayı akıl eder en sonunda. Kadın bu konuda uzman denetiminde tedavi edilir. Çocukluğundan kalma ana, baba, akraba korkusu ve absürt cinsellik hikayeleri akıldan silinir çünkü genelde bu rahatsızlık psikolojik içeriklidir. Tamir edilip itina ile onarılan kadın iyicene duruma adapte olur ve pipi korkusunu yener...pelvis kasları rahatlayan kadın cinsel olarakta rahatlar nihayet....bu sefer adama öğk gelir çünkü bu sefer kadın adamın pipisine bağımlı olarak yaşar...adam kadını doyurayım diye cinsel giç artırıcı ilaçlar kullanır ve bir gün yine aç olan hatunu doyururken kalp sektesinden gider (Allah rahmet eylesin) cenazesi yıkanırken eski vajinismus hastası kadın gasilhaneye dalar ve oradakileri dışarı çıkartır....adam öllmüştür lakin aldığı cinsel güç arttırıcı ilaçlar yüzünden pipisi dimdik abide gibi bedeninin en orta yerinde efe gibi duruyordur. Kadın adamın pipisinin üstüne kapanır saatlarce ağlar, ağıt yakar, kızar küfreder...en sonunda da hakkını helal eder çıkar.....

Aman işte neyse, kısaca vajinismus pelvis kaslarının aşırı kasılmasından ibaret pipiye geçiş vizesi asla ve kat-a verilmemesi durumudur ve bunun tedavisi vardır....bu tarz rahatsızlığı olan hatunların acilen tedaviye başlamalaları kendileri hayat arkadaşları açısından önemli bir durumdur....yukarıda yazdığım her şey tabi ki espri mahiyetinde yazılmış şeylerdir ama gerçeklik payları da vardır...tabiki burada amaç bilgilenirken eğlenmek olduğu için yukarıda bahsi geçen tüm kişiler hayal ürünü, yani kıçımdan uydurduğum karakterlerdir vibratör hariç....şaka şaka o da hayal ürünü elbette...ben öyle iç çamaşırına sarılıp sarmalanmış bir vibratör tanımıyorum şahsen :))))

Nickimsiz bu gece de kafanızda bin vatlık cayır cayır ampüller yandıracak bilgiler paylaştı...vallahi kıymetimi bilin kimse bu kadar alenen yazmaz bu bilgileri...hahhahahaha en başta ben güldüm yazdıklarıma ama neyse artıkın idare edin :)

Kardeşimin bilgisayarından kaçak göçek girdiğim blogumdan bu akşamlık bu kadar...benim bilgisayarım şimdilik tamirde sevgili okurlar...üstünde dans edip kudurduğum için mahvetmişim makinayı :) İyi geceler arladaşlarrrrr.....








12 Ağustos 2013 Pazartesi

Nickimsiz' in Mal-Malak Dünyası :)

Bu bayramı facebookta arkadaşlarımın tatil resimlerini beğenip altına yorum yaparak geçirdim desem pek de yalan söylemiş olmam.

Gelen misafirlere yemek tatlı servisi, azcık dedikodu, bol kahve, şeker çikolata vs. akşamları ürkünç ve gerginç film kuşağı...Arizonalı arkadaşıma ingilizce mail yazma çabası, yalnız çok iyi yazdığım kesin çünkü ne sorduysam aynen cevabını aldım :)

Ay Amerikanyalı arkadaşı nerden buldun diye sorarsanız aynen şöyle buldum...daha doğrusu o beni buldu...nasıl bulunduklarını bilsem aynen yaparmıyım bilmiyorum ama büyük ihtimal yapmam....Türk kadını birini bulmaz çoğunlukla bulunur :)) Fedon yanlış biliyor sanırım...Türk kadını itina ile bir kaç kişi tarafından bulunur ve o bulanlar arasından seçim yapar..işte tüm mesele bu :)

Neyse gelelim nasıl bulunduğuma...şu msn den skype ye geçiş yaptığım dönemlerde Kanada ve Amerikanın çeşitli eyaletlerinden ekleme talebi almaya başladım...yaw diyorum nasıl buluyor bunlar beni ama çoğunu da kabul etmedim...yani dır dır 2 gram ingilicemle ne sorayım adamlara..yalnız anacııım hiç mi bitane çirkin bööle suratına bakılmaz meymenetsiz biri çıkmaz, hepside maşallah öyle yakışıklılar ki...bu Amerikalılar çoluk çombalak yaparken özen itina ile mi çalışıyorlar bu konuya çok merak ettim...bende deneyeceğim ! hahhahaha elbette ki denemeyeceğim uğraşamam o kadar sıvı ve hormon transferi ile almiim kalsın :)
İşte bi tane Irakta görev yapan binbaşı Rob var, bi tane Kanadalı Antony var bide Arizonalı Mike var...

Bu Mike ile çok iyi anlaştık biz...böyle arada bir yazardı naber, bana oradan bahset vs. diye..bende istanbul resimleri, tsm müzikleri ne bulursam yolladım...bu arkadaş ile yaklaşık 2 ay boyunca ara ara bu şekil yazıştık...sonra bende sende bana yolla bakalım senin yaşadığın yerler nasılmış dedim...Adam Grand Kanyonun hemen dibinde yaşıyormuş meğerse...amanın ne güzel yerler (tabi Mike da  burası için aynısını düşünmüştür) neyse sonra bide kendi resmini yolladı bu, o ana kadar aslında merakta etmedim fazla çünkü bana oldukça uzak yerde yaşıyor zaten..napiim şimdi uzak kıtanın uzak adamına aşık olup kara sevdamı çekeyim bu yaştan sonra, ama valla hafiften bi dibim düştü desem yalan olmaz, hala bulamadım ama o ayrı konu :)...adamceğiz buraların tarihçesini öğrendikten sonra benim tarihçeme merak saldı işte nasıl biriyim, nasıl yaşıyorum neler yapıyorum vs. vs. sonra kendisi hakkında yazmaya başladı 48 yaşında Mimarmış ve eşini trafik kazasında kaybetmiş 4 sene önce (yani ben böyle anladım)

5 gün önce de bombayı patlattı Malezyaya gideceğim iş için, oradan dönüşte seninle tanışmak için İstanbul' a geliyorum diye yazmaz mı...hönk diye itina kaldım tabi, yani ben aşk meşk durumlarından itina ile kaçmaya çabaladıkça bunlar Arizona, grand kanyon demeyip beni buluyor ya..işin kötüsü adam da benim beğeneceğim tarzda biri ya...yaw araştırdım Meksikalı bir ton hatun var çoğuda bana benziyor zaten bulsana kendine oradan birini benim kafamı niye karıştıracaksın beni bööle heyecanlara gark edeceksin dimi ama...yada ben artık hazırmıyım ki bu işlere anlamadım ki :) 2 hafta sonra burada anlayacağınız.

Yani oturduğum yerden dünyanın bir ucuna yetişip adamı bir meraklara bulamışım ki sormayınız arkadaşlar...bende bir kaç tane resim yolladım ama yolladığım resimler balık pazarında fosfor renkli kıvırcık peruklar içinde resimlerdi...hani bak biz İstanbulda her bi boku yapabilios gibisine, nihayetinde bir nevi Turizm elçisiyiz dimi :) Nasıl bir deli olduğumu merak etti kanımca..neyse işte mal-malak oturarak da güzel insanlar tanıyabiliyosunuz bazen.

Yalnız merak ettiğim bir konu var skyp ta beni nasıl buluyor bu insanlar...Cia beni mi denetliyor nedir, nasıl bir tehlike görmüş olabilir bende ?? kıllanamdım desem yalan olur valla,..ehue :)))))

Nickimiz yakışıklı yalnızlığının güvenli kollarında sıcaktan mayışmış bir durumda kendi mal dünyasından kesitler yazdı..şimdi gidip soğuk bi su içiiim...hımm bu akşam çok bi Arizonadan bahsettik seneler önce bir kaç kere ortasından, sonundan yakaladığım için bi bok anlamadığım ama müziklerini çok beğendiğim Arizona Rüyası adlı filmin film müziğini paylaşiim sizlerle rım rım rım rım rım rım



26 Temmuz 2013 Cuma

Omar Borkan Al Gala :)

Genelde güncel magazin konuları ile ilgilenmem ama geçen gün facebookta bana arkadaşlık yollayan bir profilde başlıkta ismi geçen yawru ceylanın fotoğrafı vardı...önce "len kimdir bu bana niye arkadaşlık yollasın" dedim....sonra "hadi ekleyelim bakalım ne çıkacak" dedim...ekledikten bir kaç saniye sonra başladı bu maaşallah çok güzelsin, çok seksisin vs. diye yazmaya...böyle şeyler okumayı pek sevmem ama genelde her kadının azcık da hoşuna giden bir durumdur...lakin veletin yaşı 25 miş yani yazan kişi bana öyle diyor...ve bunu ne hikmetse aksanı bozuk türkçe ile ve yine ne hikmetse türkçe harfler kullanarak  yapıyor :) yani ü, ş ve ğ harflerini itina döşüyor yazdığı her cümleye...5 satırdan sonra kıllandım ama çaktırmıyorum tabi...dedim dur bi şunun resmini yapıştiriim hz. google bakalım neler dökecek..
Meğerse resimde ki Suudi Arabistan'dan çok yakışıklı olduğu ve oradaki kadınları gereksiz şehvetengiz hislere sürükleyeceği için sınır dışı edilen ve Dubai' de yaşayan Moda fotoğrafçısı ve Şair bir çocuğun resmi çıkmasın mı...çocuk dememde ki kasıt 22 yaşında daha...

Yani şimdi ben Arabistanda yaşayan bir hatunceğiz olsaydım ve bu çocuğu şak diye aniden karşımda görseydim ya üstüne atlardım yada piiiiissss sümsüüüüükkkk ama bok gibi parası olan kocamı zehirlemek süreti ile öldürürdüm...sanırım orada ki yektikililerde böyle olabilir düşüncesi ile sokmadılar bu yakışıklıyı ülkelerine...komik ama neylersiniz ki oradaki durum böyledir herhal...aman ne bileyim ya...ben senaryo yazıyorum durumun üstüne :))

3 gün boyunca çocuğun fotoğrafını masa üstü yaparak gözlerimi şenlendirdim...amanın o ne yakışıklılık...yani ben yüz kere Colinim Firtim le çiftleşsem bu velete yakın birini asla bu bünyeden çıkartamam o kadar diyim ben size....yaw bu araplar bu kadar yakışıklı çoluk çombalak yapmayı ne zaman öğrendi vallahi şaşırmadım, üzülmedim desem yalan olur...üzüldüğüm nokta hem çirkin acuzenin tekiyim hemde yaşım onun anası olacak yaşta...ben dövünmeyeyimde kimler dövünsün a dostlaaaaarrrrr...

Yani fake bir adres sonucu böyle bir yawru ceylanın varlığından haberdar oldum...keşke olmayaydım daha iyi olurdu. Şimdi krizim bile tutamaz Omaaarrrr diye çünkü o kadar minnak ki...kendimden utanırım valla..Ama madem yaratacaktın bari benim zamanlarıma denk düşen biri olaydı en azından bir sürü hayal meyal kurardım :))

Velhasıl nette yaptığım küçücük bir araştırma sonucu bu bilgilere ulaştım...bazı fotoğraflarını gözümüz bayram, seyran, festival, şenlik, şölen vs. etsin diye arkadaşlarıma da yolladım hepimiz itina ile kendimizden geçip deriiiin bir aaaahhhhh çektik...bazen bunu da yapmak lazım arkadaşlar ,bazı küçük iç geçirmelerin hayatlarımıza ufak heyecanlar katması sanırım kendimizi yaşamaya biraz daha motive ediyor...mesela şimdi ben dünden beri kemirip durduğum artık haritaya dönen koyu renk ojelerimi çıkarıp yerine bej rengi oje süreceğim...belki yarına da çoktan beri düşündüğüm koyu renk orjin saçlarımı açarım...ne bileyim işte bunun gibi şeyler...yani hayat akıyor bir şekilde...sanal dünyadan zamparalık notları bu kadar arkadaşlar....başka durumsal komedilerimde var ama şu an bu daha öncelikli geldi bana...şimdi buraya bu yawru ceylanın bir kaç fotoğrafını çakayımda sizinde gözleriniz bayram etsin...kalın sağlıcakla :)

24 Haziran 2013 Pazartesi

Atmasyondan Evrim Teorisi, Nickimsizden İnciler :)

                                                  HomoErektus ve HomoSapyiyen


HomoErektus

Sağda solda, olur olmaz yerde bir anda apış arasına elini atıp mevzuatı kaşıyan, sabah beyni ile değil de önce önünde ki sertlikle uyanıp çoğunlukla da gün boyunca onun isteklerine uyan, arada bir gidip mastır çeken, gördüğü her objeyi vajinaya benzeten, toplantı arası porno izleyen, kendi gibi aklını vajina ile bozmuş tüm arkadaşlarına açık seçik karı kız fotoları ve porno videoları yollayan, üye olduğu sitelerde ki bulduğu her kadına önce göğüs ölçüsü soran sonra yüz bulursa sanal sex yapalım mı diye teklif eden veya önce normal adam gibi görünüp kamera karşısında canavara dönüşen örn: kamarayı açtığınızda adamı göreceğim diye umarken ekrana yapışmış bir penis ucu ile karşılaşmak gibi şeyler yapabilen  ve bunu da sizden pervasızca isteyebilitesi olan, kısaca alfabe de ki "S" harfini sex diye seslendiren her türlü karşı cinse HomoErektus denir....

HomoErektus kök olarak erk, erkek, erekte olma yani sertleşme, kabarma, kalkma anlamına gelir..eğer gelmiyorsa telaş etmeyin, ben bi koşu getirtirim..nasılsa ben sıkıyorum kafama göre bu yazıyı :))

Bunların görünürde boyun üstünde taşıdığı bir kafası vardır lakin içinde ki beyin organı yoktur yada hadi vardır diyelim ayıp olmasın, ama sanıldığı kadar kıvrımları yoktur...yani yeme, içme, karı-kız hatırlama merkezleri vardır ama sex yapma merkezi beyinlerinin neredeyse % 85' ni oluşturur.

HomoErektusların kötü niyet beslemediği bir kaç karşı cins vardır onlarda anne, kardeş, kuzen vs. gibi yakın akrabagillerden olan karşı cinslerdir, geri kalan her karşı cinsi salt göğüs ve vajina olarak görür...sürekli halüsülasyon görür bunlar, güya çevresinde ki her hatun buna yanıktır, kesiktir, bunu görünce damı götü dağıtan, kendini parçalayanı vardır...bunun penis resmiyle yatıp kalkanı, aklını oynatanı vardır...hayal bu ya kendini s.kilatör (gladyatörün yatak savaşçısı versiyonu) görür.

Velhasıl sevgili arkadaşlar aklını pipisi ile bozmuş her erkek cinsine HomoErerktus denir...bu cinsler evrimleşirlen beyinleri yerine pipi yönünde evrimleşmeyi tercih etmişlerdir :)

HomoSapyiyen

İsminden de anlaşıldığı üzere sürekli pipi ile irtibat halinde olan karıgillere HomoSapyiyen denir...yani biz dedik, bunun yerine HomoPipiyiyen de yapabilirdik ama uymadı, bir orantısız kaçtı, bizde HomoSapyiyen' i uygun bulduk :)

Ay aman neyse işte...efendim bu cins dişiller ergenliğe ulaştığı an itibari ile akıllarını erkekgillerin pipisi ile bozar..tanıştığı her erkekgilde aradığı ilk özellik pipi boyutunun onun istediği ebat ve ölçü sınırları içinde olmasıdır ki bu ölçüleri aşan, coşan olmuşsa bu erkeğin kölesi bile olurlar.

Sürekli isterik ve verişken hal ve tavırlar sergilerler, gardıropları dekolte bluz, dar kot, kıç loblarını gösteren şort, genital bölge bitimi mikroskobik etek, g.string ver marjinal iç çamaşrıları ile doludur. Hayatlarında bir HomoErektus yoksa onun yerini tutacak oyuncakları mutlaka vardır ama genelde çoğunun bir HomoErektusu olur

"Vereni Camii avlusunda yaparlar" atasözü...Ortaköy Camii civarında pipi krizine girmiş bir HomoSapyiyenin bulduğu ilk HomoErerktusu Camii bahçesinin en kuytu yerine çekmesi ve burada basılması sureti ile türediği de rivayetler arasındandır...

Very very loong yıllar önce yani ilk insanlar yeni evrimleşmeye başladığı vakit bir HomoSapyiyenin ayağı taşa takılır takıldığı yer hafif bir tepelik olduğu için tepeden aşağı bacaklar açık bir şekilde uçar pozisyon, o esnada dal-t.şak güneşlenen bir HomoErektusun o anda erekte olmuş pipisinin yani sapının üstüne düşmesi sonucu bu ismi aldığı düşünülmüştür.

Neye uğradığını şaşrıran HomoErektus ve HomoSapyiyen' in bu durum hoşuna gitmiş olacak ki sürekli bunu tekrarlamaya başlamış....derken bu şeyi o kadar benimsemişler ki çeşitli pozisyonlar üretmişler...Çinliler bu geliştirdikleri biçimlere Taocu sevişme stilleri demiş...Hindistanda ağır cinsi bir hasta durumu bir kaç tık ileri taşımış kolun bacağın nereden çıktığı elli olmayan pozisyonlar yaratmış adına da kamasutra demiş....ondan yüzyıllar sonra Fransa da bir amca yok öyle de olmaz bu işin içine biraz da acı koyalım demiş kamçılı kırbaçlı bambaşka bir stil geliştirmiş...ama HomoSapyiyenler her biçimde bu sapı yemeyi çok sevmişler....

Dünyanın bazı bölgelerinde yapılan çeşitli arkeolojik kazılarda çıkan sonuçlar oldukça şaşırtıcıdır, atalarının yukarıda anlattığım ilk cinsel birleşme stili yılın belli zamanlarında şenliklerle kutlanmış. Bir kaya üstüne çıkan bir sürü HomoSapyiyen aşağıda yatan bir sürü HomoErektusun üstüne rastgele atlamış...bu şenlikler her sene bir hafta kadar sürmüş ve çeşitli mağaralara çizimlerle anlatıları yapılmış...Bu konu ile arkeolojik araştımalar hala sürmektedir. Sürmüyorsa da mühim değil elbet pipi yada sap hastası bir Tarihçi gün gelir onu da araştırır :)

Evet sevgili arkadaşlar bu gece de yine manyak bir arkadaşımla yaptığımız geyiğin nerelere vardığını okudunuz...sanıyorum yediğimiz gaz sonucu algıda sıçıcılık yaşamaya başladık...bilmiyorum yada bizde böyle geyiksel muhabbetler olarak nüksetmeye başladı bu gazlar

Bildiğim tek bir şey varsa yukarıda yazdığım her şey sadece bir hayal ürünüdür ve gerçeklikle alakası bile yoktur...hayır yazıyorum ki yardıra yardıra köşe bucak doğruluğu varmıdır acep diye araştırmaya başlamayın :)

Yazmayı özlemişim bu arada...her şeye rağmen o kadar güzel şeyler yaşıyorum ki çok yorucu ama bittiğinde umarım çok daha güzel olacak...Yemek yapma yeteneğimi şu aralar dekorasyonu ile uğraştığımız küçük 2 katlı bir kafe de sunmaya başlayacağız, aromalı kahveler, çaylar, aperatifler, güne göre çeşitli yemekler, tatlılar vs. vs. kısaca aklınıza ne gelirse her şeyi deneyeceğim ve sunacağım bir yer olacak, evet işte böyle sevgili arkadaşlar bu aralar seyrek yazmam bu yüzden...haydi kalın sağlıcakla.

Nickimsiz Terasta ayağının dibinde bidisi, yanında kahvesi, sepette yavru kedileri, anneleri ve kucağında uyuttuğu biber gazından etkilenmiş bitap bir halde bulduğum minnacık Diren kedisi ile birlikte mutlu ve huzurlu...eh daha ne olsun beeeee :)))))





3 Haziran 2013 Pazartesi

40. Yaş ve Direniş Güncesi....

Aklıma bile gelmezdi 40 yaşıma girdiğim günlerin yıllardır derin uykuda olan bir Halkı sarsıp uyandıracağı...aslına bakarsanız Gezi Parkı direnişi için ilk başta dediğim şey aynen şudur ''aman 3. gün sonra herkes evine çekilir sonra unutur giderler avm bitince de en başta gediklisi onlar olur'' tüm bu dediğim lafları bana bir bir yutturup beni söylediklerime utandırdıkları için en başta o ilk direnen arkadaşlarımdan ki içlerinde   kendi has arkadaşlarım da vardı ÖZÜR DİLİYORUM.

Üstümüze ölü toprağı atılmış gibi yapılmaya çalışılan her eylemden sonra, bir rehavetle tüm bunları unutup, hayatlarımıza ve bize dayatılanları sinip kabullenmeye çalışmaya o kadar çok alıştırılmışız ki. 31.05.2013 günü saat 19.00 dan sonra o kadar kalabalığı görünce biraz anladım...dikkat edin biraz dedim, çünkü vakti zamanın da Cumhuriyet Mitinglerinde elimizde bayraklar meydanlara sığmayan halk yığınlarından bir taneciği de bendim....o kadar kalabalığı ve coşkuyu görüp ertesi gün sandıktan çıkanın hayal kırıklığı ile kendime bile sktir çekip...kuru kalabalık diyen yine bendim. Neyse işte herkesin bildiğini tekrar tekrar yazıp çizmeye gerek yok...Direniş başladı ve bir Halk artık baskıcı bir hale gelen her şeyden yaka silkip baş kaldırdı. Bu direnişte benim rolüm genelde eve gelen gideni ağırlayıp, doyurmak ve dinlendirmek olsa da halimden pek de şikayetçi olduğumu söyleyemem :) 

Bu akşam Gezi Parkının uç tarafında arkadaşların yanındaydım sadece...bundan sonra tekrar katılırım ama kardeşim ve arkadaşları sürekli direnişte olduğu için kalabalığın arasında olma hakkımın çoğunu kardeşime devrettim, ben annemi odasından salona getirip götürmek ve her şeye rağmen onunda bu Direnişe kendince destek vermesine yardımcı olmaktan da çok memnunum :) Salonda tekerlekli sandalyesini camın önüne çekip eline darbukayı veriyorum gücü yettiğince çalıp slogan atmıyormu işte onun bu çoşkulu halini görmek Dışarda olma isteğimi tam olarak engelleyemese de avutuyor en azından...Bir anne evlatlarının daha iyi koşullarda yaşamasını istediği için hastalığının kısıtlayıcı koşullarına aldırmadan olabildiğince hem fiziken hem de ruhu ile direniyor...hem bir evlat hemde artık onun annesi gibi olan ben/bize bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi ?

Velhasıl bir çapulcu bir ayyaş olarak kıyak kafa ile Direniyoruz...Saat 22.00 den sonra içki alma özgürlüğümüze, yataklarımıza illa çoluk çocuk yapmak için değilde keyif için sex yapma özgürlüğümüze, elini cebimizden çekememiş hala daha ne alabilirim diye gece gündüz kendine göre yasa koyan hükümete kafa tutma ve hesap sorma özgürlüğüme, ötekileştirilme ve her tür ayrımcı tutumların tümüne, dini alet edip kendine yontan her türlü zihniyete aklıma gelen ama yazmaya üşendiğim her türlü özgürlüğü bir takım baskıcı yasaklarla ve uygulamalarla değil de kendi vicdani ve ahlaki değerlerimle yapıp yapmama kararının yalnızca kendime ait bir olgu olduğunun ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak bu hakkımın gelecek nesillere de aynen uygulanacak olmasının garantisi altında olması için Direniyoruz...Direniyoruz...Direniyoruz....

40. zafer yılımda Türk Halkı daha önce hiç yazılmamış bir saflık ve hür iradesi ile Tarih yazıyor....bende kendimce size yazıyorum....

Biz Taksim' deyken durum çok güzeldi...ancak döndükten sonra izlediğim kadarı ile Gümüşsuyu'nda şiddetli olaylar başlamış..şimdiye kadar kullanılmamış farklı bir gaz kullanmaya başlamışlar,Hatay da genç bir kardeşimiz ölmüş...Ankara hala karışık durumda...Başbakan yurtdışı gezisinde çünkü ona göre Ülke de bir kaç çapulcu bir kaç ağaç için salak saçma şeyler yapıyor...vs. vs. vs. 

Nickimsiz iyi geceler diler...ultra yakışıklı yalnızlığı ona bu ara kırgın çünkü Nickimsiz tüm bunların yanı sıra güzel şeyler yaşıyor :))

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Canım Şekerim ve Ben 3. Bölüm :)

Canım Şekerim' e ara da bir kendim olarak, arada bir diğer adreslerden yazıp durdum...Kendi adresimden yazdığımda bomboş kalan msn pencerem, diğer adreslerden yazınca karşılık buluyordu ya...Allahım nasıl uyuz ve gıcık olduğumu anlatamam..bu sayede bana hiç anlatmayacağı şeyler öğrendim...ama adım gibi biliyorum ki o kişilerin de ben olduğumu itina ve özenle biliyordu (biliyormuydun ? )

Bir gün arkadaşımın evinden yine ona yazdım...nasılsa cevap vermeyeceğini bildiğimden bilgisayar başından kalkıp arkadaşımla kahve içip dedikodu yaptım, bir süre sonra bilgisayar başına döndüğüm de msn penceresinde yazımın karşılığı olan şu cümle asılı duruyordu ''kahveni hak etmek için gelebilir, görevini yapıp gidebilirsin'' bizim ev içi kadını ile birbirimize bakakalmıştık....sonra çığlık çığlığa Allahım sonun da yazdı diye sevindik....neden sonra nereye gideceğimi bilmek için yazdım....Canım Şekerim de bana o an bulunduğu yerin adresini yazdı....sadece sokak adresi ve apartman nosu yazıyordu...ve ekledi ''yalnız yarım saatin var, yetişebilirsen ne ala, yetişemezsen hakkını kaybedersin'' 

Yarım saatte avrupa yakasından anadolu yakasına geçmek gerçekten hemde o saatte mucize gibi bir şey olacaktı ama denemeye değerdi, çünkü bir kere görüşmüştük ve ondan sonra gelişen olaylara verdiği tepkinin hesabını soracaktım aklımca, elbette ki tüm bunların toplamı merak vardı, bolca heyecan ve bilinmezlik.
Sağolsun ev içi kadınım bütün imkanlarını seferber edip beni oraya yetiştirmek için elinden geleni yaptı...babasının arabasını aldığımız gibi evden çıktık, karşıya geçip adresi bulduk ama vakit geç olmuştu ve büyük ihtimalle boşuna gitmiştik...çünkü bana bu kadar uyuzluk yapan bir adam beni verdiği saatten fazla beklemez diye umuyordum...Arkadaşım arabayı park etti, ben kapı ziline bastım...açan yok...bekledim....tekrar bastım...bekledim....tam umudumu kesmiş geri dönecekken kapı otomatiğinin sesini duydum. Orada yığılıp kalmadığım için çok şanslıydım çünkü öyle heyecanlıydım ki...neyse beni çağırdı yer ofisiymiş meğerse, kapıdan içeri girdim dır dır söylenmeye başladım...niye böyle yaptın, ben sana ne yaptım vs. Beyfendimiz sanki beni çağırmamış ama gayet sakin masasına bilgisayarının başına geçti..habire msn de başkalarıyla yazışmaya devam ediyor. Ben toplantı msasına çökmüş sağa sola bakıyorum...arada bir o yöne baktığımda başını hemen bilgisayarına çevirdiğini sezdim ama ses çıkartmadım...demek ki o da beni kesiyordu ne yapıyorum yada ne tepki vereceğim diye...En sonunda ee kahvem nerde demeyi akıl edebildim. Beyefendi kalktı nihayetinde ama mutfağa yönelmek yerine direkt bana yöneldi beni oturduğum sandelyeden yere savurdu, ben daha ne olduğunu anlayamadan adam üzerime çullanmıştı, kendimi savumaya geçmeye çabaladım ama ne mümkün...adamla bildiğiniz yerde boğuştuk yanlış anlaşılmasın cinsi bir münasebet olmadı sadece o da bende sanki çok kötü bir şeyin hırsını alırmış gibi saldırdık birbirimize ama atağı önce o başlatmıştı :) ne kadar sürdü bilmiyorum ama nefes nefese kaldık en sonunda üzerimden kalktı ve mutfağa gidip kahve hazırladı bana ve kendine...bende o esnada tuvalete  üstüme başıma çeki düzen vermeye gittim...ama o kadar şaşkındım ki ayna da bir süre kendime baktım..elimi yüzümü yıkadım ve çıktım, oturduğum sandalye yere devrilmişti onu düzeltip oturdum ve kahvemi içtim...oda yine masasının başında kahvesini yazışmalarını yapmaya devam etti bir yandan da beni kesiyordu ama, elbette ki bende onu...kahvemi bitirdiğim de kalktı ve ben gidiyorum dedim...peki dedi bu bana...başkaca bir şey demeden ofisten çıktım ve arabaya yöneldim, ev içi kadını beni arabada merakla bekliyordu...arabayı çalıştırdı ve eee ne oldu dedi, bende ona olan biten bir şey yok sadece boğuştuk dediğimde büyük bir şaşkınlıkla bana baktı ve nasıl yani diye sordu...bende ayrıntılarını anlattım. Arkadaşım daha da şaşırmıştı çünkü hiç böyle bir durumla karşılmaşmamıştık daha önce....Canım Şekerim isteseydi bana başka şeyler de yapabilirdi ama yapmadı.

İlerleyen günlerde bu görüşmeler bazen 2 hafta da 1, bazen ayda 1 kere tekrarlandı...her seferinde deli gibi boğuştuk, kavga ettik sonra karşılıklı sus pus kahve içtik..hatta hemen her zaman ben salonda o da yine kendi koca yatağında manda gibi uyudu...ben gece uyumadan tv izleyip arada bir de gidip onu izledim usulca ama hiç bir zaman yanına uzanmaya cesaret edemedim..etsemiydim ki ? bilmiyorum yapamadım işte.

Bildiğim tek bir şey vardı sadece, ne olursa olsun onun yanındayken gerektiğinde beni kendinden bile koruyabilirdi...bildiğimi biliyormu acaba...onca sertliğine ve uyuzluğuna rağmen hala çok güzel ve özel bir yanı vardır onun...bunun için hala burada ve yazılmaya değer en güzel şeylerden biridir benim için. 

Velhasıl bu durum yaklaşık 2 yıl kadar sürdü...bu arada onun mutlaka ki sevgilileri olmuştur ama beni hiç bir zaman o mertebeye sokmadı...açıkçası bende olayım diye debelenmedim, aramızda ki çoğu kimsenin anlayamayacağı stratejik bir yakın ama zararsız bir dövüş sanatı olarak kaldı :) Tek farkı o benim Platonik aşkımdı onu bilmediğim pek çok kadınla gönül rahatlığı ile paylaşmışımdır ama bilmiyorum ki kaç kişi oldu o dönemde hayatında..şimdi var mı yok mu..evlendi mi yoksa...hiç bir şeyden haberim yok. Ben sadece paylaştığımız zamanları biliyorum fazlasını istemediğimi de....istermiydim ? aslına bakılırsa o talihsiz açıklamayı yapmamış olsaydım başka bir süreçte mi giderdi bu görüşmeler en ufak fikrim bile yok....ama kendi adıma isterdim elbette. Şu an bile aslında bana karşı ne hissetti neden böyle bir yol seçti öğrenmeyi çok isterdim ama Canım Şekerim öyle bir adamdır ki ölsem ve mezarımın başında olsa bile asla söylemez...eskaza öteki dünyadan duyarım da içim rahatlar diye yapmaz bunu....hoş bende o durumda duymamazlıktan gelirdim sırf ona ayıp olmasın diye, neylersiniz ki böyle bir son yok bu memlekette :)

2003 den bu yana hala internetimin en net ismi olarak msn de ve şu an skyp da ki yerini muhafaza ediyor...arada bir sırf uyuzluk olsun diye yazıyorum ama yine cevap yok elbett ki :) İyi ki varsın Canım Şekerim...yoksa bu blog bile olmazdı sanırım :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının huzurlu kollarında az sonra uykuya dalacak ve rüyasında büyük ihtimalle şu vurkaç ustası arkadaşını görür...malum bu aralar hormonal bi tuhaflıklar var bünyemde :) iyi geceler arkadaşlar.....bu gece ne çalsak acabaaaaa hımmmmmmmm
sanırım bu sanatçıyı seviyordu...ama şarkı harikadır.....rım rım rım rım

16 Mayıs 2013 Perşembe

Nickimsiz ve Kutsal Perşembe Vakası :)

Malum yaklaşık 2 aydır şu vurkaç ustası arkadaşım ile klasik Perşembe buluşmaları yapıyoruz. Yaklaşık 2-3 haftadır gerek benim işlerimden, gerek onun iş yoğunluğundan kaynaklanan sebepler yüzünden görüşememiştik. Aklımıza da başka gün gelmiyor ya..Perşembe olmazsa diğer günleri yok sayıyoruz çünkü özelliği ve güzelliği yalnızca Perşembe günü olmasında :) hayırlı ve mübarek gün ya, sanırsam ki ondan...ama konuştuğumuz konular pek hayırlı değil heyhaaatttt !!

Adam bana vurkaç operasyonlarını, iş güç vs. durumlarını anlatıyor, bende klasik dedikodularımızı...ben genelde Terasta ki yawru kedilerin büyüme güncesini anlatıyorum sonra, bizim kızın yediği haltları vs....bu hafta ise benim TV de ki performansım üzerinde epey bi kritik ettik.

Ama ne yalan söyliim adama bir kaç kere hayran hayran bakarken bildiğiniz bastım kendimi...ay ne ayıp ama, aklıma çok kötü şeyler geldi sonra, adamı tenhaya götür almanca cezalandır görsün vurkaç yapmak neymiş dedim içimden, sonra bööle ensesinden kavrayıp dudaklarına yapışasım geldi...hormonlarımın erekte olmasına ramak kala kendimi tekrar kendime döndürmeyi başardım. Allahım bu adamla görüşmeyi çok seviyorum ama içimin aşırı gıcıklanmasına da bi formül bulmam lazım, çünkü adam bana göre bildiğiniz Yunan Tanrısı, Libido tavan bööle hafif kır kısa saçlı, hafif kıvrık kirpikler, açık kahve gözler, amanın hele o ses tonu...nooluyo lan bana ! Ölmüş hislerime, şu benim absürt güvensizliğime sokiim emi...yada ne biliiim azcık vurkaç ruhum olaydı bi lokma..ay neler diyorum :) İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık (Yeni Türkü, Galip Derviş dizisinden...şu anda keyifle dinliyorum)

İşin özü onca konu konuşup güldük eğlendik...azcık edepsizleştik, biraz gıybet ettik ama haftaya görüşmek üzere ayrılırken büyük bir ciddiyet ve özenle Kandil kutlaması yaptık ! ne alaka dimi ama :)

Neyse işte havalar güzel ya benimde epeydir uyuyan hormonlarım kıpraşmaya başladı...şimdi diğerlerini yazıp çiziyorum sere serpe, utanmazca..bende nihayetinde ettken kemikten insanım uhreviyata ermiş, evliya donlu hatunlar gibi diğerlerini çekip, uzatıp kendi hissetiklerimi yazmasam samimiyetten uzak olur ki hiç sevmem...zaten şurda kaç kişiyiz ki dimi ama :)

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının güvenli kollarında mutlu ve huzurlu...terasta yavru kedileri güvende, anneciği uyuyor oh miss..bidisi kıçının dibinde eh daha ne olsun...Hepinize hayırlı kandiller, iyi geceler vs.


Bu gece hangi şarkıyı dinlesek ki...hııııımmmmmmm rım rım rım rım



                                    bu gün bu şarkıyı değişik versiyonları ile çok söyledik
                                                    ve çok eğlendik...iyi dinlemeler :)


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Elimin Lezzeti :)

Aslına bakarsanız bilgi yarışmasına katılmak için gittiğim yapım şirketinden, yepyeni bir format olan İsmi ile müsemma bir programın yarışmacısı olarak çıktım...Amacım paçalarımdan sızan zekamı cümle aleme göstermekti ama, doğal yeteneğim olan aşçılığım nasibini aldı.

Bu yarışma Formatı % 100 yerli bir format, yani Rüvhan Duralı (kendisi programın da yapımcısı aynı zamanda) düşünmüş taşınmış ve ortaya böyle zevkli bir program çıkartmış...bununla da yetinmemiş bu formatı diğer ülkelere de taşımış ve şu anda sanırım bir kaç ülkede daha bu program çekiliyor. Hangi ülkeler hatırlayamadım ama onu da yazarım bir ara :)

Ön görüşmeden 1 ay sonra benimle birlikte yarışacak olan diğer arkadaşlarımla birlikte programın çekildiği yere götürdüler bizi...Hepimizi tek tek özel vip araçlarla aldılar, açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Sonra ekiple ve diğer yarışmacılarla tanışma faslı vs. çekimler 5 gün sürdü ve çok eğlenceli geçti.

Ufak tefek süzme salaklıklarımı saymazsak tabi..bunların başında kendi yaptığım yemekleri tanıyamamak geliyor ki ne rezil bir durumdur anlatamam, yani röportajlar sırasında ahkam kesip atıp tutuyorsun ama iş gözleri bağlı yemek tatmaya gelince masada yemekle birlikte birde kendini yiyorsun diğer yarışmacılara bol keseden dağıttığın puanlar seni geride bırakıyor ama neylersin ki gözü kapalı ahanda bu benim yemeğim diyebilmek gerçekten zor iş. Bir de 2 defa sunucunun odasına yanlışlıkla girmişliğim var ki onu ne siz sorun ne de ben anlatayım...tek diyebileceğim adamı bildiğiniz bastım yani, neyse ki o kadar alaka mugayir durumda değildi..düşünsenize ya adamı tam soyunmuşken bassaydım ki yapmadığım şey değildir....bir keresinde cevahir otelinde Erol Büyükburç' u böyle bastım ya ben...amanın hayatımda adamı dünya gözü ile ilk defa görüyorum ki bazı şarkılarının plakları ile büyümüşlüğüm var ama gelin görün ki adamı görmek atleti ve don u ile kısmet oluyor...ay  bi de gerçekten dingilin teki çıksaydım, üstüne bir de hatıra fotoğrafı diye tuttursaydım ne olur acaba diye düşünmüşümdür ara sıra..neyse işte süzme salak hallerim var yani yok değil :)

Programın 3. hafta yarışmacıları biziz sevgili okurlar. İlk haftadan beri izlediğim kadarı ile de birbirleri ile de gayet güzel anlaşan bir grubuz. Diğer yarışmacıları da anlayabiliyorum çünkü adı üstünde bir yarış olduğu için ister istemez bir rekabet içgüdüsü başlıyor...ne kadar sakin durmaya çabalarsanız çabalayın ama gerçekten o duygu daha baskın çıkıyor çünkü işin ucunda cazip bir ödül var..onu da geçin kendinizi kanıtlamak gibi bir misyonunuz var...ama yine de güzel çünkü çok keyifli bir format tı. Ben hayatta çok fazla rekabeti sevmeyen yapıda biri olsamda arada bir bu tür duygulara kapılmışımdır ki bu yarışma da tescili olmuştur :)

Az sonra buraya Kanaltürk' ün bu programla ilgili arşiv sayfasının linkini yazacağım...galiba şu an bizim bölüm henüz geçmemiş ama vaktiniz oldukça izleyin çünkü çok spontane gelişen keyifli durumlar yaşanıyor..hele tadım sırası ayrı bir komedi....izlemenizi tavsiye derim, benden demesi.

Her ne kadar olduğumdan daha da manda gibi çıkmışsam da...her klasik Türk Hatunu gibi kemiklerim iri bahanesine sığınıyorum...bir de bunu utanmadan yazmıyormuyum Allah benim boyumu posumu devirmesin inşallah :))

http://www.kanalturk.com.tr/tv/elimin-lezzeti/

işte yukarıda ki  adresten dilediğinizce izleyebilirsiniz...sanırım benim yarıştığım bölümler yarından itibaren arşive eklenmeye başlar ama ille de izlemem lazım diyorsanız tivibu ve digitürk' ün tekrar izle seçeneklerinden izleyebilirisiniz.

5 gün boyunca kendimi izlemek nasıl bir his çok merak ediyordum...birinci günü bitti kaldı 4 gün. 6. günde de buraya bir imza sayfası açarmışım artık...eh malum 5 gün boyunca meşhur oldum ama değil mi :)

Bu arada Annemden bahsetmeden edemeyeceğim...bu gün elinden telefonu düşürmedi ve 7 sülaleyi arayıp programı izlemelerini sağladı...oyyyy aşığım ben bu kadına yaaa :))))

Nickimsiz ultra yakışıklı yalnızlığının huzurlu kollarında hoş hoş bir hoş haller de. Az sonra belgesel eşliğinde uyuma moduna girecek. Hepinize iyi geceler :)