Translate

24 Ekim 2013 Perşembe

Boşveeerrrr :)


Her konuda değil belki ama önceleri, ince detay, dantel oya düşünüp çıldırmaya yüz tuttuğumuz çoğu konuya boş vermeyi öğrendiğin anda kütlesel ağırlığından pek bir şey kaybetmiyorsun belki ama manevi olarak hafiflediğini hissettikçe kendini iyi hissettiğin an sayısı gittikçe çoğalıyor...sizleri bilmem lakin bende böyle bir etki yaptı ki süper oldu vallahi :)

Üzülüp, süzüldüğüm hatta utanmadan yazabilirim, hasetlendiğim pek çok mevzunun aslında bir tık ötesini görmeyi öğrendiğiniz vakit, bazı şeylerin görünürde olmadığı gibi olmadığını anladığınız anın hazzı sizi kendi hayatınıza odaklanmaya daha fazla itiyor..yani neresinden bakılırsa bakılsın azcıkın nesnel, azcıkın fesatlık feekaaaat bolca kendinizden emin olma durumunuzun size kattığı o anlam yok mu, amanın para pul namına asla ölçülüp ahanda fiyatı yada ederi budur denebilecek bir durum değildir ki bu da ultra, süper, vip tadında bir lüks katar hayatınıza...

Güzeldir yani boşvermek...çünkü boşvermediğin çok şeyin hayatına kattığı anlamsızlık kadar boş bir şey yoktur...yani bir zamanlar en değer verdiğin adamın iç yüzünü gördüğünde senelerce hayıflanıp öfkelenme ve içe kapanma durumu minimum ay hesabına düşer...sonra yakın bir arkadaşının ardından yada yüzüne baka yaptığı ve seninde ısrarla anlamamak için uğraştığın şey bir anda kabak gibi ortaya çıktığın da durumu en fazla bir kaç gün düşünür sonra uzak durma kararını uygularsın...ardından duyduğun şeyler cabası olsa da kalkıp vıdı vıdı hesap kitap derdine düşmek ise tam bir çingenelik olur...aslında yapasın da gelir bazen ama o bile geçer gider...bu saatten sonra senden duymak istediği şeyleri ordan burdan duyamaz olduğunda bu sefer onun senin için söylediği şeyleri duyarsın bu zaten kılavuzu olur durumun...kavramayadığı şeyi kavrayabildiği en basit şeye indirger ve öyle anlasa çok mu dert olur ki, olmaz...boş vermek her halükarda ve yukarıda yazılıp çizilen en basit örneklerde anlatıldığı üzere çok erdemli sayılabilecek bir durum şeklidir...

Sanırım buna da 40. yaş deniyor...yani 40 yıl yaşayıp yanına ve kişilğine ne katabilmişsen o kadar güzel (içi güzel demek istiyorum yoksa acuzenin tekiyimdir bizzat:) )oluyorsun...tabi 7/24 güzellik kimsenin harcı değil elbet ama çoğu duruma doğru objektiften bakabilmeyi öğreniyorsun an azından..yoksa hala sabah uyandığımda arada bir sinameki ve kaknem suratlı hallerimde oluyor...arada bir uyuzluğun ve ukalalığın dik alasını ben yapıyorum hala..çok nadir de olsa emin olduğum bazı şeyler tam tersi de çıkıyor ama ak ve kara dan ibaret değil sadece hayat griler de var diğer başka renklerde...hayır dediğime ertesi gün evet diyebilme ihtimalim her zaman cebimde saklı ama boş vermek hayatımın askıda kahve tadında istediğimde bedavadan ulaşabildiğim ve benimsemeyi daha yeni öğrenmeye başladığım bir durumdur...bana göre büyük insanlık için minnacıcık bir adım gibi olsa da kendimi bu şekerli hallerimle de seviyom ki ben...ayy canım ben yaaa :))

Bu arada ben neler mi yaptım ?
Aslına bakarsanız her gün rejime başlama isteğim tatlı yeme isteğime yenildi ama çok da yıldığım söylenemez...hala direnişim devam ediyor...bu arada bende tiramisu vs. yapmaya devam ediyorum tabi ki ama az yiyorum vallahi bak...
Sonracımaaa biri ile kırıştıryorum (en kaba anlatımı bu ama ne yazık ki en doğru kelime budur) yani hala börtü böcek, kuş kelebek durumuna sokamadım kendimi aslına bakarsanız istiyorum ama ne bileyim tam o anda komedyenliğim tutuyor...sonra bir sardırıyorum ki sormayın gitsin. Kendimi birazcık gizem havasına soktum bu aralar artık face de her yediğim haltı paylaşmama kararı aldım genel gider şeyler paylaşıp oyun oynuyorum bol bol...ama tabi bu süre zarfında güzel şeylerde yaptım tabi...hafta sonu şehir dışına taşmak, arkadaşlarımda kalıp bol geyik yapıp onu bunu ucundan kıyından çekiştirmek, çocukları olan arkadaşlarımın çocukları ile atraksiyonlar yapmak vs. biraz iş, güç de var ama henüz eni konu bir şey kazandırmadığından şu an sadece keyifli bir durum tadında...kazandırsa daha iyi olurdu lakin aç mezarı yok ya...herkes nasıl geçiniyorsa öyle yaşayıp gidiyoruz işte...ekstrası yada daha azı yok standart yani :)

Son olarak beni en fazla üzen ve hala üzerimden atamadığım bir durum daha var ki yazabilme ve konuşabilme safhasına gelmek daha yeni yeni oldu...

Haziran ayında gazdan etkilenmiş bir kedicik bulduyduk cadde de, bir arabının altından zorla çıkartılıp bize geldi bir şekilde...sonra o velete biz Diren adını verdik çünkü onca hastalığına rağmen hayata tutundu...ev ahalisi başta annem olmak üzere en tatlı neşe kaynağımız oldu..lakin evin kalabalık olduğu bir gün hem servis hem ev işi derken çamaşır makinasına attığım renklilerin arasına girmiş bu velet...bende üstüne bir kaç parça koyu renk çamaşır daha atıp makinayı çalıştırdım...aradan 40 dakika geçti ve kediyi hiç bir yerde bulamayınca önce apartmana sonra evin en ucra köşelerine bakıp bulamayınca olabilirlik ihtimali bile aklımıza gelmeden hadi olmaz ya bir de makineye bakalım dediğimiz vakit çamaşırların içinden cansız bedenini aldım kucağıma...öyle inanamadım ki ölmek...hele ki benim anlık bir dalgınlığım neticesinde ölmüş olma ihtimaline katlanamadım hala da katlanamıyorum...saatlerce gezdirdim kucağım da kalp masajı, hayat öpücüğü deli gibi dolandım evin içinde kucağımda minnacık bedeni..hayır uyanacak şaka yapıyor bize diye diye en sonunda zorla aldılar kucağımdan...biri beni o yavrucağa yaptığım için cezalandırsa ya en azından suçumun karşılığı der çekerdim ama bu vicdan azabını ömür boyu çekmek daha da ağır ve hiç bir telafisi yok....ben ki övünürüm birde hatta ona buna ahkam keserim kedisini köpeğini çekemeyip başından atmaya kalkana...bir acı inleme duysam ciğerim paramparça olur lakin benim yaptığımı o afra tafra yaptığım insanlar bile yapmadı...herkes diyor ki nereden bilecektin kaşla göz arasında oraya girdiğini...bilmeliydim, tahmin etmeliydim, daha dikkatli olmalıydım vs. vs. aklıma geldikçe boşveeerrrr diyemediğim en acı olaylardan biri olarak kalacak kalbimin ve aklımın içinde...Rex' imden sonra ikinci sızım...İşin özü 40 derece de ön yıkamalı tertemiz pürü pak yolladım miniciğimi kediler cennetine...Allah da biliyor ya içimin acısını ne yapsam dinmiyor ama neylersiniz işte....

Sonunu üzücü bir olayla bağladım ama hayat her zaman laylaylom değil...yazdığımız kadar gevşek donda olamıyoruz her konuda...o zaman varsın yıkılsın dünya çokta tınnnnnnnnnn :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder