Translate

31 Temmuz 2012 Salı

Düşünen Adam Son Aşkım :)

Mszhar Osman Ruh ve Sinir Hastlıkları Hastanesi yani nam-ı diğer Bakırköy Akıl Hastanesi.
Dün Annemi ikna edip dışarı çıkartmayı başardık, Dolmabahçe de deniz havası eşliğinde kahve içerken Validenin başı dönmeye başladı, kasılmaları çoğaldı, arabaya attığımız gibi doğru Bakırköy de aldık soluğu.
Anneme bakılırken dışarıda bir havuza derin ve düşünceli bakarken Rodin' in Düşünen Adamı, bende ona bakakaldım derin ve düşünceli.

O havuza, ben ona baktım...o beni düşünmezken ben onunla birlikte onca şey düşündüm. Hepsini düşünmekten beynim yoruldu en sonunda sadece onu düşündüm...Öyle ya ! bunca zaman o hastanenin Başhekimliği önün de kim bilir kaç hasta ve hasta yakını derdine ortak oldu. Onu ilk gördüğüm zaman geldi aklıma...16 yaşında yaz aylarında bir spor dergisinin Foto Muhabirliğini yapıyordum. O zaman ki Başhekim Yıldırım Aktuna idi. Onunla Röportaj için geldiğimde tanıştım ilk, ama tanımamazlıktan geldim :) o zamanlar serde gençlik var ya, kim ne  yapsın kendi düşüncelerinde kaybolmuş bir heykeli. Sonra bir kaç kere daha gördüm her gördüğümde ilk gördüğümden daha fazla anlamlı geldi bana. Dün gece ki karşılaşma ise tam bir aşk oldu...çünkü bu sefer öyle yakın öyle benden içeri bir durumla selamladı ki beni. Dünyanın en güçlü adamı olsa, onun yanında  bu kadar güvende hissetmezdim kendimi sanırım.

Velhasıl derin bağ kurdum Düşünen adam ile ben arasında. Uzak olsa da fiziksel olarak düşündüğün yer bana, varsın olsun....ben bilgisayarımın Masa üstüne kondurdum seni.

Anne iyi şu anda ağrı kesici kas gevşetici yapıp yolladılar...akşam başlayan sefa gece sabaha karşı eve yorgunlukla dönmekle son buldu....

Haydi Kalın Sağlıcakla....

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Tropik Adaya Düşsem :)

İlk başlarda zor olurdu kabul ediyorum. Sonra azıcık tırsardım da, malum tanımadığın bir yığın börtü böcek vs. sonra dır dır edecek insan yok çevrende..ay en zoru bu bir kadın için.

Ben 2-3 gün sonra duruma adapte olmaya başlardım. Önce yaşayabileceğim bir kovuk yada bir mağara bulur içini bir güzel temizlerdim. O kadar belgesel izledik ateş yakmasını da becerirdim herhalde. İri yapraklardan yatak yapardım, otlardan da kendime bir arkadaş yapardım sonra başlardım konuşmaya. Yiyecek bulurdum, öncelikle. Resiflerde ki yengeç, kabuklu vs. ile başlardım işe sonra sarmaşıklardan ağ yapar balık da avlardım, gerçi balık çok sevmem ama ne yapalım Tropik ada İskendercisi bulamayacağımıza göre idare edeceğiz artıkın :) Çok değil en fazla 3 hafta sonra ada yerlisi olur çıkardım. Yaşayan evcilleştirilmeye müsait bir arkadaş bile bulurdum kendime. Bukalemun mu olur artık yoksa başka bir canlı mı bilmiyorum adanın endemik bitki ve canlıları neyse artık ona göre bir şeyler olurdu. Adayı keşfe çıkardım uzun mızrak ve kesici aletler yapardım. bulduklarımı alır yaşadığım yere götürürdüm. Kıçımı başımı yayıp uyurdum da bol bol...yazması kolay da sanki yapabilirmişim de geliyor ya bende ki de nasıl bir hayal gücü artık :)

Ama düşünsenize süper olmazmıydı ? Kredi kartı yok, fatura yok, kariyer derdi yok, büyük şehir dertlerinden uzak mis gibi yaşayıp gidiyorsunuz, tek derdiniz ailenize sevdiğiniz inanlara ulaşamamak, onları merak etmek...bir tek bu zorlardı sanırım, ama kurtulamayacağınızı anladığımız an kendi yaşam derdimize düşüp nispeten daha az aklımızı kurcalardı herhalde...

Şahsen teknolojiden uzak kalmak başlarda çok zor olurdu. Bir kadın olarak kuaför vs. gibi yerlerde sıra beklemekten nefret ettiğim için kendi bakımımı kendim yapıyorum Allahtan onların eksiklğini hissetmezdim :)

Muson yağmurları yağardı ıslanırdım bir güzel..yağmur severim, içecek su biriktirirdim. Sonra deniz suyundan nasıl içme suyu yapılır biliyorum...ohooo  her bi boku da biliyom ki ben...kim korkar Tropik Adaya Düşmekten !! :))

Bu sıcakta öyle bir cazip geldi ki düşünmesi vallahi içim serinledi...haydi sizde okuyun içiniz serinlesin :)


29 Temmuz 2012 Pazar

Yarım....

Hayatımızda istemeden yarım bırakmak zorunda olduğumuz her şey öyle ağırlaşır ki zamanla, taşımakta zorlanırsın. Devam ederken hayat yine gülümserken içinizden ince bir acı geçer gider öylece.
Bu günde öyle bir gün yaşadım. Nişantaşını turlarken Annemle gittiğimiz yerlerden geçtim bir bir. Osmanbey de bir iskenderci, Nişantaşında sürekli gitmeyi sevdiğimiz bir kafe, alışveriş yaptığımız yerler. Şimdi onsuz dolaşırken bir yanım bomboş kaldı, içimi sıkıntı kapladı....o sevdiğim cadde çıkmaz sokak gibi öyle ıssız geldi ki. Oturdum bir yere öylece...yağmur yağmıştı bir keresinde tam kuaförden çıkmıştık, taksiye binerken annemin yırtmacı öyle bir sökülmüştü ki eve gidene kadar gülmekten kırılmıştık. Bir daha yaşayamayacak olmamız ne kötü...oysa sürekli yaptığımız günlük şeylerdi. Şimdi sadece soruyor orası duruyormu, burada ne olmuş...bu hali ile çıkartmak bile benim için öyle güzel bir olay olacak ki, ama istemiyor. eskiden yürüyüp koşturduğu caddelerden şimdi bir tekerlekli sandalye ile geçmek kimbilir ne hissettirecek ona. Anlamaya çalışsam da kızıyorum da bir yandan çünkü kendini kapattıkça ev daha çok kapanıyor içine. Bizler ise ışık bulduğumuz yerlere uçmaya çalışan pervaneler gibi...dışarı çıkmaya imkan olunabilecek her dakika yı değerlendirmenin, kendi hayatlarımıza odaklanmamızın peşindeyiz.
Bencillik, kabullenmişlik, alışmışlık her neyse adı o...ama ne isim konulursa konulsun içimde ki o sızıyı betimleyecek tarif yok, yazdıklarım sadece yaşadığımız durumun çaresizliğine en acı şekliyle hançer saplamak misali.

Nihayetinde hayatlarımızda en çaresiz olduğumuz anların izleri ince sızı halinde durmadan kanayıp duruyor. Dünya dönmeye devam ediyor. İnsanlar da bir şekilde yaşamaya. Ben son 2 yıldır her şekliyle yarım yaşayıp bütünmüş gibi oldurmaya çalışıyorum pek çok şeyi. Galiba çoğumuz da öyle yapıyoruz değil mi? Eksik kaldığımız her bir yanımızı yamalayıp sunuyoruz kendimizi avuntular buluyoruz ama hep eksiğiz kimimiz annesi yanında artk eskisi olamayacağı için eksik, bir diğerimiz kendi gömüldüğü dünyasına bazı şeyleri affedemediği için kendini avutmaya çalıştıklarının bomboşluğunda eksik, başkalarımız olduramadığı işlerinin hayal kırıklığı içerisinde eksik...eksik, eksiki eksik......bütünmüş gibi yaşamak sadece çaresizliğimizi sakladığımız bir kutu gibi, dışarımız albenisinden geçilmezken içimizde eksik olan her şeyin günbegün alışkanlığına sığışmaya çalışmakla geçiştirdiğimiz günlerin sızıları ile dolu.

Bu sızılardan vazgeçmek için bazılarımız için mümkünken bazılarımız değil....Sızılarından vazgeçmek mümkünse sakın kapatmayın kendinizi eksikliğinize, çaresi varsa çaresizliğiniz de boğulmayın sakın. Benim gibi bir çaresiz bir sızı, bir eksiğiniz varsa da mümkün olan her anı güzel anılara çevirmeye çabalayın...

Haydi Kalın Sağlıcakla

Nickimsiz terasta inceden bir müzik, inceden bir sızısı Annesi ve yalnızlığı ile.........

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Hayalette Gördüm Artık Kimse Tutmasın Beni... :)

Yavaş yavaş kafayı sıyırdığımın kanıtıdır. Az önce yataktan ter içinde uyandım, ellerimde kınaya benzer lekeler vardı. Uyumadan önce abuk sabuk bir sürü ses duydum ki bunlar da epeydir olmuyordu. Biraz hava alayım diye camdan bakmaya başladım. Cadde üstünde oturuyorum ama evin ön cephesi yol ve mezarlığa bakıyor. Mezeralığın içinde de uçuş uçuş garip yaratıklar gördüm ki bunlar da daha önce hiç görmediğim şeyler di...çünkü 1 yıldır burada oturuyorum görseydim mutlaka bilirdim kimler olduğunu :)
Yine de mezarlıklardan korkmayın çünkü ne kötülük gelirse yaşayanlardan gelir unutmayın :)

Yaw dün dalga geçtim Uzaylı kardeşler le acaba bana ültümatom yada nota vermeyi mi geldiler diyeceğim ama tam da adamına geldiniz yani...ben hiç korkmam ki böyle şeylerden, kaç kere başıma geldi yani. Karabasını ıvırı zıvırı ne varsa hepsi ile tanış olurum zaten. Başka yöntemler deneyin, bunlar bana sökmüyor artık :)

Yok eğer doğa üstü, yada altı değilse bu durumlar o zaman acil psikolojik yardıma ihtiyacım var. Eh bunca sorunun arasında olmasın mı yaw. Bazen arka arkaya gelir ya son 2 yıldır nerde bokluk varsa hepsinin içindeyim zaten. Sanırım yavaştan deliriyorum...eh bu da iyi bir şey belki...çünkü akıllı olup dünyanın derdini çekeceğime azıcık deliriyeyim de dünya benim kahrımı çeksin biraz da değilmi ? Yalnız bir ricam var kafamın içindekilerin bir kısmını da boşaltısınlar mümkünse özellikle unutmak isteyipde sürekli kıçımın dibinde biten anılar vs gibi şeyleri...vallahi ne süper olur.

Bu tarz durumları eski erkek arkadaşımın evinde yaşardım arada bir...daha önceleri de Sondurakda ki ev ve çocukluğumun geçtiği evde. Burada ilk defa oldu. Bilirsiniz işte çoğunuzun başına gelmiştir...ben arka arkaya yaşanyanlardanım ama kabus içinde kabus gibi :) Ayrık akıllı olmanın da bu tarz zorlukları var sanırım, yada çok düşünüp kafa patlatmaktan beyin yoruluyor...aman vardır elbette ki tıbbi açıklaması birde bunu düşünmeyeyim...ay durun merak ettim hala ordalarmı o uçuş uçuş şeyler bir bakiim geleyim..................................yoklar gitmişler, ben kahve yapacaktım niye gittiler ki ? Neyse duş alıp belgesel takılayım bari. yaw umarım birilerine bir şey olmamıştır çünkü ne zaman böyle sapıtsam sonunda pek de iyi olmayan şeyler duydum ve yaşadım da, haydi hayırlısı bakalım....iyi geceler arkadaşlar.

27 Temmuz 2012 Cuma

Bir Uzaylı Bile Kaçırmadı Beni Oyyyy Yazık Banaaa :)

Belgesel kanalında uzaylılar nasıl insan kaçıyormuş onu işliyorlar da aklıma geldi.
Dünya da hemen her ülkede uzaylılar tarafından kaçırılmış insanlar var ama biz de yok neden ki ? Hiç duydunuz mu beni uzaylılar kaçırdı, üstümde deneyler yaptı o da yetmedi beni bi güzel s.kip gerisin geriye yatağıma bıraktılar diyen birilerini ? Ben hiç denk gelmedim şahsen.
Bana oldu mu ? Hayıııııırrrr, neden ama nedennnn?  Bizim Meeksikalılardan, Amerikalılardan neyimiz eksik ?Bizi beğenmiyor mu bu uzaylılar ?

Ben sankim neden olduğunu az çok tahmin edebiliyorum.

Bizi uzaylılar kaçırsa bin pişman olur kaçırdıklarına. Ay düşünsenize bir. Mesela bir Türk erkeğini kaçırdılar diyelim. Hemen ortalığı kontrol eder dişi yaratık var  mı diye bakardı bizimkiler. Bulursa affetmez, kutsal spremlerini uzaylı kadınceğizin rahmine serper hamile bırakırdı. Sonra uzaylı hemcinslerine Türklüğün özünü anlatır, okey oynamasını, taş çalmasını, küfür etmesini, yere tükürmesini, ulu orta apış arası düzelmesini öğretirdi. Uzaylılar daha ne olup bittiğinin farkına varamadan gemiyi ele geçirir kendini o geminin kaptanı ilan ederdi. Geminin orasını burasını kurcalar bozardı, sonra ben hallederim deyip batırdığı işi daha bir boka sardırır dı. Uzaylılar bizim Türk erkeğini kaçırdıklarına bin pişman bir şekilde ruhsal bunalıma girerdi. Bir şekilde geri yollamayı başarırlar sa ne ala. O kadar zaiyatla kurtulduğuna dua edip bir daha gelmemek üzere gitsinler bence. Sen kiim bizim halis mulis Türk Erkeğine test yapmak kim. Sıkar biraz. Bizim ki kendi mahallesinde döndüğünde yaşadıklarını bir bir anlatır epey bir Kahraman olarak kalırdı. Çevresinde saygı görür, muhitin en saygın kişisi ilan edilirdi, bunlar daa extra şahane olurdu tabi ki :)

Hele bir Türk Kadını kaçırdıklarını düşünesinize bir. kadın başlardı artık orayı burayı temizlemeye, kaptan koltuğunun kolçaklarına örtü dikerdi, bunların kıyafetlerini beğenmeyip stil danışmanlığı yapardı. Erkeklerin üstlerine kazak örer, kadınların üstlerine farklı kıyafetler hazırlardı, anı diye kumanda şalteri, ışın topunun küresini aşırırdı. Yerleri siler basmayın yeni sildim diye fırça kayar, mum gibi dizerdi geminin bir köşesine, Üstünde araştırma yapacaklar bir de öyle miii ? Vallahi kıyamet kopardı viyaklamasından. Bir de cinsel ilişki mi vallahi namusunu vermez canını verirdi oracıkta.

Benden demesi Uzaylı Dostlar, eğer bir Türk İnsanını Kaçıracaksanız burayı okumadan geçmeyin, bu konuyu tekrar düşünün derim ben. İllaki de birini kaçıracağım diyorsanız ben gönüllüyüm yalnız yukarı da yazdıklarım aynen geçerlidir haberiniz olsun :)) Haa bir de beni aldığınız yere değil Yeni Zellanda ya bırakın lütfen gerekirse ben oradan dönerim Ülkeme :))

Haydi Kalın Sağlıcakla...

Bir Kadının Bir Günü :) 1

Sabah saç, baş darmadağın uynanılır, genelde bet suratlı olunur, işe gidilecekse 1 gece öncesinden hazırlanan kıyafetler tekrar gözden geçirilir, iç geçirilip anlık öfke krizine girilir ''giyecek bir şeyim yok'' diye. Gardırop tıka basa kılık kıyafet doludur ama. El yüz yıkanır, ayna da bir süre makyaj yapılır surat anca kendine gelir. Yine iç geçirilir ''ay burnumu yaptırsam'' diye. Yatak odasında giyinilir, Portmanto da onlarca ayakkabı arasından burun bükülerek ayakkabı seçilir yine iç geçirilir ''ayakkabım da yok, hiç bir şeyim yok, ben ne bahtsız kadınım'' diye.

Dışarı çıkılır, işe varılır, yoldayken başka kadınların kılık kıyafetlerine bakılır. Bizden farklı giyinmiş her kadın bakılık vitrin gibidir, bakar fikir ediniriz,  yani illa ki mağaza mağaza gezmemize gerek yoktur :)
İş yerinde mutlaka  uyuz ve gıcık olduğumuz bir tip vardır, iş arkadaşları ile çay içerken onu bir çekiştirir büzeriz, içimiz az biraz rahatlar işimizin başına döneriz. O uyuz tip mutlaka gün içinde bir çok salaklık yapar iş arasında msn den çekiştirip kıs kıs güleriz, işimiz yoksa varmış gibi yapıp niyet tutar soliter oynarız. Biz Türk kadınlarına bu tarz kağıt oyunlarının her biri inanılacak fal türüdür. Çıkarsa sevinir göbek atarız, çıkmazsa içimizden ana avrat küfreder rahatlarız.
Mesai saati biter eve döneriz evli isek kocamıza dır dır yapar günü anlatırız, adam bizi dinlemezse eş dost aranıp dedikodu yaparız sonra kıçımızı başımızı yayıp dizilerimizi izler yataklarımıza yatıp horlaya horlaya uyuruz.

Eğer çalışmayan bir kadın isek yukarıda ki bölümler iş bölümüne kadar aynen geçerlidir. Bundan sonra ki kısım çoluk çombalak varsa kahvaltısı hazırlanır bağırış çağırış okula yollanır. Ortalık toplanır, kahve yapılır konu komşu eşliğinde bilumum karı-kız programları, dedikodu programları izlenir, onu bunu çekiştirip gerektiğinde kavga edilir. Sonra konu komşu kendi hanelerine çekilir, yemek hazırlama faslı başlar, bu arada bu sefer telefonda dedikoduya devam edilir. Kadınların bedenleri yorulur ama çeneleri hiç bir zaman yorulmaz.
 Akşama doğru çocuklar döner arkaları toplanır, yemekleri yedirilir, dersleri için azarlanır zorla ders başına oturtturulur. Koca gelir ona hizmet edilir, hizmet edilirken ordan burdan şikayet edilir. Gece kocanın haceti görülür banyo vs. derken kadın artık sızar bir şekilde uyur.

Eveeettt şimdilik bu 2 cins hatunu yazabildim yarın sanırım genç kız ve evde kalmış kız modunu yazarım, sonra ki günde boşanmış ve diğer kadın tiplerini inşallah :))

haydi okuyun sıcak sıcak içiniz serinlesin.

Nickimsiz terasında sevgili yalnızlığı ve sessizliği içinde huzurlu...azıcık serinliyor, sonra film izleyip uyuyacak sanırım :)

Can Çekti, Aş Erdi......

Can çekti, aş erdi...hani öyle anlar olur ya birisi vardır, ah şimdi yan yana olsaydık ne patlatırdık muhabbeti dediğimiz. Bu gün de öyle bir dost çekti canım. Kahveler arka arkaya yapılırken saatin kaç olduğuna aldırmadan, siyasetten girip, en derin sırlarıma kadar döküp sayacağım, bir susup, bir dinleyeceğim gece olunca da koynunda huzurla uyuyacağım dostuma ihtiyacım var bu gün. Her hangi bir özelliği yok bu günün, öyle bir sıkıntılı sıcak işte her zaman ki gibi. Öyle susmuşum ki, konuşasım var...bir günlük barış olsa ne iyi olurdu değil mi ? sonra yine düşman olsun bana, nefret dağlarının en derinine gömsün mühim değil. Bir günlük o karanlık perdesini aralayıp açsın ama....bu gün en çok onun beni dinlemesine ihtiyacım var, onun anlattıklarını dinlemeye ihtiyacım var. Bu gün o dostuma ihtiyacım var...

Öyle işte...sıcak bunaltırken bir de bu susmuşluğun ağırlığı altında ezilmekten bunaldım. Geçer mutlaka ki bu kriz anı da, geçerken yine yüreğime inip geçmesin, ötekini atlattım bu sefer ne olur Allah bilir :)

Haydi Kalın Sağlıcakla....

24 Temmuz 2012 Salı

Esmer Görünümlü Sarışın Beyinli....Son Salaklıklar :)

Ayna ayna söyle bana benden daha salak var mı bu dünya da :) Ay birde burada ahkam kesiyorum ya cümle aleme ama burada neler yaptığımı bir görseniz kıçınızla gülersiniz halime.

Köpeği kuru mama yemediği için onu özendirmek için kim kuru mama yedi acaba ? Ben tabi ki, bizim yerden bitme daha yavru iken boğazına kaçtı bu kuru mamalar sonra cancağızım kaçtı ya kuru mamadan öcü görmüş gibi. Bende bir gün kucağıma oturtturup önce kendi ağzıma atarmış yaptım belki yer diye, ama bizimki benden uyanık anladı kandırdığımı. Sonra yılmadım bir tane attım ağzıma çiğnedim, bunu görünce o da yedi, ben yedim o yedi anlayacağınız. Şimdi ise geyik konusu her mama alınışında bana soruyorlar hangisi daha lezzetliydi diye. İtiraf ediyorum eğer yiyecek bulamazsanız çok doyurucu, yalnız arada su için ki midenizde şişsin de tokluk hissi versin :) Gerektiğinde Bidimciğim için çiğ tavuk bile yerim ama bana kalmayacağından eminim çünkü bizim ki tavuk manyağı :)

Geçen gün cep telefonuma nasıl becerdiysem su kaçırmışım. Bir gün boyunca Allah Allah neden kimse aramadı diye düşündüm ama aklımın ucuna telefona bakmak gelmedi ya. Düşünün artık ne kadar iletişim delisiyim :) Neyse durumu anladık kartı başka telefona taktık ama alarmı ayarlıymış 2 gündür alarm çaldıkça gidip kapıyı açıyorum çünkü abim eve geldiğinde telefonumu çaldırır kapıyı açın diye...genelde onun geliş saatlerine denk düşüyor alarm saati de. Durumu bu gün algıladım, tabi abimi arayıp hem çaldıryorsun hemde gelmiyorsun ne ayaksın diye çıkıştıktan sonra, meğerse ben 2 gündür boşuna debeleniyormuşum ya. Sıcaktandır diyeceğim ama kışında bu salaklık hallerim tutuyor...artık bahanem kalmadı vallahi. Kabul ediyorum ki süzme salağım :)

En sonuncusunu ise bu gün itina ile yaptım. Alışveriş yaptım apartmandan içeri oradan asansöre bindim. Kata çıktıktan sonra ne yapsam beğenirsiniz? Asansörden inmeden anahtarı sokacak kapı deliği aradım bulamayınca da Allah Allah yuh artık kapı deliğini bile çalmışlar, yok artık dedim..asansörde olduğumun sonradan farkına vardım ama neylersiniz ki o talihsiz düşünce ve sözler beynimden ve dilimden dökülmüş oldu  hemde özenli bir şekilde :)

Görüldüğü üzere yazdığım kadar aklım yok..yada var çok düşünmekten kendini resetliyor bazen :) Duyanda beni dünyayı kurtaran hatun sanır ama nerdeeee....aklım kıçımda yaşıyorum işte gerisini ne siz sorun nede ben söyleyeyim :)

Haydi Kalın Sağlıcakla :)

22 Temmuz 2012 Pazar

Fal Bakma ve Baktırma Teknikleri :)

Hatungiller olarak bu tarz şeylere meraklı olduğumuzu extra dan belirtmeye gerek yok sanırım. Ben şahsen her ikisini de hakkıyla becerebilen bir hatun kişiyim. İtina ilen fal bakar karşımdakinin küçük dilini bile yuttrurum icabında :)
Ama bu benim evliya donlu uhrevi bir hatun olduğumla ilgisi olmayan bir şey, yani öyle ermiş, 6.7. hisleri kuvvetli bir şahsiyet olmamla alakası yok. Tamamen karşımdakini inceleyip duymak istediklerini az çok tahminle alakalı bir durum. Ne ister ki bir kadın falında sevgilisi o telvenin içinde secde etmiş onun yolunu gözlesin, adam elinde bir yüzük kutusuyla kahvenin içinden fırlasın, kadının başına ispermeçet balinası gibi çöksün, çevresindeki karıların işi gücü olmasın telvelerin arasından göz, irin gibi fırlasın bunun mutluğunu kıskansın, hasetlerinden çatlasın, kısmeti bol develer yükü kadar olsun vs. vs. Bunları kahve fincanının içindeki şekil almış telvelere de uydurduğun zaman senden iyi falcı varmı bacım bu memlekette yok tabi ki de. :)

İşte bu durumu çözmüş her kadın büyük falcıdır bence. Haaa bu işin pirleri de var yok değil, o hatunlara saygım sonsuz. Ben, benim gibi karşısındakini iyi gözlemleyip yorum becerisine sahip hatunlardan bahsediyorum. Ay bir de bir naz bir eda ile bakarız ki o fala...sanki anamızın karnından elimizde gümüş zarflı, fil ayaklı, kenarları varaklı fincanlarla doğmuşuz, doğduktan hemen sonra da meme diye kahvemizin yanına lokum yada gül reçeli koymuşlar tadımlık :)...öyle bir kapris modumuz da olur yani, iki fal baktıktan sonra da mutlaka ağırlık çöker, başımıza kıçımıza ağrı girer ne hikmetse..malum erenlere sorup danıştık ya çöktüler tepemize :))

Fal baktırmaya meraklı hatunun da yüzünden akar o arayış. Her kahve zamanı çevreye bir umutla bakar acaba bakabilitesi olan varmı diye. Bu tiplerin genel de de yüzlerinden okunur ne duymak ve ne öğrenmek istediği. Çünkü ya eşi ya sevgilisi ile ileri de ne olacağını merak eder, yada iş ortamında hangi kaltağın onun gözünde yeri var bilmek ister. Anası, babası hastadır durumu ne olacak falda öğrenmek ister vs. vs. Kendini bilen her kişinin iyi bir empati yeteneği varsa bu gibi hatunlara iyi fal bakabilir. Ben şahsen öyle yapıyorum.

Bir de elinde kağıt kalem falcının söylediklerini yazmaya çalışanlar var en çok güldüklerim de onlar yahu elinizde son teknoloji harikası ile geziyorsunuz ama aklınıza kadının sesini kayd etmek gelmiyor...yahu vallahi süzmeyiz biz kadıngiller :) Ay dur ne dedin, ne zaman olacak, hımmmm 2 vakte kadar, bu kişi nasıl bir tip ? amanın inci gibi de yazarlar. Az önce taktiği verdim bundan sonra öyle yapın yormayın kendinizi kağıt kalem ile. Başka bir fal meraklısı hatun tipi ise çevresindekilere ve falcıya mimik bir vermemeye çalışarak falcının dediklerini dinlemeye çalışan tipler. Bunların da diğerlerinden farklı bir yanı yok bence...çünkü bilmek istediği standart sorular aynı, ha bu tiplerin diğerlerinden tek farkı bu tarz hatungiller genelde haftanın 3-5 günü o falcı senin bu falcı benim gezip durmaları falcıdan istediklerini duyamamış yada yeterli olduğuna ikna olmamış ise mutlaka bir sonraki aşamaya geçip yıldızname vs. baktırırlar. Fal ve bu tarz işler onların hayatlarının vazgeçilmez parçasıdır :)

Gördüğünüz üzere fal bakmak sanıldığı kadar zor bir olay değildir sevgili hatungiller. Biraz gözlemle sizde iyi bir falcı olabilirsiniz. Fal baktırmak ise ayrı bir keyif..ben valla en son dün baktırdım amanın ne güzeldi, duymak istediğim ne varsa söyledi bende sevindirik oldum..niye olmiim ki, olmasa da mühim değil o anın rahatlığı bence çok güzel. Size de tavsiye ederim. Fala inanmayın falsız da kalmayın sevgili arkadaşlar.

Nickimsiz tersta sevgili yalnızlığı ile huzur içinde Ezan dinliyor, martılar Ezana eşlik ediyor. Yalnızlık yüreğini, rüzgar saçlarını okuşuyor....eh daha ne olsun, mis mis nefis :)

20 Temmuz 2012 Cuma

Kaçırdığımız Fırsatlar....

Öyle fırsatlar kaçırırız ki; o an es geçip peşinden gitmediğimiz her şey bir zaman sonra dert olur içimize. Hep en güzel günlerimiz geriler de kalmıştır ya anlata öve asla bıkmayacağımız anılarımız olurlar. Bu günlerimiz ise yarınlarımızın güzel anıları..asla bitmez anlatacağımız şeyler aslında.

Geçenler de öyle güzel bir fırsatı istemeyerek geri çevirmek zorunda kaldım işte..yalnız bu sefer acı bir kabulleniş durumu diğerlerinden ziyade. Bodrum da yerleşip orada çalışacaktım. Her şeyim hazır, sadece gitmek vardı işin ucun da. Biz kadınlar öyle görünmez prangalar la bağlıyız ki hayatımız da ki bazı unsurlara onlardan vazgeçememek hayatımızdan vazgeçmemize en büyük nedendir işte. Üzüldüm elbette ama bir yandan da verdiğim karar yerinde bir karardı..yada ben yine kendimi öyle kandırıp avutmaya çalışıyorum. Şu an orada işten kalan zamanları sevgili yalnızlığımla paylaşıp farklı bir memlekette yaşamanın rahatlığı içinde olacaktım.

Aslında herkesin deli olduğu Bodrum dan da nefret ederim ben ama şu an öyle de cazip ki. Kaçmak için bulunmaz fırsattı. Kimbilir belki başka bir zaman, ama ne zaman ? büyük ihtimal yaşlı bunak olunca :)

Daha önce de kaçırdığım şeyler oldu vallahi..bende ayrı bir salağımdır bu tarz konularda.  Belki de kısmetsiz kaltağın tekiyimdir bilinenin aksine :) çünkü çoğu arkadaşım bana zeki kaltak der...zeki olmak bana fikir danışan arkadaşıma o an bakamadığı bir yerden bakıp mevzu olan konuya başka bir objektiften yansıyanı söylemekten başka bir şey değil aslında...ama genelde çevrem de espri konusudur da ordan geldi aklıma...konumuz zaten fırsat değerlendirememe. varın anlayın artık ne kadar zeka akıyor paçalarımdan :)

İkizler burcu kadının yüz karasıyım ben a dostlar. Duygusallığım daha ağır basar her seferinde. Nedense hep duygusal bağlı olduğum kişilerin ve yerlerin müptelasıyım ben. Onlarsız hayal bile kuramam ki her bi şeyin içinde illaki benim sevdiklerim de olsun yanımda...tipik Türk Kadınıyız anacııım her bi şeyde bir anaçlık bir fedakarlık sorma gitsin yani, ama olsun ben kendimi böyle de seviyorum :) bende bu cehennem gibi aptalık olmasa rım rım rım...aaaahhhhh bu hayat çekilmez, aaaahhhh bu hayat çekilmez rım rım rım :)

Demek ki burada ki fırsatlarımı değerlendimeye devam etmeye devam edeceğim. Epeydir üstüne düşmediğim  güzel bir işim vardı Hasır ve tahta objeler alıp satıyordum bir kaç pazar da tezgahım vardı açık hava ofis, her yer kariyer misali. Şimdi öyle bir şey değil ama sanırım internet üzerinden satışını yapmaya odaklanacağım. Bir kaç şey daha var yaptığım ama şu aan için gelir olarak geri dönüşü yok. Bir iş deneyimi oldu ama kısa sürdü çünkü vaad edilen ve sunulan aynı olmadı bende artık eskisi kadar sabırlı olmadığım için düzelecek diye polyannacılık oynamadım açıkçası.....nedense iş konusun da sankim bir lokma akıllanmışa benziyorum galiba büyüdüm :)

Kısaca iş güç vs durumları, kaçırdığımız fırsatlara üzülsekte denemekten bıkmamalıyız. Kariyer için onca sene uğraştım, şimdi elimde sadece bilgim var o zaman o bilgiyi bana uyan koşullara uyarlamak lazım değil mi? O zaman sızıldanmak yerine koca kıçımı kaldırıp bir şeyler yapayım :)

Unutmayın iş yoksa siz yok değilsiniz, siz yoksanız iş yok...Bunu seneler önce çok çalışmaktan sürmenaj olup yataklara düştüğüm zaman bir kaç sefer gittiğim bir psikolog söylemişti...zaten bir onu söyledi gerisini de ben çözdüm zaten :)...ah ah bir de kendime salak derim basbayağı akıllıyım ben yaaa :)

Hiç bir iş son değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu sadece iş için her şey için böyledir. yazmak kolay uygulaması zor ama olsun ne kadar olumlu düşünürsek o yola doğru hızla adım atarız. Aman zaten zamanında yazıp çizmişler işte varın siz anlayın gerisini de bende şimdi çok bilmiş edalarında kıçım havalar da tekrar yazmayayım.

Nickimsiz Terastan canlı canlı yazdı :)...ah az önce de kafama kuş tüyü kondu ne yapsam ki ? neyse ben dedikoduya dönüyorum biraz aile, sülale çekiştireyim...aklıma yine bir şeyler gelirse yazarım. haydiii okuyun kalmasııııınnnn :))))))

19 Temmuz 2012 Perşembe

Okuyucu ile iletişim bölümü :)

Öncelikle blogu okuyan herkese teşekkür ederim. Gelen yorumların çoğu çok cesaretlendirici ve umut verici idi. Bazıları küfür kafir doluydu ona da eyvallah :) Çünkü her fikire açık olmasak ismini bile bilmediğim insanlara yorum yap demezdim.

En çok mesajı '' Ben dünyanın gelmiş geçmiş en kötü kadınıyım'' adlı yazı için aldım. Hatta gerisini de yaz, kendinden daha çok yaz diyenler de oldu. Yazıp bitirmek istediğim kendimsel bir konu idi yazdım sadece. Kırıldığım alındığım noktalara sertçe değindim. Herkes yaşayabilir gayet normal bir durumdur nihayetinde. Yorumları neden sildiniz diyenler oldu. Sildim çünkü isim cisim yazılmasa da bir başkasını gıyabında yermek kötü bir durum. Ben böyle bir durumda kalmak istemezdim. Bilinmesem bile onun için karşı tarafı da böyle bir durumla bilmese dahi, karşı karşıya bırakmak bana yakışmazdı. O anın siniri ile yazdım geçen bir kaç gün içinde sakinleşip yorumları da temizlemeyi de görev bildim. Yazı kalsın ama :)

''Şişlide ki Robinson'' yazısını beğenenler de çok olmuş. Onun gibi hikayeler yaz diyenler de var. O hikaye değil gerçekten yaşanmış bir durumdur. Gerçekten yaşadığım ve yaşanmış olayları yazıyorum, kendi bakış açıma göre ama yine her türlü yoruma açıktır. Yanlışlarım vardır mutlaka kimin yok ki. Sütten ak kaşık olarak çıktım diye yazmadım zaten hiç bir zaman. Mönitörden ne okuyorsanız, mönitörün ardında yaşanan hayatın bire bir yansımasıdır. Hayal gücü sadece kelimeleri bütünleyip sunmakta, yoksa içine su karıştırmadım her şey gayet sek tir :) Şişlide ki Robinson sonradan konulan bir isim değil,  o zaman ki durum ve kişinin, o zaman anılan şeklidir. Öyle bir adanmışlık şeklini hala hayranlıkla anarım çünkü o kişi o eserini yapabilmek için çok şeyden vazgeçti. Benim için de vazgeçilmiş olsa ben öyle bir kişi ye tapardım, başımın üstünde taşırdım şahsen. Sonucu ne olursa olsun çok onurlu ve ardında çok güzel bir eser bıraktı. Umarım daha yenilerini de yapar bize de saygı ile anmak düşer.


Velhasıl içeriği çok güzel mesajlar olduğu kadar nedenini anlayamadığım ve hangi konuya, yazıya ilişkin olduğu anlaşılmayan çoğunlukla amiyane, kötü, çirkin şeyler yazanlar da olmuş. Dert olan şeyler anlaşılır olmasa da maksat sırf iç rahatlatmak ise yapılacak bir şey yok elbette. Yalnız özel yerine yazı altına yazaydınız da hımm bundan rahatsız olmuş diyebilme seçiciliğim olsaydı ve bende ona göre açıklama yapsaydım. Kelime, klavye hepsi emrime amade size mi yazmayacaktım yani :) O mesajlar içinde teşekkür ederim. umarım daha yaratıcı olanları da gelir. Maksadım kimseyi ne rezil nede vezir etmek olmadığı için yayınlamamak hakkınını kullanıyorum. Çünkü hepimizin özeli var ve bize kalsın değil mi :)


Nihayetin de herkesle ilgili hiç bir şey yazarken bile dikatli olmak lazım...bazen, özellikle kendim ile ilgili olanlarında sınırları aşmışlığım olduysa affola. Amaç birilerinin gerçekten kötülüğünü istemek dilemek değil. Sonuçta hepimiz başımıza gelenleri kabullenip hayatlarımıza devam ediyoruz. Benim uyanma ve anlama sorunum vardı şimdi algılayıp üzüntümü atıyorum. Yoksa atı alan Üsküdar' ı çoktan geçmiş yani..yeni olan bir şey yok..benim alıgılamam yeni. Bazen kazkafalıyım kabul vallahi :) Kendimle ilgili olanların haricinde yazılan her şey, özellikle izin alınıp yazılan şeylerdir. Onun için gönül rahatlığı ile yazıyorum.


Bazı özel mesajlaştığım hatunlar var. Kızlar hepiniz çok güzel şeyler yazıyorsunuz. Sizinle fikir alışverişinde bulunmak gerçekten çok keyifli. Ademgiller de yazıyor onlar da sağolsun. Hepinize tekrar teşekkür ederim. Daha çok yazın, aklınıza ne gelirse. Paylaşmak güzel oluyor :)

Nickimsiz Terastan iyi geceler diler :)


17 Temmuz 2012 Salı

Soğuk Oda ve Kitaplar....

En güzel zamanlarımı geçirdiğim evdi Feriköyde ki evimiz. En üst kat 2 o da bir salon. Damı mütemadiyen akardı, bir sürü sorun ve ıvır zıvırla uğraşılırdı ama en güzel zamanlarımız dı ya...şimdi ara ki bulasın, yok öyle bir zaman :)

Kış geldiğinde salon ve antre yaşam alanımız olurdu çünkü sobalıydı evimiz. Zaten evde 4 kişiyiz her yere sığışırdık ki. Misafirlemiz de olurdu ama ne tasa her zaman yer bulunurdu herkese.

Benim en sevdiğim anlar ve yer ise arka soğuk oda olurdu. Genelde millet salonda dır dır konuşup zaman geçirirken ben koca bir kupa, kitaplarım, üzerimde tayt, onun üstün de eşofman, kazak, hırka, yarım eldivenlerim, kaşkolum ve beremle soğuk yere kapanır masa lambası eşliğinde saatlerce kitap okurdum. Yorganın altında yine üşürdüm ama soğuk ve kitap benim en sevdiğim şeydi kış günü. Bazen burnumun ucu buz keserdi kaşkolu saradım, sonra kendi nefesimde boğulacak gibi olur tekrar açardım...öylece uyur kalırdım zaten çoğunlukla..E o zamanlar internet yok tabi. Şimdi her bi boku netten öğrenip ahkam kesmek çok kolay.

İtiraf ediyorum en zorlanarak okuduğum kitap ise das kapital olmuştur. Çünkü okuduğumu anlamak için evde ki ansiklopedileri de başıma toplayıp öyle okumuştum. O zamanlar olaydı şu internet özetini bulur bir çırpıda anlardım ne olduğunu :) O kitabı bitirene kadar araya ne beyaz diziler sıkıştırdım ah bir bilseniz. Şimdi ki ormantikliğim acaba o serilerin eserimi diye düşünüyorum bazen. Teyzemin küçük kızı ben 14 yaşlarındayken hem okur hem de tez yazardı Ankara da. Uzunca bir zaman onunla vakit geçirdiğim için beni oyalamak ve tezleri daha çabuk yazmak için elime tutuşturuvermişti. O zaman dan beri ara ara okudum hep. En sonuncusunu da daha geçen gün okudum. Beyaz dizi okumadım diyen bir hatun varsa mutlaka yalan söylüyordur inanın bana. Kadınların ruhunu okşaya okşaya bir yazım dili olan kaç seri kitap var ki ? Ve buna kayıtsız kalmak hangi kadının harcı ki ? :)

Neyse..yani şimdi beni soğuk kış günü dağ başında bir kulübeye kapatsınlar ve yanıma bir ton da kitap yığsınlar...çay, bisküvi ve nescafe de olsun yanımda oh daha ne isterim ki yaaaa...tabi kalın bir yorgan, kalın üst baş da lazım...artık ilk bahar geldiğin de gelin alın beni ordan :) Kütür Kütür genel Kültür detoksu işte size :)

Haydi kalın sağlıcakla :)

Yürüyüş Güzergahlarım :)

Genelde geç vakitler çıkıyorum yürüyüşe. Herkes evlerine çekilmeye yüz tutmuş, nispeten boş caddeler, sokaklar....Hava daha bir serin yürümeye uygun yani her yer. Genelde Pangaltından çıkıp Mecidyeköy' e, Pangaltından, Taksime yürüyorum. Ayda bir kaç sefer de Fndıklı'ya kadar inip deniz kenarında dinleniyorum. Oradan dönüşte tabi ki Taksiye biniyorum çünkü açıkçası kıçım yemiyor o yokuşu tekrar çıkmayı..ama inmesi güzel :)

Bu güzergahlardan geç vakit geçtiğim içinde genelde denk geldiğim kişiler Travestiler oluyor. Hiç tanıma fırsatınız oldumu bilmiyorum ama benim tanımaya nail olduklarım gerçekten çok samimi ve sıcak insanlardı. İsimlerini bile bilmiyorum ama akşamları beni çevirip 2 satır sohbet etmek çok güzel oluyor. Onlar benim orjinal hatun oluşuma hasta bende onların sonradan olmalarına :) Kaynatıp kaynaştırıp birbirimizi Allaha emanet edip kendi eksenimizde dönmeye devam ediyoruz.

Bu insanlara nasıl yaklaşırsanız öyle karşılık alıyorsunuz açıkçası çünkü malum olduğu üzere cinsel tercihleri yüzünden cinselliklerinden tiksinecek bir hayat yaşamak zorunda kalıyorlar. Aslında çoğunun çok güzel meslekleri var. Cinsel tercihleri açığa çıkmaya başladığında toplumdan da itilip dışlanmaya başlıyorlar maalesef. Bu sefer o tercihini ekmek parasına dönüştürüp hayatlarını idame ettiriyorlar. Gündüz nefretle bu insanlara sayıp söven adamlar, akşamları peşlerine düşüp delisi oluyor. Garip bir bağlantı ama gerçek.

Yürüyüş güzergahımda sadece bu insanlar yok. Çocuğu ile harbiye de ki barlar da çiçek satmaya çalışan bir kadın var. Bir kaç tane Meczup, sakız satıp para kazanmaya çalışan sakat bir amca, Ayakları tutmayan gözleri su yeşili bir genç kız. Hepsi ile selamlaşmak arada denk geldikçe bir şeyler almak 2 satır konuşmak çok keyifli, keyifli olduğu kadar da yüreğimde her daim ince bir sızıya neden oluyorlar ama neylersiniz ki hepimizin rolleri bambaşka. Ben onlar için sürekli yanlarından gelip geçen biri, benim içinde rastlaşıp konuşmayı sevdiğim insanlar. Her şekilde iyi niyete dayalı bir ahbaplık. Daha ne olsun ki hayatlarımıza böyle küçük nüanslar da eklemezsek nasıl kendimizle barışık gezeceğiz. Yaşadığımız her şey bize değerimizi daha iyi anlamak için sunulmuş küçük örnekler....Kendi adıma ben memnun oluyorum. Yürüyüş güzergahlarımı ve rastlaştığım insanları seviyorum....Sevmeyenler, görmezden gelip yok sayanlar utansın :))

Nickimsiz Terasta serin havanın kucağında bir bardak çayı ile :)

15 Temmuz 2012 Pazar

Nickimsiz' in At Binme Macerası :)

Bu gün istanbul yakınlarında bir at çiftliğine gittik. Hayatımda hiç at binmemiş hatun değilim ama epeydir binmediğim için epey bir zorlandım. E malum eskiden daha zayıftık daha çeviktik vs. vs. Yalnız size tavsiye sonbahar zamanı gidin at binmeye çünkü o sıcağın altında hem ata hem size yazık olur. şahsen bana öyle oldu.

Atceğizime bidiğimin 5 dakikası ben kıyamadım ya canım güzelim o ata. Bu sıcakta beni taşımasına gönlüm elvermedi. Amanın birde güzeldi ki. Üstünden inip gezdirdim, besledim, okşadım, sevdim, konuştum, dertleştim. Süre bitip ayrılma vakti geldiğinde gitmek istemedi ya yanımdan. Zorla götürdüler hayvanı. İşin açıkçası benim açımdan da zor oldu. Çünkü beni anlayan başka türlü her cins yaratılmış benim gözümde kıymetlidir ve sevilesidir. Atlar, köpekler bunların içinde en değer verdiklerimdir. Bir kere karşılıksız severler ne yapsan sen yine değerlisindir. Gerçi hiç bir hayvana zarar vermedim şimdiye kadar ama verenler için yazıyorum.

Neyse işte şimdi hayvan sevgimden dem vurmayayım. Bu gün içimi çok rahatlatan gün oldu açıkçası, onca sıcağa rağmen yeni bir dost tanımak çok keyifliydi. İlk önce hafiften bir ısırık atsa da sonra çok güzel anlaştık. Umarım bir daha görüşmek kısmet olur. Dertleşmek özellikle keyifliydi ama çünkü öyle anlar gibi baş sallayıp, gözlerime öyle anlamlı baktı ki. Allahım neler yaratıyorsun ve hepsi anlayana bilene o kadar değerli ki :)

Haaa sonradan dalgasını geçen oldu olmadı değil ama ne yapalım artık. Ay ata kıyamadı, bıraksalar evlenecekti, atı güzin abla sandı vs. vs. Vallahi hiiiç alınmadım kırbaçla mahmuzla bir atı kendime göre yöneteceğime bu şekil bir dostluk kurmak bence daha anlamlıydı. Anlayamayanlar utansın dimi ama :))

Bir de o atlar çoğunlukla yaşlı yani son günlerini insanlara bu çeşit aktiviteler sunmak için çalışıyorlar. Onun için sizden ricam eğer sizde bir gün böyle bir yerde ata binmek için bulunursanız zarar vermeden hırslanmadan ve hor kullanmadan keyfini çıkartın. Unutmayın atın da bir canı var ve onun da canı yanıyor, yoruluyor, azarlanınca üzülüyor vs. Bu da o sanki savaşa gidermiş gibi at binme değil resmen çiğneyen o dangoz herife benden kapak olsun !

Unutmayın bu dünya da kime haksız yere kötülük ettiysek elbet karşılığını görüyoruz. Bu gün değil belki, yarın da değil ama mutlaka acısı bir şekilde çıkıyor ve her zaman da çıkacak. Sırf eğlence olsun diye can yakan yada kıçından başından anlayıp şekil değiştirip tribal enfeksiyon yapmayı kendine görev bilen herkese benden selam olsun :)

Nickimsiz iyi geceler diler ve sevgili yalnızlığının koynunda inşallah serince uyur gider :))

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Evrene Mesaj Yolladım Bir Akşamüstü :)

Everene mesaj yolladım durumları var bu ara. Herkes bir pozitif enerji budalası olmuş gidiyor ama lafta işte. Trafik sıkışınca ettiğimiz küfür evrenden geri dönüp kıçımıza ceza şeklinde dönüyor çoğunlukla :) E neresinde kaldı pozitivite ?

Ben mesela salak olduğum için çok bi inanasım var bu tarz şeylere ama gelin görün ki işler bizim memlekette o şekil yürümüyor. Özümüz arabesk bizim a dostlar, illa ki derinlemesine, bokunu çıkartana kadar yaşamamız ve yaşatmamız lazım insani her duyguyu. Pozitif düşünceymiş peh yemişim pozitivite yi ben her yerinden :)

Böyle söyleyip de yaşama uyguladığımız da yaptığımız sadece bastırmak ve içimize atmak onca şeyi.  E o kadar kötü enerjiyi evrene yollamayı öğrenemedik ki henüz ama içimize tıkıştırmayı çok iyi beceriyoruz. Buna da o 2 gram aklımızla evrene yolladık diyoruz...ne yolladın anacıım evrene uydu mu ? Bilmediğiniz anlamadığınız şeyleri ne yolluyorsunuz oraya buraya sonra acı acı çıkıyor işte bir yerlermizden.

Kendimizi kandırmamıza gerek yok her derdimizin üstesinden gelmeyi çarpıla vurula öğreniyoruz. En son kulağımızın arkasını da kaptırdık mı olay tamamdır zaten :) Evrene yolladım geri geldi beni s.kti gitti :) Güzel bir düşünce tarzı her ne kadar bize uymasa da avuntu için birebir.

Oysa bizim gelenek ve göreneklerimiz ne güzel dimi ya. Şöyle okkalı bir beddua, içini dışarı çıkarta çıkarta bütün cinsel organları en ayıpçı versiyonuyla kapsayan ağız dolusu küfür, daha nezih düşünürsek çok çok Allah bildiği gibi yapsın ki kenarına köşesine kendi isteklerimize ait çok şey kondurup süslemeden de yollamayız Yüce Rabbımıza :) Evrene yolladım bana olumlu geri gelcek..nah gelcek ! kendi işini kendin görcen anacııım. Bak yukarıda yazdık adresi.

Evrenden iadeli taahütlü geri gelir ki hem o dilekler bize. Çünkü biz diğer dünya ülkeleri gibi aklı başında istekler de de bulunmayız ki. Mutlaka bir hinlik ve cinlik vardır işin ucunda :) Evren Türk İnsanın dilinden ne anlasın dimi ama :)

Sevgili Evren senden saçlarımı en güzel renge boyayacak bir saç boyası istiyorum, ama öyle bir renk olsun ki başka kimse de olmasın ve herkes beni kıskansın !!!! Ağda, epilasyon yapmadan kıllarımdan arınıp ipek gibi bir tene sahip olmak istiyorum ama sadece ben kendime istiyorum !!! Evren bu böyle salak saçma şeyleri yapmaya gücü yetermi ki ? Daha çok şey yazabilirim de şimdi çok bi ayıpçı olur onun için yazmiim :)

Bu konu nereden çıktı sorusu ise aynen şöyle hayat buldu. Az önce Bakırköyde bir yerde oturuyorduk. Arka masamızda tikican bir adamla bir de yüksek topukarından yürüyemeyen ama ne hikmetse ısrarla giymeyi tercih etmiş bir konsantre hatun modeli vardı. Onların konuşmalarına kulak misafiri olmadım, bayaaa dinledim yani :) ay bende az değilim...kız sürekli bunlardan bahsetti Evrenle mesaj halindeymiş, ne isterse ona yolluyormuş..en son bir araba istemiş modeli markasınıda tarif ettide yazmayalım şimdi. Yani bu şimdi bu adamın adı Evren ise ok. diyecek laf yok. Yok değilse kız dolaylı yoldan bunu o adamdan istiyor..bunu bu şekil algılmak sanırım en doğrusu. Bu son dileğinden çok uzun bir süre bahsetti de oradan anladım, adam konuyu değiştirdikçe lafı döndürdü dolaştırdı oraya getirdi. Kız belli ki mesaj yollayacak Evreni ni bulmuş :)

Evrenden benim de istediklerim var ama ben yazmayacağım. içime tıkıştırdım çünkü,çok yakında kanser, kalp krizi şeklinde geri döner nasılsa :) Onun için şimdi kalan hayatamıza olabildiğince nefret ve öfke biriktirmemeye çalışarak yaşıyalım ama nerdeeee....Evren sana kocaman yüreğimi yolluyorum ama sakın kıçıma sokmaya çalışma çünkü malum yani :))


11 Temmuz 2012 Çarşamba

Tiksinç Yemek Tarifleri Kuşağı :)

İnternette nereye tıklasam bir yemek tarifine denk geldiğim için bende kendi bloğumda bu geleneği bozmayayım, ısrarla çakayım da anı gibi dursun dedim :)

Saç Kavurma.
Çeşitli Kuaförlerden çeşitli renk ve ebatlarda topladığımız saç kırpıntılarını derin bir kapta güzelce yıkayalım. Kesip biriktirdiğimiz el tırnağı ve kenar etlerini mis gibi keratin ve et kokusu gelene kadar kızgın yağda çevirelim, yıkayıp kuruttuğumuz kırpık saçları ekleyip yüksek ısıda 3-5 dakika çevirdikten sonra büyük bir servis tabağına alıp, üzerine saç kepeği ekleyip servis edelim...artık yemeyip yanında mı yatarsınız, yoksa gidip istifra mi edersiniz orasını bilemem...afiyet olsun demeyeceğim onun için bu kısmı size bıraktım :)

Fırında Kakalak Oturtma
Etrafımızda ki el değmemiş yerlerden toparladığımız parmak büyüklüğünde ki kakalakları önce suda boğup öldüklerinden emin olduktan sonra. Karın kısımlarını bir kaba boşaltalım (o çıkan beyaz macun gibi şeyi atmayın çünkü sos olarak kullanacağız) Boşalttığımız karınların içine bahçemiz ve saksılarımızdan topladığımız solucanları tıkıştıralım, kakalakların her biri sırtı yukarı gelecek şekilde tepsiye dizdikten sonra. Bir kaba aldığımız beyaz macunumsu şeyı suyla açıp likit hale getirdikten sonra kakalaklerin üzerini hafif örter şekilde tepsiye döküp fırında 30 dakika pişirelim. tabaklara servis ederken üzerini kıtır hale getirilmiş karınca ile süsleyelim....Vallahi Vietnamlılar ve Çinliler yiyor biz niye yemeyelim ki, bizim neyimiz eksik onlardan :)

Tahta Kurusu Tütsü
yaklaşık beş kilo kadar tahta kurusunu üç şişe viski ile bir güzel haşlayın, viskinin turba aromalı olmasına dikkat edin (Turba: bir tür toprak ve ağaç kabuğu kömürü. İrlanda ve İskoçya da bolca mevcut, inanmayan gitsin baksın). Viski ile haşladığınız tahta kurularını iyice süzdürüp kurumalarını sağladıktan sonra tütsüleme için özel yapılmış bir tür sobaya benzer bir kazanın içine koyun...köz haline getirdiğiniz çıra ve meşe parçalarını bu kazanın altına koyun..yaklaşık 5 saat boyunca tütsüledikten sonra kazandan çıkartıp soğutun, ışık almayan bir kapta dilediğiniz kadar saklayıp içkilerin yanında çıtır çerez olarak servis yapabilirsiniz..ay bana bi şeyler olmaya başladı siz nasılsınız ey ahali ? :)

Örümcek Ağı Yatağında Örümcek Yumurtası haşlama
Örümcek ağlarını herhangi bir işleme tabi tutmadan koyu renkli bir tabağa serin (dekoratif olarak daha iyi duruyor onun için koyu renk tabak) Topladığınız örümcek yumurta topaklarını kaynar suda 2 dakika haşlayın süzgeçle süzerek daha önce yerleştirdiğiniz ağın üstüne serpin, ürt süslemesi için meyve bitleri yada kırkayak ayakaları serpebilirsiniz.

Eveeetttt bu gece de hiç bir yerde bulamayacağınız..istemediğiniz misafirlenizi bir daha sizi tanımamak üzere hayatınızdan uzaklaştıracağınız muhteşem yemek tarifleri yazdım. Umarım beğenerek okumuşsunuzdur. Hiişt ordaki ağzının kenarını sil, salyan akmış :)  Lezzetinden yiyemeceğiniz ama asla unutamayacağınız başka bir Tiksinç Yemek Tarifleri Kuşağında buluşmak üzere. Şimdi müsadenizle ben su çarpayım yüzüme fena oldum çünkü.

Nickimsiz gerekli hallerde iğrenç bir yaratık olabilir bunu asla unutmayın, unutturmayın :) aman yok yok kalsın o kadar iğrenç halime katlanamam veririm kendimi yellere, yel kanseri olurum daha iyi :)

Biz Gençkene :)

Okul çaylarımız olurdu, hafta sonu özellikle cumartesi günü gündüz 13.00 den 19.00 a kadar sürerdi. Sosyalleşmenin en iyi yolu idi o zamanlar :) Alkolsüz meyve suyu kokteylleri olurdu. Doğum günü o güne denk gelenler için pasta kesilirdi. Yeni aşklar başlar, eskileri biterdi. Kızlar sevgilileri için kavga bile ederdi. Ben bayılırdım izlemeye :)
Bizim öyle sevgili durumlarımız olamazdı çünkü abimin arkadaşlarının koruması eşliğinde olurduk genelde. Dansı bile onlarla etmek durumunda kalırdık. Biri bize baksın fazlaca haa! sıkardı biraz..hemen yaka paça atılırdı dışarı. Bir rahat yoktu anlayacağınız :) Gittiğimiz gibi geri gelirdik. bize yakınlaşmaya çalışanların hayalleri ile avunurduk işte:) Yalnız o zinciri bir kere kırmışlığım oldu. Valla abilerimin gözünün içine baka baka beni kesip duran bir çocuğu dansa kaldırdım..ben yaptım hemde, o zamanlar absürt olurdu bir kızın erkeği dansa kaldırması. Çocukceğiz korkusundan aramızdan bir tır geçecek şekilde dans etti benimle. Abiler de zararsız olduğuna kanaat getirince bıraktılar zaten beni kendi halime. O çocuk şimdi koca bir adam oldu, evlendi çocukları oldu, hala da sokakta karşılaştığımızda selam veriririz birbirimize :)

Birde odamızda bir sürü tanınmış sanatçıların posterleri vardı. Sabah uyandığımızda hepsini öperdik...gerçeğini öpemediğimiz için ancak kuşe kağııttan adamlara aşık olurduk biz :) Onları öpmek serbestti. Bir de ne hikmetse illa ruj sürünüp öperdik..neden ki acaba ? Posterlerimizin yanakları dudakları renkli ruj izleri ile dolu olurdu. Benim favori posterim Beşiktaşlı Büyük Metin'di ama. Bir de Romario hastasıydım. Onun yüzünden TRT 3 de yayınlanan hafta sonu İspanya Ligi maçlarını hiç kaçırmadım ya ben. Ama sorsanız ofsayt nedir hala bilmem, üstelik bunu anlatan çok iyi de bir arkadaşım vardı ama yine bok çakamadım ya ben...bir gol, birde corner atışı bilirim gerisinden bana ne, haa taç atışını unutmayalım birde penaltıyı :)) Sorsanız hasta Beşiktaşlıyım, Süleyman Seba hala bana göre o kulübün yegane başkanı. Şimdi kim var vallahi en ufak fikrim yok.

Hafta sonları 4-5 kişi bir evde toplanırdık biraz daha eriştikten sonra yani, 20 li yaşlarımızın başında. Bir arkadaşımız çok güzel kısır yapardı, köpek öldüren ve kola eşliğinde o zamanın hit parçaları dinlenir ve eğlenilirdi kendi aramızda.

Kışın deli kar yağdığı zamanlarda kafayı nereden sıyırdıysak artık kendimizi yardıra kırdıra o kar buzun üstünde uzun yürüyüşlere de çıkardık. Biri düşse kopardık gülmekten onu kaldıralım derken öteki düşerdi. Kendimizi toparlayan kadar her yanımız ıslanırdı ama biz yine devam ederdik yürümeye. En son durak taksim meydanı olurdu ve mutlaka o anıtın kenarlarında ki çimen kaplı bölgelere kimseler girmediği için biz aklı evveller oraya serilip gökyüzünü izler kahkahalarla gülerdik 4-5 kişi..Millet de bize gülerdi ama ne gam. Bizim yaptığımızı yapan yoktu ama özenen çok olurdu. O ayak değmemiş karlara kendi bedenlerimizin izlerini bırakır tekrar eve doğru zorlu bir dönüşe geçerdik...eve döndümüzde sıcacık sobanın karşısında uyuşmuş, patilerimiz ellerimiz sızıldardı ama şikayet etmezdik ki....güzel günlerdi çünkü, o devir muhteşemdik...siz değilmiydiniz ki sanki ? Sezen Aksu' nun öyle bir şarkısı var çok güzeldir. Bizim ev içi kadını çok sever hatta.

Velhasıl hepimizin güzel anıları var o dönemlere ait. daha çok şey var aklımda ama şimdi kim toparlayıp yazacak..arada bir yazarım yine. Paylaşmak isteyen olursa yazsın yayınlarım vallahi nolcek elimemi yapışır :)
Haydi iyi bakın kendinize :)

10 Temmuz 2012 Salı

Siber Günlük :)

Şimdi bu adamlar var ya, amanın hepsi birbirinden değerli çoğu ya doktor, yada yönetici hiç normal işte çalışan yok.  Anasını satiim Türkiye ne zaman bu kadar büyük bir finans merkezi oldu :) Herkeslerin kıçları havalarda, aman birde polim yapanlar var hepsini ayrı ayrı yazmak isterdim o kadar çok var ki hangisini yazayım. 2-3 kelimeyi mantıkla yanyana getirdik yazdık ya birde buna hazımsız olanlar var. ''Sen kendini ne sanıyorsun ukala'' diyenin den tutun öveni, söveni, nobel ödülü vermek isteyeni her türlüsü var.

Bu kadar kişisel de algılanmaz ki yaw..baktın profile sana uymadı, al voltanı git dimi..ama yok illa bir laf sokup rahatlayacak. Aslına bakarsanız da asıl keyiflendiren onlar beni. Çünkü akıl fikir yordurmayı severim. Takıldıkça oltalanıyor ya aman ne keyif ne keyif. Çoğu adamlar genelde mönitörün arkasında gözümüz yaşlı ağlayıp sızlandığımızı, sinirlendiğimizi sanıyor o yazdıkları salak şeylerden ama öyle yapmıyoruz vallahi bak. Çünkü genel de ya oje sürüyoruz yada telefonla dedikodu yapıyoruz, gözümüzün ucu ve parmağımızın yarısı ile yazıp yolluyoruz...e o kadar manasız yazana da kalkıp Cemal Süreyya döşeyecek değiliz :)

Bunca adamgil içinde toplasan 3 tane adam çıktı amacı sadece sohbet olan, farklı beklentileri olmayan, ağlayıp sızlamayan, acitasyonla karışık acı adamı rolü ypmayan, ilgi alaka diye kıçını başını yırtmayan.

Haaa bu kadar yerdim diye alınmayın biz kadıngilerde farklı değil hatta biz daha beter durumdayız. Amanın bir profil çıkarmışlar ki sormayın gitsin. Ne aradığını ayrıntı detay şekilde yazanını okudum, ille ev, araba, yat, tekne olsun, bodrumda yazlığı yoksa siktirsin gitsin yazanını gördüm, illa bir kaç meslek grubu haricinde yazmasın diyenini okudum. Ama bunların özelliklerine bakıyorsunuz ki çoğunda o istediklerinin yanına yakışacak özellik yok...hele bir tanesi vardı gelinlik resmini koymuştu !!!??? oha da yaaa :) Kadın mutlaka yanında gelinliği ile oturuyordur pc başına. Denk gelene yapışayım da gideyim hırsıyla, nasıl bir düşünce şekliyse artık :) epey bi hoş yani...nihayetinde beklentilerimiz veremeyeceklerimizden çok fazla olduğu sürece ister nette ister gerçekte bizden bi bok olmaz...kırdığımız hayallerin kıçımıza girmesinden mütevellit, sürekli bir kıç yangını ile arar dururuz, bulamadıkça kudurur daha kamçılanırız...hani bilenmek derler ya onun gibi, önce çevremizdekiler biçip, kestikten sonra düşünmeyiz de haaa çünkü ne hikmetse biz en doğru ama karşımıza çıkanlar yamuktur. Bazısı yaşlandıkça şerbet gibi olur tadından vazgeçilmez, bazısı da kendi önyargıları ile kokuşup sirkeleşir yanından geçilmez...Sonuçta ben hangi katagoriye giriyorum ki acaba ? E öyle ya bir sürü insanı çekiştirip uzattık ben sütten çıkma ak kaşık mı ilan etmeliyim kendimi ? Asla ve kat-a, bende kendimi şu an balzamik sirke ilan ediyorum yani ne tatlı, ne acı, ne kokuşmuş....amma hangi yönde bilenirsem o tarafa doğru hızla yol alacağım kesin. Umarım bu kokuşup sirke olmak kıvamı olmaz..lakin dünya hali yarın ne olacağımız da belli olmaz değil mi? :)))

Nickimsiz iyi akşamlar diler :)

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Kırıkkalpler Meslek Yüksek Okulu Açmayan Nickimsiz ne olsun :))

Öyle bir geçiyor zaman...geçerken gidiyor da bir yandan yavaş yavaş ağırlık olan her şey. Bazen olmadık bir yerde kalakalıyorsun. Gözün takılı kalıyor o gittiğiniz yerden geçerken eski sen ve o hayal gibi yine orada. Ama o bile ilki kadar sızlatmıyor mu yoksa yazarken bile inkar mı edersin bilinmiyor. Çözümlemesini yapacağın zaman seneye bu zaman ancak..bir daha geçerken görmekten ziyade alelade bir yer gibi gelirse ne ala gelmezse sıçtığının resmidir en kaba tabiri ile :)

Böyle anları da unutacağın zamanlar olmazsa yandığımızın resmiydi o vakit. Allahtan öyle bir donanımlı geliyoruz ki dünya ya her türlü acıya dayanmak gücü neremizden çıkıyorsa artık o tarafımıza şükürler olsun :)
Yada kendimizi kandırma yanımız çok iyi çalışıyor. Ne bileyim ki her türlüsü de şu an ayrı bir bakış açısı..tek bildiğim ise ne kadar geniş açıdan bakarsan o kadar avutacak yön bulursun kendini. Poyraz, keşişleme, karayel, lodos hangi rüzgara verirsen yolla gitsin uzaklara ondan sonra.

Hep geniş açıdan bakmaya çalıştım ama bazen kafamı kuma gömdüğüm zamanlarım da oldu önce şunu algılamak lazımmış başımıza gelen en kötü şey bile olsa, başka hayatlar yaşayan insanların bizden daha vahim acıları olurmuş. Bunu bilip yüreğine su serptirecek en iyi durum ise çok şükür hala nefes alıyoruz ya demek sanırım. Bizi bırakıp gidenlerin şimdi daha iyi olduğunu düşünmek arada bir. Sağlıkla güne uyandığını bilmek en önemlisi, azıcık sırt ağrısı, baş ağrısı olsa ne çıkar ki, hala güç var içinde. Her son yeni bir başlangıç da diyorlar ya ? evet doğru o da. Çünkü öyle de güzel başlangıçlar yaptım ki kendi adıma..kendi küllerimden yeniden doğar gibi.

En rahatladığım şey ise sürekli üzülmeyeceğim artık. Üzülüp süzüldüğüm herşeyin hesabını yapmak zorunda kaldığım da benim hanemde alacak çok çıktı manevi olarak...bunu da yapmak zorunda bırakıldım ya sevmeyi bile bilmeyenden. Kendime plaket takdim edesim var. Pişman değilim de ne bileyim ki yazması da tarif etmesi de zor işte. Benim kocaman sevgim onca bencilliğin karşısında eriyip gitti sadece bunu gördüm.

Neyse işte kırıntı hesabı akşamları arada  yazasım geliyor ya benim...bu aralar birde buna benzer durumları ne kadar çok yaşadım çevremdeki insanlar da...Kendime üzülmek diğerlerini avutmanın derdine düşmekten onlara destek olmaktan güdük kaldı. Bir yandan iyi, çünkü verdiğim fikirleri kendime de uygulayıp topluca psikodrama şeklinde atıp gidiyoruz yüreğimizden,ruhumuzdan,bünyemizden :)

Kırıkkalpler Meslek Okulu açmayan Nickimsiz ne olsun :)) aman bir şey olmasın yeterince kötü şey oldu bu ara o da kusur kalsın :)))))

Nickimsiz belgesel eşliğinde yalnızlığının koynuna geri döner..kıvrılır ve uyur. İyi geceler :)

8 Temmuz 2012 Pazar

Aslında...........

Aslında öyle demek istemedim. Söylediğim ne varsa hepsi tam tersiydi içimde, derken aslında hiç demek istemediğimiz ama mecbur kaldığımız gururumuzun arkasından sallarız ya kılıçlarımızı. Öyle bir şeyden bahsediyorum. Dünyanın en büyük yalanı inkar ederken içindeki en doğruyu diyememektir kendine bile. Aslında deli gibi isterken umarsızca istemiyorum seni siktir git demektir öyle olmadığı halde.

En büyük yalan, karşımızdakine kusarken nefretimizi kendi çaresizliğimizde yok olmaktır. 3  günlük dünya ya sığıştıramadığımız o küstah gururumuzu en vahşi şekilde beslerken, aslında yokluğunun açlığında kıvranmaktır.

Ama bu dünyada bırakıp gideceğimiz şeyler öyle değerlidir ki, söylerken zafer kazanmış edasıyla son hamleyi de yaptığımızı umup can evine saplarız en keskin kılıcımızı.  Ölürken öldürürüz de karşımızda ki son kahramanı. Her şeye rağmen sana geldim, haydi tut elimden demek gerçekken, kaldığın durum la savaşarak ölmek için istemeye istemeye sende saplarsın kılıcını. Bir sevda karşılıklı can çekişip ölüşüp giderken, her iki tarafın tek düşündüğü şey düşünmemektir artık...silinip gitsin, bitip tükensin derken ortaya bıraktığın cesetler gerçeği çarpar yüzlerine, yanyana birbirine dönük, gözleri birbirine kenetli. Aslında buydu demek 2 ceset bırakarak mümkün olur. Kendimize biçtiğimiz en korkunç ceza onu kendinden, kendini ondan mahrum bırakmaktır hemde koca bir hiç uğruna. Başkalarında ondan en ufak iz bulup yarana tuz basmaktır 3 günlük dünyanın cennetini kendine cehennem etmektir bile isteye...affedilmeye değer ne varsa o koca gurur ve nefret dağlarımızın için gömüp olmadığımız kişiler olmaktır başkalarına. Hep bir yan eksik, hep bir yan pişmanlık hep bir yan durmadan sızlayan, kanayan yara...

Hani bir arkadaşım var ya onun anlattığı bir konuya ait bir yazı...demiş olduklarını aslında demek istememiş ama öyle bir kızgınmış ve öyle bir nefret varmış ki içinde, karşı tarafta boş durmamış..karşılıklı aslında çözüm bulunabilir bir  durumu kapatmışlar kanata kanata...Hüzün sinmiş yüzüne, karşı taraf ne halde kimbilir ? Bu kadar affedilmeyecek ne var ki beeeeeee...aman ben şu salak gururlarımızın içine edeyim. Acıtmak, yok etmek kanun mu sevdayı ?

Böylesi durumlarda gururlarımızı bir yana bırakıp gerekirse tekrar tekrar denemenizi temenni dileklerimle. Bir insanın ruh eşini, diğer yarısını bulmak çoğunlukla koca bir ömüre mal oluyor..kaybetmek ise ne kadar kısa. Sizler bulduysanız ve burayı okuyorsanız harcayıp gitmeyin bu kadar çabuk kendinizi ve kahramanınızı.

Nickimsiz iyi geceler diler :)

7 Temmuz 2012 Cumartesi

msn de uyuz olduğum şeyler :)

Hepimiz msn de bir şekilde varız. ya iş için ya keyif için ne istiyorsak onun için. Ben çoğunlukla acil durumlar için ve dosya paylaşımı için kullananlardanım..uzun uzun salak salak yazışmak bana göre değil anlayacağınız.
Bir kere sesli harfleri yazamayan yada üşenen birine bir harf yazmaya bile imtina ederim o derece de ukalayım, sürekli lafın başına kıçına hımmmm, waaawwww, hııı hııı abuk sabuk ikon yollayana da tilt olmuşluğum vardır. Birde bazı şeyleri yanlış yazanlar var aman allahım diplomanı nerden aldın yahu beee M.E.B eğitimi Türkçe verirken sen nece dinliyordun acaba dersleri ? eylence (eğlence olacaktı), beyendim (aman ne olur sen beğenme) herkez (herkes canım o kaç kez der gibi ne o öyle ) daha da var da aklıma ilk gelenler bunlar. Hızlı yazmaktan çoğunlukla imla hataları yaparsın eyvallah ! bende yapıyorum niye yapmiim ki var o yetenek bende de :) ama söz konusu yukarıda ki şeylerse vallahi 2 gram keyfim olsa bile kaçıyor açıkça diyim.
Ha birde hece hece yazan var..bir cümle 20 satır...ben genelde 2. satırda evlenir 3. satırda balayı, 5. satırda çocuk yapar, 6. satırda ayrılır 8. satırda tekrar barışır 9. satırda tekrar çocuk yapar 15. satırda şiddetli geçimsizlik 16, boşanma davası 17, 18 satır mahkeme 20. satırda çocukları da alır giderim...bakın gördünüz mü 20. satırda bir cümle oluşturmaya çalışana ne kadar kısa bir hayat dersi :) maksat uzun yazışmak baymak bayıltmak değil, özlü ve anlamlı yazışmak. Ne iş olursa olsun. Şimdi bana çok kızan da olur, kendini beğenmiş pis sürtük diyen de olur ama ne yapalım ki gerçek bu :) 


Not: gelen mailler den birinde hatunun biri saydırmış bana bir güzel, artık derdi neydi bilmiyorum, hangi yazıya istinaden o da belli değildi. Okuyorsa hangi yazıya istinaden olduğunu yazsında ona göre bende açıklama yapayım. Bu arada arkadaşım beni yermek istemişsin ama olmamış ki ''Kenar mahalle dilberi'' demişsin. insan  acuze, manyak vs gibi şeyler yazardı...o cümle de gizli bir beğenme ve hazımsızlık var çünkü dilber yani güzel diyorsun...bence daha mantıklı daha can yakıcı olmaya çalış eğer maksadın can acıtmaksa ki ben ona da alınıp gücenmem sen rahat ol yani..nasılsa orta yol bulunur yazdığına bile üzülürsün bak diyim ben sana  :)


Eveeet sanırım bu gecelik bu kadar..biraz film modu yapiim sızarım nasılsa. az önce ki not kısmının açıklamasını okur ile iletişim bölümü yapacağım o zaman okursunuz artık :) daha seçemedim de hangilerini öne çıkartacağımı ,ama bu banko oldu :)

İtirafname :)

Bir siteye üye oldum 3-5 saat önce...güzelde bir profil oluşturdum, bir de resim çaktım. ısrarla not düştüm börtü, böcek, kuş kelebek yazmayın diye de. Kusura bakmayın ademgiller ama gerçekten aklınız başka yerde, beyinlerinizde o düşündüğünüzün ucunda. Yaw toplam 1000 mesaj geldi içinden okunmaya değer kaç tane yazı çıktı biliyormusunuz ? sadece 3. 100o tane adamdan aklı başında derdi sadece dostluk olan bu kadar az adam çıkması sizce anormal değil mi ?

Ay kim dedi onu o 3 tane de gerçekten salakmış diye ?...çekinmeyin söyleyin vallahi kızmayacağım :)
Velhasıl kendime eğlence olsun azıcık güleyim dedim..gerçekten eğlendim de ama bu kadar çok bel altı vurmayı daha ilk mesaj da aklına koymuş bir ton adam mantığıma dar geldi arkadaşlar. O mesajları yazanlar da görünürde yüzlerinden beyefendilik akıyor ama heyhat neylersin işte yurdum adamı, herkes onu mümkünse bel altı kullanmalı :)

Bakalım artık 3-5 gün tutmaya çalışacağım profili baktım olmuyor kapatırım kepengi olur biter...Emmanuella rolü yapamayacağım kimseye :) hele serisini oynamaya zaten bünyem kabul etmiyor. Rahibe Nickimsiz rolü bana daha çok yakıştı. Üzerinize afiyet yakında manastır bile açmayı düşünebilirim baş rahibe de kendimi ilan ederim, bizim çalışkan kızları da toplar günde 7 sefer günah çıkarttırır bellerine bekaret kemeri vururum...İbret olsun diye de yakışıklı, atletik vücutlu bir rahip çakarım manastıra kızlarım kudursun dursun :))

Nihayetinde sanal alem güzel bir şey ama bir de şu mönitörün ardındaki hayatlarımızı daha doğru yansıtabilsek ne ala olurdu. Kısaca neysek o olmalıyız, olmayı istediğimiz değil...çünkü ne yaparsak yapalım eninde sonunda maskemiz düşüyor ve bütün çamurlarımız görünüyor..siz istediğiniz kadar usta olun ama öyle açıklar veriyoruz ki saklanacak kayamız bile kalmıyor sonunda :)

Flaş, flaş flaş....son dakika haberi: Nickismiz sizler için kendini feda etti Siberaleme Profil açtı ay hadi nickimi de yazayım merak eden girsin baksın,  nickcohiba :)

6 Temmuz 2012 Cuma

Netten Hatun İndirme Tüyoları :)

Bilindiği üzere sanal alemde çeşit çeşit tanışma, karı kız arama, koca, sevgili arama motorları ve. her bi şey var. Bunların çoğu siz erkeklere ücret mukabili iken biz hatungillere ücretsiz. Niye biliyormusunuz ?
Çünkü tüm bu sitelerdeki düz mantık siz avcısınız, biz av.  O sitelerin içinde impala sürüleri gibi dolanmamız ondan çünkü ücretsiz zaten bize :)

Siz adamgiller bu tarz sitelere genelde ücretle girebildiğiniz için verdiğiniz paranın geri dönüşümü çabuk olsun diye yaptığınız aptalca şeyler var, yazayım da yapmayın bir daha :)

Biz kadıngiller genelde kendimizi özel hissettiren profillere geri döneriz bunu sakın unutmayın. Beğendiğiniz kadının sadece resmini görüp kopyala yapıştır, klasik, bilinen basma kalıp cümleler yerine ilgilendiğiniz kadının profil içeriğini iyice inceleyin. Nelerden hoşlaşıyor, kendi ile ilgili neler yazmış okuyun öğrenin ve yazacağınız mesajın içeriği kişiye özel olsun büyük ihtimalle geri dönerler :)

Bir hatuna en fazla 3 şans verin 3 de de geri dönmediyse bırakın o üzülsün kaçırdıkları için. İlkinde geri dönmediyse 2. mesajın içeriği hafif alaycı ve dokundurma üsülü olsun yani hafiften kışkırtın. Çünkü genelde hemen savunma moduna geçip illa bir laf yapıştırmayı kendilerine borç bilirler :) ona da geri dönmediyse dozu biraz yükseltin ama bokunu da çıkarmayın. Bu 3 kurala sadık kalın ve geri döndüklerinde konuyu hemen cinsel boyuta taşımayın..azıcık tanımaya çalışın kendinizle ilgili mutlaka hüzünlü bir anınızı anlatın ama ağlak moda da girmeyin anlatırken yarıda kesin başka konulara geçin daha neşeli bir şeyler yazın...eğer o konuya geri dönmek istediğini belirten yanıtlar gelirse kendinizi çok acındırmadan mağrur bir şekilde durumu anlatın ki bu durum genelde bir ayrılık yada aldatma gibi bir konu olsun bu tarz durumlar kadına ilginç gelir çünkü. Anaç yanımız ağır basar avutmaya çalışırız unutmayın.

Sonra iletişime geçtiğiniz kadınla hemen görüşme istekleri yağdırmayın azıcık gizemli olun. Vakti gelince kadın zaten buna dair dokundurma yapar o zaman sizde nazikçe teklifinizi yapar görüşmeye ikna ederseniz ahanda size netten indirilmiş bir kadın. Afiyet olsun :)

Nickizmsiz iyi geceler diler :)

1 Ayda 7 :)

Şimdi bizim kızların haricinde bir kaç kayışı koparmış ama bizim gruba dahil olmayan kızlar var benim portföy de. Bu kızlarımızdan biri geçenlerde sevgilisinden ayrıldı. Aman ne ayrılıkmış ayol kızceğiz ertesi günü maçlara başladı hemen. İlk hafta birini götürdü, ertesi hafta 2 tane, aynı gün 2 tane (sabah akşam vitaaamin niyetine). Son vukuatını da dün yapmış. Biz kendimize zor geliyoruz böyle bir durum yaşadığımızda ama başkalarına dokunmuyor bile, çünkü hem bana düşmez, yapabiliteleri olanları da ayıplamam bana ne beden onların ne yaparsa yapsınlar...Ben olsam ne yapardım diye düşündüm de 15 yaşında eline erkek eli değmemiş kızlar gibi sürüm süründürürdüm herhalde...çünkü deneyip becerememişliğim var ahanda aynen öyle oldu ben 1tanesinin üstesinden gelemedim kadı ki çifter çifter..benden o esnek rahat kalıp elbise çıkmıyormuş bunu anladık o derste :) Kişilik testlerime bunu da ekledim anlayacağınız .

Birde bunları anlatır ama ne anlatmak yani o insanları tanımadan cinsel performanslarını ve diğer ölçüleri her şeyi bilmek te kötü bir şey yaw..Yani eskaza tanıştıryor bazen,  insanın aklına ister istemez yataktaki halleri geliyor..düşünün en ince ayrıntı halinde biliyorum, Seneler önce başka bir arkadaşım daha vardı o da aynısının kopyasıydı sanki..yalnız o tatbiksel anlatırdı, bu arkadaşım sadece anlatmayı tercih ediyor Allahtan...ayy komik beeee :)

Hele birde cinsel performansı yeterli değilse böyle dünya dışı yaratık gibi bahsedilmesi yokmu o ayrı bir konu işte. O surat ekşiye ekşiye sanki hatun limon yedi. Bu gün konuşurken kendi kendine de itiraf etti kızım ben çok abarttım herhalde diye. Dedim ki sıkma  kendini azcık daha ekleme yapabilsen 1 ayda bir futbol takımı kuracaksın. Evet ya dedi bu ay uslu uslu duracağım valla rahibe gibi dua edip 40' lanayım da günahlarımdan arınayım bari dedi bana. İyi madem yaptığını bildiği sürece söylenecek laf yok bize. Ben yazar giderim gerisine karışmam :)

Sevgiliden ayrılınca diyeti bozup kalorisine bakmadan yiyen var, bunu yapabilmek için epey bir düşünüp taşınan, deneyen ama bi halt beceremeyen var, kaç tane olduğunu hatırlamayan var, rahibe olup paslandıranı, örümcek ağlarıyla donatıp kutsal hazine sandığı yapanı var. Cins cins karı milletiyiz işte ne yaşamışsak onu yansıtmaya çalışıyor ruh hallerimiz de :)

İlk yazı taze çıktıııı okuyun kalmasıııınnn :)

5 Temmuz 2012 Perşembe

Biz Küçükkene :)

Benim şimdilerde beyefendiliğinden herkese parmak ısırtacak kadar örnek gösterilen bir abiceğizim var. Bu abiceğizim küçükken bir yaramazdı ki of of...mahallenin çoğu camı çerçevesini o kırdı, 7 vagon onun üzerinden geçti, sünnet olduğunun 2. dakikası damlardan, çatılardan o toplandı.
Daha da bitmedi ha..ben uyurken beni kara bir çarşafla korkutup kekeme olmama sebep oldu, şimdi taş gibiyim maşallah saniyede bilmem kaç cümle düşünüp kurabiliyorum ama önce den düşünüp kuramıyordum. Sanırım yazma yeteneğim bundan mütevellit gelişti..gerçi ilk okula başladığımda geçmişti artıkın ama ne biliim onca sene bir cümle söylemek için o kadar debelenince insan hali ile başka becerilerini geliştiriyor.
Sonra ben solaktım bide abim benimle dalga geçe geçe anneminde yardımı ve dürtüklemesi ile sağlak oldum. Salaklığım bu yüzden mi ki nedir ? Aslında iyi de olmuş çünkü çok sıkıştığımda sol elimi de her iş için kullanabilitem var...zeka paçalarımdan, böğrümden aklımdan akıyor a dostlar QI tavan da 169 ama ben şu aklımı bir verimli kullamadım ya henüz...ah ah ben nerelere gideyim bu akıllı halimle kimse de almaz beni...El adamı bu kadar akıllı kadını ne  yapsın korkup kaçar vallahi :) Aklıma yatan değil, aklıma yeten bir adamla evleneceğim artık ne yapalım :) Ben küçükken de böyleydi evcilik oynarken sıkılır akıl yorucu oyunlar üretirdim millet bi bok anlamaz ama uymaya çalışırdı....mızıkçılık çıkardı sonra tekrar evcilik oyununa geri dönülürdü. Ayşe yemek yap, Fatma çocuklara bak apartman girişine ev düz, kilim ser, misafircikler gelsin biskiü ikram et, dedikodu yap ıvır zıvır.

Kafamıza o zaman sokmuşlar ya bunları, ama itiraf ediyorum en boktan ev benim ki olurdu. benim aklım daha farklı çalıştığından alakasız yerlere koyardım o oyuncakları. Meğerse içgüdüsel bir feng şui stilim varmış...yani düşünsenize 80' li yılların başında kim yatağını salonun orta yerine koymuş ki ? ama benim evcilik evimde durum buydu :) aman şimdi aklıma gelmiyor bir sürü garip bir şeyler de yapardım ama neydi ki onlar.....haaa bir de çarşaf ve nevresim takımlarımdan 1700 ve1800 lü yıllarınn kıyafetlerini uyarlardım üzerime hele annemin yatağının kapitone bir yatak örtüsü vardı ki...annemin takıları, terlikleri çorapları neden mahvolurdu sanıyorsunuz o yüzden işte. o kabarık elbiseleri yapabilmek için önce kırlentleri bele bağlar üstüne çarşafı dolardım saçları da topuz yaptım mı al sana Jane Austin' in romanlarından fırlamış eski model aşık kadın tiplemesi :)

Yazları ise daha iyi olurdu çünkü öğleden sonra sokağa çıkma iznimiz olurdu. O saate kadar kitap okunur ev içinde orası burası derlenir toplanırdı. Annem psikopat bir temizlik hastasıydı akşam eve geldiğinde sıkıysa o dediklerini yapmamış ol..amanın uyuyana kadar susmazdı. En keyifli zamanlar ise kitap okuma anlarımdır Küçük kadınlar, Mercan Adası, Binbir gece Masalları, Simbat' ın maceraları, Portakal Çiçeği, Kayığım Rozinha, Ömer Seyfettinin tüm hikayeleri özellike kaşağı, Uyuyan Güzel (yüzyıl da uyunurmuymuş yaw) :) aklıma sadece bunlar geldi....evde yığınlarca dünya klasikleri ve hikaye kitapları vardı...ahanda yazıyorum 3 kardeşiz bunların içinde en çok okuyanı bendim. Hatta 2 kitap birden başlardım öylesi daha keyifli olurdu bir bölüm birini, bir bölüm diğerini....bitince aynı seremoni tekrar...yaş bu yaş hala daha aynı şekil kitap okurum :) Daha ergen çağlarımda bir gece de 3 beyaz dizi bitirmişliğim vardı. :))

Kız kardeşimden bahsetmeden bu yazıyı bitirmem mümkün değil :) kızkardeşimi çok kıskanmışım doğduğu vakit. Emziklerini çalmışım saçını başını yolup boğulana, tıkanana kadar ağlatmışım..hatta altına yaptığında annem temizlerken gidip salonun orta yerine bende kaka yapıp ''bende yaptım beni de temizle'' dediğim bile olmuş...ayyy ne kadar kötü karı olacağım o zamandan belliymiş...Sonra zamanla sevmişim ya ben bizim ufaklığı ama ne sevmek. Ama onun aptal çizimlerine hastaydım ben bir yuvarlak ve altına bir üçgen çizerdi yanlardan bir sürü kol, üçgenin altından da bir sürü bacak fırtlatırdı nasıl bir hayal gücü ise artık o. Sanırım bana hırsından çünkü 2 kol 2 bacakla büyünce nasıl dalacak bana dövmek için :)..Şaka şaka biz hayatımız boyunca toplam 5 kere kavga ettik kardeşimle. O bir keresinde bana bi patlattı sonrasında da ben onu tenis topu gibi ordan oraya fırlattım..sonra birde birbirizimize saç fırçası atmışlığımız var birde 2-3 defa şiddetli bağırışlı kavga şeklimiz var...En sonuncusunu geçen gün yaptık hatta, telefonda demediğimiz kalmadı ama ertesi güne sarkmadı aynen devam hayata :) Saçında ilk beyazını gördüğümde nasıl ağladığımı ve nasıl bir kalbimin acıdığını anlatsam da kifayetsiz kalır o cümleler varın siz anlayın işte öyle seviyorum kardeşlerimi.
Birde abim kalp krizi geçirdiğinde Allahım onun canını bağışla benimkini al diye sabaha kadar yalvardığımı.

Biz Küçükkene arkadaşlar hayatlarımız ne kadar güzeldi hiç büyümeyeceğimizi sanıp dertlenirdik bazen...ben ne zaman 19 yaşına geleceğim diye epey bir sızlandığımı biliyorum mesela, neden 19 onu hatırlamıyorum ama. mutlaka bir nedeni vardır elbette, aklıma gelirse yazarım onu da bir ara :)

Nickimsiz' den bu gece bu kadar sanırım çünkü uykum geldi...rüyalara dalıp uyuyalım da büyüyelim bari, bok var sankim..büyü büyü nereye kadar yaa :)


Etiler Gereksiz Şeyler Yüksek Okulu :)

Malum havalar sıcak. Beyin haşlaması, buğulaması ve bilimum rehavet çökmesi şeklindedeyiz her birimiz.
Bu gün Etiler akatlarda ki meşhur arkadaşımın evindeyim. Meşhuruiyeti sanat camiasından olması değil kendi çevresinde ki organizasyon yeteneğinden kaynaklı. Sosyopat kendisi :))
Bu akşam iş çıkışı 4 Leventte klasik buluşma noktamızda buluştuk, ev egeldik yemek faslı vs. sonra laptoplarımızın başına çöktük, hala daha çökük vaziyetteyiz ama halimizi görmeniz lazım.
Birimiz Soliterin inceliklerinden girdi, diğerimiz Mahjongun tarihinden çıktık. Yetmedi kara büyü nasıl yapılır onları araştırdık (sanki düşmanımız var da intikam alces) hemen söyleyeyim çok meşakkatli bir iş, bir sürü ismini cismini bilmediğin ot, bok, böcük horoz, tavuk vs gerekiyormuş..ayol ben bunları bir araya getirsem baharatlı tavuk yaparım, yanına da garnitür olarak bebek havuç ve patates oh mis gibi yemek...

Türk kadını dediğin kuşun döktürür, kahve falı bakındırır, olmadı hacı hocaya kanıp gider kendini düzdürür büyü için...sonrada basar çıngarı ''Hoca beni iyi etcekti tecavüz etti'' diye kanal kanal gezer dolanır. Bizdeki en vahim büyü yaptırma olayı budur..Hocanın uçkuru yenene kadar uhveri nur-u eda kutsal bir organdır. Yedikten sonra kocanın ve sevgilininkinden farkı olmadığını anladığında durumu çakar çıldırırsın. Aklın nerdeydi ey Adem Kızı o esnada....Kısaca Yurtdışı menşeili büyü, sihir bizi bozar, yerli de bozuyor, e o zaman bu tarz işlere başvurulmaması lazım..kahve, tarot vs hariç, onlar zararsız :)

Bir de zılgıt çekme durumu yaptık...arkadaşın dilinin kemiği olmadığı için dilini damağına saniye de bilmem kaç kez vurdurabilitesi var ''lilililili'' diye uzunca bir harf kümesini nefesi bitene kadar ard arda hızlıca sıralayabiliyor amam ben bunu beceremedim ya nasıl bir dil varsa bende de kabiliyet düşmanı çıktı bu konuda...kendisini cezalandırdım ama sol yana çektim kastırdım bıraktım ööle :)

Son öğretim olayı da telefonla eğitim olayı, yine bizim kızlardan ev içi kadını olan aradı az önce Lost Karakterlerinden olan bir kaç kişinin adını sordu çok sever de o dizideki bazı karakterleri gerekli aydınlatıcı bilgi verildikten sonra absürt hayaller kurulup geyiğe sarıldı verilen bilginin hemen sözlü sınavı yapıldı ve başarılı olduğu görüldü. 10 üzerinden puan verildi. :)

Erkekler aslında ayakta işememeli imiş, aynı biz hatunlar gibi klozete oturur pozisyon da edevatlar aşağıda olacakmış çünkü o şekil işemek hem ortalığa çiş sıçratmıyormuş hem de prostat olayı daha geç vukuu buluyormuş ademgillerin bünyelerinde. Demek ki sağlık ve hijyen için gayet uygun bir durum ben bu dersi tuttum  daha da bırakmam ha :))

Bu sosyapat karınında 15 dakikadır çamaşır suyu banyoda nasıl kullanılır adlı dersi vardı....yarı dinledim yarı dinlemedim çünkü kokususundan bayılcaaaağdım vallaaa...ama en ilginç özeti ise şudur biz sıçarken o bok izleri nasıl klozet kapağına kadar ulaşır, eğer öyle ise bunlar bizim sırt bölgemize kadar çıkıyor !!! ıykkk hemen duş almam lazım imdat yaaa.

haydi bakalım okuyun kalmasın.............


3 Temmuz 2012 Salı

Ben Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Kötü Kadınıyım....

Bir yürüyüşün ardından yanıt bulamadığım sorulara yine onlarca yanıtsızlıkla eve geldim. Ayrıntı içerik yazmasam da olur çünkü artık bir daha yazılmayacak zaten...ara sıra bahsi geçerken de gider zaten :)

Bir insanın bir zavallıya yavaş yavaş dönüşmeye başladığını da gördüm bu gece, bu insan öyle bir insandı ki vakti zamanında...ama dedim ya vakti zamanında yani mış-muş-cek-cak onun deyimiyle, hepsini üzerine takım elbise yapıp zavallı halini başka bir zavallıya ödetmek için giyinmiş kuşanmış biraz makyaj adına da yeni hayat konmuş bu durumun...olduramayacağı hayatın hırsını yine en çok sömüreceğinden bitirdiğinde ise suçlusu sensin diyeceği biri de bulunmuş, inkarı söylense de yüzünde yalanı asılı durur halde ben daha varken hemde.
Suçlusu da benmişim bu durumunun yani iki yüzlü sahtekarlığını kendisi de onaylayıp elime verdi bir güzel...Evet gerçekten suçlusu benim ya yapamadığım bir şeyin elbisesini gururla taşıdığım için, algıladığına inandığı için benim diyeceğim ''kişi kendi gibi bilirmiş karşısındaki ni de''...ben müsterih olduğumla kalıyorum  kendi dünyam da çünkü o kadar haklıyım ki. Kaçıp göçmesi herkesten bu yüzden çünkü yüzleşilse diyecek lafı sadece kendi bencilliğinde koskoca yalan.

 Ben sadece onu ne kadar sevdiğimi bildim bunca zaman hiç kimseye de böylesi sevilmek nasip olmamıştır aşk ise gizli öznesi varsın o da dillenmemiş oluversin. Ben kendi duruşumla koca bir sevda idim zaten yanında.
Başka da bir derdim olmadı ya o tekrar geri gelene kadar. Yine inkarına kaçsa da herkes biliyor ki evlenmekti amacı  öylesi geri dönüş her kadın için budur...bu olduğunun ispatı da yine açıktır. O kelimelerle demedim demek ise umduğumu bulamadım cümlesinde ki gerçektir. Neden bulunmadı ? Çünkü dili söylerken, kalbinin sesini duyamadım ki. Eski karısının devamı beni görüp artık yaşadığı anıları bile karıştırdığı için..hala eski karısının aşkı ile yanıp tutuştuğu için belkide şimdiki bana olan nefreti...Nefret. Şimdi bile elime verdiği koca buket salkım söğüt nefretti. Şimdi birde bu geceye birde kılıf hazırlar anlatır ki. o zavallı da benim devamımdan ibaret olduğu için inanır ne yapsın garip 3-5 sene de o kurban yoluna çünkü her dediğine evettir ya kadıncağızın tek derdi..amaaan öyle bir şey işte aşk dedikleri de...evet dediğin sürece aşık ve aşıktır sana böğründen sürekli kuş kelebek çıkma halidir. Her denilene inanma şeklidir koşulsuz şartsız. Zaman yaratmaya vakit ayırıp her fırsatta ona koşma durumudur.Sevgi yerini almaya başladıkça çağıldamak yerine hisseder ve hissettirirsin söylemekten ziyade aşk gizli özne saklıdır ama o sevginin içinde.

Ay aman ben mi düşüneyim bundan gerisini de varsın benim selefim düşünsün bunu da. Nihayetinden ben sıramı savdım, savdırtıldım ya bana ne..ben bu gece kalan sorularımı da yanıtsızlıkla tamamlayıp iyi niyetimide alıp gittiğimden daha uzağa gittim ya bu sefer içim rahat ama...çünkü ne yapmadım yada yaptım daha diye düşünmeyeceğim artık bu ilişkiyi kurtarmak için. Gerekenleri ben yapmışım zaten adım ''orospu'' ya çıksa da bilinen adım o öyle rahatlatacaksa vicdanını varsın o şekil görsün gördürsün beni ben kendimi bildikten sonraaaa...ama bir adam bu kadar sene göremezmiydi diye sormazlar mı adama. Varsın bu kadar çok sevenin damgası da bu olsun mühim değil yine, bilen biliyor her yüzleşmeye açıktır hepsi ama insan kendini bile yalan görüyorsa artık ne yapılır ki. Doğrusunun rotası yalanın pusulasına uymuşsa bir kere ne desen gerçek onun ki zaten...

Bir insan kendi kendi yaptıklarından kaçar bu şekil suçlayarak karşısındakini çünkü rahat batmamıştır ya bu hale gelinmek için elbette ki .altındakileri kendince değil herkesin bildiğince söylemeli, tanımayana inanması kolay, taş atması neden normal olmasın ki 5 maymun hikayesini bilenler anlar ne demek istediğimi.

Neyse benim içim rahatladı yine alamadığım tüm yanıtlarla..nefret yine suratıma çarpıldı, suçlu benim yine yaşasın, bu dünyanın en kötü cadı karısı da benim...onu bu hale ben getirdim, onca yaşının tüm yaşanmışlığı onca edep, terbiye, adab-ı muaşeret, ahlak adamda kötü ne varsa hepsi benim eserim onun bana hiç zararı olmadı ki..o bir melekti yawrucuuum ben kaşar ötesiydim ama parasını yedim, arabasını taksi siye kullandım, takılar mücevherler aldırdım oramı buramı yaptırdım adamın parasını pulunu har vurup harman savurdum...adam benim yüzümden iflas etti a dostlar...ben kimi kandırıyorum borç harç takıp adama ödettim sırf kullanmak olsun maksat diye...çünkü ben o sırada kıçımın altına yine adamın paralarını sedir yapma derdindeydim. evden iş görüşmesi diye kurtulabildiğim zamanlarda son 1 yıldır araba sahibi olduğu için ona rica değil emir verdim tez beni götür oralara diye bundan çünkü tek derdim iyi yada kötü onunla bir damla vakti bile değerlendirmek değil sadece onu dilediğimce kullanmaktı..bak sen bana yaaa benden daha kötüsü varmı bu dünya da ? Sırf parasını zor durumlarım da benimle paylaştığı için onu sömüren, keriz yerine koyan ben oldum çünkü eğer uzun süreli bir ilişkin varsa (boyutu mühim değil ama sadece dostluk diyelim onun deyimi ile) böyle sıkıştığın anlarda ondan rica etmek onun elinden cebinden zorla parasını almak oldu yani hırsız da oldum bir şekilde...insanlar bu kadar yakın bildiklerinden değil 7 kat elden yardım istemeli böyle durumlarda aklınızda bulunsun...nihayetinde kendini savunmayı tercih ettiği şey parası pulu oldu onu yedim bitirdim oldu..Para ile ağzını açıp para ile kapattı. Benden daha maddeci bir insan daha varmı lan bu memlekette adamın onca birikimini yedim yine doymadım yuh bana bane beee...ay durun kolumdaki burmalar şıngır şıngır ediyor çıkartayım da bari ağırlık yapmasın...hem melek gibi adamın parasıyla aldık hemde kötülerken kulağımı tırmalayıp durmasın. :)

İşte başıma gelen bunlar..dünyanın en kahpe kadını kim diye soran olursa buranın linkini atında dünya alem kahpe, orospu, kaşar vb. bir sürü etiket, yafta görsün de kendilerini rahat hissetsin benim gibi olmadıkları için.Kendi uhrevi ve saygılı dünyalarında benim gibi birine denk gelmemek için var gücü ile dua etsin Allahına.
Benim yolumda olmaya niyetli olanlarda akıllarını başlarına alsın bak ben en güzel kötü örneğim onlar için.

Bir adama her anında yanında olduğumu bir süreliğine gösteremediğim için varılan sonucu okudunuz.

Sonuç: Adamın parasını yediğim için ona kendini keriz gibi hissetirmişim, arabasını kendisini taksi niyetine kullanmışım, muhteşem ilişkimiz kıçıma battığı için onu aldatmışım, bana içki ısmarlamış ama ben gidip başkasına bacak açmışım...bir daha da etek giyersem ne oliim...onca yıl onun yaptıkları insanlık adamlık, benimkiler aha yukarıda yazıldığı gibi cereyan edip vukuu bulmuş. Ben neymişim be abi !

Nickimsiz İyi Sabahlar Diler..................


2 Temmuz 2012 Pazartesi

Ses var Görüntü Henüz Net Değil :)

Bizim kızlardan biri uzun zamandır bir adamzade ile hem telden, hem netten, hemde 3G vasıtasıyla görüşüyor. Aman ne görüşmek ama net bitiyor gece tel başlıyor. gündüz kuşağında ise canlı yayın 3G devreye giriyor lakin henüz canlıyı göremedik o ayrı konu :)

Çünkü ne zaman sözleşilse adamın bir işi çıktı..ya annesi hastalandı, ya amcasının beyni su kaynattı, ya eski radyo koleksiyonun bir parçasına zeval geldi bitmedi adamın işi bir türlü.  Bizim kızda hali ile ufaktan bozuldu atar yapar gibi oldu, nazlandı azcıkın...

Velhasıl bu görüşme ayinlerinden henüz vazgeçemediler. Adam da bir neşeli bir esprili ki sormayın gitsin. Bizim kız aradığında ne yapıyorsun dediğinde ne yapiim Nickimsizle konuşuyordum vs. yada mutlaka beni bir konuya dail edip onu bunu yaptık diyormuş. Malum arkadaşımla göbeğimi bir kestikleri için bizim kız gıyabımda beni ona, beni de ona anlatıp duruyor. Adamda bu alışkanlık durumuna kendi diyarından eşlik ediyor :)

Hayır anlayamadığım konu bu kadar ne konuşulur...ben mesela belli bir zaman sonra işi geyiğe sarar kol kıllarımın kaç mm olduğunu felan anlatmaya başlardım...yada masa örtüsünde kaç ilmek var, kaç numara tığ ile yapılmış bu konuda hakkında tez yürütmeye başlardım. Adamda da yok yok ama bir radyo koleksiyonu var yani ben resimlerini gördümde ordan biliyorum muhteşem..eski radyoları topluyor adam ve tamir ediyor. Möbleli olanı var, pikaplı olanı var, plak koyma yeri olanı var, ampullüsü var var da var. Adamı al koy evin köşesine antika ansiklopedisi şakısın yani o derece bilgi kaynağı bu konuda :) Bir de adamzademiz kendi ailesinin süper kahramanı ne olursa hep bu koşturuyor Sülale Lojistiği gibi tek başına iç ve dış politikalardan sorumlu. Lakin bızım kızla henüz canlı yüzyüze gelinmedi. Adamın hayatını telefon ve resim aracılığı ile anca bu kadar betimleyebildik. Daha doğru kızımız anlattı bende yazayım dedim.

Aslına bakarsanız bende özlemedim desem yalan o tür muhabbetleri yani konuşmak da iyidir bazen..ben çoğunlukla yazma taraftarı biriyim ama 2-3 kelimeyi öyle bir yanyana koyup öyle bir cümle kurarım ki duyanın aklı şaşar..düşünün yani ne kadar becerikliyim :) Çocukluğunun büyük bir kısmını kekeleyerek geçiren bir kız olarak çok büyük bir başarıdır bu bilenler bilir...

Nihayetinde kızımız ve adamzademizin arkadaşlığına hayranım. Kendilerini  buradan bir plaket ilen de tebrik ediyorum şahsen. zira bıkıp usanmadan birbirlerini dinlemekten büyük keyif aldıkları için, her türlü imkana rağmen hala görüşemeyip ama hala birbirlerinden umutlarını kesmedikleri için. Bizim kızın güzellik uykularına mal olsa bile hala bıkıp usanmadan kelime üretip konuşabildiği için. Özeniyorum valla arada size. Ama sus olmaya öyle alışmışım ki konuşmak bile bazen ağırlık yapıyor yaw..bir de sıcak var malum, sonra ellerim çalışmazsa diye de tırsıyorum biraz :) o zaman kim yazacak buraya her bi şeyi dimi ama :)

evet akşamın ilk yazısı terasta azcık serinlik eşliğinde sevgili arkadaşım ve onun uzatmalı telefon arkadaşına geliyor. Sıcak sıcak okuyun ki bu havada içiniz serinlesin...nasıl bir tezatlıksa artık bu da :)


1 Temmuz 2012 Pazar

Bir Kadın Düşmanı

Reşat Nuri Güntekin' in bu isimli bir romanı vardır. Bilinen eserlerine rağmen bu roman pek az bilinir ama benim en sevdiğim romanıdır. İlk okuduğumda sanırım 15 yaşlarında falandım. Sonra 5 kere daha okudum sanırım. Her okuduğum da ayrı bir anlamla kazındı aklıma.

Geçen yine başladım bu romana bir kez daha....Kadınlara düşman olan adamların gerçekten nasıl o raddeye vardıklarını bilmek istemişimdir hep. Kadın o kadar kötü ise adam nasıldı o esnada ? Adam ne yapmıştı ki bu kadar çirkinleşmişti kadınlar yada ne yapmamıştı adamlar. Her iki taraftan dinlendiğinde garip bir muamma çıkar mı ki ortaya, kim haklıdır en sonun da yada kim haksız ?

Sırf bir kadın üzdü, kırdı diye diğer kadınların ne suçu var peki, hep melek olan tarafı bu işin adamlar mı ki ?
Soruların yanıtları olsa da hep bir taraf eksik kalır ya...bu savaşın galibi yok aslında, kaybedeni de.

Sadece bizler varız, kadın ve erkek, dişil ve eril, ben ve o vs. nasıl çoğaltırsak nasıl yakıştırırsak öyle işte.

Bir adamı kadın düşmanına çevirmeden, bir kadını da erkek düşmanına çevirmeden gidilmez mi bu hayattan ki ?

Yada düşman diye bildiğimiz kişiler en çok sevenler ve üzülenler tarikatından mi ki ?

Bu roman bitene kadar düşün dur artık işin yoksa :)

Sevdiğiniz ve kalbinizde yer eden romanları hayatınız boyunca en az 10 kere okumalısınız bence. Çünkü her zaman diliminde öğrendiğimiz yaşadığımız şeylerle pekişen, çelişen, çakışan öyle noktalara denk geliriz ki. Yazarlar ve Romanları her devrin sanat eserleridir bence, ne zaman yazıldığı değil ne yaşandığı ve nasıl yansıtıldığı önemli.

Mevzu biz insanoğlu ve kızı olduğumuz sürece varsın ilk çağ devrini anlatsın o roman içinde yaşayan ve hayat bulan bizleriz ya yine....

Sizde daha önce okuduğunuz ve sevdiğiniz romanı tekrar yerinden çıkartın ve okumaya başlayın aynı keyifte fakat bambaşka bir boyutta okuyup anlayacaksınız bu sefer eminim..iyi okumalar :)

Bunu yazası geldi Nickimsiz' in bu gece de :)


Nickimsizin Maceraları..Haftasonu Arkadaşa İyi Niyet Elçiliği yapmak :)

Arkadaşım sağolsun tanıştığımızdan beri beni götürüp gezdirmediği yer kalmadı. Elimi cebime attırma fırsatı da vermedi. Bunun üzerine geçen gün şu çok bilinen indirim sitesinden bir yer seçtim ve 2 kişilk rez. yaptırdım. Buna da mete zoru yaptırdım.

Biraz huzursuz oldu ama nihayet ikna oldu. Dün akşam beni almaya taksi ile geldi. Evimizin Terasında bir kahve ikram edip kendisini hazırlanmam için kediler, bidi (köpeğimiz) ve ev ahalisi ile başbaşa bıraktım. Biz de kalan bir arkadaşım hazırlanmama yardım etti. Hayatımda ilk defa takma kirpik taktım ya ben..amanın ne güzel oluyormuş yaw, benim kirpiklerim öyle uzun değildir ama zeytin gibi pırıl pırıl gözlerim var kurtarıyoruz durumu Allahtan :) Neyse takma kirpik, bol rimel, hafif makyaj Kot kapri, merserize dökümlü triko ve yine ince topuklu terlik ! İnce Topuklu terliklerin üstünde yürümesini becerebilen kadıngillere her zaman hayran olmuşumdur ve bu hayranlığımı bende hayata geçirip geçen gün bu zinciri kırdım ve epey ince yüksek topuklu bir çift terlik edindim nihayet...aldıktan sonra  hafta boyunca da evde bunların üstünde denge kurup yürümesini öğrendim...fazla da zor olmadı vallahi eğer bir kadınsan içinde bunları giymek ve hakkından gelmek geni de var oluyormuş. Ben de şimdiye kadar yoktur diye çok inkar ettim ama bakınız varmış :)

Neyse saçlar, makyaj, kıyafet tam tekmil nihayet 30 dakika sonra Nickimsiz Menepoz teyze modundan hoş bir kadına dönüştü ve yola çıkıldı. Bu arada o kadar yüksek topuğa rağmen yine adamın yanında güdük Necmiye gibi kaldım ya Allahım o boyu nerde uzattın sen, kim gübreledi o kadar seni :) Düşünsenize 1.75 falan oldum yanında ama hala daha merdiven lazım adama ulaşmak için :)

Restaurant a gidildi. rez kodu vs. halloldu. Bizimkinin surat asıldı adamlara tilt oldu ama sakin kalmaya çalıştı..nihayetinde benim davetlim. Neyse o istendi yok denildi,  bu istendi mönü ye dahil değildir extradır dendi. Bizimki öncepembe sonra kırmızıya doğru bir renk alacasıyla en sonunda patladı....Canım ne olur seni anlıyorum ama ne olur izin ver şunlara bi hadlerini bildireyim dedi asabiyet tavan yapmış modda. Bu gün istediğini değil benim seçtiğimi yiyeceksin ve susacaksın dedim. Kedi gibi arada pis pis garsonlara tıslayarak yemek yenildi ve son hız oradan çıkıldı. O indirim sitesine, müesseseye bir güzel sövüldükten sonra rahat edildi. Biraz sahilde yüründü ve hava alındı. Tam beni eve bırakmak için taksiye binecekken bir arkadaşı evlerinde ki mangala çağırdı bunu. Meğerse benim için ekmek zorunda kalmış...ah ah bilseydim başka bir güne yaptırırdım ama bana söylemedi ki. arkadaşım yanında benim olduğumu ve eve bırakacağını söyledi. Karşıdan onuda kap gel hem tanışırız demişler. Bana sordu istermisin diye, olur dedim bende çünkü daha vakit erken. Adamın indirimli, sınırlı sorumlu şeylere alerjisi varmış, bunu öğrendik dün akşam ki dersimiz de :)

Sarıyerde bir evin bahçesinde yaklaşık 20-25 kişilik bir masanın başındaydık az sonra. Tek tek tanış olduk, yerlerimize oturduk. Masanın öteki ucunda 2-3 kadın fısır fısır konuşup duruyor masa da bir gerginlik hafiften. arkadaşım davet eden arkadaşını çekti konuştu bir yere ama ne konuşuldu bilmiyorum. Dalga dalga bize vurdu soğuğu o tarafın. Arkadaşım nihayet benim soran bakışlarımı yanıtlayarak eski sevgilim dedi en çok bozulmuş gibi duran kadın için. E gelmeseydik o zaman dedim kadını üzmenin ne anlamı vardı ? Nihayetinde bizim flört gibi bir durumumuz yok sadece keyif alıyoruz birbirimizden dost arkadaş olarak hepsi o. Söyleyelim bilsinler istersen dedim, yok dedi kimseye açıklama yapmak zorunda değilim. Ama sen rahatsız olduysan kalkabiliriz dedi. Ben rahatsız olmadım açıkçası sadece o kadını rahatsız edici düşüncelere gark edeceğime üzüldüm. Sonuçta ne olursa olsun tuhaf olur bir kadın o durumu anlarmı ki anlamak istese de.
Neyse o masa ucundaki kadınlardan biri ajan olarak az sonra yanımda bitiverdi. Yalancı bir samimiyetle ağzımdan laf alma çabalarını anlamamak için salak olmak lazım. Ne iş yapıyorum, neciyim, ne zaman tanıştık, kaç yaşındayım eni konu sorgulandım anlayacağınız. Bende gayet açık bir şekilde sadece arkadaşız dedim sanıldığı gibi bir durumun olmadığını ve içlerinin rahat olması gerektiğini vurguladım...kadın ne diyeceğin şaşırmış bir şekilde yine sahte bir samimiyetle ayrıldı yanımdan....Kadınla konuştular, kadın duyduğu şeylerle biraz rahatlamış devam etmeye başladı geceye. Bu sefer kadın kendinden daha emin bizimkine inceden kur  yapmalar..laf göndermeler nihayetinde bir ara punduna getirip dans bile ettirdim onları. Kısa sürdü ama olsun eğer bir umut daha varsa neden değerlendirilmesin. Sanırım arkadaşım da memnun oldu biraz, çünkü şikayetçi değildi sevindim.

Saat 3 gibi kalkıldı oradan, taksiye binildi ve dolmabahçeye gidildi. Orada durum kritiği yaptık bu durum hakkında. Ayrılık sebepleri klasik tabi yıpranmışlık, beklentiler vs. vs. her 2 tarafında kusurları var. daha önce bahsetmişti ama o kadının bu kadın olduğunu ancak anladım ben....ruh ineği olurum azcıkın da :) Neyse dedim  ki hala bir şeyler hissediyorsan bence denemelisin...kapatmış defteri açmam dedi bana, büyük konuşma dedim. Belki kapattığın defter gibisini hiç bir zaman açamayabilirsin ve sürekli inceden bir pişmanlık ve acabalarla geçer ömrün bunu istermisin dedim...İstemem elbet dedi, e o zaman bence bu şansınızı da kullanın dedim. Ama onunda benim de hayatıma birileri girdi...e daha iyi ya demek ki herşeye rağmen hala biribinizi gördüğünüzde etkileniyorunuz bundan güzel ne var ki dedim. Öyle mi dersin dedi çocuk gibi..elbette dedim. Yarın hatta şimdi bir mesajla başla olaya bence dedim ve benim yanımda güzel bir mesaj attırdım buna...ya geri dönmezse ya ben yanlış anladıysam diye endişelenirken mesaj geldi kadından..Nazik ama umut vaad edici. Haydi dedim şimdi beni arkadaşıma bırak..haftasonu etilerdeki klasik mekanım olan arkadaşımın evine bıraktı beni ve bahçesinde artık gün ağarmaya başlaya dek tekrar konuşuldu gerekli taktikler verildi. Bu gün için yapacağımız etkinliği iptal edip kadınla görüşmesi için ikna ettim onu.

Benimle ilgili duyguların da da samimi olduğunu söyledi...dedim ki ne olur şimdi bu havayı bozma ve oraya yoğunlaş çünkü zaten bizim arkadaşlığımız dostluğumuz baki, beni kaybedecek değilsin zaten..benim seninle ilk tanıştığım da böyle seni kapaklayayım, boşluk doldurayım diye umut vaad edici şeyler demedim ki onun için rahat ol sen dedim. Güzel bir akşam sabaha kadar çok güzel şeylere ışık tuttu, birilerine umut oldu, bana neşe oldu, buraya yazılacak güzel bir yazı oldu...eh daha ne olsun ki bundan sonra can sağlığı..haaa bu gün akşam rapor aldım bundan...akşam kahveye buraya geldi. Biraz takışık huzursuz ayrılmışlar eski hesaplar defterler açılmış da...ee dedim öyle sancılar olacak eğer tüm bu yüzleşmeden sonra hala yaşanmaya değer bir şeyler kalmışsa kaldığı yerden başlanacak..öyle hemen pes etmek yok :) Dimi canım arkadaşım...ben senden umutluyum, gerçi ben olmasaydım o şans yine olurmuydu bilmiyorum...bu aralar nasıl bir yapıcıyım, nasıl bir uzlaştırmacıyım sormayın gitsin..Suriye ve Türkiyenin arasını bile yaparım valla bende ki bu iyi niyetle...

Haydi Kalın Sağlıcakla :)