Translate

5 Temmuz 2012 Perşembe

Biz Küçükkene :)

Benim şimdilerde beyefendiliğinden herkese parmak ısırtacak kadar örnek gösterilen bir abiceğizim var. Bu abiceğizim küçükken bir yaramazdı ki of of...mahallenin çoğu camı çerçevesini o kırdı, 7 vagon onun üzerinden geçti, sünnet olduğunun 2. dakikası damlardan, çatılardan o toplandı.
Daha da bitmedi ha..ben uyurken beni kara bir çarşafla korkutup kekeme olmama sebep oldu, şimdi taş gibiyim maşallah saniyede bilmem kaç cümle düşünüp kurabiliyorum ama önce den düşünüp kuramıyordum. Sanırım yazma yeteneğim bundan mütevellit gelişti..gerçi ilk okula başladığımda geçmişti artıkın ama ne biliim onca sene bir cümle söylemek için o kadar debelenince insan hali ile başka becerilerini geliştiriyor.
Sonra ben solaktım bide abim benimle dalga geçe geçe anneminde yardımı ve dürtüklemesi ile sağlak oldum. Salaklığım bu yüzden mi ki nedir ? Aslında iyi de olmuş çünkü çok sıkıştığımda sol elimi de her iş için kullanabilitem var...zeka paçalarımdan, böğrümden aklımdan akıyor a dostlar QI tavan da 169 ama ben şu aklımı bir verimli kullamadım ya henüz...ah ah ben nerelere gideyim bu akıllı halimle kimse de almaz beni...El adamı bu kadar akıllı kadını ne  yapsın korkup kaçar vallahi :) Aklıma yatan değil, aklıma yeten bir adamla evleneceğim artık ne yapalım :) Ben küçükken de böyleydi evcilik oynarken sıkılır akıl yorucu oyunlar üretirdim millet bi bok anlamaz ama uymaya çalışırdı....mızıkçılık çıkardı sonra tekrar evcilik oyununa geri dönülürdü. Ayşe yemek yap, Fatma çocuklara bak apartman girişine ev düz, kilim ser, misafircikler gelsin biskiü ikram et, dedikodu yap ıvır zıvır.

Kafamıza o zaman sokmuşlar ya bunları, ama itiraf ediyorum en boktan ev benim ki olurdu. benim aklım daha farklı çalıştığından alakasız yerlere koyardım o oyuncakları. Meğerse içgüdüsel bir feng şui stilim varmış...yani düşünsenize 80' li yılların başında kim yatağını salonun orta yerine koymuş ki ? ama benim evcilik evimde durum buydu :) aman şimdi aklıma gelmiyor bir sürü garip bir şeyler de yapardım ama neydi ki onlar.....haaa bir de çarşaf ve nevresim takımlarımdan 1700 ve1800 lü yıllarınn kıyafetlerini uyarlardım üzerime hele annemin yatağının kapitone bir yatak örtüsü vardı ki...annemin takıları, terlikleri çorapları neden mahvolurdu sanıyorsunuz o yüzden işte. o kabarık elbiseleri yapabilmek için önce kırlentleri bele bağlar üstüne çarşafı dolardım saçları da topuz yaptım mı al sana Jane Austin' in romanlarından fırlamış eski model aşık kadın tiplemesi :)

Yazları ise daha iyi olurdu çünkü öğleden sonra sokağa çıkma iznimiz olurdu. O saate kadar kitap okunur ev içinde orası burası derlenir toplanırdı. Annem psikopat bir temizlik hastasıydı akşam eve geldiğinde sıkıysa o dediklerini yapmamış ol..amanın uyuyana kadar susmazdı. En keyifli zamanlar ise kitap okuma anlarımdır Küçük kadınlar, Mercan Adası, Binbir gece Masalları, Simbat' ın maceraları, Portakal Çiçeği, Kayığım Rozinha, Ömer Seyfettinin tüm hikayeleri özellike kaşağı, Uyuyan Güzel (yüzyıl da uyunurmuymuş yaw) :) aklıma sadece bunlar geldi....evde yığınlarca dünya klasikleri ve hikaye kitapları vardı...ahanda yazıyorum 3 kardeşiz bunların içinde en çok okuyanı bendim. Hatta 2 kitap birden başlardım öylesi daha keyifli olurdu bir bölüm birini, bir bölüm diğerini....bitince aynı seremoni tekrar...yaş bu yaş hala daha aynı şekil kitap okurum :) Daha ergen çağlarımda bir gece de 3 beyaz dizi bitirmişliğim vardı. :))

Kız kardeşimden bahsetmeden bu yazıyı bitirmem mümkün değil :) kızkardeşimi çok kıskanmışım doğduğu vakit. Emziklerini çalmışım saçını başını yolup boğulana, tıkanana kadar ağlatmışım..hatta altına yaptığında annem temizlerken gidip salonun orta yerine bende kaka yapıp ''bende yaptım beni de temizle'' dediğim bile olmuş...ayyy ne kadar kötü karı olacağım o zamandan belliymiş...Sonra zamanla sevmişim ya ben bizim ufaklığı ama ne sevmek. Ama onun aptal çizimlerine hastaydım ben bir yuvarlak ve altına bir üçgen çizerdi yanlardan bir sürü kol, üçgenin altından da bir sürü bacak fırtlatırdı nasıl bir hayal gücü ise artık o. Sanırım bana hırsından çünkü 2 kol 2 bacakla büyünce nasıl dalacak bana dövmek için :)..Şaka şaka biz hayatımız boyunca toplam 5 kere kavga ettik kardeşimle. O bir keresinde bana bi patlattı sonrasında da ben onu tenis topu gibi ordan oraya fırlattım..sonra birde birbirizimize saç fırçası atmışlığımız var birde 2-3 defa şiddetli bağırışlı kavga şeklimiz var...En sonuncusunu geçen gün yaptık hatta, telefonda demediğimiz kalmadı ama ertesi güne sarkmadı aynen devam hayata :) Saçında ilk beyazını gördüğümde nasıl ağladığımı ve nasıl bir kalbimin acıdığını anlatsam da kifayetsiz kalır o cümleler varın siz anlayın işte öyle seviyorum kardeşlerimi.
Birde abim kalp krizi geçirdiğinde Allahım onun canını bağışla benimkini al diye sabaha kadar yalvardığımı.

Biz Küçükkene arkadaşlar hayatlarımız ne kadar güzeldi hiç büyümeyeceğimizi sanıp dertlenirdik bazen...ben ne zaman 19 yaşına geleceğim diye epey bir sızlandığımı biliyorum mesela, neden 19 onu hatırlamıyorum ama. mutlaka bir nedeni vardır elbette, aklıma gelirse yazarım onu da bir ara :)

Nickimsiz' den bu gece bu kadar sanırım çünkü uykum geldi...rüyalara dalıp uyuyalım da büyüyelim bari, bok var sankim..büyü büyü nereye kadar yaa :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder