Translate

31 Ekim 2013 Perşembe

Hatungillerin Abartma Tozu Güncesi :)

Başkalarını kandırabiliriz de, kendimizi de ısrarla kandırmaya gerek yok aslında. Biz karıgiller bazı şeyler abarta, yükselte anlatmaya bayılırız...ay valla ben bayılırım bazen ne yalan söyliim :)

1. Aslında evimi bok götürürken şöyle topluyum, böyle düzenliyim derim...demişliğim de vardır. Neden olmasın ki hem ?  O an evimi gören bilen yok ki nasılsa. Yani deneyip deneyip bir türlü üzerime yakıştıramadığım bi dolu kıyafeti "ay geç kalıyorum gelince toplarım" der...eve geldiğimde de başka bir yere sıpıtıp atıp, ertesi gün kendime küfrede küfrede topladığım çok olmuştur. Ama o an ki ortamda bu kadar dürüst olmanın ne alemi var ki dimi ama :) Ben yapıyorum..arada sizde deneyin...çünkü bunu okuyan pek çok hemcinsim eminim ki kendi bilirliğini ısrarla redederek "haaaayııııırrr ben asla böyle yapmam" diyecektir. Pek yemedim ama hadi bakalım gecenin bu vakti sizimi kıracağım, dediğiniz gibi olsun....

2. Eve temizlikçi gelmeden önce ne yapılır sizce ? Ben neler yaptığımı anlatayım en doğrucasından...aslında temizlik malzemelerinin ve bezlerin-öteki ıvır-zıvırların yeri bellidir ama ben ısrarla göz önünde bir yere mutlaka çıkartırım ama yetmez...ortalığı düzgünce toparlar, özellikle 1-2 ayda bir ancak el atılan yerleri ki bu yerler genellikle kapı üst pervazları olur onları bir güzeeellll silerim, aynaları silerim soona, cam kenarlarını da elden geçiririm..sonra gardırobunun en dağınık bölümünü toplarım düzgünce... eee gelen kadın ne yapacak peki? ay demeyin ya öyle biz Türk karıgilleri yaparız bunları bünyemizde " elalem gelince ne der" geni var derli-topluymuş gibi görünmek lazım :)

3. Bayandan satılık araba durumu...genelde bayandan satılık araba her yönden iğrenç durumdadır..balatası mutlaka elden geçmelidir çünkü debriyaja "crank" diye yükelniriz..bunun gibi daha çok örnek verebilirim ama  bu benimde yaptığım bir durumdu, yaklaşık 10 yıldır araba kullanmadım bilmiyorum şimdi ne yapardım :) sonra bayandan diye yazılınca temiz olduğunu düşündüğünüz araba aslında kir pas içindedir...çocuğumuz varsa içinde eşyaları oyuncakları gelişi güzel dağılmıştır her yere, sonra ilaç mümessili ve o tarz işler yapıyorsak evraklarımız ve numuneler koltuk aralırna itina ile sıkıştırılmıştır. Çünkü bir araba nasıl ki bir erkeğin yüz akı ise bizler için tersine bizi istediğimiz yere götürmek içinkullandığımız araçtır sadece...sanki biraz hınç alıyoruz gibi dimi...erkekler özene bezene bakarken bizler umursamıyoruz sanki...ama satlığa çıkardığımız zaman etiketimiz belli "bayandan temiz araba" abartıya bakarmısınız. :)

4. Regl olduğumuz günleri yazmadan geçemeyeceğim...genelde agresif olma durumumuzu bile isteye üst sevilere tırmandırdığımız ve bu durumdan kendimize her türlü çıkarı sağlayabileceğimiz her ayın 3-5 günü cadılık ve kötülük yaptığımız zaman bize anlayışla yaklaşmaya çalışan sevgili erkeklerimize eziyet ve işkence günlerimiz hepimize armağan olsun sevgili hatungiller...bende bir hatun olarak durumu çok abartan katagorisine her zaman giremesemde girenleri tebrik ediyorum...avm ortasında adam tokatlayanından, tekme tokat yapıştırana kadar pek çok cins gördüm ama en ilginci istediği bir şey yapılmadığı zaman adamın pahalı arabasını duvara bindiren bir hanımdı ki bunu asla unutmam...tabi bu tarz hatunlar nedense bizim gibi halim selim hatungillerden daha fazla prim yapıyor ama neylersiniz erkekler böyle hatunlardan sözde haz etmez ama şeyinde cevher varmış gibi de dibinden ayrılmazlar...kısaca regl olduğumuzda yapacağımız her türlü hırçınlık ve pislik bize okul yol su olarak çoğunlukla geri döner...dönmezse getirin değiştirelim..o kadar iddialıyın yani bu konuda :))

5. Giyecek hiç bir şeyim yok sendromu...özellikle davet edildiğimiz bir geceye giderken had safhaya çıkan bu duruma en çok gülen hatunlardan olsamda yeri geldiğinde tıka basa dolu gardırobun önünde sinir krizi geçirdiğim zamanlar az sayılmayacak kadar çoktur...deli şeyine yapışmış gibi bellediğim/miz 3-5 kıyafetim vardır...sanki başka yok anasını satiim ama onlardan başkasını göz görürmü ki...çıldıracak noktaya gelene kadar deneriz ama yok yok yok tıka basa dolapta giyecek bir şey yok...kahretsin giyecek hiç bir şeyim yok benim yaaaaaaaaaaa.....külliyen yalan bir durum...ama o yalana kendimiz bile inandığımızdan tıka basa dolapta gözle gördüğün hiç bir şey yok...sürekli kıyafet açlığındayız...bununla bitse yine iyi...seçtiğin kıyafetin altına ayakkabı yok sendromu, aksesuar ve takı yok sendromu...hatta uygun makyaj şekli yok diye abartıp kopanları saymıyorum bile....hepimiz bu yönden fasfakir-fukfukarayız sevgili arkadaşlar...dövlet bize her ay 5 bin tl lik çek yazsın...bizde insanız :))))

6. Sevdicekle yaşadığın her durumu lehine anlatma durumu sendromu..adam senin ağzına sıçmıştır bir konu da ama sen arkadaşlarına öyle anlatırsın ki, sanılır ki o adamın karı olarak senden başka gözü hiç bi şey görmüyor...işte bi atar yaptım korktu beni kaybedeceği için, yalvardı anacıım önümde vallahi bak...ağladı sızladı vs. bunun gibi pek çok şeyi anlatırken, anlattığın arkadaşlarında içlerinden senin için "ay bu karı da ne buluyor acaba pis kaknem suratlı gıcık, uyuz şey" diye düşünür. Aslında işin iç yüzü hepimizin yaşadığından farklı değildir ama söz konusu şahsımız isek illaki bir uhreviyata ve tapınmaya dökmeden es geçmeyiz mevzuyu :)

Velhasıl sevgili arkadaşlar yukarıda ancak bir kısmını yazabildiğim, yazarken de haylice öğk getiren durumları abarta abarta kek hamuru gibi kabartmaya bayılırız...ay neden bayılmalım ki, kadınız bu kadar lüxümüz olmasın mı a dostlar...ama benden size tavsiye hiç bir şeyin de bokunu çıkartmamak lazım...aman zaten bi ben akıllıyım ya size kalkıp öğüt veriyorum, hadi kaçtım ben uykum geldi yarına bi ton işim var byeeee sevgilicikler :)

26 Ekim 2013 Cumartesi

Ölünce Nereye Gideriz....Nickimsiz Versiyon :)

Efendim artık bu dünyada ki işlevimizi, misyonumuzu, amacımızı yada her neyse onu tamamlayıp Hakkın rahmetine kavuştuktan ve defin işlemimiz de bittikten sonra "oh mis gibi yerimi de buldum sur' a üflenene kadar devirir kıçımı yatarım" diyorsanız yanılıyorsunuz sevgili arkadaşlar. Bu dünyada çoğu insana kolay ekmek olmadığı gibi öte dünyada da bu sefer fani dünyada ne halt karıştırdık bunun için ebemizi belleyecekler :)
Önce toprağa yatıp tam güzel bir uyku çekeceğimiz sırada melekler gelecek ve dinimiz ne, dinimizin şartları vs. soracak...onlar gidecek bu sefer eş dost gelip mezarının başında yırtına yırtına ağlayacak...sonra başka biri gelecek ana avrat soy sop sövüp gidecek yani dünyada dinlediğin dırdırın hasını yattığın yerden dinleyeceksin en vahim tarafı da kes beee diyebilecek durumda olmayışın olacak ki yaşarken psikopat olmamışsan burada olacaksın büyük ihtimal. Zaten ölüsün ya geceleri rüyasına girip donuna işettirebilirsin ama, buna izin veriyorlardır sanırım yada hayalet olup evde objeleri kırıp dökersin :)

Ohhh ne hayatmış !! burada da rahat vermediler diyeceksin ki haklısında bence...yani doğumdan ölene kadar anlatırlar, işte cennet bahçelerinde erkekler için huriler, kadınlar için gılmanlar (eline erkek eli, şeyine erkek şeyi değmemiş açılmadan iade olan hatunların cennet mekan adamlarının ismi) bakın gördünüz mü burada bile ayrımcılık var yani kadınsın ama evlenmişsin yada bir şekilde cinselliği yaşamışsın ama bu gılman olayı otomatik olarak iptal...ama adamlar hayattayken 4 karı ile evlenmiş yetmemiş yanı yöresinde ki pek çok kadına atlamış zıplamış ama ne hikmetse cennete kabul edilmiş adamsan o zaman huriler yine hizmetinde...ne anladım bu işten ben yaw :)...neyse işte huriler dilediğin tipte olacak, gılmanlar da öyle...ben şahsen Colin Firth, Russel Crowe, Mario Cimarro gibi adamları isterdim yanımda amabbbu hakkımı kaybetmişim baksanıza...artık bahtımıza ne çıkarsa mı diyeceğiz ki burada da...öf be burada da bizim şansımıza kabzımal kılıklı, hindi kafalı bir dangalak denk düşer cennette bile huzur yok anlaşıldı hanımlar :)))) cennet bile hayatteyken bi boka yaramamış ama bol bol eziyet etmiş erkeklerin egemenliğinde olacak demek ki. Şahsen çok merak ettim hangi fantastik kafadan çıktı bu tek yönlü cennet inanışı ?

Hayatta yediğin her bi haltın hesaba alındığı bir yere götürecekler seni...kalınca bir defteri önüne açıp yaptığını bile unuttuğun her bir durumu kısa film şeklinde oynatıp hata yaptığın yerlerde Erman Toroğlunun yaptığı gibi "durdur Uğurcum" deyip niye yaptın haaa diyecekler, vereceğin cevaba göre de ya ceza indirimi uygulanacak yada üstüne katlayıp koyacaklar...
Sende salaksın ya verecek hiç bir cevabın olmayacak tüm bunlara..yahu bir düşünsenize anasını babasını bile tanıyamamış sokaklarda her türlü kötlüğü görmüş ve öyle büyümek zorunda kalmış birisin, yaptığın her iyilik bir şekilde kıçına kazık olarak girmiş ve sende sabrının sonunu da yiyip bitirdiğinde ortalığın amına koymuşsun...sonra ölünce bunu neden yaptın diyen o uhrevi makama diyebilecek hiç bir cevabın olmayacak mı...ben şahsen bana yaşattığı her kötü an için hesap sormayı planlıyorum, bence sizde öyle yapın..yani yarattın ama takip etmeyi unuttun diyebilecek "yöreğiniz" olsun derim...nihayetinde böyle bir durumda olmayabilir yani...yani Din, inanç vs. koca bir senaryonun bir parçası da çıkabilir ki yapılan son arkeolojik araştırmalar, teolojik çalışmaların çoğu sonunda hep bir bilinmezliğe çıkıyor...ama önüme bak bu kişi öteki dünyadan geldi işin iç yüzünü sana bu zat-ı muhterem anlatacak derseniz itina ilen dinlerim ayrı konu :)

Öldüğümüz zaman sadece ölüp gittiğimizle de kalabiliriz yani...böyle bir durumda olduğunuzu düşünsenize, size kötülük etmiş, sırf ananızı değil annenizin 7 ceddini bile ağlatıp sonra siktirip gitmiş birine aman ne hali varsa görsün Allah bildiği gibi yapsın demişsiniz ama Allah o kişiyi sizden çok daha iyi davranmış...karı yada adam her kimse yaptığı yanına kar, yediği okyanusa, yemediği küçük bir gölete cacık olmuş..sonra ölmüşsünüz ama hesap soracak hiç bir merci yok...o zaman o toprağı kazıp çıkmayı ve o kişilerin ebesini bellemeyi istemezmiydiniz ama öldünüz ki zaten...yani demek istediğim her türlü sona hazırlayın kendinizi...

İşin özütü sevgili arkadaşlar öldüğümüz zaman nereye gideceğimiz konusu ne kadar yazılsa yazılsın her türlü ihtimale açık ve bu ihtimaller doğrultusunda bir ton senaryo üretilecek bir durumdur...ben her ne kadar aklımdan fışkıranları yazıp çizsemde siz benim yazdıklarıma ve salladıklarıma değil içinize ve inancınızın derinliği kadar olan vicdanınızın dediğine inanın ve buna göre yönlenin...

Evet bu gece bir yazımızın daha sonuna geldik, okuduktan sonra "len bu karı ne demek istedi" diye düşünmeyin..çünkü bunları düşünün diye değil sadece azıcık gülün diye yazıyom...

Nickimsiz cücük beyinli manda tadında...kahvesi yanında bidisi kıçının dibinde, hepinize iyi geceler...ay hadi buraya bi şarkı şettiriim ama ne paylaşsak ki burada....



güzel bir şarkıdır..rım rım rım rım :)

24 Ekim 2013 Perşembe

Boşveeerrrr :)


Her konuda değil belki ama önceleri, ince detay, dantel oya düşünüp çıldırmaya yüz tuttuğumuz çoğu konuya boş vermeyi öğrendiğin anda kütlesel ağırlığından pek bir şey kaybetmiyorsun belki ama manevi olarak hafiflediğini hissettikçe kendini iyi hissettiğin an sayısı gittikçe çoğalıyor...sizleri bilmem lakin bende böyle bir etki yaptı ki süper oldu vallahi :)

Üzülüp, süzüldüğüm hatta utanmadan yazabilirim, hasetlendiğim pek çok mevzunun aslında bir tık ötesini görmeyi öğrendiğiniz vakit, bazı şeylerin görünürde olmadığı gibi olmadığını anladığınız anın hazzı sizi kendi hayatınıza odaklanmaya daha fazla itiyor..yani neresinden bakılırsa bakılsın azcıkın nesnel, azcıkın fesatlık feekaaaat bolca kendinizden emin olma durumunuzun size kattığı o anlam yok mu, amanın para pul namına asla ölçülüp ahanda fiyatı yada ederi budur denebilecek bir durum değildir ki bu da ultra, süper, vip tadında bir lüks katar hayatınıza...

Güzeldir yani boşvermek...çünkü boşvermediğin çok şeyin hayatına kattığı anlamsızlık kadar boş bir şey yoktur...yani bir zamanlar en değer verdiğin adamın iç yüzünü gördüğünde senelerce hayıflanıp öfkelenme ve içe kapanma durumu minimum ay hesabına düşer...sonra yakın bir arkadaşının ardından yada yüzüne baka yaptığı ve seninde ısrarla anlamamak için uğraştığın şey bir anda kabak gibi ortaya çıktığın da durumu en fazla bir kaç gün düşünür sonra uzak durma kararını uygularsın...ardından duyduğun şeyler cabası olsa da kalkıp vıdı vıdı hesap kitap derdine düşmek ise tam bir çingenelik olur...aslında yapasın da gelir bazen ama o bile geçer gider...bu saatten sonra senden duymak istediği şeyleri ordan burdan duyamaz olduğunda bu sefer onun senin için söylediği şeyleri duyarsın bu zaten kılavuzu olur durumun...kavramayadığı şeyi kavrayabildiği en basit şeye indirger ve öyle anlasa çok mu dert olur ki, olmaz...boş vermek her halükarda ve yukarıda yazılıp çizilen en basit örneklerde anlatıldığı üzere çok erdemli sayılabilecek bir durum şeklidir...

Sanırım buna da 40. yaş deniyor...yani 40 yıl yaşayıp yanına ve kişilğine ne katabilmişsen o kadar güzel (içi güzel demek istiyorum yoksa acuzenin tekiyimdir bizzat:) )oluyorsun...tabi 7/24 güzellik kimsenin harcı değil elbet ama çoğu duruma doğru objektiften bakabilmeyi öğreniyorsun an azından..yoksa hala sabah uyandığımda arada bir sinameki ve kaknem suratlı hallerimde oluyor...arada bir uyuzluğun ve ukalalığın dik alasını ben yapıyorum hala..çok nadir de olsa emin olduğum bazı şeyler tam tersi de çıkıyor ama ak ve kara dan ibaret değil sadece hayat griler de var diğer başka renklerde...hayır dediğime ertesi gün evet diyebilme ihtimalim her zaman cebimde saklı ama boş vermek hayatımın askıda kahve tadında istediğimde bedavadan ulaşabildiğim ve benimsemeyi daha yeni öğrenmeye başladığım bir durumdur...bana göre büyük insanlık için minnacıcık bir adım gibi olsa da kendimi bu şekerli hallerimle de seviyom ki ben...ayy canım ben yaaa :))

Bu arada ben neler mi yaptım ?
Aslına bakarsanız her gün rejime başlama isteğim tatlı yeme isteğime yenildi ama çok da yıldığım söylenemez...hala direnişim devam ediyor...bu arada bende tiramisu vs. yapmaya devam ediyorum tabi ki ama az yiyorum vallahi bak...
Sonracımaaa biri ile kırıştıryorum (en kaba anlatımı bu ama ne yazık ki en doğru kelime budur) yani hala börtü böcek, kuş kelebek durumuna sokamadım kendimi aslına bakarsanız istiyorum ama ne bileyim tam o anda komedyenliğim tutuyor...sonra bir sardırıyorum ki sormayın gitsin. Kendimi birazcık gizem havasına soktum bu aralar artık face de her yediğim haltı paylaşmama kararı aldım genel gider şeyler paylaşıp oyun oynuyorum bol bol...ama tabi bu süre zarfında güzel şeylerde yaptım tabi...hafta sonu şehir dışına taşmak, arkadaşlarımda kalıp bol geyik yapıp onu bunu ucundan kıyından çekiştirmek, çocukları olan arkadaşlarımın çocukları ile atraksiyonlar yapmak vs. biraz iş, güç de var ama henüz eni konu bir şey kazandırmadığından şu an sadece keyifli bir durum tadında...kazandırsa daha iyi olurdu lakin aç mezarı yok ya...herkes nasıl geçiniyorsa öyle yaşayıp gidiyoruz işte...ekstrası yada daha azı yok standart yani :)

Son olarak beni en fazla üzen ve hala üzerimden atamadığım bir durum daha var ki yazabilme ve konuşabilme safhasına gelmek daha yeni yeni oldu...

Haziran ayında gazdan etkilenmiş bir kedicik bulduyduk cadde de, bir arabının altından zorla çıkartılıp bize geldi bir şekilde...sonra o velete biz Diren adını verdik çünkü onca hastalığına rağmen hayata tutundu...ev ahalisi başta annem olmak üzere en tatlı neşe kaynağımız oldu..lakin evin kalabalık olduğu bir gün hem servis hem ev işi derken çamaşır makinasına attığım renklilerin arasına girmiş bu velet...bende üstüne bir kaç parça koyu renk çamaşır daha atıp makinayı çalıştırdım...aradan 40 dakika geçti ve kediyi hiç bir yerde bulamayınca önce apartmana sonra evin en ucra köşelerine bakıp bulamayınca olabilirlik ihtimali bile aklımıza gelmeden hadi olmaz ya bir de makineye bakalım dediğimiz vakit çamaşırların içinden cansız bedenini aldım kucağıma...öyle inanamadım ki ölmek...hele ki benim anlık bir dalgınlığım neticesinde ölmüş olma ihtimaline katlanamadım hala da katlanamıyorum...saatlerce gezdirdim kucağım da kalp masajı, hayat öpücüğü deli gibi dolandım evin içinde kucağımda minnacık bedeni..hayır uyanacak şaka yapıyor bize diye diye en sonunda zorla aldılar kucağımdan...biri beni o yavrucağa yaptığım için cezalandırsa ya en azından suçumun karşılığı der çekerdim ama bu vicdan azabını ömür boyu çekmek daha da ağır ve hiç bir telafisi yok....ben ki övünürüm birde hatta ona buna ahkam keserim kedisini köpeğini çekemeyip başından atmaya kalkana...bir acı inleme duysam ciğerim paramparça olur lakin benim yaptığımı o afra tafra yaptığım insanlar bile yapmadı...herkes diyor ki nereden bilecektin kaşla göz arasında oraya girdiğini...bilmeliydim, tahmin etmeliydim, daha dikkatli olmalıydım vs. vs. aklıma geldikçe boşveeerrrr diyemediğim en acı olaylardan biri olarak kalacak kalbimin ve aklımın içinde...Rex' imden sonra ikinci sızım...İşin özü 40 derece de ön yıkamalı tertemiz pürü pak yolladım miniciğimi kediler cennetine...Allah da biliyor ya içimin acısını ne yapsam dinmiyor ama neylersiniz işte....

Sonunu üzücü bir olayla bağladım ama hayat her zaman laylaylom değil...yazdığımız kadar gevşek donda olamıyoruz her konuda...o zaman varsın yıkılsın dünya çokta tınnnnnnnnnn :)


10 Ekim 2013 Perşembe

Luis Alberto Bozlağı :)

Bozlak konusu yawru ceylanımız :)
Uzun zamandır çiftleşmeyen kadının ulu orta, ara dere, sokak cadde dinlemeyip yakışıklı bir adam gördüğünde diyafram vs. gibi yerlerden çıkarttığı her garip ve ilginç böğürtüye "Luis Alberto Bozlağı" denir. Daha doğrusu ben bunu bu şekilde adlandırıyorum ama bunun bir nedeni var elbette.

Efendim bir aralar öğleden sonraları her kanalda Güney Amerika Pembiş dizileri olurdu...o dizilerde bir yawru ceylan oynardı ki denk geldiğimde gidip tv önünde yere kapaklanıp anırdığımı çok kimse bilir...eh bunu bütün çevrem biliyorsa okurlarım neden bilmesin ki dedim...öyle ya şimdiye kadar yazmadığım bir şeyimde ki kıl....e yani saçımda kaç tane kıl var, o oldu....ama ne yalan söyleyeyim erkek okurlarımın çoğuda vallahi pek bi yakışıklılar bir ara hepsine altın kaplama heykelciklerimi yollamayı düşünüyorum :)))))) beni okudukları ve arada bir mailden hal hatır sordukları için asıl ben onlara hayranım :)

göbek kısmında ki baklava oluşumlarına dikkat :)
Neyse işte epeydir aklıma gelmeyen bu anırtı şekli geçenlerde bir arkadaşımın evinde nüksetti...Arkadaşım ve çocukları ilk önce ne çığırdığımı pek anlayamadıkları için yaptıkları işleri bir 2 saniye bırakıp bana garip bir şekilde bakmaya başladılar....ben bozlağa devam ettikçe işin özünü anlayan arkadaşım kahkahalarla gülmeye başladı, ardından 9 yaşındaki oğlu ve 4 yaşındaki kızı gülmeye başladı sonunda onların kahkahalarına dayanamayıp bende gülmeye başladım....

"Kızım neyin kafasındasın sen, nerden buluyon bunları" diyen arkadaşıma bu bozlak türünün nereden çıktığını anlattım önce...sonrada üşenmedim "Luis Alberto Bozlağı" na ilham kaynağı olan yawru ceylanın resimlerini netten bulup gösterdim...sonra karşılıklı beğeniştik ve arkadaşımın da katılımı ile yurttan bozlak korosu oluşturup türlü uyarlamalara gark ettik bilimum uzun hava ayarı türküleri....Güney Amerikalılar İç Anadolu bölgesinin bağrından kopup gelen o nağmelerde kendi isimlerinin de yer aldığını bilse kimbilir nasıl şaşırırlardı.

Velhasıl bir hafta sonunu bir anne ve evlatlarını şaşırtıp güldürmekle geçirdim ve çok eğlendik birlikte...tabi çok gülmenin sonucu ertesi gün yaşadığımız bazı üzücü durumlar oldu ama neylersiniz ki boşanma sancıları çeken her ailenin sıkça yaşadığı neyin hıncının alındığı pek anlaşılmayan durumlar Hayat adlı dizinin pembe bölümlerine değilde kara ve koyu yerlerine serpiştirilir çoğunlukla...yani hayatın gerçekleri maalesef ki klaket bir kere şak diye kapandığında sahne değişimi ve mola olmaksızın devam edip içimizi kanatmaya devam eder.

Şükürler olsun ki hala gülüp gülümsetebileceğimiz kadar saçmalık yapabilme kabiliyetlerimiz var, yoksa nice olurdu halimiz....ben çoğunlukla alakasız şeyleri birleştirip kendime ve çevreme gülmeye değer şeyler buluyorum...yada ne biliim öyle olduğunu varsayıyorum...böyle işte.

Bir bozlak, bozlağın içinde bir garip Luis Alberto....

Luis Alberto bu günleri göreydi iiii göreydi de
Sarılıp beni dodaklarımdan öpeydiiiiii...lililililiilillililiililililili
Ben yapışık kalaydım kıllı böğrüne..ahey ahey aheyiyiyi
Elini saçımdam hiç çekmeyeydi...rım rım rım

tabi ki bu kadar edepli değil ama neylersiniz ki buraya kalkıp orijinal halini yazamayacak kadar hanımefendi bir hatunumdur (!)...tamam tamam azcıkın hanımefendiyim, oldumu rahatladınız mı ? :))

Nickimsiz yine klasik salaklarından birini siz okurları ile paylaşmaktan onur ve gurur duydu...şimdi müsadenizle dizi dizi dizilerime dönüyorum ifidim....görüşürük sefiyom ki sizleri bem :))))

Hadi şimdi bu Luis Alberto kim demeyin sizin için bir kaç resmini paylaşiim burada da alem adam görsün.ahey ahey ahey aheleyyyyyyyyyyyy :) Orijinal adı Mario Cimarro' dur yardıra yardıra daha fazla bilgi  edinmek isteyen hatunların dikkatine :)))))