Translate

2 Kasım 2012 Cuma

7 Ölümcül Günah...(Nickimsiz Versiyon)

Hıristiyan teolojisine göre bu tarz düşüncelerin varsa cehennem de cayır cayır yanmamız garanti, yani burada extra bronzlaşacağım diye debelenmeyelim onun yerine yaz aylarında serin yerlerde içimizi ferahlatalım bence :). Az sonra ben sıra sıra yazacağım ve altlarına kendimce yorumlar yapacağım...sizler de bunları okuyup kendinizi sınayacaksınız...biliyorum ki hepiniz bu tarz düşüncelerin sizde barınmadığına zaten inanıyorsunuz..burayı da okuyunca artık kürek kemiklerinizden Albatros kuşlarının' ki ler kadar heybetli kanatlar da çıkmaya başlar, bende eşek değilim ya hepinizin başlarınızın bir karış tepesine ışıltılı hare kondurmadan gitmem meraklanmayın :) ay siz melekseniz bende melek kere meleğim ne olmuş ki :))

1. Açgözlülük : Şu 3 günlük dünya da maalesef ki gözümüz doymak bilmez 3-5 model cep telefonu, altımız da bizi her yere taşıyan emektar araba, masa üstü, hava üstü, tablet bilgisayarlarımız, bizi seven insanlar, toplumda ki yerimiz...her bir şeyimiz kararınca olsa bile çok azımızın gözü doyar, gözümüz hep daha fazlasındadır...değilmidir ? o zaman bu dünyada ki en aç gözlü insan benim..eyvahlar olsun! Son açgözlülük durumunu abimin tablet bilgisayarını görünce kendim de yaşadım da..gittim utanmadan fiyat araştırdım hatta, şu an bunu edinebilecek mali açık yakalarmıyım ki diye bütçem de...sonra yavaşça terketti o his beni, normale döndüm yine :) Yazdıklarım elbette kişisel olarak yansıyan kısımları bu durumun bir de toplumsal boyutu var ki onu yazmaya her bir şeyim yeter çok şükür ama konu nereden ele alınırsa alınsın ucu mutlaka politikaya dayanır..politika ve siyeseti de işin içine sokarsam sonunu da illa ki şu her boka maydanoz olmayı seven gazeteci arkadaş r.o kütahyalı ile de sonlandırırım..onun için almayayım da yazmayayım da. :)

2.Gurur : Gereksiz ve mesnetsiz yere kullanıldığı zaman bende çok afedersiniz ama kahkaha krizi sinir etkisi yaratıyor yani düşünsenize insan evladının biri ağzınıza sıçmış siz geberip gitmişsiniz bu durum yüzünden, sonra bunu telafisinde tutarlılığında ki durum da da işin içine bir güzel etmiş, bu durumda gurur tavır yapacak en doğru insan zamanında tüm bunlara maruz kalmayı kendi tercih etmiş kişi olacakken gurur dağlarının arasında sıkışıp kalan kişi yine tüm bunları yaşatan kişi oluyor...bu kısmı kendimsel olarak ele alabilirim neden almayayım ki..hadi onu da geçin ben nasıl kaltaksam tüm bunlara rağmen gurur denilen şu durum benim yanıma bir kere dahi olsun uğramaz mı ? Bunun çoğu insan evladı üzerinde mutlaka ki böyle bir etkisi olurdu..bende olmadı buna yanıyorum arada bir ama bu sadece kendimsel olana bakış açım..diğer durumlar da nasıl kullanıldığını öğrendiğim de ise sonuç hep benim lehime oldu..meğer bunca zaman boşuna tevazu göstermişim her şeye..bu günahtan önce ben öleceksem kabul vallahi de..insan bunu da durduk yere öğrenmiyor illaki bir şeylerin hasıl olması da lazım...buraya konduracak çoook güzel bir deyimcik geldi ama gündüz vakti terbiye ayarlarımı bozmamam lazım  :) Bu durumda Gurur kararında kullanıldığın da kişisel olarak insana en azından bu dünyada da, bu düzene göre yaşamak için çok şey katar sevgili arkadaşlar.. bu dünyada yaşadığıma göre ara sıra bu nimetlerden de geri durmamak lazımdır....bunu da 38-39 arası idrak ettik çok şükür :)

3. Gıpta Etmek : İtiraf ediyorum bu duruma göre en büyük günahkar Annelerimizdir :) Elalemin çocuklarına gıpta etmekten geri durmazlar ve sürekli kıyaslama ile yaşatılırsın..yani en azından biz bu şekil yaşadık yalan değil...onun evladı, berikinin kızı ay onlara gıpta ediyorum vs. vs. bu lafları zamanında annemden hiç duymadım diyebilecek çok az kişi çıkacaktır bence...yada HAYIIIIRRRR hiç de bile diyen gerçekten bunu gönül rahatlığı için de söyleyebiliyorsa  bol janjanlı bir plaket gönderiyorum kendilerine :)  ama sanırım en kötüsü başkalarının yaşadığı hayatlara gıpta etmek, onlar gibi olmaya çalışmak ve bu çalışma esnasında kendinden yitip giden öz değerlerine aldırmamak...pek çok örnek sayabilirim ama yazmayacağım...çünkü bahsettiğim insanlar kendilerini o noktaya ulaştırdıkları anda yaptıkları ilk iş dünyanın en erdemli insanları gibi davranıp sağda solda ahkam kesmek oluyor...kendinde olanın farkında olan biri neden böyle bir çaba içine girsin ki o zaman boş yani bu işler sonuçta...ben sağ onlar selamet şeklinde yaşasın gidilsin mühim de değil açıkçası :) Demek ki neymiş ? çevremizdekilerin yaşadığı mutlu anları, durumları yada her neyse, kendi gönül süzgecimizden geçirirken ve aynılarını kendimiz için dilerken safkan salak duygularımızla dilemek lazımmış...gıpta ve gıybetle bir yere vardırdığın her sonuç eninde sonunda saatli bomba misali kıçında başın da   patlarmış :) bende arada yapıyorum arada bir, yalan söylemek olmaz da sonra kendimi, tüm bunları nerenden düşündün seni deyyus diye cezalandırıyorum vallahi... :))

4. Öfke : Eskiden değil ama şimdiler de arada bir volkan gibi patladığım anlarım oluyor. kendim de böyle bir yanı keşfetmek ve artık bunun stabil durumda ve bünyem de statik halde durmasından her ne kadar nefret etsem de bununla da yaşamaya alıştım.  Bu konuyla ilgili tek olumlu yanımda yaptığımın farkına vardığım da ardında ki nedenlerin haklılıklarını ön plana çıkarıp kendime pay çıkarmak değil de..kendi hatamı kabullenip o yanmı törpülemeye çalışmak..haa çok da başarılımıyım ? bilmiyorum ki, önümüzde ki maçlara bakmak lazım :)) sonuçta insanoğluyum, nankörüm elhamdülillah :) Bizim erkeklerimizin öfke halleri durumunda ne yaptıklarını hemen her gün duyuyor ve izliyoruz bu açıdan bakıldığın da anlık öfke krizlerinin birilerinin hayatlarını sonsuza kadar olumsuz ve kötü yönden etkilemesi ne kadar korkunç...düşünsenize deli gibi sevdiğin adamın ellerinde can verip varsa evlatlarınıza ve sevdiklerinize veda ediyorsunuz..neden? ya boşanma istediğiniz için ya artık o kadar ezilmeyi kaldıramadığınız için yada, yada yada....sebep herkese göre değişir ama sonuç öfkeden doğan bir yokoluşsa düşünmek lazım...yada ne bileyim tek taraflı da bakmamak mı lazım ki..görüldüğü üzere sadece bazı konular da değil hemen her konuda bakış açılarımız göreceli, gerçek şu ki gri diye bir renk var..kabul edeni var etmeyeni var :)

5.Oburluk : Amanın buralara ne yazsam ki ben şimdi....ben sevdiğim her yemeği, özellikle tatlıyı büyük oburlukla yiyebilirim bu yüzden çok günahkar insanım çoookkk :) Dünyada ki obezite durumuna bakılırsa insanoğlunun en büyük günahıdır bu...hatta bu yüzden yakın bir zamanda çok yakın bir arkadaşım midesinin büyük bir kısmını aldırdı...önceleri keyifle yediğimiz her şey sonraları taşımaktan yorulduğumuz koca göbeklerimiz ve kıçlarımız olunca hayatı kendimize dar ediyoruz...neyse sonuçta yemek yemekten doğan oburluk ve başka konularda ki oburluklarımız yüzünden sanırım hepimiz cehennem de birbirimize komşu olacağız :) eh işte daha ne yazılır ki...obur geldik obur gideriz :)

6. Şehvet : Marquis de Sade adlı bir yazar olmasaydı sanırım şehvet sınırlarımız aklımızın yettiğince olurdu. Rahmetli bu şehvet duyguları sayesinde sert porno romanlar yazmış ve bunlar için ödediği bedel ise özgürlüğü olmuştur. Aşırı şehvetten doğan sadizm ise onun isminden üretilmiştir. Aslında o zamanlar Fransa'sında zengin bir aristokratsan habire sevişmekten başka ne yapacaksın ki...ye iç seviş....e sadece sevişme yetmiyor, o zaman çıldır..yapacak iş güç olmayınca, para da bok gibi olunca ne yapsin garip vurmuş kendini pompişe :) çok takığım o zaman Fransasına ben çoook :) neyse işin özü şudur cinselliğin bile kararı iyidir. Engelleyemediğimiz şehvet duyguları yukarı da yazan ve az sonra alt paragrafta yer alacak 7. maddeyi doğal olarak tetikler. Şehvetli olup tabakta gezdireceğime edepli olup yeri geldiğinde ve gerçekten bu tarz şeyleri yaşayabileceğim biri ile uzun süreli paylaşmayı ve her seferinde çok çok mutlu olmayı tercih ederim....bu tarz şeyleri dibine kadar yazarım ayrı konu ama orijinal fikrim budur...her ne kadar tabakta gezdirmeyi denemişsem de yazılıp, söylenildiği kadar kolay olmadığını anlayıp denenmiş ama iyi ki başarısız olunmuş deneyimler klasörüne attığım bir olgudur...ama yapmayı becerene de kalkıp ahkam kesmeyi kendime hak görmüyorum şahsen..amaaan edepsiz edepsiz yazdırmayın beni ya :) Ben yine bu şıkka ilk aklımıza gelen olguyu ele alarak yorum yaptım..aslına bakılırsa her konuda ki aşırı ve hastalıklı bakış açısı  ve yönlenme  şeklidir. Derin detay yazdırmayın şimdi bana  anladınız siz onu :)

7. Tembellik : Hepimizin en sevdiği şeydir ama mümkün olmaz, hayali ile yaşar gidersin :) İşte bunu meslek haline getirmişlerin hazin sonu otura yata kıçı başı çürüyüp bu çürüklerden kurtlar çıkartma halidir..en son radde budur yani, sonra saçındaki bitleri hamamböceği boyutuna kadar getirip başka yuvalara göz yaşı eşliğinde uğurlamak çok güzel bir hayaldir tembeller için ama o göz yaşı için bile efor sarfedeceğini düşünüp, düşüncesi kadar yorulduğunu özenli ve itinalı bir çalışma şekli saymakla yetinir...uzaktan kumandayı bile düşünsel gücü ile çalıştırmanın hayallerini kurar...hayat pek zordur bunlar için her bir şey için bir uzvunun yorulması fikrine bile katlanamazlar. Aslına bakarsanız hasret kaldığım bir durum, gece yarılarını gün yerine koymak da bu yüzden :) kendime ayırdığım zamanların keyfini çıkartmak süper bir şey :) İnsan üşene üşene üşenmekten bile üşenir işte..ay çok komik oldu..neyse bu durumun da geniş açılımı olduğu aşikar yalnız ben sadece eğlence kısmındayım işin..


Şimdi yukarıda ki yazdıklarımın hepsini maalesef ki yaşamak ve hissetmek durumunda kalıyoruz...bu elimizde olmuyor. Neden mi ? çünkü kapitalist dünya düzeni bu 7 ölümcül günah üstüne şekillenmiş durumda. Gördüğümüz reklamlar da bu duygularımızın normal duygular olduğuna yönelik..yani arz ediyorsun doğal olarak talep sağlıyorsun..biri alınca diğerinin bu isteği kamçılanıyor..zincir öyle uzayıp gidiyor ki sonunda eski dünya düzeninde kaçındığın tüm bu olgular şimdiki dünyanın en temel ihtiyacı olarak hayatımızın bir parçası oluyor..bundan kaçmak kaçınmak ise mümkün değil...tek başına ayrı ayrı günahlar olarak duran bu duygular aslında birbirine eklenmiş ve içinede kendimizi hapsetmek durumunda olduğumuz yaşamlarımızın en ortak noktası...eh işte konu böyle böyle uzar gider...açılımı her yönden mümkün aslında....

Nickimsiz kaçar sevgili arkadaşlar..gideceğim yerde yazarmıyım bilmiyorum duruma göre bakacağız artık :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder