Translate

8 Ekim 2012 Pazartesi

Kendimle İlgili Criminal İnceleme....

Hep anlamsızlığa düşüp ölmek..ölmeden önce son nefes gibi bir çırpıda en denmeyecek şeyleri demek nasıl bir duygudur hep merak etmişimdir.

Boğum boğum diyememek var ya, onu biliyorum da, dolu dolu bağırmayı değil, sessizliği yırtarcasına acı acı susmayı öğrenmişim en hiddetli anımda bile. O an bile söyleyebildiklerim yazabildiğim kadardır. Bir başkası beni kırıp, katlederken hunharca, söz yanığı olmasın diye ciğerinde, kendini kurban etmektir bu durumun anlamsızlığında kim vurduya gitmek.

Öve öve yazdığım bir salaklığım var....akıl kaçıp gitmese iyi bu durumda da lakin ara ki bulasın. Sen ölüşüp giderken uzaktan bakıp kıs kıs gülüp, güldürdüğü ile kaldı ya hep, canı sağolsun, beynimin kıvrımlarına sağlık.

En heves ettiğim şeydir oysa...sende şöylesin böylesin demek..demişliğim vardır da yine hafiften sıyırıp geçmiştir...yarasını açıp derinleştirmek ne mümkün. Kötü olmak yazıp çizmek kadar o vicdanla yaşamayı bilmek de lazım sanırım, kötüyü deyip yapabilmek için.

Ben hiç bu kadar oldum mu ki, rahatça yazıyorum ama bilmem ki oldum mu ? İçin için kanarken o kanayan yere o hançeri en derine saplarken karşındakinin gözleri parlar ya, yüzünde gördüğü acıdan zevk duyarcasına...nasıl bir histir ki o ?

sen devrilip düşerken en hain tekme en yakın diye bildiklerimizden geliyor...gelmese bu kadar acımaz zaten. Hak etmediğini bildiğin durumun hak ederliği, karşı tarafın en karanlık yerinde gizlidir. Ne kadar karanlıkta saklanmışsa o kadar hain ve derinden saldırır apansız. En güvendiğine güvenmemeyi geride kalmış bir kaç damla hissiyatınla can çekişip onlar da ölüp gittiğinde, geride kalan sen müsfettesini alıp dönerken anlarsın.

Sonra biri çıkar gelir ama öyle ölmüşsündür ki verdiğin kıymet ancak hak etmediği kadar olur...o biri de öylesi vazgeçmek istemez ya, o isteyişten her damla sana doğru sağanak gibi yağarken ne yapacağını bilmez kalırsın karşısın da...işte öyle kötü bir durumdur yutup gitmeye çalışmak her şeyi...eskilerin hesaplarında can teslimi yaptığının ertesi zamanı biri çıkar ve sen tükettiğin hissiyat için çaresiz, adamın ilgisinden şaşkın ve üzgün ve her nedense korkak gibi kendinden bile kaçarcasına saklanırsın bulunmayasın diye....

Kararsızlığından değil de kendini bildiğinden bu sefer, şu an karşında bulunan adam için ölürsün tekrar ve yeniden..gitsin de beni kendimle bıraksın diye yapmadığın kalmaz çünkü verebileceğin sadece yazıp anlattığım kadardır ve bunu hak etmiyordur....bu sefer faili de sensin kendi leşinin  nasıl ama süper değil mi ?

İşte böyle; güvenmemeyi öğrenip takdirname ile sınıf atladığın an güvenebileceğini adın gibi bildiğin biri olur ama sen daha ona baştan resti çekip bundan öte yol yok demişsindir...En güvendiğin yakışıklı yalnızlığın olmuştur artık, ondan başkasını sadece düşünürsün ama eylemsel gücün güvensizliğin kadar olur....

Düşünüp sıkışmaktan boğulduğum an....................


1 yorum:

  1. Yapma be Sultanım seni üzmeyi istememiştim. Düşünme sen, yaptığım teklif her zaman yanında olsun. Senin dilediğin zaman benim her zaman kabulümdür. İstemezsen sen nasıl istersen o şekil yanındayım. Aç artık telefonu demem gerekenler var.

    YanıtlaSil