Translate

18 Eylül 2012 Salı

Anekdot Bilmem Kaç...Webcamla Tanış Olduğumuz Gün :)

2003 yılı Adsl daha yeni bilinip kullanılmaya başlanmış...ondan önce ne paketler tüketik ne paketlerin şifrelerini kırdırıp, yardırıp 1 saat daha nette takılacağız diye kendimizi paraladık.

Bizim ev içi kadını o zaman safkan bekar, kardeşinin bilgisayarının her gün tozunu alıp üstüne dantel örtü seriyor...kardeşi asker olduğu için, kendisi de pek düşkünü olmadığı için ilgilenmiyor bilgisayar namzetleriyle.

Genelde Beyoğluna takılıp içip eğlenmesini eve döndüğün de ise Flaş Tv' nin absürt reality showlarını izleyerek uyuklamasını bilirdi.

Bir gün benim iş yerime uğradı bu...ben de maillarime ve üyesi olduğum sitede kim bana yazmış vs onlara bakıyordum...amanın nasıl hoşuna gitti bunun sanki bilgisayarı bu şekil kullanılabileceğini ilk defa keşfetmiş bir çocuk gibi bende istiyorum dedi. İşe ilk önce mail adresi almakla başladık.Maili aldığımız gibi o siteye üyeliğini yaptık. Profil oluşturduk, ben nasıl kullanacağını öğrettim buna..akşam eve gittiğinde paket maket anlamadığı için saatlerce yönlendirme sayesinde nihayet nete adım attırdık evden...tabi adsl yeni çıkmış ama bizim haberimiz yok daha...bir süre bu şekil nete dalmasını öğrendi bizim kız, sonra o site de bazı insanlarla güzel arkadaşlıklar kurmasını. Kendisi tarihe ve alengirli şeylere meraklı olduğu için nicki Arkeolog olan bir arkadaşla keyifli sohbetler yapmaya başladı bu. Onun sayesinde msn kullanmasını keşfettik....sadece yazışıldığını sandığımız meret meğerse görüntülü konuşma da yapabiliyormuş ya...Arkeolog bir gün bizim kıza seni görmek istiyorum dediğin de, bizim kız da nasıl göstereyim kendimi sana dediğin de msn de kamera olayını da çözdük..çözerken de net cehaletinin dibine vurmadan yapmadık tabi ki de.

Nicki Arkeolog arkadaş önce anlattı kamera diye bir alet var önce onu takın diye...Kardeşinin elektronik eşyaları arasından o kamerayı bulup çıkarttık önce...zar zor uyan her yere kablolarını bağlamayı da başardık. İş msn de görüntülü konuşmaya geldi ama ne yaptıysa başaramadık ya ilk önce...Biz camerada görüntülü konuşma yapamayacağımıza inandığımız anda bizim kız o pencerenin kenarından koyu bir şekili fark etti...bu esnada karşı taraftan gelen yazı bizi resmen alarm durumuna geçirdi. Arkeolog bu senmisin dedi önce bizim kız da yoook biz bağlanmayı başaramadık ama ben seni görebiliyorum deyin iş ortaya çıktı...meğer gördüğü o koyu şekil adam değil kendisiymiş ve kamera ayarlarını iyi yapamadığımız için koyu koyu çıkıyormuş kız, cam penceresi küçük, bizde bir bok anlamadığımız için fark etmedik ya...Bizim kız görünenin kendisi olduğunu anlayınca kamerayı bana çevirip kendini sat komandoları gibi bir yere attı ki görmeliydiniz...yerde dirseklerinin üstünde sürünerek ben banyoya makyaj yapmaya gidiyorum sen oyala onu dedi bana...dirsek üstü sürüne sürüne bir komando çevikliğinde sürünerek banyoya kadar süründü ondan sonra yüzüne ne bulduysa sürünmeye başladı bu...ben cameranın bana çevrildiğini ise bir ara mönitöre baktığımda il etapta anlamadım baktım orada şekli şemali kaymış biri var, ay dedim içimden bu salak kim ki kımıldaldım o da kımılda dı...ay birde utanmadan benim yaptıklarımı yapıyor ay bir de çirkin diyorum içimden...neden sonra monitöre iyice bakmayı akıl edebildiğimde anladım o salak ve çirkinin kim olduğunu...ayol o benmişim ya. Meğer bizim kız o panikle konuşma penceresini kapatmamış...adam da bu dangalakların ne yaptığını çözmeye çalışarak bizi ilemiş ya....bu duruma güleyimmi ağlayayımmı bilemeden usulca konuşma penceresini kapatmayı akıl edebildim..kapatır kapatmaz benim meşhur kahkaha krizimde peşinden geldi tabi. Kendime gelmek ve durumu arkadaşa anlatmak hayli komikti ama uygun bir dille anlattık o kişilerin biz olmadığını, komşunun çocukları vs...artık ne bulduysa sıktı bizim kız Arkeolog inandı yada inanmadı bilmiyoruz lakin ondan sonra biz cam olayını çözdük ve başucu bilgimiz yaptık...bizden sonra netle tanışan her arkada bu bilgiyi sanki anadan doğma öğrenmişiz gibi sattık ve çevremizde ki herkesi bilsayar dahisi olduğumuza inandırdık...hatta bizim ev içi kadını bu dahilik sınırlarını hayli aştı. Msn de ikonlardan çeşitli güzel şekiller oluşturup yollamasını öğrendi, ben hayrandım yolladığı o güzelim toplu ikon animasyonlarına, bir gün klavyeyi çamaşır suyuna bastırıp bembeyaz yaptıktan sonra, beyazlığı ile övünürken o çamaşır suyunun o klavyeynin devrelerini yaktığını anladı..gecenin 9' unda nöbetçi bilgsayarcı arayarak yen bir klavye almak zorunda kaldı...beyazlatılmış klavye net tarihimizin en güzel tatlı ve komik anıları arasında kondu...ahh tabi ki de tuşlara basarken, tuşların altından sular fışkırıyordu bunu es geçmemek lazım elbette :)
Webcamla neler yapılacağını, sırf geyik olsun diye kimleri ayartıp o camda soyundurup eğlendiğimizi de başka bir zaman yazayım bari :)

Ama o zamanlar en güzel zamanlarımızdı....benim Platoniğim vardı, bizim kızın evlilik hayalleri her zaman yanında dururdu. İrtibat kurduğu her kişiye içten bir samimiyetle yaklaşırdı, bir kaç kişi hariç, netten edindiği bir kaç arkadaşı ile hala görüşür, birbirlerine çocuklarının resimlerini gösterip kendi dünyalarında mutlu olurlar.

Hayat akıp giderken bazıları çocuklarını büyütür, bazısına da bunları yazmak düşer...ben yazan taraf olmaktan memnunum o güzel anıları beynimizin kıvrımlarında her zaman en güzel köşelerde saklayacağız ama yazıp paylaşmak da hayli keyifli....bu kısmı benim mutfağımın en güzel malzemeleri :)

Nickimsiz bu yazıda nete dalınırken yapılmaması gereken bazı hatalar ve komik durumlara düşmemek için neler yapılmaması gerekenleri kendi ve arkadaşının yaşadıklarından örnekler vererek yazdı.

Haydi Kalın Sağlıcakla :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder