Translate

5 Eylül 2012 Çarşamba

Şu Parfüm Meselesi :)

Kadın Erkek hepimiz misler gibi kokmayı seviyoruz değil mi ? İşte size parfümün icadına yönelik Nickimsizce bir yaklaşım....hemen yazayım tamamen geyiksel bir yaklaşımdır, kısmen de doğrusallığı vardır ama Tarih kitapları benim yazdığım gibi ele almıyor konuyu :)

Şimdi bu Fransız Kraliyet ailesi ve ahalisi kendi zevk-ü sefalarının doruk noktalarında nirvana yaparken onca şaşa ve debdebenin içinde pisliklerinden çürüyorlar ve her biri tabiri bal gibi caiz bok gibi kokuyor...amanın o koca sarayın tuvaleti bile yok düşünsenize...o bakmaya doyamadığınız, dükler, düşesler, kontlar, kontesler bütün gün yiyip içtiklerini genel de o varak süslü salonların kalın perdeleri ardına edip sonra aynen devam ediyor eğlenmeye....neden sonra birinin aklına lazımlık geliyor da, o perde arkalarına lazımlık konduruyorlar.

Tabi pislik yine aynı pislik, adamlar yine kokuyor yine kokuyor. O kadar pudra içine gömülsen ne fayda yani. Oysa o zamanlar bizim Osmanlı saraylarımız ve ahalisi ise her dakika hamamdalar, temizlikten ve hamamın buharından akılları da bulandıkları için...haremdekilerin aklı fikri ay kendimizi Padişaha nasıl pompişletsek de bir velet fırtlatsak gözde olsak..oradan da yürüyüp haseki olsak vs. Bizimkilerin pis kokma derdi yok ki her  gün hamam var nasılsa :)

Neyse efendim...Bu Fransızlar bu kadar pis koktukları için buna bir çözüm yolu buluyor nihayetin de ve ilk kolonya adı altında çeşitli çiçek kokuları üretiyorlar...Tuvaletin ne olduğunu bilmeyen bir toplum olarak buna verdikleri isim de hayli ilginçtir ''eau de toilette'' adamlar daha buralara sıçılacağını öğrenmeden sürmeyi öğrenmiş orasına burasına :)) ay elbette ki şaka yaa...işin aslı bunun biraz daha değişik versiyonu. Ben gırgır olsun diye bu şekil  yazıyorum.

Tabi bunlar habire yiyorlar, içiyorlar, sevişiyorlar temizlenmeye vakit yok ki...gerekte duymuyorlar zaten çünkü ben kokuyorsam karşımda ki benden beter kokuyor deyip çala kaşık bahtlarına ne çıkarsa verip, veriştirip gidiyorlar...e nasılsa parfümde icat oldu ne diye uğraşayım diyor. Vallahi o zaman da zor işmiş giyinmek...kadınlar o kabarık elbisenin altına bir ton şey giyinmek zorundaymış...önce çoraplar, çoraplar düşmesin diye askılı dizlik yada bacaklıklar, onun üstüne fırfırlı dizden yukarı lastikli donlar, üst bölge için önce bir kat pazen içlik sonra göğüsü daha dik gösterecek ve giyilen elbisenin içinden fırlayacakmış gibi durmasını ve cazibeyi arttırıcı göğüslük ki şimdi ki sütyenlerden tek farkı göğüsün hemen altından şekil alması yani kapatıcı ve koruma özellikli değil tamamen amaca yönelik olması tek özellik :) Sonra onların üstüne o  kabarık elbise..of of yazarken yordu beni yaw...e bir adam için de onlardan kurtulup meyveyi bütün yemeğe çalışmak yarı yolda bıraktırır vallahi de...onun için etek yukarı don aşağı şekli uygun elbette...yani ön sevişme, rezervasyonlu sevişme mümkün değil...işlemi  biitir, yemeğini  ye, içkini iç pil dolsun yenisine dal :) hayat bundan ibaret....tabi zührevi hastalık da bu işin olmazsa olmazı artık o zamanlar ne varsa o, genelde en bilineni ise bel soğukluğu, frengi ve şankroid oh önüne gelene bulaştır git....ama hepsinden önemlisi parfüm

Parfüm icat oldu mertlik bozulmadı sadece o pis kokunun üstü maskelendi :)

Zaman geçti Fransızlar adam oldu, aristokrasi bitti, krallar gitti, Marie Antoinette ''Ekmek bulamıyorlarsa Pasta yesinler'' dediği için başını giyotine kurban verdi. (tabi ki böyle olmadı ama halkı galyana getiren bir söz olmuştur) Endüstri gelişti Parfüm kralları dünyaca bilinir oldu...bize de şimdilerde bunları yığınlarca para verip almak ve buram buram kokmak düşüyor...haaa bir de orijinal parfüm diye hava atmak tabi ki de :)

Haydi kalın sağlıcakla...

Nickimsiz Etiler, Akatlar da arkadaşının evinde, arkadaşı ve kankasının kıçında pireler uçuşuyor, sevgili yakışıklı yalnızlığı belgesel izliyor ve Nickimsizin saçlarını okşuyor....Nickimsiz bu satırı da bitirdiğin de onun yanına uzanıp belgesel izleyecek :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder