Translate

31 Mayıs 2016 Salı

Hayata Dair Doğaçlamalar :)

43 yaşıma alışmaya çalıştığım bu aralar kendi çevremde olan biten, fazla bilmediğim ama biraz araştırdığımda hayretlere gark olduğum, izlerken dumurlarında kaybolduğum programları vs yazayım dedim.....

1. Evlendirme Programları: İtiraf etmeliyim ki keyifle izliyorum. Neden diye kendime sordum, sormadım değil, ama şu aralar onca insanın o kadar gelen talibe ayrı ayrı kulp takmaları, kendini gerçekten bi halt sananların olduğu ve bunu reyting aracı olarak kullandırmaya talip insanları izlemek sürekli stand-up izlemek gibi bir şey ve bunca acı duruma katlanmak için biraz izlemek hoş oluyor.  Kadının biri olmayan müzik yeteneği ile şarkı söylüyor kıyamet kopuyor "lan bende ne potansiyel varmış" programı ile yüklenen bünye programa geldiği amacını unutup başka işlere soyunuyor. Başka bir hatun 2 gram akıl kırıntısına sığınıp gelen taliplerini anket soruları eşliğinde tanımaya çalışıyor lakin bu hanıma çalışmadığı yerden soru sorulunca devreleri yandığı için kimseyi beğendiremiyorlar bu kızımıza....hayır ne istiyorsunuz Tarkan' ın, Kıvanç' ın vb imalat harikası adamgillerin sizi ekranda görüp "aha lan hayatımın aşkını buldum" deyip programı basmasını mı ?
Kendimizi kandırmayalım hanımlar asla böyle bir şey olmayacak bu hayallerle ancak oturduğumuz yerde 2 ters 1 düz, 1 ters 3 düz...eeee nasıldı lan bu deyu örgü motiflerini birbirine sokar, sonra tekrar söker tekrar öreriz :) Başka bir program var bunun formatı diğer bilinen programlardan farklı yaklaşık 9 aydır dön dolan aynı isimleri birbirlerine yamayıp duruyorlar ama sonuç yok..kızlar bölümü neredeyse tam amerikan kadın hapishanelerin de bunalım mücella, psikopat ruhla bezenmiş hatun modeli neredeyse Program sunucusunun artık iyice yüzüne vurmuş "Allahım nereden düştüm bu programın içine" adlı ruh durumu ise artık bitirsinler bu programı diye bağırıyor. Yani ben izlerken bu tarz duygulara kapılıyorum.


2. Romantik Komedi Dizileri: Başka konu kalmamış gibi sürekli aşk meşk konulu içine komedi yerleştirilmiş dizilerden öğk geldi desem sanırım kimse şaşırmaz. Memlekette başka konumuz kalmadı da bu mu eksik yani? Ne bileyim azcıkın mantıkla işlenmiş eksantrik konulu senaryolar yazılamıyor mu ? Hiç bir senaristin aklına gelmiyor mu bu tarz konular yazmak yada hadi senaristlerin günahını almayalım da televizyon kanallarına yüklenelim biraz, bu dizileri seçen yöneticiler, kişisel olarak romantizm eksikliği içerisinde misiniz yoksa...her kanal da mutlaka 3-5 tane haftanın her günü, vallahi aşktan tiksindim bu nedir ya..neymiş anam bu romantizmle bitmeyen kavganız :) Bu tarz konular ne yazık ki Tür erkeği ve Türk kadının bünyesinde aşırı tahribata yol açıyor efendiler. Erkekgillemizin öğrenebildiği tek şey kırdan bayırdan yolduğu 2-3 dal çiçeği sevdiceğine sunabilmek ama siz bu dizileri Türk kızlarımıza izlettirdiğiniz de ne oluyor, kızlar çıta yükseltiyor...yok havai fişekle kalbime saplan, yok teknede denge kurmaya çabalarken dizlerime kapan, bana yemek yap bende yaptığın yemeklerin her birine ayrı bir kulp takayım seni bezdireyim, doğum günümde bana otomobil al yok helikopterle gezdir vs vs....nedir lan bu ???? Şahıs olarak sevmediğimden istemediğimden değil çok şükür bunları yaşatan adam tadında ve sıfatında arkadaşlarım var lakin bu cins adamların nesli çok az...onun için bunu Türk Erkekgillerinin genelinden istemek, ummak, hayalini bile kurmak ne bileyim çok manasız bir çaba ve sürekli hayal kırığı ile kalan pek çok hatunceğiz vakası... En yakın örneği abimdir ki geçen gün doğum günümde bana hediye almak yerine önüme hatırı sayılır bir para koyarak git ne istersen al demişliği vardır. Bazı okurlarım bir kaç yazımda denk geldiyse bilirler ki kendisi naif, beyefendi kişiliği ile müsemma bir zattır ama bazı konular da ruh öküzü formatında olduğunu ne yazık ki değiştiremiyoruz :)
Yni bu konuda romantik film, dizi serilerini en azından biraz azaltıp yerine akıllarımızı yoracak çok değil arada bir de olsa bizi ters köşeye yatıracak diziler çekseniz bizde izlesek çok memnun oluruz...diğerleri olmaz sa hiç endişelenmeyin ben tek başıma bir memnun olurum ki herkes olmuş kadar olur :)


3. Yakışıklı Adamgiller Konusu. Hakkını vermek lazım ki 80 yılından sonra doğan çoğu veletler çok yakışıklı. Geçen gün bu konuyu Kadıköy' ün orta yerinde bir büfe de konu açıldığı için arkadaşımla konuşmaya başladığımız da yanımızda ki meraklı teyze ve ablalar da dahil olmak üzere bize hak verdiler. Yani 80' li yıllara kadar görev icabı çoğalmak eylemi 80' ler den sonra gerçekten zevk alınarak ve gerçekten verimli mesai harcanarak yapılması gereken hatta elzem bir konu olarak idrak edilip çalışmalar ancak o yönde hayatımızda ki anlamı anlaşılmış olup, buna bağlı olarak doğan çocuklar da gerçekten imalat harikası ve kaliteli yapım ürünleri olarak hayatlarımızda ki yerlerini almşlardır. Anlayacağınız eciş - bücüş doğmuş  aşk yoksunu,kaçak, eksik malzemeli yarım,  yamalak işçilikle bezeli biz 70' ler kuşağı gerçekten yerlerdeyiz bu konu da...diğer kuşakları varın siz düşünün artık..ama içlerimizde işlerini düzgün yapmış bu konuda tam zamanlı mesai ve enerji harcanmış ebeyenler taraından yapılmış imalat ve üretim harikası insanlar yok değil, var elbette ama onlarda gerçekten çok az.:) Demek ki neymiş özellikle çoluk çombalak yapmaya niyet etmiş eylemiş ebeveynlerin bu konuya öncelikle gerçekten hazır ve istekli olarak başlamaları bu işi gerçek bir görev aşkı ve yangını ile yapmaları en önemli unsurmuş nokta net :)


aha size Birkan Sokullu kişisi :)

Kim bu veletler diye örnek verecek olursam bu aralar en birinci örneğim Birkan Sokullu adında bir oyuncu ki 43 yaşımın olanca evde kalmışlığı ile kendisine kötü niyetler besleyecek kadar hayranım :) Allahtan kötü niyet kısmını eylemselliğe dönüştürmeyecek kadar hanımefendi bir kişiliğe sahibim (ay sanki dönüştürsem  adam da beni bekliyordu ya zaten, bu da ayrı bir komedi türü ya neyse) ama yakın arkadaşlarımdan "ulan bu adamı bana doğum günümde paket edip tez önüme koyun" diyebilecek kadar komedyenlik yeteneğim var çok şükür :) bunun gibi bir kaç örnek verebilirim ama vermeyeceğim çünkü tek başına bu paragrafta harika durdu bence..sizce de öyle değil mi hanımlar :)

4. Tarihimiz de Eşcinsellik konusu: Geçen gün bir şeyleri araştırırkene rastlantılarında hayretlerine daha da bulandığım okudukça Osmanlı zamanın da biz kadınların sadece ve sadece soy yürütmek için kullanılan bir objeden farksız olduğumuz hissiyatına kapıldığım bir köşe yazısı okudum. Sonra bir kaç kişiye daha okuttum..en son Teyzemin küçük kızı ile birlikte okuduk, küçük kızı derken yaklaşık 50 yaşlarından bahsediyorum..canım ablam kendi halinde memur olduğu ve hayatı insan yawrusu oğluşu, evi, işi arasında geçtiği için bu gibi konuları okuyunca hayata bakış açısı değişti. Ne yazık ki eskiden bayaaaa bir ademgil birbirleri ile halvet etmiş yetmemiş aşık oluşmuşlar birbirlerine sonra bu aşkları şair olup şiir misali pipilerden maabadlara, maabadlardan hokka ve divitlere dökülmüş o canım divan edebiyatını oluşturmuş...ne acı dimi..okuduğumuz da her bir dizenin bir kadının kalbine adanmış sandığımız o şiirler meğerse bebek yüzlü sırma perçemli oğlanlara, pala bıyıklı, sine püryan erkeklere yazılmış..bu gerçekle yaşamak durumundayız sevgili hatunlar bilmiyorsanız öğrenin alışmaya çalışın....hatta durun size bir kaç paragraf paylaşayım.


Yemenici Bali Oğlan

Kitapta, 1686 yılında Hamamcılar Kethüdası olan İsmail Ağa tarafından kaleme alınan Dellakname-i Dil Küşa yani Gönüller Açan Tellaklar Kitabı adlı uzunca bir metin yer alıyor. İstanbul’un ünlü hamamları ve bu hamamlarda “kulamparaya peştamal çözen nazenin oğlanları” anlatan İsmail Ağa’nın kitabı kaleme almasının sebebi ise yine bir hamam oğlanı.

Kılıç Ali Paşa Hamamı’nda “soyunurken” İsmail Ağa tarafından çok beğenilerek “iç oğlanı” yapılan Yemenici Bali Oğlan, “Bir kitap yazsan, içinde adımız geçse, tarihte hatırlansak” deyince İsmail Ağa, İstanbul’daki 2 bin 123 “parlak” tellaktan on birini seçerek anlatmaya başlamış. Tabii başta Yemenici Bali Oğlan. Kethüda’nın coşkulu üslûbunun katkısıyla, ortaya Osmanlı’nın en renkli eşcinsel metinlerinden biri çıkmış.

İsmail Ağa, “mahbûb-ı ziba” yani “yakışıklı sevgili” diye andığı Yemenici Bali Oğlan için şunları söylüyor: “Henüz on beş yaşında ve güzellik tacı adının başında ve bu günahkârın mürg-i dili (gönül kuşu) yemenici oğlanın samur kaşında.”


Zavallı Yemenici, gaddarlıklarıyla nam salmış 59. Yeniçeri Ortası’nın acemilerinden. Şahbaz bir yoldaşının altındayken baskın verilince defterli olup Kılıç Ali Hamamı’nda soyunmaya başlamış. Kethüda’nın deyişiyle, “Amma camekân odada, amma içeri halvette o nazlı oğlanın firuze kâsesini ejder misali demir kazık millerle oymuşlar.”
İsmail Ağa, Yemenici’nin hamamda soyunduğu dönemdeki tarifesiyle ilgili de bilgiler vermiş: “Gece ve gündüz seferi 70 akçedir. 20 akça dahi ortağı dellak alır. Gece döşek yoldaşlığı 300 akçadır. Kulamparası kaç sefere takati varsa 300 akçaya dâhildir.”


Bunun gibi bir sürü paragraf okudum hepsi ayrı bir tellak ve hikayesini anlatıyordu....velhasıl Osmanlı döneminde hatunların çoğu "zıbık" adı verilen tahtadan yapılmış yalancı pipilerle idare etmişler...elbette ki normal cinsellik yaşayan da olmuş tabiysi...ben sadece bana hayli enterasan geldiği için yazma hevesine girdim...

Bu yazılardan yola çıkarak ablamla şöyle bir tez geliştirdik demek ki dedik tarihe geçebilme şansına erişmiş bazı Sultanlarımız Padişahlarını nasıl mutlu edeceklerini çok iyi biliyorlardı ki Cihan Padişahların kendilerine aşık ettiler.....elbette ki bunun geyiğini yapıp kendi mallığımızla dalga geçtik...hayatlarımız boyunca erkeklerimizin bizleri vücut kıvrımlarımıza göre değil beyin kıvrımlarımıza göre sevmesini umarak akıllı hatun çizgimizden çıkmamaya çalıştık..meğerse akıllı olduğunu bile yatakta ispatlamak zorundaymışsın..cinselliğin en afillisini yaşatıp sonra bunun nimetlerini kotarmak ancak bu yazıları okuduktan sonra kafamıza dank etti iyi mi :) akıldan yana sınıfta kalmadık lakin bu var olan aklımızı kurnazlıkta kullanmasını bilemedik....

5. Şarkı Türkü Durumlarıma Bakış : Fark ettim ki çok uzun zamandır bildiğim şarkıların yanına yenilerini katamamışım..hatta öyle ki yeni fırtlamış şarkıcıların çoğunu, yeni çıkan şarkıları bilmiyom duruma hemen el atıp beğenebileceğim tarzda parçalar buldum kendime...bunların en başında Ayla Çelik ve Beyaz' ın düeti Bağdat geliyor ki bu şarkıyı kendi üslubuma göre uyarladım "ben dünyanın en salak karısı olabiliiiirimmm, bağdatı elimde harita ile bulamayabilirimmmmm" vb. gibi :) bir de Volkan Konak' ın aleni aleni adı bir şarkısı var kaldı ki Volkan Konak yaldır yaldır dinlediğim bir sanatçı olmamıştır ma au şarkısını beğendim vallahi...az sonra paylaşacağim zaten...

Evet sevgili arkadaşlar aralara zamanlar sokuşturup yazdığım bir yazımızın daha sonuna geldik umarım beğenerek hatta göz kenarlarınızda hasretten biriktirip naif bir duygusallıkla bıraktığınız gözyaşlarınızla okumuşsunuzdur (!!!!!) ay yazarken bende inanamadım duygusal yazılar ve ben ve bunları okuyan siz sevgili okurlar :) Duygusal bir hatun olmaktan istifa edeli hayli zaman olduğu için safkan mal ve ruh öküzü halime katlanabilen sayılı adam var çevremde bu adamların he birine ayrı ayrı hayranım ben..aman neyse yaz yaz bitiremedim...son olarak kendinize çoook iyi bakın, bol bol tatil yapma imkanlarınız olsun inşallahhhh...ve mümkünse sokağımız da ve çevremizde ki can dostlarımızı susuz ve mamasız bırakmayın 




mis gibi şarkılar çok beğendimmmmm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder